TKH MK üyesi Kemal Parlak yazdı: Kamil Kinkır yoldaşımızın ardından...

Yarım asıra yakın birlikte mücadele ettikleri yoldaşları partimizin 100. yılına Kamil’siz girdiler, ama içleri rahat olarak; çünkü hep doğru bildikleri yolda ve hiç ayrılmadan, yine birlikte bu yoldan devam ediyorlar, Kamil yaşasaydı yine beraber olacaklardı, Kamil'in yoldaşlarını hiç yarı yolda bırakmadığı gibi...

TKH MK üyesi Kemal Parlak yazdı: Kamil Kinkır yoldaşımızın ardından...

Partimizin 100. yılını kutlarken, Kamil Kinkır yoldaşımızın da 10. ölüm yıldönümü bugün…

Yoldaşımızın ölümünden sonra, öldüğü gün yayınlanan kısa biyografisi de dahil olmak üzere her yıl anma yazısı yazdım. Bu yıl Kamil yoldaşın komünist gelenekteki yerinin tarihsel kökeni ve bağı ile sendika içerisinde görev aldığı dönemdeki yapılanları ve politik yönünü; hala tanıklarının büyük çoğunluğunun yaşadığı dönemin kimi olaylarını yazacağım. Hem sosyalist hem de sendikal mücadelede tarihi kayıtların uydurma değil gerçeklere dayanması gerektiğine inandığım için…

Kamil komünistti, öncü işçi idi; bunlar doğru; ama Kamil’e bu karakterleri kazandıran partisi idi, yani 1920’de kurulan TKP idi. Kamil yaşadığı dönemde 1920 geleneğinin taşıyıcılarından birisiydi; o gelenek kesintisiz ama bir dizi zorluklara rağmen devam etmiş ve bugün de devam ediyor. Kamil konuşurken “1872 tersane grevcilerinin torunuyuz” derdi, yani tarihsel sürekliliğe vurgu yapardı. Sınıf mücadelesinin partinin öncülüğünde süreceğini de iyi bilen bir partizandı. Bu gelenekte 1920’lerde Sadrettin Celal, Vanlı Kazım, Mustafa Fazlı, Nikos Zaharyadis var. 1927 Adana demiryolu grevinde İsmail Bilen var. 1930’larda tütün işçileri olmuş, 1946’da sınıf sendikacılığı ülkenin her yanına sarmış, 1950’lerde Üzeyir Avni Kurun, İbrahim Güzelce, Hüsamettin Dinç’le devam etmiş, Kavel, Singer, Sungurlar, Demirdöküm olmuş bu gelenek. Kemal Türklerde vücut bulmuş, 15-16 Haziranın öncü işçileri, DGM direnişinin kahramanları, Büyük Grev’in gözcüleri olmuş, grev boylarında fabrika önlerinde can verenlerde bu gelenek sürmüş, DİSK Maden-İş Sendikası bu geleneğin adresi olmuş.

Burjuvazi ile kavgada hiç geri kalmamışlar, zindanlar, sürgünler, işsizlik, kara listeler. Ve sol adına gelen darbeler, haksız suçlamalar… Aynı zamanda pusular: Mustafa Benlioğlu, Otosan örgütlenmesinde bir sol örgüt tarafından vuruldu. Mustafa, Kamil’in kucağında can verdi.

1977 büyük grevinin nedeni işçilerin ekonomik talebinin yanı sıra DGM direnişi sonrası işten atılan öncü işçilerini işe geri dönmesi ya da tazminatlarının ödenmesi talebiydi. Başka sol grupların yanı sıra örneğin o dönem Yalçın Küçük ve ekibi de bu grevlere karşı tutum alıp aleyhinde çalışmalar yürütmüştü. Tek başına TKP’ye bakış noktasında İsmail Bilen’e yönelik “sekterlik” eleştirisi, bir işçi direnişine yönelik siyasal tutumda belirleyici olmasa gerek. 1977-1980 döneminde metal işçilerinin grevlerine karşı benzer ‘hasmane’ tutumlar hep devam etmişti. Döneminde Yalçın Küçük ve ekibi, bu konuda özeleştiri vermediler, sanki hep TKP geleneği ile hesapları vardı.

1980 sonrası DİSK, Maden-İş ve diğer sınıf sendikaları kapatılınca bu gelenek bağımsız Otomobil-İş sendikasında vücut bulmaya çalıştı. Kamil de yerini aldı burada, çalıştığı fabrika Aksan Metal’i bir günde örgütlediler ve Otomobil-İş Sendikası’na geçtiler. Otomobil-İş Sendikası aracılığı ile burjuvaziye karşı mücadele verirlerken, sendika içerisindeki işbirlikçi anlayışlarla da mücadele ediliyordu. Kamil bu geleneğin temsilcisi olarak 1986 ve 1988’de Kartal şube başkanlığına aday oldu. O gelenek bir bütündü ve henüz likidasyon tam olarak sonuçlanmamıştı.

Sendikanın içerisinde TKP geleneği güçlüydü onlarca yoldaş birlikte davranırlardı, temsilciler kurullarında iş bölümü vardı. Kamil yoldaşlığa, dostluğa önem verirdi, kavgada olduğu kadar sosyal yaşamda da dostlarını yoldaşlarını yalnız bırakmazdı, yoldaşları da onu yalnız bırakmazdı. Sendika içerisinde (muhalefetle barışma) birlik dayatmasında biz Kartal’da tereddütsüz olarak Kamil’i temsilcimiz olarak şube sekreterliğine göndermiştik. Sendika’da ve Kartal’da her zaman birlikte olduğumuz bu birlikteliği likidasyondan sonra da sürdürmüştük. Sadece sendikada değil yerelde de (Kartal’da) birlikteliğimiz devam etmişti. Kamil bu yoldaşlarından hiç ayrı düşmedi. Likidasyon sonrasında da yaşadığımız, Kamil’inde içinde olduğu onlarca dayanışma örneğimiz bulunuyor.

1993 yılında Maden-İş sendikası ile Otomobil-İş sendikalarının birleşmesinde yine beraberce büyük çabalar harcamıştık ve iki sendikanın birleşmesi esnasında çıkan zorlukları aşarken çoğu insanın bilmediği olaylara da tanık olmuştuk. Schaublorenz televizyon fabrika işgali ve işçilerin el koyup üretim yaptığı dönemde bizi hiç yalnız bırakmadı. 1996’da Alumagı örgütledik, ben işyeri temsilcisi seçildim, Kamil şube sekreteri idi, sonra genel sekreter oldu. 1997 sonunda sendikanın genel kurulu oldu, sendikanın içerisindeki bütün sol birleşmiştik, zaten neredeyse sendikanın içerisindeki solcuların tamamına yakını dönem ÖDP’liydi. Sendikayı daha sola çekmek istiyorduk. Bunun için genel başkanı da değiştirerek sol bir kadro yönetimi hedeflenmişti. Kamil’in bilgisi olmadan başkanlık konusunda ismi üzerinde mutabakat sağlamıştık, birileri kabul etmeyeceğini söylemiştiler. Ben, Aksan Metal temsilcisi Hayrettin Torun, Haymak Baş temsilcisi Şükrü Bayraktar, O dönem İzmir şube başkanı olan Coşkun Yılmaz ve Kamil Kartal’da buluştuk, kendisinin kongrede genel başkan adayımız olduğunu söyledik, önce kabul etmese de arkadaşları, yoldaşlarının aldığı karara uymak zorunda kalarak genel başkan adayı oldu.

1997 Kasım ayında yaptığımız genel kurulda Kamil genel başkanlığında yeni bir yönetim seçerken aynı zamanda genel kurulda da önemli kararlar aldık, sendika profesyonel yöneticilerinin harcırahları ve tazminatlarında önemli değişiklikler yapıp indirim sağlamıştık, genel kurulda alınan kararlar gereği komisyonlar ve büroları sonradan oluşturduk, Yeni Yönetim ve Teknolojik Gelişmeler Komisyonu, Sosyal İşler Komisyonu, Genç İşçiler Komisyonu, Kadın İşçiler komisyonu gibi… Bürolarda ise örgütlenme daire başkanı Mehmet Çabuk sorumluluğunda Teknik Elemanlar Bürosu kuruldu, büronun amacı işyerlerinde mühendisleri örgütleme hedefinin yanı sıra, meslek liselerine yönelik çalışmalar yürütmekti, Kamil komisyon ve bürolarla tek tek ilgileniyordu. Teknik elemanlar bürosunda yaklaşık 50 mühendis vardı bunlar sendika dışındaydılar.

2000 yılında merkez genel kurulundan önce yapılan şube genel kurullarında biz Kartal şube kongresini kaybettik, Kamil bu durumun merkez genel kuruluna yansımasını öngörememişti, yapılan merkez genel kurulunda yeniden işbirlikçi sendikal anlayış kongreyi aldı. Kartal’da Kamil ve Mehmet Çabuk sorumluluğunda bir büro açıldı, bu büro sendika içerisindeki sol muhalefetin merkezi oldu, kirasını ödemekte zorlanılıyordu, akademisyen Metin Özuğurlu bize bir anket işi ayarladı, hep beraber anket yaptık; gelen para büro giderlerine gitmişti, çok zorlanılınca Ankara, İzmir, Bursa şube başkanları ile genel merkezde çalışanlarının ve kimi arkadaşlarımızın desteği ile büro devam etti, Büro sendika içi sol muhalefetin merkezi olması nedeni ile 2003 kongresinden sonra kapatıldı, bürodaki malzemeleri Kenan Doğan yoldaşımızın Rahmanlar’daki atölyesine götürmüştük, sonra bir kısmını partinin kartal ilçesine götürdük. Kamil ve Mehmet Çabuk sendikaya örgütlenme çalışanı olarak alındılar, Kamil hiç kibir yapmadan genel başkanlığını yaptığı sendikaya bir çalışan olarak ölene kadar da hizmet etti.

TBKP’den sonra beraber SBP’ye gitmiştik ama kısa süre içerisinde hep beraber istifa etmiştik, hep birlikte hareket ediyorduk. ÖDP’nin kuruluşunda yer almadık, 1997 başlarında Kamil ikna edilmişti, Zaferlerin etkisi vardı, Avrupa yakasında bir toplantı olmuştu, bu toplantıya Kamil gitmişti. Kendisi üye olurken; bizi de üye olarak bildirmiş ben bir gün sonra ÖDP’ye geçtiğimi gazetelerde okumuştum, birbirimize olan güvenimizin sonucuydu bu. 2000’de BMİS içindeki ÖDP üyelerinin farklı davranması sonucu biz ÖDP’den koptuk. 2001 yılında TKP ismi yeniden siyasete dönünce 2002 başlarında partiye geçtim, Kamil hemen gelmedi, tereddütleri vardı. Belli bir süre izledi, bu zaman içerisinde partideki genç kadroların çalışkanlığından etkilenmişti, her fırsatta bunu dile getiriyordu, tarihi tam hatırlayamadım ama 2004 olması gerekiyor, yine öyle övgü sözleri söyleyince ben de kendisini partiye üye yaptığımızı söyledim, şaşırdı, ‘ciddi misin?’ diye sordu, kendisinin bizi nasıl ÖDP’ye üye yaptıysa bizim de onu partiye üye yaptığımızı ve parti merkezine gitmemiz gerektiğini söyledik, gittiğimizde Haluk Yurtsever bizi bekliyordu, Haluk abinin haberi vardı Kamil’i getireceğimizden, parti üyeliğini beraberce yenilemiştik.

Yarım asıra yakın birlikte mücadele ettikleri yoldaşları partimizin 100. yılına Kamil’siz girdiler, ama içleri rahat olarak; çünkü hep doğru bildikleri yolda ve hiç ayrılmadan, yine birlikte bu yoldan devam ediyorlar, Kamil yaşasaydı yine beraber olacaklardı, Kamil’in yoldaşlarını hiç yarı yolda bırakmadığı gibi…