TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer: AKP’nin dış politikasının ülke çıkarlarıyla alakası yoktur!"

TKH Merkez Komite Üyesi Kurtuluş Kılçer "AKP, ülke çıkarlarımızla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir dış politika içinde. Bu dış politika başından beri söylediğimiz gibi mezhepçi bir dış politikadır” değerlendirmesinde bulundu.

TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer: AKP’nin dış politikasının ülke çıkarlarıyla alakası yoktur!

Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH Merkez Komite Üyesi Kurtuluş Kılçer’in katılımı ile canlı olarak gerçekleşti. Toplantıda Çorlu Tren Faciası, Sakarya’daki havai fişek fabrikasındaki patlama, AKP’nin mezhepçi dış politikası, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak planı, gericilerin İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırıları, Söğütlüçeşme’ye yapılmaya çalışılan AVM ve AKP’nin baskı politikaları gibi  gündemler değerlendirildi.

“ÇORLU TREN FACİASI, AKP İKTİDARININ YARATMIŞ OLDUĞU ADALETSİZ VE HUKUKSUZ İKLİM ALTINDA YARGILANIYOR”

Basın toplantısına 2 yılını dolduran Çorlu Tren Faciası ile başlayan Kılçer, AKP döneminde ülkemizde yaşanan felaket ve katliamların ayrı bir yer tuttuğunu vurgulayarak, bu karanlık dönemin en acı olaylarından birisinin de bundan 2 yıl önce yaşanan Çorlu Tren Faciası olduğunu ifade etti. Kılçer, facia ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

“AKP’nin yaklaşık 20 yıllık iktidarı ülkemiz tarihinin en karanlık ve en acı kesiti olmuştur. Bütün Türkiye tarihine bakınız, AKP döneminde ülkemizde yaşanan felaket ve katliamlar ayrı bir yer tutuyor. Bu karanlık dönemin en acı olaylarından birisi de bundan 2 yıl önce yaşanan Çorlu Tren Faciasıdır.

Pamukova’da hızlandırılmış tren kazası-faciası, Ankara’da hızlı tren kazası hepimizin aklında. Çorlu’da yaşanan tren faciasının üzerinden bugün tam iki yıl geçmesine rağmen ne yazık ki acıları bir nebze hafifletecek bir adalet henüz ortaya çıkmış değil.  25 yurttaşımızı kaybettik.

Çorlu Tren faciası, her zaman olduğu gibi yine AKP iktidarının yaratmış olduğu adaletsiz ve hukuksuz iklim altında yargılanıyor. Çorlu Tren Faciasında sorumluluğu olan herkesin ve bu faciada sorumluluğu bulunan kimse kollanmadan korunmadan yargı önüne çıkarılmalıdır.

Buradan bir kez daha Çorlu tren faciasında yaşamını yitiren yurttaşlarımızı yad ederek, arkasında bıraktıkları acılı ailelerin adalet arayışında bir kez daha yanlarında olduğumuzu ifade etmek isteriz.”

“ÜLKEMİZDE HER YIL BİR SAVAŞTAN DAHA ÇOK İŞÇİ, İŞ CİNAYETLERİNDE YAŞAMINI YİTİRMEKTEDİR”

Basın toplantısında, Sakarya’nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında yaşanan patlamaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılçer, 7 işçinin yaşamına mal olmuş bu kazanın sorumlularının derhal yargı önüne çıkarılması gerektiğini vurgulayarak şunları kaydetti:

“Sakarya’nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında yaşanan patlamada 7 işçi hayatını kaybetti. Öncelikle yaşamını yitiren emekçilerin ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Bugün işçiler ve emekçiler yaşamak için çalışmak zorunda. Ama ne acıdır ki yaşamak için çalışanlar, çalışırken ölmektedirler.

Sakarya’da yaşanan bir kaza değil, bir katliamdır. Ne ilktir ne de sondur. Soma katliamını, Ermenek Katliamını, maden katliamlarını unutmamışken, şimdi Sakarya’da bir fabrikada yaşanan katliam ülkemizdeki sınıf savaşımını göstermektedir.

Evet ülkemizde bir sınıf savaşı vardır. Bu savaşta işçiler ölmektedir. Ülkemizde her yıl bir savaştan daha çok işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirmektedir!

Daha önce de tam dört kere patlama yaşanmış bu fabrika her seferinde aynı patron tarafından yeniden açılabilmiştir. Kendisi AKP’li ve MÜSİAD üyesi olarak bizzat MÜSİAD üyeleri tarafından korunmuştur!

Bugün işçilerin savcılık ifadeleri basına yansımıştır. Uyardık diyorlar, iş güvenliği uzmanı kaç kere söyledim. Ancak çalıştığım firma bunları rapora yazmama izin vermedi demektedir.

7 işçinin yaşamına mal olmuş bu kazanın sorumluları derhal yargı önüne çıkarılmalıdır. Yaşamını yitiren işçilerin ailelerinin hakları tanzim edilmelidir.”

“AKP’NİN DIŞ POLİTİKASI MEZHEPÇİDİR”

AKP’nin dış politikasına da değinen Kılçer, AKP’nin ülke çıkarlarımızla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir dış politika içinde olduğunu belirterek, AKP’nin dış politikasının mezhepçi olduğunu vurguladı. Kılçer konuyla ilgili şunları kaydetti:

“Bugün AKP, ülke çıkarlarımızla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir dış politika içinde. Bu dış politika başından beri söylediğimiz gibi mezhepçi bir dış politikadır. Ülkemizin çıkarları mezhepçi bir yaklaşımla ele alınamayacağını bunun ülkemize büyük zararlar vereceğini defaatle söyledik.  Bir kez daha ifade ediyoruz.

Her eleştiriyi ‘hainlikle’ suçlayan AKP, eline bir ‘milli-yerli’ cetveli almış, gördüğü her şeyi bu cetvelle ölçmeye kalkıyor.

Aslında bizzat AKP’nin dış politikasının gayri-milli olduğunu, ülke çıkarlarımızla uzaktan yakından ilgisi olmadığını söylüyoruz. Suriye Politikasının ülkemize bedeli büyük olmuştur. Ülkemizin savaşa girmesi, 5 milyon sığınmacının ülkemize gelmesi, yaşanan bombalı katliamlar, ülkemizin her köşesine IŞİD başta olmak üzere cihatçı terör üyelerinin yerleşmesi…

Bugün Suriye’nin parçalanması ABD emperyalizmi tarafından gündemdedir ve AKP iktidarı buna çanak tutmaktadır. Bir yandan Suriye’nin bölünmesinin Türkiye üzerindeki etkilerini neden göstererek Suriye’ye askeri operasyon başlatan AKP diğer yandan tehlikeli dış politikasına devam ediyor.

AKP iktidarı, ABD ve Rusya ile dans ederek, dış politikada kendine alan bulacağını düşünüyor. Bir yandan Suriye’de ABD hamlelerine karşı Rusya’yı, diğer yandan Libya’da Rusya’ya karşı ABD ve NATO’yu yanına almaya çalışarak dış politikada büyük bir risk almaktadır.

Bugün Libya-Suriye-Kıbrıs gündemleri birleşmiştir. AKP iktidarı, Suriye’de ve Libya’da ikili ve ilkesiz duruşunun bedellerini ödemek riskiyle karşı karşıyadır. Libya’da ABD ittifakı için Suriye’de ABD’ye verilecek ödün ve riskler bugün AKP’nin dış politikasında gerçek sorunlar olarak karşımızdadır.

Bugün bir kez daha ifade ediyoruz; Suriye Devleti ile derhal masaya oturulmalıdır. Derhal Astana anlaşmasının gerekleri doğrultusunda Suriye’de savaş bitirilmelidir. Mısır ile görüşmelere başlanmalıdır.

Cihatçı çetelerin ve İhvancı şeriatçı örgütlenmelerin desteklenmesinden vazgeçilmelidir.

Mısır, Suriye, Lübnan, Filistin haklarıyla dayanışma ülkemizin çıkarınadır.

Derhal Kıbrıs ve Yunanistan ile işbirliği anlaşması ayrıca düzenlenmeli, anti-emperyalist bir bölgesel işbirliği ile Akdeniz barışı sağlanmalıdır!”

“TÜRKİYELİ KOMÜNİSTLER MAZLUM FİLİSTİN HALKININ VE EMEKÇİLERİNİN YANINDADIR”

Son günlerin en sıcak gündemlerinden birisi olan İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak planına da değinen Kılçer, İsrail’in 1967 öncesindeki sınırlarına geri çekilmesi gerektiğini ifade ederek, Türkiyeli komünistler mazlum Filistin halkının ve emekçilerinin yanında olduğunu belirtti. Kılçer, İsrail’in ilhak planına ilişkin şunları kaydetti:

“İsrail siyonist yönetiminin Batı Şeria bölgesinde bazı yerleşim yerlerinin ilhak edilmesine yönelik planları bugün Ortadoğu’nun bir başka gündemidir.

Siyonist İsrail yönetiminin ilhak politikasının Filistin sorununun çözümüne değil tersine çözümsüzlüğüne hizmet edeceği açıktır. Siyonist İsrail yönetiminin Batı Şeria’daki Filistin Bölgelerinin yüzde 30 unu ilhak etme planı kabul edilemez.

Bugün siyonist İsrail yönetimi tarafından atılmak istenen bu ilhak adımı, Filistinlilerin kuşatılması ve zamanında Güney Afrika’nın uyguladığı Apartheid anlamına gelecektir.

Buradan bir kez daha ifade etmek isteriz ki;

Batı Şeria’daki ilhak planları kabul edilemez, çözüm 1967 öncesindeki sınırlarına İsrail’in çekilmesidir!

Türkiyeli komünistler mazlum Filistin halkının ve emekçilerinin yanındadır!”

“KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN AKP DÖNEMİNDE ARTTI”

Gericilerin İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kılçer, İlerici kadınlar Derneği’nin “İstanbul Sözleşmesi etkin şekilde uygulanmalıdır!” talebini desteklediklerini ifade ederek, yurttaşlara İKD’nin imza kampanyasının çağrısında bulundu. Kılçer şunları kaydetti:

“Kadına yönelik şiddet haberlerinin ve ayrımcı uygulamalarının azalmadığı tersine her dönem arttığı ülkemizin utanç duyulacak gerçeklerinden biri. Özellikle kadına yönelik şiddetin AKP döneminde arttığı ve kadın haklarında geriye gidişin bu dönemde yükseldiği kamuoyu tarafından biliniyor.

Vereceğimiz rakamlar bir kez daha ülkemizdeki gerçek durumun vahametini gözler önüne sermektedir:

Türkiye’de geçen sene 16-17 yaş grubunda olan 17 bin 47 kız çocuğu evlendirilirken, 15-17 yaş arasında doğum yapan çocukların sayısının 9 bin 714 olduğu ortaya çıktı.

Daha geçen ay, Haziran ayında İKD tarafından hazırlanan raporda en 21 kadının öldürüldüğü rapor edildi.

Böyle bir tablo varken, gericiler ve AKP’liler yeni bir kampanya başlatmış bulunuyorlar. Kadının özgürlüğü ve eşitliği yerine kadının evde kalmasını savunan bu anlayış aile değerlerinin arkasına saklanarak, ülkemiz açısından önemli bir yasal metnin iptalini istemektedirler.

AKP hükümeti 2011 yılında İstanbul’da imzalanan ve bu nedenle “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden Türkiye’yi çıkarmak istiyorlar.

Buna sessiz kalınamaz, gericilerin İstanbul Sözleşmesini iptal istemlerine karşı ülkemizin başta kadın kurumları olmak üzere ilerici kurumlarını harekete geçmeye çağırıyoruz. Türkiye Komünist Hareketi olarak, bütün kadın üye ve dostlarımızı İlerici Kadınlar Derneği’nin başlatmış olduğu imza kampanyasına imza atmaya, bu kampanyayı büyütmeye çağırıyoruz!

İlerici kadınlar Derneği’nin ‘kadına yönelik şiddetin meşrulaştırılmasına, cinsiyet ayrımcılığının fıtrat olarak gösterilmesine, kadınların ikincilleştirilmesine karşı duracağımızı ifade ediyor ve İstanbul Sözleşmesi’nden ülkemizin imzasının çekilmesini kabul etmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi etkin şekilde uygulanmalıdır!’ talebini destekliyoruz. Bu imza kampanyasına bütün yurttaşlarımızın destek vermesini buradan duyururuz. “

“PATRONLARIN KADIKÖY’ÜN BİR AVUÇ YEŞİLİNİ DE YOK ETMELERİNE İZİN VERMEYELİM”

Kılçer, Söğütlüçeşme Tren İstasyonu’nun AVM yapılma girişimine ilişkin ise “Bu rantçılara, yağmacılara, betonculara, her yere AVM yapan müteahhitlere, patronlara Kadıköy’ün bir avuç yeşilini de yok etmelerine izin vermeyelim.” diyerek, Kadıköylü emekçilere şu çağrıda bulundu:

“Buradan İstanbul emekçilerine ve özellikle Kadıköy emekçilerine de seslenmek isteriz. Pandemi günlerinde sessiz sedasız hayata geçirilmek istenen bir gündem de İstanbul Sögütlüçeşme tren istasyonunun AVM yapılma girişimidir.

Yerel mahkemenin iptal ettiği ancak müteahhitler tarafından üst mahkemeye götürülüp yeniden izin alındığı yeni bir yağma ve betonlaşma ucubesiyle daha karşı karşıyayız!

Kadıköy Metrobüs durağının hemen yanında bulunan Söğütlüçeşme Tren istasyonuna büyük bir AVM yapmak isteyenlere dur diyelim! Bu rantçıların, yağmacıların, betoncuların, her yere AVM yapan müteahhitlerin, patronların Kadıköy’ün bir avuç yeşilini de yok etmelerine izin vermeyelim.”

“BU HARAMİLER DÜZENİNE SON VERECEĞİZ!”

AKP’nin yağma ve rant politikasına da değinen Kılçer, “Bu haramiler düzenine son vereceğiz” diyerek şunları kaydetti:

Ülkemiz açılışı yapılan barajın kaybolduğunu da AKP iktidarıyla birlikte görmüş oldu. Tam bir Aziz Nesinlik olay yine Türkiye’nin başına geldi. 2017 yılında bizzat AKP’li bakanların katıldığı, Çankırı ilinin neredeyse bütün devlet görevlilerinin hazır bulunduğu baraj temel atma töreni üzerinden geçen 3 yıl sonra temelinin, inşaatının ve barajın kaybolduğu anlaşıldı.

İşte AKP’nin göz boyaması, yalanı, dolanı, plansızlığı, hesapsızlığı bir kez daha ortaya çıktı. Büyük bir törenle temeli atılan barajın izi bile bugün bulunmuyor.

Aynı AKP, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla şehir hastaneleri açılışları yapmaktadır. Her yerde Şehir Hastanelerini överken, eleştirilere “bunlar hastaneye karşılar” diyerek yalan söylemeyi ihmal etmiyorlar.

Açıkça ilan ediyoruz: Şehir Hastaneleri tam bir yağma ve soygun düzenidir!

Devlet bu hastaneleri müteahhitlere yaptırıyor ve 25 yıl kira ödeme anlaşması yaparak devlet bir şehir hastanesine 25 yıl kira ödeyeceğini taahhüt ediyor. Bir Şehir Hastanesinin maliyeti yaklaşık 1 milyar Türk lirasıdır. Yıllık kirası da yine yaklaşık 1 milyar TL’dir. Yani yapım maliyeti 1 yıllık kira bedeline karşılık geliyor. Ancak devlet tam 25 yıl boyunca kira ödemeye devam edecek!

Otopark, çamaşırhane, görüntüleme, yemek vs. bütün hizmetleri de yine aynı patronlara bırakıyorlar ve devlet ayrıca bir de bu hizmetler için para ödemektedir!

İşte bu soygundur!

İşte bu AKP’nin anlatmadığı gerçeklerdir!

Bu haramiler düzenine son vereceğiz! Bütün şehir hastaneleri derhal devletleştirilmeli, halkın soyulmasına izin verilmemelidir!

Soygun sadece burayla değil!

Bakınız deprem vergileriyle duble yol yaptılar!

İşsizlik fonunun içini boşalttılar, şimdi Kıdem Tazminatına göz diktiler.

Ancak en acı olanı ise 15 Temmuz Darbe girişimi sırasında yaralanan yurttaşlarımız için toplanan paraların nerede olduğu bilinmiyor. Tıpkı temeli atılan kayıp baraj gibi 15 Temmuz’da yaralanan yurttaşlar için toplanan paraların hesabını da veremiyorlar. Vermiyorlar!

Hatta bunun hesabını soran 15 Temmuz mağdurlarını işten çıkarmaya varacak kadar kindar bir iktidarla karşı karşıya kaldığımızı herkes görmelidir…

Bunlar hakkını isteyen herkese düşmanlar!”

“BUNUN ADI İSTİBDAT REJİMİDİR”

Basın toplantısında son olarak AKP’nin baskı politikalarına değinen Kılçer, Devletin bütün kurumlarını bir sopa olarak kullanan AKP’nin ülkemizde tam bir istibdat devleti kurduğunu ifade ederek şunları kaydetti:

“AKP, sadece 15 Temmuz mağdurlarının hak mücadelesi sonrası onlara kindar olmasıyla tanımlanabilecek bir parti değildir.

AKP herkese düşman ve kindar bir partidir!

AKP herkesi düşman ve hain görmektedir!

Muhalif televizyon kanallarını RTÜK aracılığıyla karartmıştır! Katliam çağrıları yapan yandaş televizyonlara dokunmayan AKP’nin, Tele1 ve HalkTV’nin karartılma kararını protesto ediyoruz!

Örneğin AKP’yi eleştiren haber yaptı diye Evrensel, BirGün ve Cumhuriyet Gazetesi’nin Basın İlan Kurumu eliyle cezalandırmaya gitmiştir, gitmekteler.

Kendisine muhalif olan ve gerçekleri yazan gazetecileri tutuklamıştır! Yargıyı bir sopa olarak kullanan AKP, muhalif gazetecileri susturarak gerçeklerin örtüleceğini düşünmektedir. Buradan başta Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan olmak üzere tutuklu gazetecilerin derhal serbest bırakılması talebimizi bir kez daha yineliyoruz.

AKP, Açılışını birlikte yaptığı ve yere göğe sığdıramadığı İstanbul Şehir Üniversitesi’ni bile kapatacak kadar kendisini kaybeden bir iktidar vardır. Tarihe üniversite kapatan iktidar olarak geçmiştir!

Barolara boyun eğdiremeyen AKP, şimdi çoklu baro adıyla baroları bölmenin yolunu yapmıştır. Avukatların sözünü söylemesini engelleyen, Ankara’ya girişlerini bile izin vermeyen AKP iktidarı, çoklu baro adıyla yandaş baroların kurulmasını gündeme getirmiştir. AKP, ülkemizin en bölücü partisi olarak da tarihe geçmiştir!

Şimdi de internet yasakları için düğmeye basıyor. 7300 sahte AKP’li hesap kapatıldıktan sonra ve Erdoğan’ın gençlerle kurmaca programı gençler tarafından ‘oy moy yok’ diyerek beğenilmeyince internetin ve sosyal medyanın yasaklanmasını gündeme getirmişlerdir. AKP tarihe yasakçı ve sansürcü olarak geçecektir.

Bütün bunlar şunu göstermektedir: AKP, devletin bütün kurumlarını bir sopa olarak kullanmaktadır. RTÜK, Basın İlan Kurumu, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi, yargı, valilikler başta olmak üzere bütün devlet organları kamusal kurumlar olmaktan çıkmış AKP’nin cezalandırma kurumlarına, vatandaşı dövme sopasına dönüşmüştür!

Bunun adı istibdat rejimidir, Devletin bütün kurumlarını bir sopa olarak kullanan AKP, ülkemizde tam bir istibdat devleti kurmuştur!

Ancak emekçiler ve yurttaşlar şunu iyi bilmelidir: Baskı ve zulümle hiçbir iktidarın ayakta kalmadığı da tarihin en büyük gerçeğidir!”