TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer: Bu iktidar '4Y' iktidarıdır
TKH Kurtuluş Kılçer "Bu iktidar 4Y iktidarıdır! Yolsuzluk, yoksulluk, yasak ve yalan iktidarıdır!" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer’in katılımıyla gerçekleşti. Yurt ve Dünya’daki önemli gelişmelerin komünistlerin gözünden değerlendirildiği ve TKH YouTube kanalı üzerinden canlı olarak yayınlanan basın toplantısında, emeğe yönelik saldırılar, Ünye’deki köylülere dönük saldırılar, yeni torba yasa, Kadın üniversitesi, AKP’nin dış siyasetteki hamaseti, ekonomik kriz, AKP’nin yalanları ve yeni bir Cumhuriyet mücadelesinin önemi değerlendirildi.
“ERMENEK MADEN İŞÇİSİ HAKLIDIR”
Basın toplantısına Ermenek madencilerinin hak arama mücadelesine dönük saldırılar ile başlayan Kılçer şunları kaydetti:
“Bundan 6 yıl önce iki büyük maden faciası yaşadık. 2014 yılında 301 madenci Soma’da evlerine ekmek götürmek için yaşamlarını verdiler. Ülke tarihimizin en karanlık günü olan Soma Katliamından aylar sonra yine başka bir maden faciası bu sefer Ermenek’te yaşandı. Tam bugün, bundan 6 yıl önce, 18 Maden işçisi özel sektör tarafından ve rödovans yöntemiyle işletilen bir ocakta madende sular altında kaldılar.
Bugün yıldönümü olan ve 18 maden işçisinin yaşamını yitirdiği Ermenek katliamını unutmayalım. Özel sektörün kar hırsı için işçilerin yaşamlarını feda ettikleri bir tabloyu asla ama asla unutmamak gerekiyor.
Dün işçilerin ölümüne sebebiyet verenler bugün yine Ermenek maden işçilerinin haklarını gasp etmeye devam ediyorlar.
Ücretleri gasp edilen Ermenekli maden işçileri hakları için mücadele veriyor. Ankara’ya yürümek istiyorlar, önlerine polis barikatı çıkartılıyor. AKP iktidarının kimlerin yanında yer aldığı Ermenekli maden işçilerinin mücadelesinde bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Gasp edilen ücretlerini almak için mücadele eden Ermenek madencilerinin buradan mücadelesini desteklediğimizi bir kez daha ifade etmek isteriz.
Ermenek maden işçisi haklıdır. Maden işçilerinin karşısına polis barikatıyla çıkaranlar, bu ülkenin emekçilerinin tokadını da er ya da geç mutlaka yiyecektir.”
“ÜNYELİ KÖYLÜLERE YAPILAN SALDIRIYI KINIYORUZ”
Ünye’de köylülere yapılan saldırıya da değinen Kılçer, “Ünyeli köylülere, yurttaşlarımıza saldırı emrini veren bütün bürokratlar derhal görevden alınmalıdır” diyerek şunları söyledi:
“Hak gaspları ve emekçilere yönelik saldırılar bunlarla sınırlı değil. Daha bugün Ordunun Ünye ilçesinde, topraklarına, bahçelerine maden şirketlerinin, patronların el koymasına karşı direnişe geçen Ünyeli köylülere yapılan saldırıyı kınıyoruz.
Bahçelerine, ormanlarına, topraklarına sahip çıkan köylülere karşı jandarmanın saldırısı, AKP’nin emek düşmanlığının yeni örneğidir.
Ülkemizin dağlarını, ormanlarını, topraklarını emperyalist maden şirketlerine peşkeş çekenler, sermayenin kar hırsı için doğayı katletmekle kalmıyorlar, ülkemizin bütün doğal kaynaklarını da yağmalıyorlar. Kaz dağlarındaki görüntü gözlerimizin önündedir.
Bugün de Ünye’de benzer bir sonuç bizleri bekliyor. Maden şirketlerine ruhsatı veren AKP, direnen köylüleri yerlerde sürüklemekten çekinmemiştir.
İçişleri Bakanı Soylu’nun talimatıyla Ünyeli köylülerin jandarma saldırısıyla karşı karşıya kalması kabul edilemez. İnsanlarımızın, yurttaşlarımızın yerlerde sürükleyen bu iktidarın tutar hiçbir yanı kalmamıştır.
Ünyeli köylülere, yurttaşlarımıza saldırı emrini veren bütün bürokratlar derhal görevden alınmalıdır.”
“BU EMEK VE İŞÇİ DÜŞMANINI YASA DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR”
Kılçer, basın toplantısında yeni torba yasaya da değinirken, bu yeni torba yasa ile emekçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarının elinden alınmasının yolunun yapıldığını vurgulayarak şunları kaydetti:
“Emekçilere doğrudan saldırılar devam ederken Meclis’te yeni bir yasa Meclis komisyonundan geçti. Torba yasa adıyla bilinen yasa tasarısı henüz Meclis genel kuruluna gelmedi. Ancak içindeki maddeler AKP iktidarının bütün sinsiliğini ortaya koyuyor. Emekçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarının elinden alınmasının yolu yapılıyor, bir de utanmadan işçilerin parası doğrudan patronlara teşvik diye veriliyor.
İşte Meclis’e AKP tarafından sunulan torba yasanın özeti budur. Yeni torba yasa emeği gasp, patronlara teşvik yasasıdır.
Esnek çalışma’ uygulamasının yasalaşmasını isteyen patronlara kıyak yapan AKP iktidarı, bu yasa tasarısı ile kıdemi de, iş güvencesini de, emekliliği de rafa kaldırmak istemektedir.
Tüm hayatı boyunca emek veren 50 yaş üstü emekçiler, belirli süreli sözleşmeyle “emeklilik hayallerine” veda edeceği gibi, kıdem-ihbar tazminatlarını da kaybedecek
Bu memleketin geleceği olan 25 yaş altı genç emekçiler belirli süreli sözleşmeyle kıdem hakkına da, güvenceli iş hakkına da veda edecek.
Emekçilerin patronlar tarafından ödenmeyen prim borçlarına af gelirken, kısa çalışma ödeneği uzuyor. Bir kez daha istihdam adıyla emekçiden alınıyor, patronlara veriliyor.
Kuruluş amacı işsizleri korumak olan İşsizlik Sigorta Fonu’nun bile patronlara kaynak aktarımı için kullanılmasını öngören yasa önerisinin emekçi halkın çıkarlarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Pandeminin de etkisiyle birlikte derinleşen kriz koşullarında yoksulluğun ve işsizliğin daha da arttığı bir dönemde işçilere ait kaynağın patronlara aktarılması, AKP’nin halkın değil patronlarının partisi olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Emekçilere ait kaynaklar, prim ve teşvik adı altında utanmadan patronlara aktarılırken, emekçilerin kıdem ve emeklilik haklarını gasp etmeye yeltenen yasa taslağına karşı emekçileri ve sendikaları mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz!
Bu emek ve işçi düşmanını yasa derhal geri çekilmelidir.
Bu yasanın geri çekilmesi için bütün sendikaları ayağı kalkmaya çağırıyoruz!”
“KADINI TOPLUMSAL YAŞAMDAN KOPARTACAK HER UYGULAMANIN KARŞISINDA YER ALACAĞIZ”
Kılçer, açılması için harekete geçilen Kadın Üniversiteleri’nin gericiliği ve cinsiyet ayrımcılığını körüklemekte olduğunu belirterek şu değerlendirmede bulundu:
“Emeğe dönük saldırılar hız kesmiyor. Ancak bununla birlikte AKP tarafından laikliğe saldırılar ve gericiliğin önünün açılması da hız kesmiyor.
Bugün resmi gazetede yayınlanan ve Cumhurbaşkanlığı Yıllık Çalışma Programında yer alan Kadın Üniversiteleri başlığı yeni bir gerici saldırı olarak ülkemize dayatılmaktadır.
Japonya’da görüp ülkemizde uygulanmak istenen Kadın Üniversitelerinin kadın haklarını korumakla uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Bu karar gerici ve cinsiyet ayrımcılığını körüklemektir.
Kadınlara lütuf diye sunulan bu uygulama özünde haremlik-selamlık uygulamasının başka bir adıdır.
Japonya’da gündeme gelen bu uygulama kadınlara eğitim hakkının tanınmadığı dönemlerde ortaya çıkmasına ve adım adım ortadan kalkmasına rağmen benzer bir uygulamanın ülkemize dayatılması dini referanslarla toplumu dizayn etme projesidir.
Ortaçağ zihniyetini çağrıştıran ve doğrudan kadınlara eşitlik yerine ayrımcılığı sistemleştirecek bu uygulamaya karşı sessiz kalınamaz. Kadını toplumsal yaşamdan kopartacak her uygulamanın karşısında yer alacağız.
Daha önce Fatih projesi ile tablet dağıtacağını söyleyip başarısız olanlar, bu başarısızlığın ve ortaya çıkan bedelin hesabını vermek yerine bugün uzaktan eğitim adıyla milyonlarca öğrencinin mağdur ederken, Kadın Üniversitesi gibi gerici ve ayrımcı bir uygulamayı gündeme getirmekten çekinmiyor.
Eğitimde yaşanan garabet ortadayken, paralı eğitim sorunu emekçilerin en büyük derdiyken, eğitimde ülkemiz başka ülkelere göre bariz gerilerdeyken, eğitimde bilimsellik yerlerde sürünürken bizzat Erdoğan tarafından gündeme getirilen bu uygulamaya hayır diyelim.”
“İÇ SİYASETTE YAŞADIKLARI SIKIŞMAYI AŞMAK İÇİN KULLANDIKLARI HAMASETE KARNIMIZ TOK”
AKP’nin dış politikadaki hamasetine değinen Kılçer, “iç siyasette yaşadıkları sıkışmayı aşmak için kullandıkları hamasete karnımız tok” diyerek şu değerlendirmede bulundu:
“Uzun süredir AKP’nin dış politikada sergilediği adımların ülkemiz açısından büyük bir tehlike olduğunu ve başarısız bir dış politikayla hamaset siyaseti izlendiğini söyleyip duruyoruz. Bir yandan yedi düvele karşı mücadele verdiklerini söyleyenler diğer yandan NATO çatısı altında bulunmayı övünç kaynağı sayıyorlar.
Akdeniz’de yaşanan sıkışma ortada. Mezhepçi bakışın yaratmış olduğu sıkışma, Libya’da alanın daha da daraldığı bir tablo ile devam ediyor. Bugün Suriye unutuldu, Libya’daki gelişmeleri kimse konuşmuyor. Ama iç siyasetteki sıkışmayı dış politikada hamasetle kapatmaya çalışıyorlar.
İsrail ile gerilimi hatırlayan var mı? Hollanda ile yaşanan krizi? Almanya ile yaşanan sahte gerilimi? Ya da ABD ile rahip gündemini?
Kamuoyu önünde mangalda kül bırakmamışlardı. Ama dün yaşanan gerilimlerin bugün adını ağızlarına bile almıyorlar. Şimdi de Fransa ile laf kavgasıyla günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Macron ile Erdoğan arasındaki laf atışması da yarın unutulur, anlaşmalar yapılır, geriye ise hamaset kalır. Emperyalist banka ve finans kurumlarında para istemek için çalmadık kapı bırakmayanların iç siyasette yaşadıkları sıkışmayı aşmak için kullandıkları hamasete karnımız tok.”
“BUGÜN CİDDİ BİR EKONOMİK KRİZLE ÜLKEMİZ KARŞI KARŞIYADIR”
Kılçer, ekonomik krize ilişkin ise şunları kaydetti:
“AKP’nin dış politikadaki hamasetine alıştık. Gerici söylemlerle, dini kılıf yaparak kendilerini aklamaya çalıştıklarına da alıştık. Ama artık karın doyurmuyor.
Emekçi halkımız bu hamaset siyaseti, din siyasetine artık prim vermiyor!
Şimdi yeni bir yalana ve hamasete daha sarılıyorlar. Ekonomi tıkır tıkır işliyor, rakamlar iyiye gidiyormuş! Doların ve Avronun geldiği yer ortada!
Faiz lobisi dediler, dış güçler dediler, ülkeye operasyon dediler! Herkesten dolarını bozdurmasını istediler, merkez bankasının rezervlerini tükettiler ama çare olamadılar. Faiz düşerse enflasyon düşer dediler, tersi oldu.
Dün faiz düşsün diye bastıran AKP, bugün faiz artırımına giderek ekonomiden hiçbir şey anlamadığını da ortaya koymuştur.
Bugün ciddi bir ekonomik krizle ülkemiz karşı karşıyadır. İktidar ortağı ‘askıda ekmek’ kampanyası düzenliyor, Erdoğan ‘hadi oradan diyor, inanıyor musunuz’ diyerek dalga geçiyor, ekonomik tablonun iyi gittiğini söylüyor.
Evime ekmek götüremiyorum diyene ‘keyif çayı iç’ diyen bir zihniyetin zamanı dolmuştur.”
“YOLSUZLUK, YOKSULLUK, YASAKLARA ŞİMDİ DE YALANLAR EKLENMİŞTİR”
Bu iktidarının 4Y iktidarı olduğunu vurgulayan Kılçer şunları kaydetti:
“Bu iktidar 4Y iktidarıdır! Yolsuzluk, yoksulluk, yasak ve yalan iktidarıdır. Bugün yabancı sermaye girişine bağımlı, dış borç ödemesine dayalı ve inşaat sektörü üzerine kurulu ekonomi gerçeği orta yerde duruyor. Bir yandan yabancı yatırımcıların ülkemize geleceğini söyleyip, Amerikan, İngiliz, Alman, Fransız şirketlerine ülkemizin değerleri, pazarı, kaynakları peşkeş çekilecek diğer yandan yedi düvele karşı denilerek mangalda kül bırakılmayacak! Bu yalan siyasetine artık hayır diyoruz! Daha önce 3Y diyerek iktidar oldular. Bugün 4Y iktidarı kuranlar bizzat AKP’dir. Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklara şimdi de yalanlar eklenmiştir.”
“YENİ BİR CUMHURİYET EMEKÇİLERİN OMUZLARINDA YÜKSELECEKTİR”
Basın toplantısında Cumhuriyet’in 97. Kuruluş yıldönümüne de değinen Kılçer, “Ülkemizin ilerici, yurtsever ve emekten yana bütün güçleri yeni bir Cumhuriyet mücadelesini yükseltmelidir” diyerek şunları kaydetti:
Yarın Cumhuriyetin kuruluşunun 97. Yıldönümü. 97. yılında Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümünün kutlanmasının sadece göstermelik resmi etkinliklerle geçiştirildiği ve genelgelerle yasaklandığı bir tablo, bugün AKP-MHP iktidarının misyonunu ve gerçek yüzünü yeterince göstermektedir.
20 yıldır iktidar bulunan AKP’nin bu yasaklama girişimi, 1923 Cumhuriyeti ile hesabı olduğunun açık göstergesidir. Sadece bu yasaklama girişimi değil, 20 yıllık iktidar süreci Cumhuriyet’in bütün değerleriyle hesaplaşmayla, Cumhuriyet’in bütün kazanımlarının tek tek ortadan kaldırılmasıyla ve sonunda 1923 Cumhuriyeti’nin yıkılışıyla sonuçlanmıştır.
Bugün AKP tarafından kurulan ‘yeni Türkiye’, artık yeni bir rejimdir.
Bu rejimin dayanağı tarikatlar ve Diyanet olmak üzere gericiliktir. Yağma ve rant çarkıyla beslenen sermayedir. Ve ülkenin bütün değerlerini emperyalist tekellere peşkeş çeken işbirlikçiliktir.
‘Yeni Türkiye’ diye AKP ve yandaşlar tarafından kodlanan rejim ve gelinen durum, tek adam yönetimi adıyla padişahçılığa ve hilafetçiliğe öykünen ve sermayenin sınıf diktatörlüğü olarak biçimlenen bir karşı-devrim sürecinin sonucu olarak karşımızdadır.
‘Yeni Türkiye’nin siyasi temsiliyetini gericiler üstlenmiş, sınıfsal karakterini patronlar vermiş, fikir babalığını ise yetmez ama evetçi liberaller yapmıştır.
1923 yılında kurulan ve bugün 97. yıldönümünü kutlamaya ‘çalıştığımız’ Cumhuriyet’in bugün adı var ama kendisi yoktur.
Hatta bugün gelinen noktada kral ve padişahlarda vücut bulan monarşinin estetize edilmiş hali Cumhuriyet diye yutturulmaya çalışılmaktadır.
Meclis’in tasdik kurumuna indirgendiği, adaletin ayaklar altına alındığı, yurttaşların her gün kovuşturmaya uğradığı, fikir ve ifade özgürlüğünün baskılandığı ve yasaklandığı bir korku rejiminin Cumhuriyet fikri ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bugün 1923 Cumhuriyeti’nin bütün değerleri ortadan kaldırılmıştır. Laiklik bitirilmiş, rejim tarikat ve cemaatlerin hüküm sürdüğü imamlar Cumhuriyetine dönüşmüştür. Ülkenin bütün değerleri, fabrikaları, limanları, madenleri, toprakları, ormanları emperyalist tekellere peşkeş çekilerek ülkemiz emperyalizme teslim edilmiştir.
AKP-MHP’nin temsil ettiği zihniyet, bugün Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümünü mecburiyetten ve resmi olarak kutlarken, 1923 Cumhuriyeti’ni ve değerlerini unutturmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Cumhuriyet’in kuruluşunun 97. Yıldönümü bu gerçekler karşısında gericiliğe, emperyalizme ve sermaye karşı ve her şeyden önce AKP-MHP tarafından konulan yasaklara karşı mücadeleye dönüştürülmelidir.
Bugün ülkemizde yeni bir Cumhuriyet mücadelesi yükseltilmelidir.
Cumhuriyet’in kuruluşunun 97. Yılında ülkemizin ve emekçi halkımızın kurtuluşu için laiklik, bağımsızlık, emek, özgürlük ve adalet talepleri etrafında yeni bir cumhuriyet programıyla güçler birleştirilmelidir. Ülkemizin ilerici, yurtsever ve emekten yana bütün güçleri yeni bir Cumhuriyet mücadelesini yükseltmelidir.
Yeni bir Cumhuriyet emekçilerin omuzlarında yükselecektir: Emekçilerin laik bağımsız Cumhuriyeti için hep birlikte yükseltme çağrımızı bu basın toplantısında bir kez daha yinelemek isteriz.”