TKP'li Vedat Türkali...
Değişmeyen şey, Türkali’nin TKP’li uzun geçmişidir. Kavgada kavga eden, kavgada barışır. Giden gider, kavgası kalır.
Vedat Türkali’yi kaybedeli çok olmuyor, birkaç sene. Türk edebiyatı ve Türk sinemasının büyük adamlarından biriydi Türkali. TKP’li kimliği de herkesçe biliniyordu. O yüzdendir ki 1977 yılında, kendi örgütlediği sinema aktörleri ve emekçilerinin sansüre karşı Ankara’ya yürüyüşünde adının geçmemesi önerildiğinde, hiç kafaya takmadan seve seve kabul etmiştir bu durumu. Yıllar boyunca yakalandığı kovuşturmalardan, hapislerden, yazarken kullandığı müstear isimlerden alışkındır bu duruma. Yürüyüşeyse Cüneyt Arkın’dan Tarık Akan’a, Türkan Şoray’dan Hale Soygazi’ye kadar bütün yıldızlar katılmıştır.
Komünist adlı otobiyografik kitabında yeraltına çekilen gizli TKP’yi nasıl aradığını, toplu tevkifatlarla partinin ne zorluklar çektiğini, kaç kişi kaldığını anlatır Türkali. 1951 yılındaki tevkifatın ardından kendisi de 7 yıl içeride kalmıştır. Çıkışının ardından senaryo yazmaya başladığındaysa kendi ismi Abdülkadir Pirhasan’ı bile kullanamamış ve Vedat Türkali müstear ismiyle senaryolarını teslim etmiştir. McCarthy döneminde kovuşturmaya uğrayan, ismi kullandırılmayan bir başka komünist Dalton Trumbo’nun hayatı film olurken Türkali’ninki sol tarafça oldukça bilinmekle beraber ancak kendi yazdığı kitaplarda, yoldaşlarının anısında ve komünist mücadelesinde kalmıştır.
Kimi onu Edip Akbayram’ın meşhur şarkısı Bekle Bizi İstanbul’dan hatırlayacaktır zorlasa, kimiyse Fatmagül’ün Suçu Ne? dizisinin romanının yazarı olarak. Ama Vedat Türkali’yi daha iyi bilenler onu Bir Gün Tek Başına ve Güven’den hatırlayacaktır. Daha iyi bilenlerse vermiş olduğu örgütlü mücadeleden.
Parti ve Türkali arasında her şey güllük gülistanlık değildir elbette. Bunu not düşmek gerekir. Onun Parti’ye, Parti’nin de ona çokça ve ağır denebilecek eleştirileri olmuştur. Ama değişmeyen şey, Türkali’nin TKP’li uzun geçmişidir. Kavgada kavga eden, kavgada barışır. Giden gider, kavgası kalır.