Geçtiğimiz haftalarda Muktedir, büyük müjde vereceğini duyurduğu iki günün ardından görkemli bir medya gösterisiyle Karadeniz’de saptanan doğal gaz kaynağını kamuoyuna açıkladı. Ana muhalefet liderinin ‘taktiksel nedenler’ yüzünden eleştirme hakkını kullanmadığı müjde haberi, genelde muhalif kesimler tarafından Saray’ın bir halkla ilişkiler etkinliği olarak görüldü.
Halkla İlişkiler alanının ünlü kuramcıları James E. Grunig ve Todd Hunt, mesleğin gelişim evrelerini ve bunlara ilişkin iletişim tarz ve uygulamalarını açıklamak için ileri sürdükleri dört model ile anılırlar. Bu modeller, halkla ilişkiler ile propaganda arasındaki temel ayrımlara da ışık tutar. Örneğin halkla ilişkilerin ilkel dönemini tanımlayan ‘basın ajansı/tanıtım modeli’ne göre yönetimler, kitle iletişim olanaklarını kullanarak insanların duygularına hitap eden her türlü abartılı haber, söylem, etkinlik ve gösteri aracılığıyla toplumda kendi lehlerine kanaat oluşturmaya çalışırlar. Bu modelde kaynağın, dayatmacı ve geribildirime olanak vermeyen tek yönlü iletim tarzı, halkla ilişkilerden çok propagandanın doğasıyla uyumludur. Dost, düşman ayrımına yaslanan propaganda, en çok savaş ve benzeri olağanüstü dönemlerde uygulanır. Olağan dönemlerde ise, baskıcı yönetimler tarafından yeğlenen bu yöntemle, anayasal meşruluğa sahip muhalifler bile düşman ilan edilebilir. Özellikle nesnel gerçeklerden kopuk bir hakikat kurgusunu kamuoyunda geçerli kılabilmek için baskıcı iktidarlar, tek yönlü bir model olan propagandayı sıklıkla kullanırlar. Buna karşılık Grunig ve Hunt’ın ileri sürdüğü gelişmiş halkla ilişkiler modeli ise etkileşim ve ortak anlayışa dayalı çift yönlü simetrik model olarak adlandırılır. Diğer üç modelde vurgulanan yöneten ile yönetilen arasındaki asimetrik ilişkinin tersine, gelişmiş halkla ilişkiler modelinde yönetimler, kamuoyundan gelen geribildirime duyarlı olup mesajlarını ya da hedeflerini buna göre yeniden düzenleme ya da değiştirme iradesi gösterirler[1]. Örneğin Kanal İstanbul’un sakıncalarını bir çok kez dile getiren bilim insanlarına ve halkın yüzbinlerce itiraz dilekçesine karşın irrasyonel projeyi inatla sürdüren siyasal iktidarın dayatmacı tavrı, çift yönlü simetrik modelin doğasına aykırıdır.
Halkla ilişkilerin ilkel dönemine atfedilen propaganda, tek yönlü ve dayatmacı bir iletim anlayışıyla, halkla ilişkiler ise çift yönlü ve etkileşimli bir iletişim anlayışıyla tanımlanır. Bu bağlamda propaganda daha çok baskıcı rejimlerle, halkla ilişkiler ise görece demokratik rejimlerle ilişkilendirilen iletişim yöntemleridir. Farklı durum ve koşullarda yönetimler, asimetrik ya da simetrik özellikler taşıyan bu dört modeli de zaman zaman kullanabilmektedir. Ancak benimsenen başat iletişim tarzı, genel yönetim anlayışını yansıtan önemli bir ölçüttür. Dolayısıyla daha çok propagandayla örtüşen basın ajansı/tanıtım modelinin, AKP’nin tek adama dayalı otoriter yönetim anlayışıyla uyumlu olduğu ileri sürülebilir. Muktedirin yıllardan beri zihinleri bulandırmak için kurguladığı kargaşa gündemleri, meşru muhalifleri ötekileştirmesi, iç ve dış düşman söylemleri, her durumda kendini haklı çıkarabilme becerisi, medya denetimine dayalı güçlü bir propagandanın başlıca çıktıları olarak sayılabilir.
Hayaller doğal gaz, gerçekler keyif çayı
İktidarların kendi lehine kamuoyu oluşturmak için ihtişamlı medya gösterileri düzenlemesi de propaganda faaliyetlerinin önemli bir parçasıdır. Çoğu televizyon kanalının canlı yayınla bağlandığı Saray’ın en son ‘müjde’ gösterisi de bu kapsamda değerlendirilmelidir.
TDK, Farsça kökenli müjde sözcüğünü aşağıdaki üç cümleyi örnek göstererek açıklamıştır:
1.“Anasından para geldiği müjdesini ilkin ben verdim.”(Orhan Kemal)
2.‘Müjdemi isterim, sınıfı geçtim’.
3.‘Müjde! Bir oğlunuz oldu’[2].
Görüldüğü gibi söz konusu üç örnek de, müjde verilen kişiler açısından mutlu sonla bitmiş somut olaylarla ilgilidir. Oysa ‘doğal gaz kaynağı bulduk’ cümlesi, şimdilik sadece haber niteliği taşıyan bir paylaşımdır. Kamuoyunun bu haberi müjde olarak kabul edebilmesi için hemen bugünden herkesi ilgilendiren somut bir kazanım sağlaması gerekir. Zorunlu yaşam giderlerinin bile ticarileştirildiği vahşi kapitalist bir sistemde yurttaş için ‘doğal gaz kaynağı bulduk’ müjdesinin hiçbir makul karşılığı yoktur. Bunu müjde olarak kabul edenler sadece küresel enerji şirketleri ve yerel ortakları olabilir. Kapitalist sistemde her tür ticari girişimin biricik motivasyonu, tüketici derekesine indirgenmiş yurttaşların sırtından elde edilen kârlardır. Dolayısıyla Muktedir, enerji sektörünü kamulaştırıp doğal gazı ‘keyif çayı’ gibi bedava dağıtmadıkça bu müjde, sıradan bir seçim vaadinden öte hiçbir anlam ifade etmez.
Toptan reddetme zamanı
İktidarların genelde ikinci seçimlerine girerken dile getirdikleri ‘yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır’ ya da ‘istikrar sürsün’ benzeri demode sloganlarda bile kamuoyundaki itibarın en önemli dayanağının geçmiş deneyimler olduğu vurgulanmaktadır. Ne ki kıdemli AKP iktidarının, geçmişe vurgu yapan bu tarz sloganları yeniden piyasaya sürebilecek kadar itibarı kalmamıştır. Vaatleri yerine getirmekten çok, üretmekte mahir olduğunu on sekiz yılda yeterince kanıtlamış olan bir iktidarın, umutların müjdesi üzerinden oy devşirmesi zordur. Algı oyunbazlığının, acımasız yaşam gerçekleri karşısında artık etkili olmadığı son kamuoyu araştırmalarından da anlaşılmaktadır. Halka kimi dost, kimi düşman belleyeceğini; neye sevinip, neye üzüleceğini dikte eden yandaş medya da propagandist etkisini gitgide yitirmektedir.
İktidarın boş söylemlerine karnının tok olması gereken ana muhalefet partisinin ise her yeni propaganda faaliyetini rasyonalize ederek ciddiye alması tuhaftır. İşine yarayacak hakikat kurgularıyla oylarını konsolide etmek isteyen iktidara, gündeme taşıdığı konular üzerinden perakendeci bir anlayışla olumlu ya da olumsuz eleştiriler yöneltmek boşunadır. İktidarın ‘iyi’ yaptığına iyi, ‘kötü’ yaptığına kötü diyen uslu bir muhalefet çizgisi izlemenin zamanı çoktan geçmiştir. Günde iki kez doğruyu gösteren durmuş bir saatin çalışır durumda olduğu ileri sürülemez…
Çıkarları uğruna elindeki her türlü gücü, kötülük yapmak için seferber etmekten neredeyse zevk alan ceberut bir iktidar zihniyetini toptan reddetmek gerekir. Miadını doldurmuş bir yönetimin, her yeni söylemini ya da icraatını, kronikleşmiş kötücüllüğünden ayırarak değerlendirmek, sadece onun ömrünü uzatmaya yarar. Saray iktidarının ülkeye zarardan başka artık hiçbir şey veremeyeceği kamuoyuna her fırsatta anlatılmalıdır. Muhalefet, iktidarın ilkel dönem halkla ilişkiler yöntemleriyle kurguladığı algı oyunlarına alet olmamalı; bunları kararlılıkla reddetmelidir. Aksi halde AKP’nin sadık seçmeni, define umutlarının müjdesiyle ava giderken nasıl avlandığını asla fark edemeyecektir.
[1] http://www.prakdeniz.com/halkla-iliskiler-modelleri/
Bu haber en son değiştirildi 10 Eylül 2020 08:04 08:04
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyetiyle 11 yıl 8 ay hapis…
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eski basın danışmanı Ahmet Sever, Mustafa Varank’ın açtığı 'Ak trol' davasından…
"Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılan gazeteci Fatih Altaylı, "Olağan ve alışık…
MHP’li vekillerin altın kaçakçılığı ve kara para iddiaları siyaseti karıştırdı. Bahçeli’nin tavrı, Dubai bağlantıları ve…
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak…