Yeni bir Cumhuriyet için...
Kapitalizm yani sermaye düzeni, Cumhuriyet’i kemire kemire bitirmiş, Cumhuriyet’in temel nitelikleri ise bugün öksüz kalmıştır. Bakmayın siz patronların Cumhuriyet Bayramı paylaşımlarına.
O Cumhuriyet, bu Cumhuriyet değil. Sanırım, herkesin üzerinde anlaşacağı ilk konu bu. 1923 yılında kurulan Cumhuriyetle, bugün AKP’nin 20 yıllık iktidarıyla birlikte ortaya çıkan rejimin, uzaktan yakından ilgisi yok.
AKP eliyle kurulan yeni rejimi, liberallerin yıllardır propagandasını ettikleri 2. Cumhuriyet kavramıyla tanımlamak mümkün. Kaldı ki AKP’nin karşı-devrim sürecine tam da “Birinci Cumhuriyet” eleştirileri üzerinden ve “İkinci Cumhuriyet” penceresinden yaklaşarak destek vermişlerdi. Bugün liberaller, gerici-baskıcı rejime bakarak yarattıkları eserle gurur duyabilirler!
Sadece ülkemizdeki dönüşümü değil, küreselleşme sürecini de ballandırarak anlatıp duran yine bunlardı. Bugün küresel dünyanın “kapsadığı” ülkelerden Macaristan, Polonya ya da Ukrayna’daki baskıcı yönetim biçimleri de liberalizmin siyasi körlüğüne yönelik başka bir örnek teşkil ediyor. Zira onlara göre AB’ye girilince demokrasi gelecekti!
Evet, o Cumhuriyet bu Cumhuriyet değil. O açıdan herkesin üzerinde mutabık olacağı başka bir konu da “yeniden Cumhuriyet” olacaktır. Bugün AKP eliyle yaşama geçirilen gerici, hukuk tanımaz, hak bilmez, otoriter dönüşümün karşısına “yeniden Cumhuriyet” fikriyle çıkmak en temel noktaların başında geliyor. Çünkü bugünkü rejim, Cumhuriyet fikri ve niteliği ile de kavgalı bir gericiliği, parlamentonun ayaklar altına alındığı bir otoriterleşmeyi ve adaletin siyasete kurban edildiği baskıyı ifade ediyor. Padişahçılığa ve Osmanlıcılığa özenen AKP rejimi ortada. “Yeniden Cumhuriyet” demenin de bu açıdan makul bir yanı var.
“Yeniden Cumhuriyet” için verilecek mücadelenin belki de önemli halkası ise “yeni bir Cumhuriyet” şiarında saklı. Bugün “o Cumhuriyet, bu Cumhuriyet değil” diyorsak, “yeniden cumhuriyet” fikrini taşıyorsak, “yeni bir cumhuriyet” demenin de tam zamanıdır!
Bugün ülkemizin ilerici, yurtsever ve cumhuriyetçi güçlerinin basacağı zemin ve toplumsal kurtuluş projeksiyonu “yeni bir cumhuriyet” fikri, talebi, siyaseti ve programıdır.
1923 yılında kurulan Cumhuriyet’in sahip olduğu bir özgünlük bulunuyor. Bu özgünlüğün altında yatan ise tarihsel olarak özel ve özgün bir kesite doğmuş olmasıdır. 1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nden tam 6 yıl sonra, bu devrimin siyasal, askeri, moral ve mali yardımıyla ve ittifakıyla, yine bu devrimin düşmanı olan emperyalizme karşı kurulan bir cumhuriyettir 1923. 1923 Cumhuriyeti, sol bir iklime doğmuştur. Bu durum ve padişaha ve hilafete karşı kurulmuş olması, 1923 Cumhuriyeti’nin temel niteliklerini önemsiz sayılamayacak ölçüde belirlemiştir.
100 yıllık Cumhuriyet tarihi, aynı zamanda Türkiye kapitalizminin de tarihidir. 1923 Cumhuriyet’i kapitalizmi seçmişti. Kapitalizm yani sermaye düzeni, Cumhuriyet’i kemire kemire bitirmiş, Cumhuriyet’in temel nitelikleri ise bugün öksüz kalmıştır. Bakmayın siz patronların Cumhuriyet Bayramı paylaşımlarına. Eğer bugün 1923 Cumhuriyeti’nden söz edemiyorsak , bu yıkımın baş sorumlusu emperyalizmle entegre olan, gericiliği besleyen, kullanan ve sonunda kendisi gericileşen, kar hırsı için yağma ve rant düzenine kapıları açan bizzat patronlardan başkası değildir.
Yine belirtilmesi gereken bir önemli noktada da şudur: Kapitalist yolun seçilmesiyle Cumhuriyet döneminde sol da tasfiye edilmeye çalışılmıştı. Solun, sosyalistlerin, komünistlerin ne yazık ki Cumhuriyet döneminde baskı altına alınması, kovuşturmalara uğraması ve yasaklanması Cumhuriyet’in sağa kaymasının ve “tükenmesinin” de en önemli sebebi olmuştur. Öyleyse bugüne nasıl gelindi sorusuna yanıt arayacaksak bir özgünlük olarak bunun da altı kalınca çizilmelidir. Kapitalist düzen Cumhuriyet’i bitirmiş, solu olmayan Cumhuriyet ise soluksuz kalmıştır!
Emperyalizme, padişahçılığa, hilafete karşı kurulan Cumhuriyet’in özgün nitelikleri ve aynı zamanda kazanımları, bugün geleceğe nasıl, hangi zeminde, hangi programla ve hangi toplumsal güçlerle taşınacaktır? Belki de asıl sorulması gereken soru burada yatıyor.
Bugün 1923 tarihinin özgünlükleri bulunmuyor. Ne Sovyetler var ne de Osmanlı dönemi. O günden bugüne geçen zamanda kapitalizm çok ilerledi. Her yeri tekeller sardı, patronlar ülkeye hakim oldu, emperyalizm bugün askeri, siyasi, kültürel ve asıl olarak ekonomik olarak Türkiye’yi bağımlı kıldı. Yağma ve rant düzeni, bugünkü kapitalizmin başka ismi.
100 yıl öncenin şartları ile bugünün şartları aynı değil. 100 yıl öncenin şartları üzerinden 1923 Cumhuriyeti’nin bir benzerinin “yeniden kurulması” ya da “tekrarı” mümkün mü?
1923 Cumhuriyeti’nin kuruluş dinamikleri ve koşulları ile bugünün dinamikleri ve koşulları bir değil. “Yeniden cumhuriyet”, tam da bu nedenle, “yeni bir cumhuriyet” fikriyle birlikte ele alınmak durumunda.
Bağımsızlık diyorsak, yurtseverlik diyorsak, laiklik diyorsak, hakça düzen diyorsak, eşitlik diyorsak, özgürlük diyorsak, “kimsesizlerin cumhuriyeti” diyorsak, bilimin yol göstericiliği diyorsak, hukuk diyorsak, adalet diyorsak bunun programı yazılmalıdır, siyaseti örgütlenmelidir, talebi yükseltilmelidir.
Türkiye’de düzen tartışması geride kaldı. Bugün kapitalizm demeyen yok. Eskiden vardı. Eskinin koşulları ve durumu üzerinden değil bugünkü sistemi masaya yatırmadan, veri almadan ve adını koymadan, yeni bir cumhuriyetten ya da yeniden cumhuriyetten bahsedebilir miyiz?
Yıkılan 1923 Cumhuriyeti’nin küllerinden doğacağını beklemek gerçekçi mi?
“O Cumhuriyet bu Cumhuriyet değil” diyorsak, “yeniden cumhuriyet” diyorsak, “yeni bir Cumhuriyet” şiarı yükseltilmelidir!
Yeni bir cumhuriyet demenin vakti gelmiştir!
Yeni bir cumhuriyet programı yazmanın vakti gelmiştir!
Bayrağında laiklik, bağımsızlık, eşitlik, özgürlük, adalet yazacak yeni bir Cumhuriyet!
Sömürünün, eşitsizliğin, yoksulluğun, işsizliğin, yağmanın, rantın, adaletsizliğin, gericiliğin, emperyalizme bağımlılığın yani kapitalizmin olmadığı bir Cumhuriyet!
Tam da bu yüzden emekçilerin omuzlarında yükselecek bir Cumhuriyet: Emekçilerin laik bağımsız Cumhuriyeti!
Ya da slogan gibi olacak ama; sosyalist Cumhuriyet!
Varsın olsun; devrimci sloganların sokakları donatma zamanıdır çünkü!