15 Ocak 1902: Komünist şair Nâzım Hikmet 119 yaşında…
23 Sentlik Asker’den Açlık Ordusu’na, Benerci’den Beyazıt Meydanı’na, Afrika’dan Moskova’ya, Küba’ya, memleketimize, çocuklarımıza, Piraye’mize, Galip Usta’mıza, mücadelemize, partimize uzanan koskoca bir köprüdür Nazım Hikmet…
15 Ocak 1902’de doğan büyük şair Nazım Hikmet’i saygıyla anıyoruz…
Memleketi, büyük insanlığı, açlık ordusunu en saf biçimiyle anlattığı şiirleriyle dünyanın dört bir yanına adı yayılan komünist şairimizi bugün daha fazla özlüyoruz.
Nazım Hikmet, Selanik’te 20 Kasım 1901’de dünyaya geldi. Ailesi 40 gün için bir yaş büyük görünmesin diye doğum tarihini nüfus kütüğüne 15 Ocak 1902 olarak kaydettirdi.
Nazım Hikmet’in babası Hikmet Bey, bugünkü Galatarasay Lisesi o dönemdeki adıyla Mekteb-i Sultani’den mezun oldu. Önce ticaret yaptı, daha sonra da Dışişleri’nde çalışmaya başladı. Annesi Celile Hanım ise eğitimci Enver Paşa’nın kızı idi. Celile Hanım piyano çalar, Fransızca bilir ve resim yapardı.
Nazım Hikmet, önceleri adını taşıdığı dedesi Nazım Bey’in etkisiyle şiir yazmaya başladı. 1919 yılında Heybeliada Bahriye Mektebi’ni bitirdi. Hamidiye Kruvazörü’nde görev yaparken sağlık sorunları nedeniyle askerlikten ayrıldı. Bu arada ilk şiirleri de yayınlanmaya başlamıştı.
1921 başlarında Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya geçen Nazım Hikmet, Bolu’da öğretmen olarak görev yaptı.
Daha sonra Batum üzerinden Moskova’ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ne (KUTV) kayıt oldu. Burada siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1924’te memleketine dönse de; yayınlanan yazı ve şiirleri yüzünden on beş yıl hapsi istenince yeniden Sovyetler Birliği’ne döndü.
1928 Af Kanunu’ndan yararlanıp tekrar Türkiye’ye döndükten sonra Resimli Ay Dergisi’nde çalışmaya başladı.
1932’de yeniden dört yıl hapse mahkûm oldu, bu kez de Onuncu Yıl Affı’ndan yararlandı. Gazetecilik yaptı, film stüdyolarında çalıştı. 1938’de orduyu ve donanmayı isyana teşvik ettiği iddiasıyla 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1950’de özgürlüğüne kavuştuysa da sürekli olarak izlenmekten kurtulamadı; kitaplarını yayınlatma, oyunlarını oynatma olanağı bulamadı.
Dünyaca ünlü komünist şair Nâzım Hikmet, 25 Temmuz 1951’de, Demokrat Parti hükümeti tarafından Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye vatandaşlığından çıkarıldı.
3 Haziran 1963’te bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti. Moskova’da Novodeviçye Mezarlığı’nda toprağa verildi.
23 Sentlik Asker’den Açlık Ordusu’na, Benerci’den Beyazıt Meydanı’na, Afrika’dan Moskova’ya, Küba’ya, memleketimize, çocuklarımıza, Piraye’mize, Galip Usta’mıza, mücadelemize, partimize uzanan koskoca bir köprüdür Nazım Hikmet…
Bizler hep umutla, yoldaşça hatırlayacağız komünist şairimizi; unutmayacağız, unutturmayacağız…
ELLERİNİZE VE YALANA DAİR
Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal,
ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen
elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar,
ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız.
Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden
doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
İnsanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay atlatılırsın…
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka herşey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Nâzım Hikmet