2 Temmuz Sivas Katliamı’nın üzerinden tam 28 yıl geçti: Sivas’ın acısı dinmedi
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak Oteli’nde gericiler tarafında yakılarak katledilen 33 yurttaşımızın acısını bugün hala yüreğimizde hissediyoruz. Sivas’ta yaşanan katliam dinci-gerici güruhun Türkiye’de Alevilere ve aydınlara yönelik nefretinin fiilen hayata geçmesiydi. Gericilik Sivas’ta hortlamış, Alevi düşmanlığı ve laiklik karşıtlığı üzerinden ülkenin aydınlık birikimine saldırmıştı.
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak Oteli’nde gericiler tarafında yakılarak katledilen 33 yurttaşımızın acısını bugün hala yüreğimizde hissediyoruz. Sivas’ta yaşanan katliam dinci-gerici güruhun Türkiye’de Alevilere ve aydınlara yönelik nefretinin fiilen hayata geçmesiydi. Gericilik Sivas’ta hortlamış, Alevi düşmanlığı ve laiklik karşıtlığı üzerinden ülkenin aydınlık birikimine saldırmıştı.
Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne katılmak için Sivas’a giden onlarca aydın, yazar ve sanatçı 2 Temmuz 1993 tarihinde, ülke tarihinde eşine az rastlanır bir katliamın kurbanı oldular. Herkesin gözü önünde yapılan bu dinci-gerici saldırı ülkemizin aydınlık birikimine karşı harekete geçerek büyük bir katliam gerçekleştirdiler.
Sivas Katliamı Nasıl Gerçekleşti
İran asıllı Salman Ruşdi’nin Türkiye’de basılması yasaklanan “Şeytan Ayetleri” kitabının Aziz Nesin tarafından basılacağı iddiasıyla Sivas’ta büyük bir provokasyonun fitili şenlikler başlamadan yakılmıştı. Katliam tarihinden hemen önce, 1 Temmuz’da Aziz Nesin’i hedef alan bildiriler dağıtılmaya başlandı. Nesin’e karşı yerel gazetelerde de kışkırtıcı haberler çıkarılmaya başlandı. 2 Temmuz’da, Cuma namazının ardından etkinliklerin yapıldığı kültür merkezinin önüne binlerce gerici toplanmaya başladı. “Sivas laiklere mezar olacak” şeklinde slogan atan güruh öncelikle “Halk Ozanları” heykeline saldırarak heykeli yıktı ve boynuna ip bağlayarak yerde sürükledi.
Kalabalık giderek artarken kolluk kuvvetlerinin herhangi bir müdahalesi gerçekleşmedi. Gericiler daha sonra şenlik için Madımak Oteli’nde konaklayanlara saldırmak için otelin önünde toplanmaya başladı. Saatler geçtikçe kalabalıklaşan kitleye karşı devlet tarafından yeterli önlem alınmadı. Saatler 17’ye geldiğinde otelin önünde toplananlar daha önce yerde sürükledikleri heykeli ateşe verdiler. Daha sonra Sivas Belediyesi’nin kaldırım yapma gerekçesiyle getirdiği taşlarla otelin camları kitle tarafında kırılmaya başlandı. O dönem Sivas Belediye Başkanı olan kişi şimdilerde Millet İttifakının bir unsuru ve Saadet Partisi lideri olan Temel Karamollaoğlu’ydu.
Türkiye o dönemlerde DYP-SHP koalisyonu bulunuyordu. Tansu Çiller Başbakan ve Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı’ydı. Tüm çağrılara rağmen Ankara’dan giderek büyüyen olaylara karşı bir müdahale gelmedi. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin’in de bulunduğu 35 kişi gericilerin oteli ateşe vermesi sonucunda yanarak veya dumandan boğularak yaşamlarını yitirdi. Aziz Nesin’in ve Arif Sağ gibi kimi aydın ve sanatçılar ise katliamdan yaralı olarak kurtuldular. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, tüm ülkenin gözü önünde merdivendeki itfaiye görevlisi tarafından darp edilerek merdivenden aşağıya doğru itildiği görüldü.
Gecenin ardından katliamın sonucu ise çok ağırdı. Birçoğu ülkemizin değerli aydın, yazar ve sanatçılarının da aralarında bulunduğu 33 kişi ve 2 otel görevlisi saldırılar sonucunda yaşamını yitirdi. Katliamda yaşamını yitirenlerden en küçüğü 12 yaşında (Koray Kaya), en yaşlısı ise 66 yaşındaki yazar Asım Bezirci idi.
Katliamndan sonra Başbakan Tansu Çiller’in, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.” açıklaması ise bu büyük katliamın devlet tarafından sahiplenilmesi anlamını taşıyordu.
‘Yargılama’ Sürecinde Neler Yaşandı?
Sivas Katliamında olduğu gibi dava süreci de katliamcılara yönelik sahiplenme örnekleriyle doludur. Katliama ilişkin ilk davada 128 kişi gözaltına alındı. 124 kişi için açılan davada mahkeme, 37 sanığın beraatine karar verirken, 87 sanığın ise 2 ila 15 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmasına hükmetti. Ancak verilen cezalar Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozuldu.
Yeniden görülen davalarda bu kez, 146/3. maddesinden yargılananlara 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi, 14 sanığın da beraati kararlaştırıldı. Bu kararı da Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 50 sanık yönünden bozdu. Bozma gerekçesinde sanıkların doğum kayıtlarında Nüfus Müdürlüğü mührünün okunaksız olduğu, nüfus kayıtlarındaki cilt numarasının karara yanlış geçirildiği gibi basit gerekçeler bulunuyordu.
2000 yılında biten üçüncü yargılamada ise mahkeme, 38 idam kararı verdi. Diğer sanıkların cezaları da değişti. 3 sanık 20, 1 sanık 15, 13 sanık 7 yıl hapse mahkûm oldu. İdam cezaları ise bu cezanın kaldırılması nedeniyle müebbet hapis cezasına dönüştürüldü.
Yakalandıktan sonra bırakılan bazı isimler kayıplara karışırken, bazı isimler ise hiç yakalanmadan kaçtılar. 1997’de tahliye edilen iki isim bir daha bulunamadı. Davanın asli faillerinden 7 kişinin Almanya’ya, 2 failin de Suudi Arabistan’a iltica ettikleri ortaya çıktı.
İtfaiye merdiveniyle kurtarılan Aziz Nesin’e saldıran RP’li Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak gibi isimler hiç yakalanamadı. Uzun tartışmalardan sonra dosya Ankara DGM Başsavcılığı’na devredildi. Ankara 1 No’lu DGM, hakkında dava açılan sanıkların anayasal bir suç işledikleri iddiasını kabul etmedi. Dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral, henüz soruşturma aşamasında, “Olayda örgüt yok, tahrik var” açıklaması yaptı.
2002 yılında hakkında arama kararı çıkartılan İhsan Çakmak, jandarma tarafından 4 Mayıs 2007 tarihinde yakalandı. Çakmak, firariler arasında yakalanan tek isim oldu. Ancak Çakmak’ın, 3 yıl İstanbul Belediyesi Ulaşım AŞ.’de memur olarak çalıştığı ortaya çıktı. İhsan Çakmak’ın 1996’da tutuklandığı ancak daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiği de anlaşıldı. O tarihten itibaren kamuda çalışan Çakmak, geçen süre içerisinde Amasya’da askerlik yapmış, hatta 1999’da Sivas’ta evlenmişti.
Diğer yandan Sivas katliamcılarının davasını üstlenen arasında isimler arasında dönemin Refah Partisi’nden Adalet Bakanı olan Şevket Kazan gibi similer de bulunuyordu. Daha sonra AKP’nin kurulmasıyla birlikte birçok esk RP’li isim de AKP’ye geçerek aktif siyasete devam ettiler. Bu gerici saldırıda bulunanların davalarını alan bazı diğer isimler ise şöyle:
AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi olan Av.Celal Mümtaz Akıncı, AKP’nin eski Devlet Bakanı olan Av.Hayati Yazıcı, AKP eski Isparta Milletvekili Av.Haydar Kemal Kurt, AKP Tokat Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı olan Av.Zeyid Aslan, yine AKP Konya Milletvekilliği yapan Av.Hüsnü Tuna, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış olan Av.Reşat Yazak, Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı Av.Burhanettin Çoban, AKP’nin Gümrük ve Ticaret Bakanlığını yapmış olan Av.Bülent Tüfekçi, 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili Av.İbrahim Hakkı Aşkar, AKP eski Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi Av.M. Ali Bulut… Liste bu şekilde uzayıp gidiyor.
Sivas Katliamı planlı ve örgütlü bir gerici kalkışma olarak ülke tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Katliamda hedef alınanlar ülkenin ilerici birikiminin temsilcileridir. 1993’te Sivas’ta katliama kalkışanlar, onların davalarını alarak sahip çıkanlar, bugün ülkenin ve devletin önemli kademelerinde görevlerine devam etmektedirler. Sivas Katliamı, geçmişte yaşanan bir katliam olarak değil, günümüzde de siyasi, örgütsel ve fikri sürekliliği bulunan ve henüz kapanmamış bir defterdir. Bugün devlet imkanlarıyla laikliği hedef alanlar; kadınların, Alevilerin eşit yurttaşlık haklarına göz dikenler; ülkemizde sanatı, müziği yasaklayanlar; işçiyi-emekçiyi kendilerine kul etmek isteyenler aynı zihniyetin temsilcileridir.
Tarihimize Sivas’ın ateşini değil aydınlığın ışığını ulaştırmak için mücadele edenlere selam olsun. Sivas’ta yitirdiğimiz canları bugün tekrar anarken, halkımıza yapılan tüm gerici katliamların hesabını sormaya çağırıyoruz.