'Cübbeli'nin yanıtlayamadığı tarikat cinayeti sorusu
"Cemaat içinde üniversite eğitimi olan isimlerden Muradoğlu ve Öztürk, 8 yıl arayla benzer şekilde öldürüldü. Bu cinayetler cemaat içindeki bir güç kavgasının sonucu muydu yoksa FETÖ’nün kumpaslarına hazırlık aşamalarından biri miydi?"
Mahmut Ustaosmanoğlu’nun başında olduğu İsmailağa Cemaati’nin ve “Cübbeli Ahmet” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün isminin geçtiği cinayet ile ilgili tekrar gündeme geldi.
17 Mayıs 1998’de 45 yaşında öldürülen İmam Hızır Ali Muratoğlu, İsmailağa cemaatinin lideri “Mahmut Hoca” olarak bilinen Şeyh Mahmut Ustaosmanoğlu’nun damadıydı. Kayınpederi öldükten sonra onun yerine geçeceğine de kesin gözüyle bakılıyordu. Silahlı saldırıyı düzenleyen kişi olayın ardından kayıplara karıştı. 3 yıl sonra ise Ufuk Salih Hantal adındaki bir kişi, “Hızırali Muradoğlu’nu ben öldürdüm” dedi. Yargılandı ancak ceza almadı. Çünkü akıl sağlığı yerinde değildi.
CÜBBELİ CİNAYET İLE İLGİLİ GÖRÜŞMEYİ REDDETTİ
Cinayetin ardından yıllar geçerken konu resmi belgelerle gazeteci Fethi Yılmaz’ın kaleme aldığı “Katli Vacip” adlı kitapla tekrar gündeme geldi. Gazeteci Yılmaz, kitabında Bayram Ali Öztürk cinayetiyle ilgili soruşturmanın yetersiz olduğuna vurgu yaptı.
Independent Türkçe’den Can Bursalı’nın ulaştığı Ahmet Mahmut Ünlü ise, Hızırali Muradoğlu ile Bayram Ali Öztürk cinayetleriyle ve kitapta yer alan İsmailağa’da “post kavgası”yla ilgili görüşme talebini reddetti.
“İSMAİLAĞA POSTUNUN ALTINDA CİDDİ BİR EKONOMİK VE SİYASİ GÜÇ YATIYOR”
Kitabın yazarı Fethi Yılmaz, Muradoğlu ve Öztürk cinayetlerine ilişkin şu satırları da kaleme aldı:
17 Mayıs 1998 tarihinde önce İsmailağa’nın veliahdı Hızırali Muradoğlu camide herkesin gözü önünde kurşunlanarak öldürüldü.
“Katili benim” diye cinayetten yaklaşık 3 yıl sonra ortaya çıkan Ufuk Salih Hantal, “akıl sağlığı yerinde değil” raporuyla ceza almadı. Hızırali Muradoğlu cinayeti dosyası rafa kaldırıldı.
3 Eylül 2006 tarihinde ise İsmailağa’nın bir diğer veliahdı olarak bakılan Bayram Ali Öztürk, cami içinde 3 bin kişinin gözü önünde Mustafa Erdal tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Ardından da konfeksiyon işçisi olan cemaat mensubu Mustafa Erdal, cemaat mensuplarınca camide linç edilerek öldürüldü ve cinayetin perde arkasındaki isimlere ulaşma imkânı böylece engellendi.
Öztürk cinayeti dosyası da benzer bir şekilde tozlanmaya bırakıldı. Sır cinayetlerin ikisi de benzer yöntemlerle işlendi.
Cemaat içinde üniversite eğitimi olan isimlerden Muradoğlu ve Öztürk, 8 yıl arayla benzer şekilde öldürüldü. Bu cinayetler cemaat içindeki bir güç kavgasının sonucu muydu yoksa FETÖ’nün kumpaslarına hazırlık aşamalarından biri miydi?
Yakın zamanda yaşanılanlara ve İsmailağa’nın bugününe bakılınca ikisine de “evet” demek mümkün.
Evet, çünkü bu cinayetlerden ikincisi FETÖ’nün kumpaslarının sıçrama tahtalarından biri haline getirildi ve muhafazakârların kumpaslara iknasında büyük rol oynadı.
Öte yandan bu cinayetlerin İsmailağa içindeki güç kavgasından/post kavgasından çıktığı da güçlü bir gerekçe olarak önümüzde duruyor.
İsmailağa postunun altında, ciddi bir ekonomik, siyasi ve insan gücü yatıyor.
Keza bu cinayetler sonrasında cemaat içinde adeta liderlik savaşı yaşandı.
Mahmut Ustaosmanoğlu’nun sağlık durumu nedeniyle cemaat kendi içinde birçok gruba bölündü.
… Cemaatin bugünkü ekonomik ve siyasi gücü 15 yıl öncesine göre katbekat fazla…
Durum böyle olunca, İsmailağa’nın postu da katbekat değerli hale geliyor.
Tüm bunlar yan yana konulduğunda, Hızırali Muradoğlu ve Bayram Ali Öztürk cinayetleri için ‘taht kavgası’ çıkarımı daha güçlü hale gelirken, çözülememesinin yanıtı da veriliyor…