Cumhurbaşkanlığı'nın İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek için verdiği savunma açıklandı
Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı sonrası açılan davalar sonrası savunmasını Danıştay'a gönderdi.
Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sonrası açılan davalar sonrası savunmasını Danıştay’a gönderdi. Savunmada, “Çekilme kararı Cumhurbaşkanının yetkisinde” ifadeleri kullanıldı.
7 sayfalık savunmada, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali istemiyle açılan davaların “haksız ve hukuki dayanaktan yoksun” olduğu gerekçesiyle reddi istendi.
Sözleşmenin Cumhurbaşkanlığı kararı ile feshedilmesinde Anayasa aykırılık bulunmadığı vurgulandı. Yine sözleşmeden çekilme kararının, “kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi hususunda hukuki olarak veya uygulama bakımından bir eksikliğe yol açmayacağı”na dikkat çekildi.
Türkiye 1 Temmuz’da İstanbul sözleşmesinden çıkıyor. 19 Mart’ta feshedilen sözleşmenin sona erme tarihi 1 temmuz 2021 olarak tespit edildi. İstanbul sözleşmesi olarak bilinen, “kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa konseyi sözleşmesi”nin feshi tartışılmaya devam ediyor. Bir yandan da çekilme kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemli yargı süreci Danıştay’da devam ediyor.
Edinilen bilgiye göre, bu hususta Danıştay 10. Dairesi’nde aralarında CHP, İYİ Parti ve sivil toplum kuruluşlarının da bulunduğu tüzel ve gerçek kişiler tarafından 220 dolayında dava açıldı. Dava dilekçelerinde, “kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması” talep edildi.
CUMHURBAŞKANLIĞI SAVUNMA GÖNDERDİ
Danıştay 10. Dairesi, davalara ilişkin Cumhurbaşkanlığı’ndan savunma istedi. Her dava için ayrı bir savunma talebinde bulunuldu. Habertürk’ün edindiği bilgilere göre, Cumhurbaşkanlığı birkaç davaya ilişkin savunmasını Danıştay 10. Dairesi’ne gönderdi. Savunmaların alınmasının ardından Danıştay 10. Dairesi’nin kısa bir süre içerisinde davaları karara bağlaması bekleniyor.
Cumhurbaşkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü’nden Danıştay’a gönderilen savunmalarda,,, davaların, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle reddi talep edildi. Savunmalarda özetle şu değerlenmelere yer verildi:
YARGI DENETİMİ DIŞINDA
Cumhurbaşkanın devletin başı sıfatıyla yaptığı ve devletin yüksek menfaatini ilgilendiren işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Yürütme organın başka devletlerle veya uluslararası kuruluşlarla olan ilişkileri çerçevesinde yaptığı işlemlerde yargı denetimi dışındadır. Bir uluslararası anlaşmanın feshedilmesi işlemi, dava konusu işlemde yürütme organın uluslararası ilişkiler çerçevesinde yaptığı bir işlem olup yargı denetimine tabi değildir.
MÜNHASIRAN CUMHURBAŞKANIN YETKİSİNDE
Dava konusu Cumhurbaşkanı kararı kategorik olarak dış ilişkiler çerçevesinde tesis edilen ve münhasıran cumhurbaşkanın yetkisine tabi bir işlem olup yargı denetimi kapsamında görülmesi mümkün değildir. Sözleşmenin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesi kararının iptal kararına konu edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla iş bu davanın bu yönden öncelikle reddi gerekmektedir.
SÖZLEŞME BİLDİRİMLE FESHEDİLEBİLİR
Sözleşmenin 80. maddesine göre, taraflardan herhangi birinin Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle herhangi bir zamanda sözleşmeyi kendisi bakımından feshedebilecektir.
ANAYASA’YA AYKIRI DEĞİL
Meclis bir milletlerarası antlaşmanın onaylanmasının kanunla uygun bulmakta, antlaşmanın onaylanması ise Cumhurbaşkanı kararı ile gerçekleşmektedir. Meclis’in onaylamayı uygun bulma yetkisi gerekçe gösterilerek, antlaşmaların onaylanması ve fesih konularının Cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenlenemeyeceği iddiası yerinde değildir. Bu türden antlaşmaların müzakere edilmesinde, imzalanmasında, onaylanarak, yürürlüğü konulmasında ve feshedilmesinde yetkili makam yine yürütme organıdır. Bu nedenle, sözleşmenin feshinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesinde ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile feshedilmesinde Anayasamıza aykırılık bulunmamaktadır.
ÇEKİLME HUKUKİ EKSİKLİĞE YOL AÇMAYACAKTIR
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, temel hak ve özgürlüklere ilişkin tarafı olduğumuz diğer milletler arası antlaşmalar, kanunlarımız ve ilgili diğer mevzuat, kadınlara yönelik şiddetle mücadele ve şiddeti önleme konusunda, uluslararası kural ve standartlara da uygun, gerekli düzenlemeleri içermektedir. Bu itibarla ülkemizin bahse konu sözleşmeden çekilmesi, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi hususunda hukuki olarak veya uygulama bakımından bir eksikliğe yol açmayacaktır.