Danıştay, SİT alanlarına HES yapılmasına izin veren kararı iptal etti
TMMOB Mimarlar Odası ve Çevre Mühendisleri Odası'nın açtığı davada karar verildi. Danıştay, doğal SİT alanlarında HES yapılmasına izin veren 69 sayılı ilke kararını iptal etti.
Doğal sit alanlarında Hidroelektrik Santralleri (HES) projelerine belirsiz düzenlemelerle izin verilmesinin önünü açan ilke kararı, TMMOB Mimarlar Odası ve Çevre Mühendisleri Odası’nın açtığı dava sonucunda iptal edildi.
Danıştay 6. Dairesi, doğal sit alanlarında alanlarında HES projelerine izin verilebileceğine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2012 yılında “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik” ile ilgili davada karar verdi. TMMOB’tan yapılan itirazda Yönetmelikte doğal sit alanlarına ilişkin sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanlarına ilişkin herhangi bir tanıma yer verilmemesinin ve Bakanlık oluru ile ilan edilmesinin bu alanları korumaktan uzaklaştığı belirtildi. TMMOB aynı zamanda mutlak korunması gereken doğal sit alanlarında HES yapımına izin verilmesinin tahribata yol açacağını öne sürdü.
Danıştay 6. Dairesi verdiği kararda, doğal sit alanlarında HES projelerine izin verilebileceğine ilişkin soyut belirlemeler içeren genel bir düzenleme niteliğindeki dava konusu ilke kararında konu ve maksat yönlerinden hukuka uyarlık bulunmadığına hükmedildi. Doğal Sit Alanlarında Planlanan HES Projelerinin Gerçekleştirilmesine Yönelik İlkeleri belirlemek üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 03.07.2014 tarihinde alınan 69 sayılı İlke kararı ile doğal sit alanlarında HES projelerine belirsiz düzenlemelerle izin verilmesinin önü açılmıştı. Danıştay 6. Dairesi, doğal sit alanlarında planlanan HES projelerinin gerçekleştirilmesine yönelik ilke kararını iptal etti. Kararda, “Doğal sit alanlarında hidroelektrik santral yapımı gibi, korunması gerekli doğal alana etki olasılığı yüksek olan bir tesise izin verilebilmesi için; her iznin; izin verilecek olan doğal sit özelinde ve kurulacak tesisin niteliği, büyüklüğü, kapasitesi, çevresel etkileri gibi kendine özgü özellikleri dikkate alınarak karara bağlanması, uluslararası yükümlülükler ile doğal sitlerin korunması amacı çerçevesinde zorunluluk arz etmektedir” denildi.
Ayrıca karar gerekçesinde,” Doğal sitleri düzenleyen ve dava konusu İlke Kararına göre üst norm olan Çevre Kanunu, Milli Parklar Kanunu, Orman Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Kara Avcılığı Kanunu, Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik ve Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmelik gibi doğal sitler ve doğal sitlerle kesişen alanların korunması yönünde düzenlemeler içeren mevzuat hükümlerinin ihmal edilmesi sonucunu doğuracağı ve bu durumun uygulamada önüne geçilemez sonuçların oluşmasına sebebiyet vereceği açıktır” ifadelerine yer verildi.