Dünya eşitsizlik raporu yayınlandı: Zengin daha zengin, fakir daha fakir
Paris merkezli Inequality Lab tarafından yıllık olarak hazırlanan ve yayınlanan Dünya Eşitsizlik Raporu yayınlandı.
2021 yılı sonuçlarına göre en tepedeki yüzde 1, 1990’ların ortasından bu yana biriken tüm ek servetin yüzde 38’ini; en alttaki yüzde 50 ise bu birikimin sadece yüzde 2’sini aldı. Bugün küresel eşitsizlik, batı emperyalizminin zirvede olduğu dönemle aynı seviyede.
Özellikle 90’ların ortasında başlayan zenginleşme gün geçtikçe artmakta. Sovyetlerin çözülüşü ile başlayan ve önce işçi sınıfı hakları sonrasında da sosyal devler ilkelerinin yok edilmesi konusunda sermayenin kural tanımaz dönemi hızlanarak devam ediyor. 90’lardan bu yana hem emperyalist merkezlerde hem de ülkemizde yaşanan kapitalizmin krizleri ise servet artışını kısa dönemlerde yavaşlatsa da sürekli bir artış olduğu kesin. Aslında bildiğiniz gibi kapitalizm her krizde karlarını daha fazla arttırıp faturayı işçi sınıfına keserek yoluna devam ediyor. Bu nedenle her kriz sonrası en zengin ile en fakir arasındaki fark hep artıyor.
Dünya Eşitsizlik Raporu’na göre küresel milyarder sayısı, 2021’de rekor kırdı.
Dünya Eşitsizlik Raporu’nun detaylarına gelirsek; 2021 yılında milyarderlerin serveti %75 arttı. Artış milyarlarca dolar ediyor. Sadece sayı olarak verirsek bir anlamı olamaya bilir maaşınızın her yıl %75 arttığını düşünün bir de normalde olan maaş artışınızı. Zaten işçiler ve emekçilerin maaşları bu kadar az olduğu için milyarderler daha fazla kazanmıyor mu?
Eşitsizlik tek tek ülkelerde olmasının yanında kıtalara göre de farklılık göstermekte örneğin en eşit bölge olan Avrupa’da en zengin yüzde 10 gelirin yüzde 36’sını alıyor. Orta Doğu ve Afrika için bu oran yüzde 58. Avrupa’da yıllardır budanmaya çalışılan işçi sınıfı mücadelesi hala ara ara nefes alarak düşük yoğunluklu da olsa devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda Fransa’daki “sarı yelekliler” kısmı bir örnek sayılabilir. Ancak Afrika ve Orta Doğu’da durum daha kötü çünkü kıtanın tamam zaten emperyalizm tarafından her şekilde sömürüldüğü için dünyanın zenginlilerinden aldıkları pay daha az. Ancak Afrika ve Orta Doğu’da zenginler için durum tabi ki farklı zaten emperyalizme göbekten bağlı patronlar zaten dünyaya kıyasla daha az alan servetin aslan payını kapmaktalar.
Rapordan dikkat çeken başka 1-2 nokta daha var. Örneğin küresel ısınma başlığı oldukça ilginç. En alttaki yüzde 50’nin salımı 3,1 tondan daha az. Buna karşın en üstteki yüzde 10’ın salım miktarı 22.6 CO2e ile bunun yedi katından daha fazla. Büyük petrol şirketlerin bir halkla ilişkiler faaliyeti olan karbon salınımı hesaplaması bu raporda da karşımıza çıkıyor. Dünyanın kirlenmesinin bireysel bir sorun olduğunu öğütleyen bu halkla ilişkiler faaliyetinin etkili olduğunu çevremizde görüyoruz. Rapor aksini söylediği için buraya kısa bir not düşmek önemli. Yine dünyayı milyarderler ve onların şirketleri kirletmiş ama fatura emekçilere kesilmiş.
İkinci bir nokta ise hükümetlerin net serveti ile özel ve kamu sektörünün net serveti arasında da bir uçurum oluşması. Ülke servetleri artarken bu artıştan yararlanan yine özel sektör olmuş. Özellikle Covid-19 salgını ile krizde olan ekonomilerde hükümetlerin sağladı destekler hükümetleri fakirleştirmiş. Yani salgının faydası yine milyarderlere olmuş. Burada bir önemli nokta ise hükümetlerin sağladığı desteklerin doğrudan ya da dolaylı yollarla sermayeye aktarılmasının genel bir yönteme dönüşmesi. Özel sektörün buna rağmen hükümetleri kredi yolu ile borçlandırması ise cabası.
Türkiye’de gelir eşitsizliği son 15 yılda daha fazla arttı
Rapor, son 25 yılda ülkemizdeki toplam servetin iki katına çıktığını söylüyor. Ülkemizdeki ortalama yıllık kazanç 85 bin TL. Nüfusun yüzde 50’sinin ortalama geliri 20.260 TL. Bunun nedenine gelirsek eğer, bugünlerde tartışılan asgari ücretin artık neredeyse nüfusun yarısına ödenen ortalama maaş olması en önemli yoksulluk etkeni.
Ülke yoksulluktan kırılırken yandaşların ve patronların şatafatı hız kesmiyor. Çünkü en zengin yüzde 10, tüm gelirin yüzde 54,5’ini alıyor. Sonra Recep Tayyip Erdoğan televizyona çıkıp herkesin iki hatta üç arabası var ne krizi diyor. Çevresi en zengin yüzde 10 ile dolu bir iktidar doğal olarak ne krizi ne de yoksulluğu görüyor.
Yukarıda değindiğimiz gibi son günlerde halk yoksullukla boğuşurken gündem yıl sonu olması nedeni ile asgari ücret. Şimdi asgari ücret konuşulurken emekçiler tarafından istenecek olan zam oranlarına patronlar “biz bu kadarını ödeyemeyiz batarız” diye karşılık verecekler bu zaten herkesin malumu. Bu söylemin taşıyıcılığını da hem iktidar hem de düzen muhalefeti yapacak. İşsizlik tehditleri savrulacak. İktidar önünde duran seçim olasılığına karşılık baskıladığı enflasyon oranlarına göre bir zam yapıp göz boyama operasyonu yapacak. Muhalefet ise açlık sınırının biraz üzerinde bir zammı talep edecek.
Emekçiler için ise tek bir talep gerçek “İnsanca yaşam, Eşitlikçi bir düzen”