Emekçi mahallelerinde tarikatlar fink atıyor: Sıbyan mektepleri yeterli sayıda anaokulu olmaması ve özel okulların pahalılığı nedeniyle artıyor

İstanbul'un yoksul mahallerinde tarikatlar ve cemaatler fink atıyor. Sıbyan mektepleri ana okulu olmaması ve özel okulların pahalılığı nedeniyle artıyor

Emekçi mahallelerinde tarikatlar fink atıyor: Sıbyan mektepleri yeterli sayıda anaokulu olmaması ve özel okulların pahalılığı nedeniyle artıyor

AKP’li Cumhurbaşkanı Eroğan’ın “Dindar nesil yetiştireceğiz” açıklamalarından sonra cemaatlerin sayısı hızla arttı. İstanbul’da sokak aralarında, genellikle binaların bodrum katında sıbyan okulları bulunuyor. Kimisi cemaatlere bağlı, bazılarında tabela bile yok. Bazı anaokullarında ve kurslarda çocuklar dışarı bile çıkamıyor.

Birgün’den Filiz Gazi’nin haberine göre, İstanbul’da son yıllarda şehrin yoksul mahallelerinde hem kreş hem de okul öncesi din eğitimi veren, denetimden muaf sıbyan mektepleri açılmaya başladı. Aylık 450- 600 arasında değişen fiyatları ile özel okullara göre uygun olmaları, devlet okullarında anaokullarının yeterli olmaması gibi sebeplerden dolayı bu “mektepler” zorunlu seçenek haline geliyor.

Haber için yeğenini, duruma göre çocuğunu yazdırmak üzere ekonomik geliri belirli seviyenin altında olan semtlerden Gaziosmanpaşa, Sultangazi, Alibeyköy’deki mahallelerde gelişigüzel dolaştım. Sokak aralarında, genellikle binaların bodrum katında sıbyan okulları bulunuyor. Çoğunun yangın merdiveni yok. Hatta bazılarının tabelası bile yok.

CEMAATE BAĞLIYIZ

İlk olarak Gaziosmanpaşa’da, Barbaros Hayrettin Paşa Mahallesi’ndeyim. Bir binanın bodrum katının tüm camları korkulukla kaplı, perdeler kapalı. Giriş yeri binanın arkasında bulunuyor. Kursla ilişkili herhangi tabela yok.

 

Arka girişte demir kapıya vurduğumda, kapıyı 40’lı yaşlarında bir erkek açıyor. Nasıl eğitim veriliyor gibi sorular soruyorum. Laf arasında ‘nereye bağlısınız?’ sorumda yüzü değişiyor. “Süleyman Efendi Cemaati’ne bağlıyız biz. Biz Milli Eğitim’e bağlıyız” diyor. Hoca olduğunu söyleyen kişi şunları söylüyor:

 

“Sıbyanlar da var. Hafta içi buradalar. Hafta sonu eve gidiyorlar. Burası yatılı. Üç kişiyiz, 20 kişilik bir kurs. Süleyman Efendi Cemaati’ne bağlıyız biz. Biz Milli Eğitim’e bağlıyız. Burası yatılı, bizim anaokulumuz da var. Buranın amacı çocukları sokak ortamından arındırmak.”

 

Biz konuşurken 7 yaşlarında bir çocuk geliyor. Göz göze geliyoruz. Sonra tekrar geri dönüyor. Onu orada bırakmanın yüreği ezen bir tarafı olduğunu söylemeliyim. Sonrasında mahalle sakinlerinden çocukların dışarıya hiç çıkarılmadığını öğreniyorum.

DERSE BAŞLAMA DUASI

Yine Gaziosmanpaşa… Küçükköy’de bir başka mahalle arasında olan sıbyan mektebine gidiyorum. Tabelasında yazan, Özel İlim Yuvası Minik Kalpler Yabancı Dil Kursu. O da bir binanın bodrum katında bulunuyor. Konuştuğum kadın, “mektebin”, 3-6 yaş arası çocuklar için olduğunu söylüyor.

 

“Toplam 40 öğrenci var. Değerler eğitimimiz oluyor. Esma-Ül Hüsna oluyor, 32 farzı veriyoruz, uyku adamı, tuvalet adabı hepsini değerler eğitimi kapsamında veriyoruz. Onun dışında Kuran-ı Kerim derslerimiz oluyor. Dua, sûre manalarıyla birlikte öğretiyoruz. Cüz derslerimizi bire bir Kuran öğretmenimiz veriyor. Diğer dua, sûreleri de her gün düzenli olarak tekrar yapıyoruz. Derse başlama duası Subhaneke, Kevser. Bunların hepsini her gün tekrarlıyoruz, ay sonuna kadar o çocuğa oturuyor.”

 

İşin aslı söylediği çoğu şeyi anlamıyorum. 3 yaşında bir çocuk için bunlar ne ifade edebilir…

 

Bilgi alırken bir anne ile kız çocuğu geliyor. Çocuk içeri girmek istemiyor. Defalarca “anne” diyerek ağlıyor. Annesinin kapıda beklemesi için yalvarıyor. Çocuğu alan kişi “Bir haftaya geçiyor. Allah’a emanet olun” diyerek kapıyı kapatıyor. Haberden sonra ses kaydını tekrar dinledim. Çaresizlik, bir şey yapamama hissi ağır.

 

ÇOCUKLAR DIŞARIYA ÇIKAMIYOR

Yine Küçükköy’de bu sefer 14 yaş üstü erkek çocukların olduğu bir “kursa” gidiyorum. Adı, Küçükköy Merkez Camii Kuran Kursu. Büyük bir binanın camlarından sarkan gençler var. Niye? Sonra anlayacağım. Bilgi almak için içeriye giriyorum. Konuştuğum kişi içerde 9 hoca olduğunu söylüyor, sordukça yanıtlıyor:

“Saat 05.30’da sabah namazı ile birlikte kalkış oluyor. Akşam 22.00 gibi yatış… Odalar 6 kişilik. Kurstan hafta içi çıkış yok. Gündüz hiçbir şekilde dışarıya çıkış yok. Yasak… Buraya geldiğinde illa alışacak, ilk baş sıkıntı çeker ama… Alışır alışır… Alışanlar 2, 3 sene kalıyor.”

Kursa girmeden camlardan sarkan 10’un üzerinde genci fark etmiştim. Hiç dışarıya çıkmadıklarını öğrenince gördüğüm manzara şaşırtıcı değildi. Cezaevinde gibiler…

Yine dolaşırken, Gaziosmanpaşa Müftülüğü, Paşa Camii Kur’an Kursu yazan bir yere denk geliyorum. Metruk bir gecekondu gördüğüm. Emin olmak için yaklaşıyorum. Camında yazan numarayı arıyorum. Haftada 5 gün, saat 09.00-12.00 arası Kuran Kursu veriliyormuş. “Sadece hanımlara…”

Çoğunluğun yaşadığı yerlerde olan bu kurslar, mektepler gözlerden ırak çocukların hayatlarını alıkoymuş. Demir kapılar ardında, perdelerin sıkıca çekildiği korkuluklu bodrum katlarında çocuklara nasıl bir eğitim veriliyor, çocuklar orada ne yaşıyor bilmiyoruz.