Fatmanur Altun’a şok tedavisi

Fatmanur Altun, kendisine hakaret ettiği gerekçesi ile şikayet ettiği kişinin beraatı karşısında şok geçirmiş ve üzgün olduğunu beyan etmiştir. “Nasıl olur, böyle bir karar nasıl verilir?” diye düşünürken, hakimin ideolojik yaklaşımın kararın içeriğinde büyük etkisi olduğunu “fark etmesi” uzun sürmez. Şoku ikiye, üzüntüsü beşe katlanır. O artık öz yurdunda bir garip, öz yurdunda bir paryadır. Şöyle bir silkelenir. Hemen bu beraat kararına hukuksal çözümler bulunmalıdır: Kararı veren hakim hakkında idari, hukuki ve cezai tüm yollar sonuna kadar kullanılacaktır.

Siyasi adımlar da atılmalıdır fakat. İletişime geçilmeli, millete bu zillet karar tez haber verilmedir.

Ama ne demeli, nasıl anlatmalı? İletişimin üstadı devreye girer ve işi şöyle iletir.

Bir kere önce adalet mülkün temelidir yazılmalıdır. Ama önce ihtarat yapılmalıdır.

“Demokrasi, insan hakları ve adalet idealleri doğrultusunda, elbette bağımsız Türk yargısı içine sızan adaletin tesisi ve temini için çalışmak yerine ideolojik körlükle, örgütsel saiklerle ve vesayet hevesiyle hareket eden unsurlarla mücadele edeceğiz.”

Cümle uzundur ama anahtar kelimler başa, ortaya ve sona serpiştirildiğine göre iletişimin hakkı verilmiş demektir.

Altunların, mütevazi, fedakar ve cefakar yaşamlarındaki bir gün böyle geçmiştir. Diğerlerinden tek farkı, kaybedilmiş bir davaya uyanmaktır. Bu Fatmanur için ancak ve ancak yürüdüğü yolda ne kadar haklı olduğunun küçük bir ispatıdır. İçine bu haklılığı düşündükçe serpilen sular ile rahatlayarak günü bitirir.

Fatmanur Altun…

Kendisine hakaret edildiği gerekçesi ile sayısını tam olarak bilmediğimiz şikayetlerin sahibi. Bu şikayetlerin ne kadarı bir davaya dönüşüyor, ne kadarından şikayet ettikleri kişilere ceza veriliyor bilemesek de, beraat kararı verildiğinde hemen öğreniyoruz.

Dün olduğu gibi.

Fatmanur Altun’un şikayet ettiği kişi hakkında verilen beraat kararı içeriğini de öğrenme şansımız oldu üstelik.

Hakim kararında, şikayete konu ifadenin bir değer yargısı içerdiğini, somut bir olgu isnadına dayanmadığını ve sanığın ifade özgürlüğünün korunması gerektiğini belirtiyor. Kararda ayrıca, katılanın yani Fatmanur Altun’un olay tarihinden önce belli bir tanınmışlığının olduğunu, konu ile ilgili açıklamalarda bulunduğunu bu itibarla kendisine karşı dile getirilen ifadelerinin kendi eylemlerinin öngörülebilir sonucu olduğunu da ekliyor.

Fatmanur Altun’un bu karar karşısındaki şok ve üzüntü olarak tarif ettiği duygu aslında büyük bir telaş.

Öncelikle açılan bir çok davada emsal olabilecek bu karar sürekli karşılarına çıkacak.

Karşılarına çıkması gereken sadece bu karar değil, bu karar vesilesi ile şu sorular da karşısına çıkmalı:

Bugüne kadar kaç kişi hakkında ifadeleri ile ilgili suç duyurusunda bulundu?

Şikayet sonrasında uzlaşma aşamasında uzlaşma şartı olarak para talebi hiç oldu mu?

Uzlaşma talebi doğrultusunda para tazminatını kabul edenler oldu mu ve toplamda kaç TL aldı? Bu tazminatlar kaç maaşın kaçta kaçı kadardı?

“Uzlaşmak istiyorum, param, pulum yok, adliyelerde uğraşmak istemiyorum ama madem alınmış özür dileyebilirim” diyenlerin bu şartla uzlaşma tekliflerini kabul etti mi yoksa, şikayete bu cevaba rağmen devam mı etti?

Şikayet ettikleri arasında, 65 yaş üstü, ağır hastalığı olan, kimsesiz ya da desteğe ihtiyacı olan insanlar var mıydı? Bu durumu öğrendikten sonra şikayetini sürdürdü mü?

“Biz yetiremiyoruz, onlar yiye yiye doymuyor” ya da “Gerçek Müslümanlık bu değil” sözlerini neden üzerine aldı ve alındı?

Madem üzerine aldı, bu hakaret bana edilmiştir dedi ve yargıya başvurdu. Aleyhe karar verildiğinde hakimleri isimleri ile deşifre edip hedef göstermek ile başka bir suç işlemiş olmadı mı?

Bundan sonra kaybettiği her davanın karar metnini açıklayacak mı ?

Ve son bir soru.

Şok tedavisi için AKP’ye değil, bir sağlık kurumuna başvurması gerektiğini söylersem bu yazdıklarım hakkında suç duyurusunda bulunur mu?

Ve bir cevap.

Bulunursa uzlaşmak için Fatmanur’a tek kuruş ödemem haberi olsun…