Gerici yazara IŞİD'i sordular: Aynı düşünceyi paylaşmadığını açıkça beyan etmesini talep ediyoruz
Gerici Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan'ın arkeoloji bilimini hedef alan yazısına Arkeologlar Derneği bir açıklama ile yanıt verdi.
Laiklik karşıtlığıyla bilinen gerici Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı yazısında Anadolu’da yürütülen arkeolojik çalışmaları hedef almış ve bunların toplumu İslami köklerinden koparmak için yapıldığını savunmuştu.
Gerici yazar, “Bu topraklardaki tapu senedimizi elimizden alacak, Anadolu’nun her tarafı, İslâmî köklerinden koparılarak, bu toprakların bizden önceki Rum, Ermeni, Hıristiyan geçmişi, pagan Yunan ve antik Ege ve Akdeniz uygarlıkları geçmişi kazınarak gün yüzüne çıkarılmaya çalışılıyor harıl harıl” demişti.
Daha da ileri giden Kaplan, çalışmalar neticesinde ileride “Bu topraklar, Hıristiyanlığın suladığı topraklar, siz işgalcisiniz!” denileceğini öne sürmüştü. Kaplan’ın büyük tepki çeken yazısına Arkeologler Derneği’nden bir yanıt geldi.
Derneğin açıklamasında “Asıl üzüntümüzün kaynağı Sayın Yusuf Kaplan’ın nereden tutsan elde kalan bu yazısına değil, kendi okurları tarafından benimsenmiş, “İslami hassasiyeti” ile öne çıkan ve “entelektüel bilgi birikimine sahip olduğunu her yazısında ima eden”, yüksek lisans ve doktora eğitimini İngiltere’de almış bir yazarın, arkeoloji ile ilgili bu derece sığ düşüncelere sahip olabilmesidir.” denilirken Kaplan’a şöyle seslenildi:
“Bilimi inkâr ettiğinizde de bu işin son durağı ne yazık ki IŞİD’e kadar varmak oluyor ve oraya vardığınızda da ortada ne bir heykel, ne bir eski eser kalıyor. Irak’ta olduğu gibi… Bu düşünce yapısı ile de acaba asıl kim gizlice “Emperyalizme” hizmet etmiş olmaktadır?! Dr. Yusuf Kaplan’ın batı toplumunun tarihi süreçte Avrupa’daki İslami unsurları sildiği tespiti bir ölçüde doğru olmakla birlikte, günümüzde Taliban ve DAEŞ/İŞİD gibi terör yapılanmalarının Vandalizm’ine değinmemiş ve onları görmezden gelmiştir; üzüntüyle karşıladığımız bu durum
karşısında Sayın Dr. Yusuf Kaplan’ın söz konusu radikal terör unsurlarıyla aynı düşünceyi paylaşmadığını açıkça beyan etmesini talep ediyoruz.”
Derneğin açıklamasının tamamı şöyle:
“Gazete yazarı ve İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sayın Dr. Yusuf Kaplan, gazete yazarlığına ve akademik kimliğine yakışmayacak şekilde meslek grubumuza ve bilim insanlarına mesnetsiz ithamlarda bulunmuş ve hakaret etmiştir. Söz konusu bu yazısı ile Üniversitelerimiz ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda görev yapan binlerce arkeoloğu hedefine koymuş, 600’e yakın arkeolojik kazı ve araştırmaya destek veren Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Türk Tarih Kurumu’na yersiz ve mesnetsiz ithamlarda
bulunmuştur.
Asıl üzüntümüzün kaynağı Sayın Yusuf Kaplan’ın nereden tutsan elde kalan bu yazısına değil, kendi okurları tarafından benimsenmiş, “İslami hassasiyeti” ile öne çıkan ve “entelektüel bilgi birikimine sahip olduğunu her yazısında ima eden”, yüksek lisans ve doktora eğitimini İngiltere’de almış bir yazarın, arkeoloji ile ilgili bu derece sığ düşüncelere sahip olabilmesidir. Sayın Yusuf Kaplan’ın günlük gazete köşesindeki, arkeolojinin ne olduğu ya da ne olmadığıyla ilgili “kendince” yaptığı izahatları içeren yazısında tek doğru ifade, arkeologlara ilişkin “hummalı bir kazı çalışması yürütülüyor ülkenin dört bir tarafında!” ifadesidir. Bunun dışında yazısı baştan sona bir çarpıtmadan, yer yer “Bizans’ın çocukları” ifadesi ile kendince hakaretten ibarettir.
Yazar, daha yazısının başlangıcında “Arkeoloji; sona ermiş, bitmiş bir tarihin korunması bilimi olarak kabul edilir. Tam anlamıyla hurafedir bu! Üstelik de en masumane gözüken çağdaş hurafelerden biri!” diyerek arkeoloji bilimini kendine göre yanlış ve son derece yanıltıcı biçimde tanımlamış, yazısını bu tanım üzerinden kurgulamıştır. Arkeoloji biliminde bir şey varsa vardır, yoksa yoktur. Bizler, kazılarla elde edilen somut kültür kalıntılarına göre yorum yapar somut değerler ışığında çalışmalarımızı sürdürürüz. Arkeologlar oturdukları yerden tarih üretmez bizzat arazide elde ettikleri verilerle bilgi üretirler. Arkeoloji hurafe değil, somut kalıntıların yorumlanmasıdır. Belirtmek gerekirse Osmanlı Devleti döneminde, arkeoloji bilimi özelinde Sayın Osman Hamdi Bey’in de çabaları ile bu ülkede arkeolojinin ve müzeciliğin temelleri atılmış ama bu yeterli olmamış, onun bu değerli çabaları ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla vücut bulmuş, Cumhuriyetle yetişen genç arkeologlar “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” anlayışıyla arkeolojik çalışmalarını gerçekleştirmişlerdir.
Henüz daha İstiklal Savaşı yıllarında, 1921’de Mustafa Kemal ATATÜRK, AnadoluMedeniyetleri Müzesi’ni kurmuş ve Cumhuriyetin ilk yıllarında genç insanlarımızı yurtdışına göndererek bu bilimi ülkemizde saygın hale getirmiştir. Türk Tarih Kurumu bu dönemde kurulmuş ve ülkemizde araştırma yapan yabancı arkeoloji enstitülerinin karşısında dimdik durulmuştur.
Türk arkeologları bu ülke topraklarında yaşamış ve yaşayan hiçbir kültürü hiçbir dini ötekileştirmemekle birlikte “hiçbir kültür bir diğer kültürden üstün değildir” tedrisatından geçerek bilimsel araştırmalarını yapmaktadır. Arkeologların amacı belirli bir etnik kimlik ve dini topluluğu hedeflemek değil, Anadolu’nun maddi kültür varlıklarını bilimsel bir yöntemle araştırmaktır. Biz arkeologlar tarihin her katmanına saygı duyuyor ve bizden önce yaşayan kültürlerin izlerini silmeden objektif araştırma yapıyoruz.
Bilimi inkâr ettiğinizde de bu işin son durağı ne yazık ki IŞİD’e kadar varmak oluyor ve oraya vardığınızda da ortada ne bir heykel, ne bir eski eser kalıyor. Irak’ta olduğu gibi… Bu düşünce yapısı ile de acaba asıl kim gizlice “Emperyalizme” hizmet etmiş olmaktadır?! Dr. Yusuf Kaplan’ın batı toplumunun tarihi süreçte Avrupa’daki İslami unsurları sildiği tespiti bir ölçüde doğru olmakla birlikte, günümüzde Taliban ve DAEŞ/İŞİD gibi terör yapılanmalarının Vandalizm’ine değinmemiş ve onları görmezden gelmiştir; üzüntüyle karşıladığımız bu durum
karşısında Sayın Dr. Yusuf Kaplan’ın söz konusu radikal terör unsurlarıyla aynı düşünceyi paylaşmadığını açıkça beyan etmesini talep ediyoruz. Sayın Yusuf Kaplan’a tavsiyemiz, akademik kimliğine layık olarak, üzerinde kalem oynatmaya yeltendiği konuda ciddi araştırmalar yapmadan bu tip yazılar kaleme almamasıdır zira yukarıda da değindiğimiz üzere, hangi kesimi temsil ederse etsin, ülkemizin entelektüel alt yapısının ve entelektüelinin ne derece sığ olduğu, bu tip yazılarla ortaya çıkmakta ve arkeologlar olarak bizleri gelecek adına gerçekten derin kaygı ve endişeye sevk etmektedir.
Yazısını “Boşuna demiyorlar değil mi “zulüm 1453’te başladı” diye! Yarın “zulüm 1071’de başladı” derlerse hiç şaşırmayın!” ifadeleriyle bitiren ve üniversitede “Fütuhat-ı Medeniye” dersini veren Öğretim Görevlisi sayın Dr. Yusuf Kaplan’a, yine Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Bir Vatanın Sahibi Olmanın Yolu, O Topraklarda Yaşanmış Tarihi Olayları Bilmek, Doğmuş Uygarlıkları Tanıma ve Sahip Olmaktan Geçer” sözünü dikkatlice anlamasını tavsiye ediyoruz. Yusuf Kaplan’a altını çizerek anlatmak gerekirse de arkeoloji bilimini takip etseydiniz halen 1071 tarihinde ısrarcı olmazdınız diyoruz. Bizler bu topraklara 1071’den çok önce geldik ve bunun kanıtlarını arkeolojik kazılarla doğruladık ama sizler bu bilgiye haiz olmadığınız için hep aynı noktalara saplanıp kalmışsınız. Bunun dışında burada yapılacak uzun bir izahat biz arkeologların zamanını gereksiz yere çalmak olur ki, Sayın Yusuf Kaplan’ın da yazısında belirttiği ve yazısındaki tek hakikat olan şey, ülkemizde Selçuklu ve Osmanlı arkeolojisini de içerecek şekilde, “600’e yakın arkeolojik kazılarda arkeologların hummalı bir şekilde çalıştığıdır” ve bunun dışında arkeologların boş düşüncelere ve boş işlere ayıracak zamanları yoktur!
Bu anlamsız korkunuz nedir Sayın Kaplan? Dik durduğumuz ve hiçbir emperyalist güçle işbirliği yapmadığımız sürece bu korkuya kapılmamızın da bir anlamı yoktur. Söz konusu yazınızla 2863 sayılı kanuna muhalefet ettiğinizden ötürü de yazınızı kınıyor ve bu yazınızı biran önce kaldırmanızı talep ediyor, Devlet Kurumlarımızdan ve arkeologlardan özür dilemenizi bekliyoruz. Ayrıca Cumhuriyet Savcılarını 2863 sayılı kanuna muhalefet ettiğiniz için de göreve davet ediyoruz.”