"Hükümet ve yedeklediği Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklikle savaş halindedir!"
Laikliğe Çağrı Birlikteliği Ankara Grubu, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından son dönemlerde yapılan açıklamalar ve uygulamalar ile ilgili bir açıklamada bulundu.
Yargıçlar Sendikası Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, “Laikliğe Çağrı Birlikteliği” Grubu Ankara Heyeti adına bir açıklama yaparak “Geleceğimizden kaygılıyız. O nedenle laiklik karşıtı saldırılardan kaygı duyan yurttaşlarımızı, illerde benzer platformlarda buluşmaya, belli büyüklüğe ulaşılmasından sonra bir araya gelerek, çözüm aramaya davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
AKP iktidarı, laikliği tümüyle tasfiye ederek çağımızın dini-sosyal değerleri yerine, 7. YY’ın dini değerlerini ikame etmek istemektedir. Türkiye sevdalısı olan bizler bu dayatmayı kabul etmeyeceğiz! Çünkü laiklik medeniyettir, özgürlüktür, bir arada yaşamımızın harcı ve çimentosudur! Halkımız, kendisini Ortaçağ karanlığından korumuş ve koruyacak olan laiklik ilkesini daha iyi tanımalı, hiç değilse komşu İslam ülkelerinin mülteci sefaletine bakarak nedenlerini anlamaya çalışmalıdır.
Laiklik, salt ülke çoğunluğunun inanç anlayışını değil, farklı ve azınlıkların inancını ve inançsızlığını da koruma yetisi olan yegâne kavramdır. Kanıtı ise, bütün mültecilerin ölümleri pahasına Batılı ülkelere kaçmaya çalışmaları, kaçabilenlerin duygularını; “Cennette gibiyim” diyerek açıklamalarıdır. Batılıların bu düzeye ulaşmalarının nedenlerinden biri laikliği kurumlaştırmaları ve korumalarıdır.
Türkiye, Selefi akımların tehdidi altındadır!
İktidar, yönetenler, özellikle son yıllarda laik kazanımlarımızın yerine, Talibanvari dini yorumları ikame etmek adına seferber olmuştur. Önce Fetö’yle ortaklaşmış, Fetö, kamu yönetiminin tamamını isteyip darbeye kalkışınca ortaklık bozulmuş, ders almayan AKP, kamu alanında diğer İslamcı-İhvancı cemaat işgaline seyirci olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı, pozitif eğitime, Cumhuriyetin kazanımlarına, felsefeye kapanmış, laik okul müfredatı, İmam Hatip okulu müfredatıyla neredeyse aynileştirilmiştir.
Diyanet’in bütçesi, laik kazanımlarımızın tasfiyesini, İmam Hatip seferberliği ise toplumsal dönüşümü hedef almıştır. BioNTech-Pfizer Gurubu 1313 çalışanı ve 7 milyar dolar bütçesiyle insanlığı kurtarma savaşı verirken, Diyanet, yüz binden fazla çalışanı, 13 milyar TL bütçesiyle, laikliğin altını oymaktadır. Hırsızlık, ahlaksızlık ve çocuk tecavüzleri karşısında ölü taklidi yapan Diyanet, toplumu kutuplaştırmaya, nefret ekmeye devam etmektedir.
Yargıdan eğitime, kültürden spora, sosyal medyadan ekonomiye değin her alanda görmeye başladığımız Diyanet; gericiliğin, bölücülüğün, köleciliğin finansörü ve koruyucusu olmuştur! Hiç kuşkumuz yoktur ki, Ayasofya’nın açılışında ve daha birçok fotoğrafta, din adamından çok kışkırtıcı gibi davranan Ali Erbaş’ın Yargıtay ve Adli Yıl açılışına çağrılması, dualar edilmesi laik-medeni hukuk yerine, şeriat hukukunun ikame edilmesi düşü, Taliban’ın, IŞİD’in ayak sesleridir.
Doğu-Güneydoğu illerimiz başta olmak üzere hiçbir denetime tabi olmadan; gericilik, ayırımcılık, radikal dincilik adına onbinlerce kurs ve medrese açılmaktadır. Yapılan araştırmalara göre bu çevrenin tamamı, Taliban ve IŞİD gibi Selefi (kafa kesici) dini akımları desteklemektedir.
Özetle, hükümet ve yedeklediği DİB, laiklikle savaş halindedir!
“Alnı secdeye değiyor” denilenler katiyen inanmamakta, secdeyi Hak için değil, para ve makam için kullanmakta, ülkenin kaynaklarını bir avuç yandaşa akıtmaktadır. Bu haksız-hukuksuz ve kabul edilmez eşitsizliğin bir nebze de olsa farkına varıldığında, derhal din ve Diyanet devreye alınmakta, gündem saptırılmakta, itiraz edenler “dinsizlikle” suçlanarak, susturulmaktadır.
DİB, kuruluş amacından savrulup, Osmanlı Şeriye ve Evkaf Vekâleti haline gelmiştir. Bu nedenle daha gür ve kitlesel ses vererek, Taliban-IŞİD benzeri bir işgal yaşamadan önce, kazanımlarımıza sahip çıkmamız gerekmektedir. “Anayasal görevinin dışına çıkan, şeriat düzeni isteyen kesimleri destekleyen Diyanet hakkında yasal ve kısıtlayıcı önlem alınmalı” derken, bu talep mahcubiyetle değil cesaretle haykırılmalıdır. Ali Erbaşgillerden daha cesaretli olmaz isek, “Sarı Öküz” de gidecek, ülkemiz kaybettiğimiz son şey olacaktır. Dolayısıyla elimizden alınmakta olan laikliğin kırıntılarına sımsıkı sarılmalı, gerekirse Anayasal bir hak olan laiklik adına sokağa çıkılmalıdır. Zira bizleri el kapılarında dilenmekten, mülteci durumuna düşmekten kurtaracak kavramın adı laikliktir.
Biz, “Laikliğe Çağrı Birlikteliği” Grubunun yürütücüleri olarak, geleceğimizden kaygılıyız. O nedenle laiklik karşıtı saldırılardan kaygı duyan yurttaşlarımızı, illerde benzer platformlarda buluşmaya, belli büyüklüğe ulaşılmasından sonra bir araya gelerek, çözüm aramaya davet ediyoruz.