İKD Genel Sekreteri Nuray Yenil: Kadınlar şer-i hukukun öngördüğü cehenneme mahkum edilmekte"
"Kısacası siyasal İslamcı rejimler kadınlara esaret vaat ediyor. Taliban’ın ilk icraatları da bu durumu tescillemektedir. Burka giymediği için verilen idam ve kırbaç kararları, kadınların evden çıkmaması talimatları, yanlarında erkek olmadan seyahat etmelerinin yasaklanması ve elbette devamında gelecek başka yaptırımlarla kadınlar şer-i hukukun öngördüğü cehenneme mahkum edilmektedir. Taliban ve muadillerinin kadınlara vaadi budur."
ABD, Pakistan ve Suudi Arabistan desteği ile 90’lı yıllarda kurulan şeriatçı Taliban’ın Afganistan’da iktidarı almasının üzerinden kısa bir zaman geçti. Taliban’ın değiştiğine dair iddialar ile örgüt şirin gösterilmeye çalışılırken, Taliban’ın icraatları bu iddiaların temelsizliğini de gözler önüne sermiş oldu. İktidarı alır almaz İslam Emirliği kurulduğunu deklare eden Taliban, ülkede hızlıca şerri hükümleri uygulamaya başlarken Afgan emekçileri ve kadınlar emperyalist işgalin ardından şimdi de şeriatçı karanlığa teslim edildi.
Afganistan’daki bu gerici dönüşümü, kadınları bekleyen tehlikeleri ve nasıl bir mücadele hattı kurulması gerektiğini, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Genel Sekreteri Nuray Yenil ile konuştuk.
Taliban’ın Afganistan’da hakimiyetini ilan etmesinin ardından Afgan kadınları bekleyen tehlikeler birincil sorunlar olarak dünyanın gündemine oturdu. Ülkemizde de kadın örgütlerinin açıklamaları ve eylemleri oldu. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Afgan kadınların üzerindeki gerici baskının Türkiye özelinde çok daha yakıcı olarak hissedilmesi elbette tesadüfi değildir. Türkiye’de laikliğin fiili olarak tasfiyesi ve Türkiye’ye giydirilmek istenen ılımlı İslam gömleği Taliban’ın iktidarı ile birlikte yeniden tartışmaya açılmış oldu. Bu tartışmanın bir tarafında Afganistan’daki gelişmeleri zafer diye nitelendiren ve Taliban gericiliğine öykünenler var. Bunların büyük bir kısmı elbette şeriat özlemi çeken gericiler. Taliban’ı bağımsızlık savaşçısı olarak görenlerin içerisinde Cumhuriyetçi adını kullanan bir kadın örgütünün olması ise tarihin cilvesi olsa gerek. Bugün Taliban’a özgürlük savaşçısı olarak bakmak, Afganistan’da yaşanan yıkımı ve karanlığı ‘’bağımsızlık’’ olarak tanımlamak Cumhuriyet fikrine tam anlamıyla ihanettir. Bu bana ülkemizde gerici hareketin yükselişini ‘’kadınların özgürlüğü’’ adına alkışlayan liberal ihaneti çağrıştırdı. Türkiye’de gerici hareket adım adım iktidara taşınırken sözde ‘’katı laiklik’’ anlayışını canhıraş mahkum etmeye çalışan, ‘’özgürlükçü laiklik’’ kılıfı altında Siyasal İslam’ın iktidara taşınmasını alkışlayan liberaller bugün otoriterleşme tespiti yapıyorlar. Liberal cenahın ve gericilerin Cumhuriyet düşmanlıkları aşikardı, şimdi bu koroya sözde Cumhuriyetçi bir ekipte katılmış oldu.
Öte yandan Afganistan’a ve özelde Afgan kadınlarının yaşadıklarına bakarak uluslararası müdahale çağrıları yapanlarda var. Adını doğru koyalım; uluslararası müdahale emperyalist işgal demek. Gerici örgütleri besleyen, dünya halklarının yaşadığı yıkımın mimarı olan emperyalist güçlerden medet ummak, savaş ve işgal politikalarını meşrulaştırmaktır. Afganistan’da 20 yıldır devam eden emperyalist işgal ve çatışmalar ülkeyi yıkıma sürüklemiştir. ABD emperyalizmi ekonomik ve politik çıkarları doğrultusunda Afganistan’a müdahale etmiş, bu uğurda kadınların, çocukların ve Afgan halkının yaşamını cehenneme çevirmiştir. Dolayısıyla ABD’nin çekilmesini ‘’Afgan kadınları yalnız bıraktınız’’ diyerek müdahale çağrıları yapmak bir başka aymazlıktır.
Unutulmamalıdır ki Taliban’ın Afganistan’da iktidara taşındığı sürecin mimarı ABD’nin başını çektiği emperyalizmdir. Bu süreç SSCB’ ye karşı yürütülen soğuk savaşın bir uzantısı. Emperyalizmin SSCB ye karşı yeşil kuşak projesi çerçevesinde cihadist örgütleri finanse ettiği, eğittiği ve silahlandırdığı bugün çok net olarak biliniyor. Afganistan’da 1978- 1992 yılları arasında kurulan halkçı iktidar Afgan kadınların eğitimden, çalışma hakkına, örgütlenme hakkından, sosyal yaşama eşit yurttaşlar olarak katılım hakkına kadar pek çok kazanım elde ettikleri bir dönemdi. Yüzünü sosyalizme dönen Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’ne karşı 1970 li yıllardan itibaren gerici örgütler emperyalizm eliyle beslenmiş ve silahlandırılarak sahaya sürülmüştür. Afgan Demokratik Cumhuriyeti emperyalizmin besleyip büyüttüğü cihatçı örgütler eliyle yıkılmış, yine emperyalizmin desteğiyle şeriatçı Taliban rejimi kurulmuştur. Bugün gelinen nokta kadınların yok sayıldığı, insanlık dışı koşullarda yaşadığı bir barbarlık dönemidir.
Taliban değişim ve ılımlılık mesajları veriyor. Sizce Taliban değişti mi? Ilımlı İslam kadınlara ne vaat ediyor?
Ilımlı ya da radikal tanımlamaları Siyasal İslam’ın öngördüğü toplumsal yaşamı nasıl kuracağı, nasıl bir yol izleyeceği noktasında kimi farklılıklara işaret edebilir. Ancak ister ılımlı ister radikal yollardan iktidara taşınsın siyasal İslam bir yönetme biçimidir. Bu yönetme biçiminde Taliban gibi açıktan şer-i hukukun ilanından, Türkiye’deki AKP iktidarı gibi laikliğin fiili olarak tasfiyesine uzanan bir yelpazeden bahsetmek mümkün. Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘’Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanımız yok’’ açıklaması aslında bu paralelliği ifade ediyor. Bu yönetme biçiminde sermaye egemenliğinin devamı ve emperyalizm ile uyum yine ortak özellikler. Taliban’ın ‘’ılımlı’’ mesajlarını da emperyalizm ile daha uyumlu hareket edeceğinin garantisi olarak okumak gerekiyor.
Dolayısıyla Ilımlı ya da radikal yollardan iktidara taşınsın Siyasal İslam’ın kadınlara biçtiği misyon özünde çok farklı değildir. Siyasal İslamcıların tahayyül ettikleri sosyal yaşamda kadınlar her zaman ikincildir. Kadınlar aile içerisinde tanımlanır ve temel misyonları anneliktir. Çalışma hakları her zaman talidir ve sermayenin ucuz işgücü ihtiyacı doğrultusunda gündeme alınır. Çalışma hakkı gibi eğitim hakkı da talidir. Yine kadınların siyasete, yönetim mekanizmalarına katılımı, ülkenin iç dinamiklerine göre farklılık arz etse de ya yasaktır ya da göstermeliktir.
Kısacası siyasal İslamcı rejimler kadınlara esaret vaat ediyor. Taliban’ın ilk icraatları da bu durumu tescillemektedir. Burka giymediği için verilen idam ve kırbaç kararları, kadınların evden çıkmaması talimatları, yanlarında erkek olmadan seyahat etmelerinin yasaklanması ve elbette devamında gelecek başka yaptırımlarla kadınlar şer-i hukukun öngördüğü cehenneme mahkum edilmektedir. Taliban ve muadillerinin kadınlara vaadi budur.
Afgan kadınlar için hiç ışık yok mu? Nasıl bir mücadele hattı örülmeli?
Elbette var. Bir Afgan kadının dediği gibi Afgan kadınlar da değişti ve artık evde oturup kaderlerine razı olmak istemiyorlar. Hepimize düşen Afgan kadınlarıyla dayanışmayı ve ortak bir mücadeleyi yükseltmektir. Bugün emperyalizme karşı bağımsızlık, dinci gericiliğe karşı laiklik mücadelesini yükseltmek, eşitlikçi bir düzenin yollarını döşemek insanlığın yegane kurtuluşudur. Mücadeleyi ve dayanışmayı bu eksende kurduğumuzda kadınların eşit ve özgür yaşayacakları bir dünyanın kapılarını hep birlikte açmış olacağız.