İşçi sınıfı hakları için ayağa kalkıyor!
Sınıf Tavrı, 'İşçi sınıfı hakları için ayağa kalkıyor!' başlığı ile yayımladığı açıklamada, pandemi sürecinde yaşanan hak gasplarına karşı emekçileri mücadeleyi yükseltmeye çağırdı.
Sınıf Tavrı, pandemi sürecinde yaşanan hak gasplarına karşı emekçileri mücadeleyi yükseltmeye çağırdı.
‘İşçi sınıfı hakları için ayağa kalkıyor!’ başlığı ile yayımlanan açıklamada, pandemi sürecinde patronlara ardı arkası kesilmeyen teşvikler verilirken, emekçilerin haklarını birer birer elinden alındığına dikkat çekilerek, “Her ay başında milyarlarca liralık “teşvik paketini” patronların hizmetine sunan siyasi iktidar, sıra emekçilere geldiğinde cebinden “kemer sıkma” politikalarını çıkarıyor. Salgının etkilerini de üzerine katan iktidar, emekçilerin haklarını birer birer elinden almaya devam ediyor” ifadeleri kullanıldı.
Siyasal iktidarın ve sermayenin, pandemiyi fırsat bilerek emekçilerin on yıllardır mücadele edilerek kazandıkları hakların ellerinden birer birer alındığına dikkat çekerek, “Emekçilerin onlarca yıldır mücadele vererek kazandığı haklar birer birer ellerinden alınıyor. Sömürüyü ve hak gasplarını sistematik hale dönüştüren sermaye düzeni ve iktidarı, emekçilerin haklarını pandemi sürecinde de gasp etmeye devam ediyor. Bu düzende işsizlik, yoksulluk, adam kayırma, sömürü ve hak gaspı “kader” olarak gösterilmek istenmektedir” denildi.
‘İşçi sınıfı hakları için ayağa kalkıyor!’ başlığı ile yapılan açıklama şu şekilde:
İŞÇİ SINIFI HAKLARI İÇİN AYAĞA KALKIYOR !
Emekçilerin onlarca yıldır mücadele vererek kazandığı haklar birer birer ellerinden alınıyor. Sömürüyü ve hak gasplarını sistematik hale dönüştüren sermaye düzeni ve iktidarı, emekçilerin haklarını pandemi sürecinde de gasp etmeye devam ediyor.
Büyüme oranlarını şevkle açıklayan sermaye düzeni, sıra emekçinin hakkına gelince “salgın var, kriz var” söylemine başvuruyor.
Her ay başında milyarlarca liralık “teşvik paketini” patronların hizmetine sunan siyasi iktidar, sıra emekçilere geldiğinde cebinden “kemer sıkma” politikalarını çıkarıyor. Salgının etkilerini de üzerine katan iktidar, emekçilerin haklarını birer birer elinden almaya devam ediyor.
Emekçinin ürettiği değerlere göz koyan, cebindeki son kuruşu da tekrar patronların cebine kazandırmak isteyen, vergilerle emekçilerin belini büken AKP iktidarı, ülkenin tüm zenginliğini kendi yandaşlarının ve patronların cebine aktarmaktadır.
Bu düzende işsizlik, yoksulluk, adam kayırma, sömürü ve hak gaspı “kader” olarak gösterilmek istenmektedir.
Ancak bu düzen emekçilerin kaderi değildir!
Hem Dünya’nın dört bir yanında, hem de Türkiye’de işçi hakları, emekçilerin kendi elleriyle kazanılmıştır. İşçiler kendilerine kader olarak sunulanlara razı olmamış, her türlü haksızlığa ve eşitsizliğe karşı mücadele etmiştir. Sahip olduğumuz haklar bu mücadelelerden kazandığımız haklardır.
Şimdi bu hakları işçi sınıfının elinden birer birer almaya çalışıyorlar!
İşçiler ayağa kalkmalı, haklarına sahip çıkmalı ve yeni haklar için mücadele etmelidir!
1- ÇALIŞABİLİR HERKESİN ÇALIŞMA HAKKI VARDIR!
Siyasi iktidar ve patronlar işsizlik için hep emekçileri suçluyor. Bu düzenin sahiplerine göre işsizlik ya kötü yönetmenin ”iş beğenmemezliğin” bir sonucu!
Ancak biliyoruz ki; İşsizlik sermaye düzeninin ürünüdür. İşsizlik, kaynakların sermaye tarafından sömürülmesinin, emekçilerin ücretlerinin düşük tutulmasının ve kesintiye uğraması için vardır.
Anayasanın 49.maddesi “Çalışma herkesin hakkı ve ödevidir” demekte ve devlete “işsizliği engellemek için elverişli bir ortam sağlama yükümlülüğü” vermektedir.
Bu nedenle çalışabilir herkesin çalışmaya hakkı vardır ve bu anayasal olarak güvence altına alınmaktadır. Ayrıca devlet bu konuda elverişli bir ortam sağlamaya yükümlüdür.
İşsizlik patronların ve iktidarın sömürü mantığının sonucudur! Emekçiler yasalarla korunması gereken haklarını yeniden elde etmek için ayağa kalkmalıdır.
2- İNSANCA YAŞAYACAK BİR ÜCRET EDİNME HAKKI VARDIR!
Yoksulluk ve emeğinin karşılığını alamama emekçilerin her dönem en büyük problemi oldu. Anayasasında “sosyal bir hukuk devleti” tanımı yapılan, Dünya Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleriyle “güvence” altına alınan “insanca yaşama hakkının” yakınına dahi yaklaşamadık!
Ortalama ücretlerin asgari ücret düzeyine yaklaştığı, asgari ücretin ise “açlık düzeyinde” bulunduğu bir ülkede emekçilerin “insanca yaşama” imkanı bulduğu söylenemez!
Emekçilerin, konumları, vasıfları, eğitimleri, meslekleri ne olursa olsun insanca yaşama hakkı vardır.
Ortalama ücretlerin asgari ücret düzeyinde olduğu, asgari ücretin ise “açlık sınırının” bulunduğu bir ülkede emekçilerin “insanca yaşama” imkanı bulduğu söylenemez!
Emekçilerin, konumları, vasıfları, eğitimleri, meslekleri ne olursa olsun insanca yaşama hakkı vardır.
İnsanca yaşam hakkı için emekçilerin ücretleri yoksulluk sınırı üzerinde belirlenmelidir.
Asgari ücretlerin belirlenmesinde patronların ağırlıkta olduğu “üçlü komisyon” yapısı terk edilmelidir. Asgari ücret referandumla belirlemelidir.
Ücretlerdeki vergi kesintileri adil hale getirilmeli, emekçilere yük bindiren ve patronları kayıran her türlü vergi adaletsizliği son bulmalıdır.
İşyerlerinde ücretler ve sosyal haklar “toplu iş sözleşmesi” ile garanti altına alınmalı, toplu sözleşme kapsamında bulunmayan işletme kalmamalı, toplu sözleşmenin uygulamaları sendikalar ve meslek örgütleri tarafından incelenebilir olmalıdır.
3- EMEKÇİLERİN ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ VARDIR!
Toplu bir biçimde davranma, hareket etme ve karar almak, tüm toplumun yasalarla güvence altına alınmış en değerli kazanımlarından biridir.
İşçi sınıfının büyük bedeller ödeyerek kazandığı sendikal hakları bugün hem yasal uygulamalarla, hem de pratik olarak patronların baskısıyla büyük bir tehdit altındadır.
Emekçilerin bir araya gelerek sosyal ve ekonomik koşullarını belirleme hakkı vardır!
İşyerlerinde fiili olarak sendikalaşmayı engelleyen “işkolu barajı” uygulaması kalkmalıdır. İşyerinde çoğunluğu alan tüm sendikaların “toplu sözleşme” hakkı olmalıdır.
İşkolu ayrımına sona ermelidir. Sendikalar işyeri, işletme, şirket, işkolu, bölge ya da ulusal çapta kurulabilmelidir.
İşçi ve kamu emekçisi ayrımına örgütlenmede son verilmelidir. İşçiler ve kamu emekçileri ortak bir biçimde örgütlenme hakkına sahip olmalıdır.
Ulusal çapta örgütlenen sendika konfederasyonlarının, işkolu ayrımı gözetmeksizin herhangi bir işkolunda ya da işletmede toplu sözleşme hakkına sahip olması gerekmektedir.
Grev hakkı emekçilerin elindeki en önemli haktır. Grev hakkı bir işletmedeki işçilerin isteği üzerine herhangi bir anda ve şekilde kullanılabilmelidir, grev ertelemesi uygulamasına son verilmelidir.
İşçiler en temel haklarından biri olan grev hakkını kullanırken hak kaybına uğramamalıdırlar. Grev süreleri, kıdem süresine dahil edilmeli ve ücretleri eksiksiz bir şekilde ödenmelidir.
Grev hakkı dışında iş bırakma, yavaşlatma vb. eylemleri yasal statüye sahip olmalıdır.
Sendikalaşma hakkını kullanan işçiler işten çıkarma gibi çeşitli uygulamalarla yıldırılmak istenmektedir. Bir işyerinde ya da işletmede sendikalaşma faaliyeti başladıktan sonra yapılmak istenen işten çıkarmalar, Bakanlık onayı dışında kabul edilmemeli, işten çıkarma onaylanana kadar işçi işine devam etmelidir.
Toplu sözleşme görüşmelerini patronlar eliyle uzamasına nedeniyle açılan diğer davaların yetki süreçlerini etkilemesine son verilmelidir. Bakanlık tarafından sendikanın yetkili olduğu bildirildikten sonra açılan davalar sendikal hakları engelleyici nitelikte olmamalıdır.
Yargı süreçleri işçilerin örgütlenme özgürlüğünü engelleyici nitelikte kullanılmasının önüne geçilmelidir. Bu nedenle İş Mahkemelerinde karar verme süresi üst sınırı bir yıl ile sınırlanmalı, dava süreçlerin işçilerin hak kayıplarına karşı patronlar teminat göstermelidir.
4- İŞÇİLERİN GÜVENCELİ ÇALIŞMA HAKKI VARDIR!
Geleceğini güvence altına alma isteği her insanın hakkıdır. Güvencesiz insanın, geleceğe umutla bakma olanağı yoktur.
Güvenceli bir yarına sahip olma hakkı tüm emekçilerin hakkıdır!
Taşeronluk sistemi ücretli kölelik düzeninin adıdır. Güvenceli bir çalışma için taşeronluk sistemi sona ermelidir. .
Tüm emekçiler ortak bir statüde çalıştırılmalı, aynı işi yapan kişiler arasında ücret ayrımına son verilmelidir. Kadın emekçilerin üzerindeki ayrımcılığa son verilmelidir.
Sözleşmeli çalışma statüsü geçici işler dışında kaldırılmalıdır.
Tüm işçiler tek bir gün dahi çalışsa kıdem hakkına sahip olmalıdır ve hangi sebeple işten çıkarılmış olursa olsun kıdem tazminatı hakkını kaybetmemelidir.
Sigortasız çalıştırmanın cezaları arttırılmalı, tüm emekçiler çalışma hayatında ve sonrasında sigortalı olmalıdır.
Yabancı işçilerin çalıştırılmasında kontroller arttırılmalı, yabancı işçilerin insanlık dışı şartlarda çalışmaya zorlanması engellenmelidir.
Kısa çalışma ödeneği kapsamına giren işyerlerinde ücretler kamu garantisine alınmalıdır. İşyeri sahipleri için “servet vergisi” getirilmelidir.
Kısa çalışma ödeneğinin kıdem hakkını budaması engellenmeli, bu ödenekten yararlanan işçilerin kıdemleri korunmalıdır.
Salgın gibi olağanüstü dönemlerde “işsizliği” engellemek için getirilen ücretsiz izin uygulaması kaldırılmalı, ücretli izin uygulamasına geçilmelidir.
İşyerlerinde mobbing, baskı, yıldırma, işten atma tehditlerine karşı ağır cezalar getirilmelidir.
İşçilerin işe iade ve alacak davalarında yaşadığı zaman aşımı sorunu çözülmeli, bu davalarda zaman aşımı uygulaması uygulaması kaldırılmalıdır. İşçi alacakları ve hakları talebe bağlı olmaktan çıkarılmalıdır.
İşe iade davalarında geçen süre boyunca işçilerin alacağı ücret tam olarak yatırılmalı, patronlara verilen “işçiyi işe başlatmama hakkı” kaldırılmalıdır.
İşçi davalarında avukatlık ücretini ödeme güçlüğü çeken işçiler için barolara ücretsiz avukatlık desteği verilmesi sağlanmalıdır.
Ülkemizde yaşayan her yurttaşın iş nedeniyle yaşayacağı sorunlara karşı orta öğretimden itibaren iş kanunu dersi verilmeli, işyerlerinde düzenli olarak bu konularda bilgilendirme seminerleri yapılmalıdır.
Emeklilik hakkı güvenceli bir yaşamın tamamlayıcısıdır. Emeklilik mezarda değil, hayattayken gereklidir. Emeklilikte yaşa takılma sorunu kaldırılmalı, emeklilik süresi makul orana getirilmeli, emekliler insanca yaşayacak bir ücret almalıdır.
5- GÜVENLE ÇALIŞMAK EMEKÇİLERİN HAKKIDIR!
Tüm emekçilerin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam iyilik halinin sağlanması kanuni olarak bir zorunluluktur.
Tek bir emekçinin sağlığı, tüm emekçilerin sağlığı demektir.
Güvenli bir çalışma ortamının sağlanması için tüm işletmelerde denetim hakkı işçilerin lehine düzenlenmelidir.
Çalışan sayısı, tehlike düzeyi fark etmeksizin, tüm işyerlerinde sendikaların bağımsız uzmanlar aracılığıyla işletmeleri denetleme hakkı sağlanmalıdır.
Beşten fazla çalışanın bulunduğu tüm işyerlerinde işyeri konseyi kurularak, çalışmanın gerektirdiği güvenlik önlemleri kayıt altına alınmalı ve uygulamaya geçirilmelidir.
Çalışma saatleri, çalışan işçilerin iş yükleri denetlenmeli ve yaşamlarını elinden alırcasına çalıştırma uygulamalarına son verilmelidir. Haftalık çalışma saati 37,5 saatle sınırlandırılmalıdır.
İşyerlerinde fazla mesai değil, çalışan sayısının arttırılması esas alınmalıdır.
Çalışma hayatıyla özel yaşamın ayrılması emekçiler için zorunludur. Mesai dışında iş yapma dayatması engellenmelidir. Bağlantıyı kesmek, tüm işçilerin hakkıdır.
HAKLARIN İÇİN SESİNİ YÜKSELT, OMUZ VER!
Tüm bu haklara ulaşmak ve kazanımları korumak “hayal” değil, gerçek. Gerçeğe ulaşmak için ise işçi ve emekçiler bir araya gelmeli ve tavrını göstermelidir
Haklarımızı gerçek kılmak, yeni haklar ile güçlendirmek, insanca yaşanacak bir düzen kurmak için sesini yükselt!
Sesini yükselt ki; haksızlıklar sona ersin!
Omuz ver ki; bu düzen değişsin!