İslamcıların, Filistin davasındaki sahte gözyaşları!
Netanyahu ile Erdoğan arasında bir paralellik kurulduğunda kimse şaşırmamalı. İkisi de sağcı, ikisi de azınlık, ikisi de otokratik yönetimleri temsil ediyor. Hatta ihtiyaç duyduklarında karşılıklı atışmalarla, milliyetçilik ve dincilik ateşini yükseltip kendi tabanlarını her daim konsolide ettiklerini yazmak abartı sayılmamalı...
İslamcıların, belki de en önemli özelliklerinden birisi, takiye kadar hamasettir. Takiyeciliklerini, Türkiye’nin en büyük siyasal İslamcı örgütlerinden biri olan FETÖ’den iyi biliyoruz. Hamaset konusunda ise diğer siyasal İslamcıların önde gittiğini söyleyebiliriz.
FETÖ kendini acındırmayı seviyor, ama 15 Temmuz’da 250 kişiyi gözünü kırpmadan öldürüveriyor. Bu büyük bir katliam! Benzer bir biçimde bugün savaş uçaklarının Filistin halkını bombaladığını izliyoruz basında! Aynı manzara, aynı zihniyet!
FETÖ ile kol kola olanların, ABD emperyalizminin “uyumlu İslam” projesiyle nasıl iktidar olduğunu da biliyoruz. Gezi Direnişi’nde 8 gencimizin nasıl katledildiğini de unutmadık. Filistinli gençlerin, İsrail polisi tarafından katledildiği görüntülere benzer görüntülerin ülkemizde vuku bulmasını ne çabuk unutuyoruz?
Bu açıdan Netanyahu ile Erdoğan arasında bir paralellik kurulduğunda kimse şaşırmamalı. İkisi de sağcı, ikisi de azınlık, ikisi de otokratik yönetimleri temsil ediyor. Hatta ihtiyaç duyduklarında karşılıklı atışmalarla, milliyetçilik ve dincilik ateşini yükseltip kendi tabanlarını her daim konsolide ettiklerini yazmak abartı sayılmamalı…
Hatta daha ileri gidelim ve Erdoğan’ın “one minute” çıkışının bir şovdan ibaret olduğunu, kurgulandığını, Arap Baharı döneminde Müslüman ülkelerde “uyumlu-ılımlı İslamcı” rol model olarak Erdoğan’ın sunulduğunu, bu oyunun da bu yüzden sahnelendiğini açıkça yazalım…
Neden bunları hatırlatıyoruz? Çünkü Arap Baharı adıyla gündeme getirilen ve ılımlı İslamcılık üzerinden ortaya konan Büyük Ortadoğu Projesi’nin özünde neye hizmet ettiğini anlatmaya çalışıyoruz. Yıllardır, sola, ulusalcılara ve komünistlere karşı korunan, kollanan, sahneye çıkarılan, desteklenen siyasal İslamcıların, bir kez daha siyaset sahnesine bizzat emperyalizm tarafından yazılan bir senaryoyla çıkarılmasının nedenini anlamamız gerekiyor.
Bunu anlarsak, işte FETÖ’nün takiye ve acındırma siyasetinin yanında “diğer İslamcıların” hamaset ve gözyaşı siyasetinin aslında ne manaya geldiği daha iyi anlarız.
Küçük bir ara not: Haksöz internet sitesi, TKH’nin yapığı basın açıklaması sonrası, komünistleri ve özelde TKH’yi güya eleştirmeye kalkmış, solu kirli, komplocu olmakla suçlamış, ‘1 milyon Suriyelinin ölümünden ve 7 milyon insanın göçünden sorumlu katil Esed’in’ peşinden gittiği için solu lanetlemiş, hatta niye Çin ve Rusya gibi Kafkaslarda ve Asya’da sömürgecilik yapanlara emperyalist demiyorsunuz diye de eleştiri argümanlarını zenginleştirmiş!
Haksöz internet sitesinde yazan haberi okuyunca Amerikan CNN portalını okuduğunuzu zannederseniz. Ne kadar da benzerlik var: Amerikan ağzı ve Amerikan tezleriyle savunulan Suriye politikası! “Katil Esed, 1 milyon insanın katili” gibi doğrudan ABD istihbaratının kullandığı argümanların bugün İslamcıların ağzından çıkmasına hiç şaşırmadık. Hatta Çin ve Rusya düşmanlığının, ABD emperyalizminin stratejik yaklaşımı olduğunu görünce, bizim İslamcılarımıza “ne ayak” dememek işten bile değil! ABD ağzıyla konuşanlar, kalkıp komünistlere ayar vermeye kalkıyorlar!
Ama, gerçeklere, tarihe, sürece bakacaksınız burada İslamcılığın kimin elinde kullanışlı aparat olduğunu iyi göreceksiniz!
Suriye savaşında yaşamını yitirenlerin sayısını abartarak daha etkili olmaya mı çalışırlar bilinmez; ancak ölümlerin çok büyük bir kısmının Suriye yönetimi taraftarı olduğunu, hatta Suriye askeri olduğunu, yine bizzat cihatçılar eliyle yapılan korkunç katliamları kimsenin bilmediğini zannediyorlar! Kadınları, savaş hukuku gereği cariye yapan cihatçı çetelerin kafa kesme görüntüleri unutulur mu sanıyorlar! Suriye’de göçün en önemli sebebinin cihatçı çetelerden kaçış olduğunu bilmezler mi? Bugün Suriye nüfusunun çok büyük bir bölümünün Esad yönetimi altında yaşadığını, buraya göç ettiğini niye söylemezler?
ABD emperyalizminin Rusya ve Çin’e karşı stratejik siyasetinin diliyle siyaset yapan İslamcıların, “katil Esed” nakaratıyla aslında ABD emperyalizminin kullanışlı aparatı olduklarını hatırlatanlara sinirlenmelerini biraz makul karşılamak gerekir…
Büyük Ortadoğu Projesi, ABD emperyalizmi tarafından yazıldı, çizildi, planlandı, uygulamaya kondu, parası verildi, vekalet edildi. Ortaklarıyla. İngiltere ile birlikte Suudi Arabistan, BAE, Katar, Türkiye. Ve bir de İsrail!
Amaç belli; İran’ın kuşatılması, SSCB döneminden kalma etkinin bitirilmesi, İsrail’in güvenliğinin alınması ve çıkarlarının korunması. İsrail’in güvenliği için “Direniş Ekseni”nin yenilgiye uğratılması ve bunun için önce Suriye’nin çökertilmesi, olmuyorsa parçalanması o da olmuyorsa güçsüzleştirilmesi. Suriye ve İran’ın varlığı, işgalci İsrail’in “çıkarlarına” tehdit idi; Direniş Ekseni’nin en önemli bileşeni Suriye’nin hedef tahtasına oturtulması bunun içindi.
“Katil Esed”, emperyalizmin planlarına uyduruk gerekçeler üretenlerin okuduğu maval. İsrail’in çıkarları için dünyanın bütün ülkelerinden cihatçıları toplayıp Suriye’ye getirenlerin kim olduğunu bilmiyor muyuz? Cihatçı çetelere düzenli maaş ödeyenleri bilmiyor muyuz? Bu örgütlerin silahlarını kimlerin temin ettiğini bilmiyor muyuz? Beyaz Miğferler denen yapılanmanın arkasındaki İngiliz istihbaratı çarşaf çarşaf yayınlandı, bizim İslamcılar okumaz mı?
Ama daha önemlisi ise şu: Suriye savaşı sırasında İran güçleri diye Suriye Devleti’nin onayıyla Suriye’de bulunan Hizbullah güçlerine karşı bizzat İsrail’in hava saldırısı düzenlendiği ortada değil mi? Savaşın her kritik evresinde İsrail’in hava saldırısı düzenlenmesi tesadüf mü? Ya da IŞİD başta olmak üzere bir dizi cihatçı örgüte doğrudan İsrail’in yardım ettiği bilinmez mi? İsrail sınırında İsrail ambulanslarının cihatçıları nasıl tedavi ettiğinin görüntüleri izlenmez mi? Suriye’de İsrail ile ortaklık kuracaksın sonra…
Filistin davası mı dediniz?
Bugün Esad karşıtlığı üzerinden Suriye’nin yıkılmasını savunmak ABD emperyalizmi ve işgalci İsrail ile aynı safta olmaktır. Suriye’de Esad yönetimine düşmanlık işgalci İsrail’in çıkarlarına hizmet etmektir. Tam da bu nedenle, bugün Filistin davasında İslamcıların döktükleri gözyaşı ya sahte ya da cehalet gözyaşlarıdır! Bu kadar basit!
ABD emperyalizmi ve işgalci İsrail’in çıkarları için Suriye’yi yıkmaya çalışanların, aslında cihat ettiğini sanan aparatlar olduğu gün gibi ortada. Kullanışlı aptallar olarak İsrail ve ABD’nin planladığı bir yıkım savaşının tetikçileri olarak siyasal İslamcıların ilk günahı bu değil! Bugün Filistin davası üzerinden büyük bir hamaset edebiyatıyla İslamcılık bayrağı yükselten İslamcıların döktükleri sahte gözyaşları vicdan azabını avutmak dışında hiçbir işe yaramaz!
Şii hilaline karşı Sünni hilal diyerek Suriye savaşına benzinle koşan siyasal İslamcılarımız dün de Büyük Ortadoğu Projesi’ni Osmanlıcılığın yükselişi zannediyorlardı!
Siyasal İslamcılığın tarihini okuyunuz: ABD emperyalizminin çıkarlarına hizmet dışında bir şey bulamazsınız!