1919 yılında Tel Aviv’de kurulan İsrail Komünist Partisi (İKP) 28. Kongresini Ekim ayında Şefa Amr bölgesindeki Celile ilinde gerçekleştirdi. Üç gün süren Kongreye katılan komünistler “ırkçılığa, işgale ve kapitalizme karşı” savaşma kararlılıklarını yinelediler. Kongreye sunulan ve delegelerce onaylanan Merkez Komitesi Raporunda “ülkeyi içinde bulunduğu ve giderek derinleşen krizden ancak hâkim bakış açılarında temel ve köklü bir demokratik değişim gerçekleşmesinin kurtarabileceği” vurgusu yapılarak, “İsrail yurttaşları, İsrail’deki Arap-Filistin ulusal azınlığı için tam bir ulusal ve sivil eşitlik için savaşabilecek, devletteki ırkçılığın ve Yahudi üstünlüğünün tüm tezahürlerine karşı mücadele edebilecek bir siyasi güce ihtiyaç duymaktadırlar.” ifadelerine yer verildi.
Raporda ayrıca önceki Başbakan Benjamin Netanyahu’nun aşırı sağcı iktidarının son yılında ülkeyi kasıp kavuran kitlesel siyasi ve kitlesel protestolarda Parti üyelerinin gerçekleştirdikleri çeşitli faaliyetlere yer verilerek, Netanyahu hükümetinin düşmesinin ve onun yerini Başbakan Natfali Bennett başkanlığındaki sağcı oluşumun almasının Parti’ye önemli sorumluluklar yüklediği, Bennet hükümetine karşı ortaya çıkacak geniş halk mücadelelerine önderlik etmek üzere İKP’nin ve Hadaş’ın (Partinin dahil olduğu cephe örgütlenmesi) politik ve örgütsel olarak hazırlanmaları gerektiği belirtildi.
Merkez Komitesi raporunu onaylayan delegeler, ülkenin içinde bulunduğu krizden çıkması için öncelikle İsrail’in Filistin topraklarındaki işgaline son verilmesi ve Filistin halkının ulusal haklarının tanınması gerektiğini, İsrail’in yanı başında bağımsız bir Filistin devleti için mücadele etmenin, barışın ve “ortak bir Yahudi-Arap komünist ittifakı, mücadelesi ve dostluğunun” temeli olduğunu bir kez daha teyit etmiş oldular.
Kongre tarafından kabul edilen kararlardan birinde konuya ilişkin olarak: “İsrail toplumunu bu krizden kurtarmanın yegâne yolu, İsrail siyasetine egemen olan anlayışlarda derin ve köklü bir demokratik değişim yaratmaktan geçer. Bu değişim, işgalin sona erdirilmesini ve barış için temel teşkil etmek üzere, İsrail devletinin yanında bağımsız bir devlet kurma hakkı da dahil Filistin halkının ulusal haklarının tanınmasını gerektirmektedir. İşgalin sona erdirilmesi, 4 Haziran 1967’deki sınırlar içinde ve başkenti Doğu Kudüs olmak üzere bağımsız Filistin Devleti’nin kurulması ve mülteci sorununun uluslararası kararlara göre adil çözüme kavuşturulması – İsrail’deki yapısal siyasi krizin çözümünün anahtarları bunlardır.” ifadelerine yer verildi.
Kongre’de, “ekonomi ve siyaseti militarize ederek, kamu harcamalarını azaltarak ve zenginlerin servetini ve nüfuzunu artırarak” neoliberalizmi derinleştiren İsrail’in sağcı hükümetine karşı işçi sınıfının birliğine vurgu yapılırken, Parti Genel Sekreteri Adil Amir oybirliğiyle yeniden göreve seçildi.
Ülkenin tanınmış eğitimci ve gazetecilerinden olan ve ilk kez 2015 yılında, Muhammed Nafah’ın ardından Genel Sekreterlik görevine getirilen Adil Amir, 1979 yılında İKP’nin gençlik kolu Genç Komünistler Birliği’ne üye oldu. Moskova Üniversitesi İletişim Bölümü mezunu olan Amir, Merkez Komitesi de dahil olmak üzere Parti’de değişik konumlarda görev aldı ve Parti’nin Arapça yayını olan El-İttihad gazetesinin yazı kurulunda yer aldı.
İsrail Komünist Partisi ile diğer bazı sol grupların birleşmesiyle 15 Mart 1977’de kurulan Hadaş – (“Barış ve Eşitlik İçin Demokratik Cephe”) İsrail parlamentosu Knesset’te halihazırda üç milletvekili ile temsil edilmektedir. İsrail Komünist Partisi cephe içerisinde kendi bağımsız statüsünü korumaktadır.
Hadaş’ın kısa tarihçesini Demir Silahtar Manifesto okurları için çevirdi.
Hadaş – (Barış ve Eşitlik için Demokratik Cephe) 1977’de kuruldu. Kurucularının amacı basitti: barış, eşitlik, demokrasi ve işçi hakları savunucularının çoğunluğunu, Yahudileri ve Arapları, hükümetin işgal ve sömürü politikasına karşı bir siyasi alternatif yaratmak üzere birleştirmek. Devrin başlıca protest hareketlerinden -topraksızlaştırmaya karşı “Toprak Günü Muhalefeti” ve ayrımcılığa karşı “Kara Panterler Muhalefeti” – gelen aktivistlerin yanı sıra başka barış hareketlerinin taraftarları ve akademisyenler Hadaş’ın kuruluşunda yer aldılar.
Geniş bir sol hareket olan Hadaş’ın temel ilkeleri arasında, başka kimse tarafından dillendirilmeyen, Haziran 1967’de işgal edilen tüm toprakların boşaltılması ve İsrail’in yanı başında bir Filistin devletinin kurulması da bulunmaktaydı ki bu diğer hareketler tarafından ancak çok sonraki yıllarda desteklenmeye başlanan bir talepti. Hadaş’ın ilkelerinde işçi hakları, sosyal adalet, özelleştirme karşıtlığı, demokratik özgürlükler ve insan hakları, Arap azınlık, diğer etnik gruplar ve kadınlar için eşitlik, çevrenin korunması ve kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması gibi konuların altı çiziliyordu. Günümüzdeki seçimlerde dahi hâlâ bütün bu taleplere kendi platformunda yer veren başka bir parti bulunmamaktadır.
İlk Knesset’te temsil edilen İsrail Komünist Partisi (“Maki”) tarafından kurulan Hadaş, hem doğrudan hem de dolaylı olarak en etkili siyasi hareketlerden biri haline geldi. Bunun nedeni açıktır: Hadaş daima Yahudi-Arap birlikteliğini sürdürmüş ve ilkelerini asla pazarlık konusu etmemiştir.
İsrail’de tutarlı bir sol hareket olmak, akıntıya karşı yüzmek demektir. Hadaş var olduğu tüm yıllar boyunca, ayrılığın ve ayrımcılığın hüküm sürdüğü bir gerçekliğin ortasında, Yahudi-Arap birlikteliğinin limanı olmuştur. O; kapitalist bir devlette sosyalist bir hareket, ırkçılık ve ayrımcılığın her türlü tezahürüne karşı mücadele eden bir hareket, erkek egemen şoven bir toplumda kadın haklarını destekleyen bir hareket, işgale karşı çıkan ve savaşları önleyecek adil bir barış için dövüşen bir barış hareketi, emlâk kralları tarafından kirletilen ve adım adım ele geçirilen bir bölgede çevresel adalet için mücadele eden bir hareket, İsrail’in ve tüm Ortadoğu’nun silahsızlandırılmasını, nükleer ve kimyasal silahların yasaklanmasını talep eden yegâne hareket olmuştur ve halen de öyledir.
Seçimlere “iki halk için iki devlet” sloganıyla ilk giren, özelleştirme politikasının yoksulluğu ve eşitsizliği derinleştireceği konusunda ilk uyarıda bulunan, işgal altındaki topraklara yapılan yerleşimlere ve askeri saldırılara, savaşlara ve işgallere daha başladıkları gün ilk ve en tutarlı biçimde karşı çıkan Hadaş’tı.
İsrail’in siyasi tarihi boyunca partiler kurulmuş ve ortadan kaybolmuş, hükümetler gelip gitmiş, baskı yöntemleri daha da inceltilmiş ve kurulu düzenin halkı aldatma vasıtaları daha da derinleşmiştir. Buna karşın Hadaş, tüm yalanların ardındaki gerçekleri teşhir etmekte istikrarlıydı. Hadaş olarak bizler, İsrail ve Filistin arasında bir barış anlaşmasını engellemeyi amaçlayan “Celile’ye Huzur Savaşı” (Birinci Lübnan Savaşı) ve benzeri savaşları daha ilk andan itibaren mahkûm ettik. Revaçtaki “sessiz ol, ateş eden biziz” ve “önce ateş ediyoruz sonra ağlıyoruz” türünden kavramlara asla rağbet etmedik.
Hadaş olarak bizler; adil bir barış için, ırkçılığa ve ayrımcılığa, işçi ve kadın haklarının sürekli kırpılmasına, eğitim, sağlık, sosyal yardım ve konut bütçelerindeki kesintilere karşı mücadelemizde kendimize yol arkadaşları aradık ve bulduk da. Kamuoyunda sonradan geniş yankı uyandıran “Ekmek, İş”, “İsrail, Filistin, İki Halk İçin İki Ülke”, “Eşitlik Olmadan Demokrasi Olmaz”, “Halk Sosyal Adalet Talep Ediyor” ve “Bibi , İstifa Et, Sağlık Çok Daha Kıymetli” gibi sloganları ilk kez kullananlar Hadaş eylemcileriydi.
Şimdiye kadar Hadaş dışarıdan yalnızca bir hükümeti destekledi. O da FKÖ’yü tanıyan, onunla müzakereler yürüten ve beş yıl içinde çatışmaların sona erdirilmesini hedefleyen anlaşmalar imzalayan Rabin Hükümeti idi (1992-1995). Rabin Hükümeti [işgal altındaki topraklardaki] yerleşimlere yapılan yatırımları azalttı; çocuk yardımı ve fonlarında Arap çocuklarına karşı yapılan ayrımcılığa son verdi.
Knesset’teki Hadaş milletvekillerinin tarihî konuşmaları okunduğunda, bunca yıl boyunca sergiledikleri duruşun ne kadar tutarlı ve ilkeli olduğu anlaşılır. Hadaş’ın kurucularından Tuffik Toubi, özelleştirme politikalarına daha henüz başlangıç aşamasındayken ilk hücum edenlerden biriydi: “Bugün ayrıca posta, telefon, elektrik, demiryolu ve saire ve saire hizmetlerin özelleştirilmesinden söz edilmektedir. Bu politikalar, bir yandan ulusal çıkarlara, devlet çıkarlarına zarar verir. Bu hayati hizmetlerin özel teşebbüse emanet edilmesi, onları yeni sahiplerinin kâr hırsına ve ulusal ekonomik-politik çıkarlar ve işçilerin menfaati yerine bunların kendi menfaatlerinin birikmesine tâbi kılar. Diğer yandan da hükümetin politikası, bu adımları atarak işçilerin haklarını ve kazanımlarını tehlikeye atmayı amaçlamaktadır.” (Knesset’teki konuşma, 01.12.1982).
Hadaş meclis grubunun bir diğer üyesi Meir Wilner, birinci Lübnan savaşının patlak vermesinden üç gün sonra savaş hakkında şunları söyledi: “Deniliyor ki, savaş İsrail tarafından topların 40 kilometrelik menzil dışına çıkarılmasını sağlamak amacıyla başlatılmıştır. Nedir 40 kilometre? Yarın bir gün menzili 60 km, 100 km olan bir top çıkacaktır. Bu bahane olsa olsa anaokulunda olur! Siyasi çözümden başka bir çözüm olamaz. Sizin mantığınıza kalsa yarın Beyrut’u ve hatta belki Şam’ı da fethetmek icap eder ve kim bilir sizin militarist çılgınlığınız hangi aşırılıklara varır?” (Knesset’teki konuşma, 08.06.1982).
Müzakere yerine kaba kuvvet bayrağını yükselten, yaklaşık iki milyon İsrailliyi yoksulluk sınırının altına iten ve kârı refaha tercih eden sisteme karşı Hadaş’ın yürüttüğü mücadele uzun ve zorludur, büyük fedakârlık ve tutarlılık gerektirir.
Hadaş; Arap ve Yahudi, kadın ve erkek, kendini adamış tüm üyeleri ile gurur duyar. Hadaş ayrıca, halk içindeki açık faaliyetlerini Knesset’teki temsilcilerinin performansıyla bütünleştiren kampanyasında elde ettiği birçok başarının gururunu taşır. Hadaş, toplumsal ve demokratik açıdan olumsuz olan gelişmelerin önüne geçmiş ve önemli konularda değişiklikler getirmiş etkili bir siyasi harekettir.
Hadaş, temiz hava yasası ve “kirleten öder” yasası gibi yasal düzenlemeleri içeren etkileyici çevre devrimine öncülük etmiştir. Hadaş’ın yasama alanındaki girişimleri; işçi sendikası örgütçülerinin işten çıkarmaya karşı korunmasını, taşeron işçilerin güvenceye kavuşturulmasını, insan kaynakları şirketlerine fırsat eşitliği yasasının tatbik edilmesini, toplu konutlardaki kiracıların haklarının korunmasını, zihinsel engellilerin topluluk içinde rehabilitasyonu için yasal düzenleme yapılmasını, özel gereksinimli çocuklar için gündüz rehabilitasyon bakım merkezleri kurulmasını, işsizlik ödeneği konusunda kadınlara yönelik ayrımcılığın kaldırılmasını, şiddet gören kadınlar için sığınma evlerinde kadın haklarının güçlendirilmesini, ayrıca toplumsal ve çevresel adaleti ve insan haklarını güçlendiren diğer birçok yasanın çıkarılmasını sağlamıştır.
Bütün bu yıllar boyunca, Hadaş her şeyden önce sahadaki bir hareket oldu ve Knesset dışındaki mücadeleleri de yükseltti. Devlet tarafından tanınmayan El Arakib köyünün yok edilmesine karşı bugün de sürmekte olan kavgaya ve Arapça eğitim sisteminin mahrum bırakıldığı binlerce eksik dersliğin inşa edilmesine öncülük eden güç Hadaş’tı. Histadrut içindeki Hadaş grubu, işçilerin örgütlenmesi ve taşeron işçilerin birçok yerel konseye kadrolu işçi olarak alınması gibi önemli başarılarla sonuçlanan sayısız işçi mücadelesinde yer aldı.
Öğrenciler arasındaki Hadaş aktivistleri, öğrenim harçlarını artırma çabalarına karşı, öğrenci evlerinin ve yurtlarının sayısının arttırılması için, öğrencilerin ifade özgürlüğünün korunması için birçok mücadeleye öncülük ettiler. Hadaşlı Öğrenciler yıllar boyunca işgale ve savaşlara karşı, kadına yönelik şiddete karşı, üniversite sınırları içindeki taşeron işçilerin haklarının korunması için ve demokratik bir kültürün ilerletilmesi için kitlesel eylemler düzenlediler.
Hadaş, kadınlara eşit ücret için; “aile namusunun korunması” bahanesiyle katledilenler de dahil olmak üzere kadın cinayetlerine ve dinî baskı yoluyla kadınlara karşı ayrımcılığa karşı tutarlı bir mücadele sürdürmektedir. 2003 yılında, Netanyahu’nun özellikle kadınlara zarar veren kararnamelerine tepki olarak, Hadaş’ın kadın aktivistleri sosyal sigorta yardımlarının kesilmesine, işten çıkarmalara ve daha fazla kadının yoksulluk içinde bir hayat sürmeye zorlanmasına karşı tüm kadın örgütlerinin ortak bir kampanyasına önayak oldular. Tandi’deki (İsrail’deki demokratik kadın hareketi) Hadaş aktivistleri, “Her kadın bağımsız bir devlette yaşamayı hak eder” sloganıyla İsrailli ve Filistinli kadınların ortak bir kampanyasına öncülük ettiler.
Dün olduğu gibi, bugün de …
1967’den beri askeri işgali sürdüren bir ülkede barış yanlısı olmak; insanları kendi topraklarından zorla çıkarmakta ileri giden bir rejimde ve insan haklarını ayaklar altına alan kanunlar altında demokrasi destekçileri olmak; her alanda ırkçılığı ve ayrımcılığı kurumsallaştıran bir sistemde Yahudi-Arap birlikteliğini hayata geçirmek; özelleştirme rejimine karşı ve işçilerin sendikalaşma hakkı için yürütülen bir mücadelenin önderleri olmak – bu ömür boyu sürecek bir projedir.
Hadaş’ın kapıları işçi hakları, sosyal adalet, İsrail-Filistin barışı, ırkçılığın ortadan kaldırılması, eşit haklar ve bölge halkları ile bütünleşen demokratik ve barıştan yana bir İsrail için mücadele eden herkese açıktır.
Hadaş’a katılmak, sisteme karşı uzun, zorlu, nefes kesici ve heyecan verici bir yolculuğa katılmak demektir. Zenginlerin bağışları olmadan, içinde yaşadığımız ülkenin çok daha iyi bir yer olabileceğine inanan çok sayıda gönüllü ile birlikte sosyalist bir hareketin parçası olmaktır.
Kaynak: https://hadash.org.il/english/
Türkiye Komünist Hareketi'nin (TKH) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı…
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Yenidoğan çetesi skandalı hakkında Eski Sağlık Bakanları Mehmet Müezzinoğlu, Recep Akdağ,…
Ahmet Özer'in tutuklanmasının ve yerine kayyum atanmasının ardından belediyede kamu ve özel teşebbüse ait hizmetlerde…
Milli Savunma Bakanlığı, Kara Harp Okulu resmi mezuniyet töreni sonrasında yaşanan kılıç çatma töreni sonrasında…
Diyarbakır'da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedenine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinde itirafçı olan…
Hamas'ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, Gazze'de ateşkes görüşmeleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. el-Hayye, "Gazze'nin…