Kabilesinin reisi
Bilimsel kaynaklarda Erdoğan’ın dile getirdiği gibi ilkel kabile seçimlerinin 15-20 ayda bir yapıldığına dair herhangi bir bilgi bulunmuyor!
Erdoğan, geçen haftaki grup toplantısında seçimlerin Haziran 2023’te olacağını yineleyip “öyle 15-20 ayda seçim yapmak ilkel kabilelerin işidir” diye buyurdu[1]. Böyle bir gerekçe, ‘2015 yılı içerisinde beş ay arayla iki genel seçim hangi ilkel kabilede yapılmıştı acaba?’ sorusunu getiriyor insanın aklına…
“İlkel Topluluktan Uygar Topluma” adlı yapıtında Alâeddin Şenel, ilkel topluluğun üretimi bilmediği için asalak bir ekonomik yapıya sahip olduğunu söylüyor. Amerikalı antropolog Robert Redfield ise bu tür toplulukların ortak özellikler taşıdığını belirterek dışa kapalı, kendine yeten, benzer çıkarlara ve yaşam alışkanlıklarına sahip olduklarını vurguluyor. Öte yandan Fransız düşünür ve antropolog Lucien Lévy-Bruhl, ilkel insan zihniyetinin mantık içermediğini, bu nedenle çelişkiye düştüğünün farkına varamadığını ileri sürüyor[2].
Yukarıdaki saptamaların çoğu, anakronik tek adam rejimlerinin doğasıyla da örtüşüyor. Bazı ilkel kabilelerde yöneticilerin seçilme yöntemlerini ve yetkilerini inceleyen bilim insanları ilginç verilere ulaşmış. Örneğin Aztekler “calpulli” olarak adlandırılan yerel birimlerdeki mahalle başkanlarını seçimle belirliyormuş. Mahallenin tanınmış ailelerini temsil eden en yaşlı erkek adaylar arasında yapılan seçimi kazananlar, yerleşim birimini yönetmekten ve toprağı orada yaşayan aileler arasında pay etmekten sorumluymuş. İnkalar da “ayllu” denen yerel birimlere bağlı mahalleleri yönetecek başkanı seçim yoluyla saptıyormuş. Mahallede yaşayan herkesin aday olma hakkına sahip olduğunu belirten bilim insanları, İnkalar’ın yönetimde görece demokratik bir anlayışı benimsediklerine dikkat çekiyor. Ayrıca seçilmiş başkanın toprakların kolektif olarak işletilmesinden sorumlu olması da bu yargıyı destekliyor. Sosyal antropologlara göre özellikle Aborjin kabileleri, demokrasinin embriyo dönemini temsil ediyor[3].
Dünyada, insanlığın gelişim evrelerini simgeleyen tarihsel çağların doğrusal olarak sıralanması yönünde genel bir eğilim var. İlk, Orta, Yeni ya da Yakın Çağ gibi farklı devirler, büyük olaylar sonucu gerçekleşen dönüşümlerle anılıyor. Dönüşümler, devirler arasındaki radikal kopuşların göstergesi olarak kabul edilse de toplumun tamamı bir bütün olarak geçmişten kopmuyor. İlerici dönüşüm, toplumun genelini kuşatamıyorsa gerici zihniyeti besleyen tarikat ve aşiret gibi arkaik kurumlar işlerliğini sürdürüyor. Aynı zaman diliminde farklı çağları yaşayan çeşitli topluluklar, böylece kendi grup zihniyetini gelecek kuşaklara aktarıyor.
Tehdit altındaki saray
İlkel kabilelerin aynı yerleşim biriminden olmayan yabancıları tehdit olarak algılaması[4] , bizdeki tek adam rejiminin muhalefet liderlerine yönelik tutumuna benziyor. Örneğin Erdoğan, ana muhalefet liderinin milyonlarca insanı temsil ettiğini göz ardı ederek onu sanki sarayına göz diken yabancı bir şahıs gibi hedef tahtasına oturtuyor. Kendisine oy vermeyeceklerin iradesini şimdiden yok sayan Reis’in ruh hali, halkla inatlaştığını anlamaya müsait değil. Erken seçimi Bay Kemal ve diğerlerinin şahsi talebiymiş gibi algılayan saraylı Başkan, gerçekte bunu isteyenin halkın çoğunluğunu oluşturan yüzde 64,3’lük kesim olduğunu görmezden geliyor [5] . Üstelik bilimsel kaynaklarda ilkel kabile seçimlerinin 15-20 ayda bir yapıldığına dair herhangi bir bilgi bulunmuyor… Ayrıca ilkel denen Azteklerin ya da İnkaların sayım sırasında oy çuvalının üzerine yatarak rakip adayın hırsızlığını önlemeye çalıştığına dair bir kayıt da yok!
Son günlerdeki protesto eylemlerinde halk, erken seçimin yanı sıra Erdoğan’ın istifasını da talep etmeye başladı. Gerçekte Reis, aldığı son kararlarla ekonomik yaşamı allak bullak edince kendi meşruluğunu da tartışmaya açmış oldu. Enflasyon ve işsizlik oranlarını düşüren TÜİK’in sihirli değneği, döviz panolarına dokunamayınca halk, kötüye gidişi apaçık görmeye başladı. Reis’in yakın çevresinde günah keçisi yapabileceği birini bulması, çember iyice daraldığı için bundan sonra daha da zor. Cumhur İttifakı, işine yarayacak bir ülke ortamı kurgulayabilmek için kuşkusuz zamana ihtiyaç duyuyor. Erken seçime de bu nedenle karşı çıkılıyor. Ne ki ekonomik buhranın kronikleşmesi, oyun alanını iyice daralttığından iktidarın önceki seçimlerdeki gibi yapay gündemlerle seçmenin aklını çelmesi olanaksız görünüyor. Muhalefet üzerindeki baskıyı artırmanın ters tepme olasılığı da hayli yüksek.
Örgütlü protesto
Muhalefetin erken seçim ısrarını sürdürmesi yerinde ama tek başına sonuç almaya yetmiyor. Erdoğan’ın hemen istifası yönünde bir gündemle bunu destekleyip halkın talebine sahip çıkmak gerekiyor. Bu talebin, erken seçime kadar fahiş döviz ve enflasyon artışını durdurma gerekçesine dayandırılması gerçekçi olur. Ülkede adil ve dürüst bir seçim yapılması yönünde tüm yetkili kurumlara görevleri her fırsatta hatırlatılmalıdır. Milli iradeyi manipüle ederek iktidarda kalmaya çalışanlara karşı ‘empatiyle yaklaşarak’ proaktif olunmalıdır. Bu süreçte tüm muhalif kesimlerin inisiyatif alıp el yükseltmesi gerekiyor. Kullanılmayan anayasal hakların bir süre sonra meşruluğunu yitirme riski vardır. O halde siyasal partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin öncülüğünde düzenlenecek mitinglerle halka anayasal protesto hakkını kullanması için mutlaka meşru zemin yaratılmalıdır.
Geç de olsa iktidar ülkede kriz olduğunu kabul etme aşamasına gelmiştir. Bizzat Erdoğan, ekonomik kurtuluş savaşı ifadesiyle işlerin kötü gittiğini net olarak itiraf etmiştir. Bunun çok önemli bir kırılma noktası olduğu açıktır.
Türkiye’nin yalnızca geçmiş 20 yılını değil gelecek 20 yılını da heba etmiş olan Reis, kabilesinin bekası uğruna halkı açlıkla terbiye etmeye hazırlanıyor. Dış görünüşüyle Yakın Çağ’a aitmiş gibi duran bir iktidarın, ilkel kabileleri küçümsemeden önce dev aynasına değil boy aynasına bakıp kurduğu ucube sistemle yüzleşmesi gerekiyor.
NOTLAR
[1] https://www.birgun.net/haber/erdogan-erken-secim-olmayacak-366781
[2] Aktaranlar, Sezgin Kızılçelik ve Yaşar Erjem (1992), Açıklamalı Sosyoloji Terimler Sözlüğü, Konya: Göksu Matbaası, sf.220.
[3] https://www.jstor.org/stable/41377598
[4] https://studylibfr.com/doc/3304889/lévi-strauss-et-les-relations-étrangères-des-tribus-primi
[5] https://bolgehaberajansi.com.tr/kemal-ozkiraz-acikladi-erken-secim-isteyenlerin-orani-artiyor/