Konya'daki katliama ilişkin çarpıcı bilgiler: Bedenlerinden 20 mermi çıktı, bazıları başından vurulmuş, saldırı profesyonel
Kamera kayıtlarının savunma makamına verilmeden ATV ve Sabah grubuna sızdırıldığını iddia eden Karabulut, sadece katledilenlerle saldırgan arasında geçen arbede kısmının kamuoyuna yansıtıldığını belirtti.
Konya Meram’da Dedeoğulları ailesinden yedi kişinin öldürülmesine ilişkin dosyadan çarpıcı ayrıntılar çıktı. Dosyayı inceleyen, ailenin avukatı Abdurrahman Karabulut, ölen yedi kişinin bedenine toplam 20 merminin isabet ettiğini, bazılarının başlarından vurulduğunu söyledi. Karabulut, kamuoyuna yansıyan olay görüntülerinin özellikle sızdırıldığını, halen firarda olan katilin saldırıya uğramış gibi gösterilmeye çalışıldığını belirtti. Karabulut, saldırının profesyonelce gerçekleştirildiğini belirtirken, iki aile arasındaki ilk husumetin de ırkçı nedenlerden yaşandığını, katliamın da yine ırkçı saiklerle yapıldığını savundu.
Mezopotamya Ajansı’na olayla ilgili bilgi veren Karabulut, şu noktalara dikkati çekti:
‘12 Mayıs’ta aile saldırıya uğradı. Ben dosyaya 15 Haziran’da dahil oldum. 6 kişi tutuklandı. Saldırıda bulunan diğer kişilerin tutuklanmasına yönelik hukuki bir mücadele yürütmeye başladık. Ancak saldırıda yer alanların tespit edilmesi ve tutuklanmalarına yönelik taleplerimiz reddedildi. Aksine tutuklanan saldırganlar birer birer tahliye edildiler. Kısa sürede 6 kişiden 4’ü tahliye oldu. Aile tedirgin olmaya başladı. Hal böyle olunca, aileyle sürekli görüşüyorduk. Aile yeni bir saldırı olabileceğini bizimle paylaşıyorlardı. Hem aileye hem saldırganlara süreli ve çağrılı koruma verildi. İşlevselliği olmayan bir koruma. Bir saldırıyla karşılaşacaksınız, polisi çağıracaksınız, polis gelip bakıp, gidecek.
“GERÇEĞİ ÖRTBAS ETMEK İSTİYORLAR”
Irkçı saldırıda bulunanlar serbest bırakıldı. Bu yeni saldırılara zemin hazırladı. Cesaretlendiler. Dolayısıyla İçişleri Bakanı, valilik, başsavcılık başta olmak üzere hükümet yetkilileri olaya vakıf olmadan bunun ırkçı saikle olmadığını, basit sıradan bir komşu kavgası olduğunu, 10 yıl öncesine dayanan karşılıklı hakareti gündeme getirerek buna bağlaması, olayın gerekçesini örtbas etmekten başka bir şey değildir. 5 müvekkilim 12 Mayıs’ta yapılan saldırının ardından verdikleri ifadede de saldırının ırkçı olduğunu söylemişlerdi. Serap Dedeoğulları, ‘Sizi buradan kaldıracağız dediler. Biz Kürt olduğumuz için saldırdıklarını düşünüyoruz’ diyor. Yine katledilen Yaşar Dedeoğulları ‘Yahya Çalık isimli şahısla aramda 10 yıldır husumet var. Husumetin sebebi bizim Kürt olmamız nedeniyle kaynaklanmaktadır’ diyor. Saldıranların ırkçı saikle saldırdığı kendi ifadelerinde sabitken, toplumsal hassasiyet gerekçesiyle böyle bir suçu örtbas edenler, en az suçu işleyenler kadar sorumludur. Böyle bir açıklamayı kabul etmiyoruz.”
“OLAY YERİNE ALINMADI”
Katliamın ardından olay yerine gittiğini anlatan Karabulut, “Dedeoğulları ailesinde de eksik olabileceğini düşündüğümüz delillerin toplanması açısından yargılamaya faydamız olurdu ama bizi olay yerine 2 saat boyunca almadılar. Israr ve girişimlerimiz sonucu olay yerine alındık ama alındığımızda da delillerin çoğu toplanmıştı. Avukatın olay yerine en azından gözlemci olarak alınmaması, savunma hakkının ihlali demektir, bu da ciddi bir hak ihlalidir. Olay yeri evin bahçesinin içerisiydi, dar bir alandı. Bahçeden içeri girmedik, biz sadece bahçe duvarının önüne kadar gidebildik. Orada gözlemleyebildik. Toplanan deliller hakkında bilgi veriliyordu ama ne kadar eksik bilemiyoruz” diye konuştu.
Olayın yaşandığı gün aile büyüğü Yaşar Dedeoğulları ve oğlu Barış Dedeoğulları’nın ofisine geldiğini, soruşturma dosya üzerinden son değerlendirmelerini yaptıklarını söyleyen Karabulut, “‘Neden bunlar çıkıyorlar? Neden yeni tutuklamalar olmuyor? Dolaylı olarak haberler geliyor bize, biz tedirginiz’ dediler. Bir saldırı olabileceğini hissediyorlardı. Böyle bir saldırı karşısında evlerine kamera düzeneği kurmuşlardı. Nitekim bu saldırıda da faili ortaya çıkaran bu kamera kaydı oldu. Aile kendilerine yönelik yeni bir saldırı oluşabileceğini düşündükleri için kendi güvenliklerini kendileri sağlamışlardı” dedi.
Kamera kayıtlarının savunma makamına verilmeden ATV ve Sabah grubuna sızdırıldığını iddia eden Karabulut, sadece katledilenlerle saldırgan arasında geçen arbede kısmının kamuoyuna yansıtıldığını belirtti. Karabulut, şöyle devam etti:
“Müvekkillerim katile saldırmış, o da kendini korumak istemiş gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Temelinde bu zihniyet vardır. Bunların artık ne olduğunu çok iyi biliyor ve tanıyoruz. 45 dakikalık kamera kaydı var. Katil önce olay yerine geliyor, konuşuyor. Başsavcının anlatımına göre sonra silah ve benzinle gelerek, aileyi katlediyor. Ama onlar işine gelen kısmı yayınlayıp, kamuoyunda saldıran Dedeoğulları ailesiymiş gibi algı yaratılmaya çalışılması, vicdansızlık ve ahlaksızlıktır. Başsavcı kamera kayıtlarını bugün bize teslim edeceğini söyledi. Kamuoyuyla da paylaşacağız.”
PLANLI VE ORGANİZE
Soruşturma dosyasına henüz gizlilik kararı konulmadığını belirten Karabulut, “Tabii son dakika bir gizlilik kararı konulmaz ise bugün dosyayla ilgili belgeleri almaya çalışacağız” dedi.
Saldırı üzerinden geçen 4 güne rağmen tespit edilen failin yakalanmamasının saldırının planlı ve organize yapıldığının göstergesi olduğunun altını çizen Karabulut, şöyle dedi:
“Katil ve yahut katille işbirliği yapan kişiler, bu organizasyonu yapmışlar. Katliamın ardından nasıl kaçacaklarını, HTS kayıtlarından ve telefon sinyallerinden nasıl kurtulacaklarının planını yapmışlar ve birileri ustaca bunu yönlendirmiş. Yoksa emniyet tarafından spontane gelişen cinayet vakalarında ya da başka suçlarda suç sonrası çok kısa sürede failler yakalanıyor. 4 gündür yakalanmamasının en büyük sebebi, katliamın önceden tasarlanarak, planlı ve tek kişi tarafından yapılmadığının göstergesidir. Yönlendiren birilerinin var olduğunun, planlamayı yapanlar arasında profesyonel kişiler olduğunun da göstergesidir.”
20 MERMİ
Başsavcının failin geçmişine, herhangi bir silah eğitimi alıp almadığına dair bir bilgi paylaşımından kaçındığını belirten Karabulut, “Otopsi raporunu incelediğimizde, 7 müvekkilimizde vücutlarına isabet eden 20 tane kurşun tespit ettik. Bundan isabet etmeyenler yok. Başsavcı olay yerinde başka kovanlar olduğunu da söyledi. Bu şunu gösterir ya silah birden fazla şarjörle kullanılmıştır. Biliyorsunuz en fazla bir silah 15+1 mermi alır. 20 tane vücutlara isabet eden kurşun var. Kimisine 5, kimisine 4 kurşun isabet eden var. Kurşunların birçoğu da kafalarına isabet etmiş. Çok profesyonel bir saldırı olduğunu, bu çok net ortaya koyar ya da birden fazla silahın olduğu şüphesini bizde uyandırıyor. Bunlar aynı zamanda birden fazla saldırgan olma ihtimalini de gösteriyor” ifadelerini kullandı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarını eleştiren Karabulut, “Süleyman Soylu; ‘Bu katliamın yapılmasını provoke edenler, farklı mecralara çekmeye çalışanlar, ırkçı saikle olduğunu söyleyenler, en az onlar kadar alçaktır’ sözleriyle bizleri de hedef gösteriyor” dedi.
“TEHDİT EDİLİYORUM”
Kendisinin de tehdit edildiğini dile getiren Karabulut, “Cenazenin defnedildiği gün, ofisim ismini vermeyen biri tarafından aranarak, hakaretler ve tehditler yapılmış. Asla hiçbir şekilde geri adım atmayacağız. Elbette hukuki çerçevede tedbir alacağız. Ama zerre kadar kimseden korkmuyoruz. Katledilen müvekkillerimin emanetinin sorumluluğunu yerine getirmek için son nefesime kadar çalışacağım” diye konuştu.
İki aile arasında uzun yıllar önce başlayan husumetin söylendiği gibi arazi tartışmasından çıkmadığını iddia eden Karabulut şöyle devam etti:
“Müvekkilim bana anlattı. Husumetin de tamamen ırkçı saiklerle olduğunu ve daha önceki tartışmaların da bu saiklerden kaynaklandığını bana izah etti. Şunu söylediler; 2008-2009 yıllarında Diyarbakır’da bir çatışma olmuş. Bu çatışma esnasında güvenlik görevlileri hayatını kaybetmiş. Bu haberlere çıkınca, saldırganlardan biri, zannedersem Veli Keleş, müvekkilimin olduğu yerde tüm Kürtlere küfrediyor. Yaşar Dedeoğulları kendisinin ses çıkarmadığını, sonra yeniden bütün Kürtlere küfrettiğini ve bundan sonra da müvekkilimde ‘Neden küfrediyorsun’ şeklinde cevap verdiğini söylüyor. Olay bundan ibaret. Kediymiş, el feneriymiş… Bunlar hiçbir zaman insan öldürmeyi gerektirecek sebepler olamaz. 50-60 kişinin organize bir şekilde toplanıp, 4’ü kadın 7 kişiye saldırmasına sebep olamaz. Bu akıl dışıdır ve hayatın olağan akışına da uygun değildir. Kimse bunları sebep olarak gösterip, olayın üstünü örtmeye çalışmasın. Varsa bir suç saiki, ortaya çıkarılsın. Müvekkilimin iddialarına itibar etmeyebilirsiniz ama ciddiye almak zorundasınız. Ciddiye alın, soruşturun, eğer yoksa böyle bir saik, ‘biz araştırdık, soruşturduk, delillerde böyle bir şey ortaya çıkmadı’, denilirse bu anlaşılır. Ama peşin fikirle bunu inkar edip, müvekkillerimi yalancı çıkarmaya kimsenin hakkı yok.”