Mafyatik, teokratik ve yağmacı şahsım devleti!
Dincilik, mafyacılık, yolsuzluk ve diktatörlük. Birbirlerini tamamlıyorlar! Bu yaşadıklarımız din ve iman adıyla iktidara gelenlerin ülkeyi mafyaya, dolandırıcılara ve diktatörlere teslim ettiğinin fotoğrafıdır! Ülkemiz “mafyatik, teokratik ve yağmacı bir şahsım devleti”ne dönüşmüştür!
Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti… Anayasanın 2. Maddesi bu cümleyle bitiyor. Türkiye Cumhuriyeti bu cümlelerle tanımlanıyor, en azından kağıt üzerinde.
“Eskiden” ülkede yaşanan olumsuzluklara değinilirken anayasa işaret edilir, yanlışlar anayasaya dayanılarak eleştirilirdi.
Şimdi ise AKP eliyle kurulan “yeni rejim”de anayasa ayaklar altında.
Anayasa Mahkemesi’ni kapatmaktan bahseden bir zihniyet ve Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan bir pratik iş başında!
Kararnameler yetmiyor doğrudan genelgeler anayasa ve kanunların yerine geçmiş durumda!
“Şahsım devleti” sadece Erdoğan’a özgü bir zihniyet değil, bakanlar da böyle. Belediye başkanları ya da il başkanları mı dediniz? Kraldan çok kralcı! İmamoğlu’nun elleri arkadaki fotoğrafına bakıp “bana göre suç” diyen bir İçişleri Bakanı var. Şaka değil. Anayasaya ve kanunlara göre değil kendisine göre suç tarifi yapacak kadar devleti ve devlet yönetimini şahsileştiren bir anlayıştan, pratikten ve ürkütücü bir gerçeklikten bahsediyoruz. “Bana göre suç” sözü, anayasanın, kanunların, demokratik ne varsa her şeyin ayaklar altına alınmasıdır! “Hukuk devleti” kavramının da ortadan kaldırılmasıdır!
İmamlık artık camilere özgü değil. Artık tarikatlar devletin bütün kademesinde, devlet bir tarikat hiyerarşisine ve idari anlayışına teslim edilmiş durumda. Artık her yerde imamlar var. Diyanet’in resmi imamı değil bunlar; imamlık tarikatlara, cemaatlere – bilinen bilinmeyen – AKP’nin dayandığı şeriatçı geniş cephenin bileşenlerine, paydaşlarına dağıttığı ulufe! Karşımızdaki askeri üniformasının üstüne cübbe giyerek resmi arabasıyla tarikat merkezini ziyaret etmekten çekinmeyen bir cüretkarlık. Devlet, imamlara teslim edilmiş, laik devletin yerine din esaslarına dayanan teokratik devlet inşa edilmiş durumda!
Rant siyasetinin yağma siyasetine eşlik ettiğini biliyorduk. Ama “sosyal devlet”in bir bakanlığının, bakanı tarafından kazıklandığını yeni gördük. Yolsuzluk öyle bir hal almış ki, bakan olduktan sonra şirket kurup bakanı olduğu bakanlığa fahiş fiyattan mal satmak AKP eliyle kurulan rejime cuk oturuyor. Dolandırıcılık ve yolsuzluk rejimin normali! Yoksulluk, işsizlik ve eşitsizlik ise bu düzenin acı gerçeği!
Mafya liderlerine koruma polisi verildiği, mafya liderlerine miting yaptırıldığı, mafya liderlerinin cezaevinden çıkarıldığı, mafya liderleriyle fotoğraf çektirildiği, mafya liderlerinin birbirlerine girdiği, uyuşturucu ticareti hakkında iddiaların havalarda uçuştuğu, yargısız infazların faillerinin deşifre edildiği, çürümüşlüğün ve pisliğin içinde yüzen bir çete düzeninin adı oldu AKP eliyle kurulan bu rejim!
Dincilik, mafyacılık, yolsuzluk ve diktatörlük. Birbirlerini tamamlıyorlar! Bu yaşadıklarımız din ve iman adıyla iktidara gelenlerin ülkeyi mafyaya, dolandırıcılara ve diktatörlere teslim ettiğinin fotoğrafıdır!
Bugün ülkemiz “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” değildir.
Ülkemiz “mafyatik, teokratik ve yağmacı bir şahsım devleti”ne dönüşmüştür!
Ama biliyoruz ki, bu memleket Ağarların, Çakıcıların, Pekerlerin, uyuşturucu kaçakçılarının, satıcılarının, dolandırıcıların, rüşvetçilerin, yağmacıların, yobazların, tarikatçıların, emek düşmanlarının, saltanat heveslilerinin ülkesi olmayacak!
Türkiye’yi bunlardan kurtarmak için yeni bir Cumhuriyet gerek!