Boğaziçi Üniversitesi’ne Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan rektör ataması bir yönüyle şaşırtıcı değil. Yakın tarihteki örneklerini İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ’de gördük.
Piyasa yanlısı ve tipik bir AKP’li olan Mahmut AK’ın İstanbul Üniversitesi’nde attığı adımlar ibretliktir. Sonrasında geri alınmak zorunda kalınsa da üniversitede yemek ücretinin 2 lira 75 kuruştan 18,5 lira seviyesine yükseltilmeye çalışılması bunun göstergelerinden biriydi. Tam anlamıyla öğrencilere dönük bir soygun anlamına gelen bu zamlara, verilen mücadele ile dur denebilmişti.
Mahmut Ak’ın attığı adımlar bununla da bitmedi. Zamanla sermayenin çıkarları için daha kullanışlı hale getirilecek bir yapı kurmak niyetiyle üniversite ikiye bölündü, İstanbul’daki tek botanik bahçesi olan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne bağlı mekan İstanbul Müftülüğü’ne devredildi, üniversite yemekhane ve kantin işçileri işten çıkartıldı.
Tipik bir AKP’li demiştik. İstanbul Üniversitesi bilimle, yeni kuşakları yetiştirme misyonuyla hareket etmesi gerekirken, AKP eliyle akademinin köküne kibrit suyu ekilmesinin en büyük örneklerinden biri haline gelmiş durumda bugün.
Benzeri ODTÜ için de geçerli. AKP’nin Gezi direnişi öncesindeki “ODTÜ ayakta, AKP’ye direniyor” pankartının arkasındaki gençliğin ve akademisyenlerin temsil ettiği emekten, aydınlıktan ve bağımsızlıktan yana duruş ile hesabı olduğu açıktı. Bu hesabı kesmek için göreve yine atama yoluyla getirilen rektör Verşan Kök de sermayenin ve siyasi iktidarın çerçevesinde adım atmakta beis görmedi. ODTÜ ormanlarında ağaç kıyımına onay veren, kampüsün içine polis sokan, öğrencilere soruşturma açan, protesto olacağı gerekçesiyle üniversite açılış toplantılarını ve bahar şenliğini iptal eden bu rektör de akademinin değil siyasi iktidarın temsilcisi gibi faaliyet yürütmektedir.
Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan son atamaya da tam bu pencereden bakmak gerekmektedir.
Melih Bulu, AKP’nin ve sermayenin kuludur…
Bugüne kadar yaptıkları yapacaklarının garantisi olarak görülebilir. Neredeyse tüm meslek hayatını özel sektörün içerisinde, özel sektörün ve piyasanın bekasına harcamış bir şahsiyetin bir devlet üniversitesinde daha fazla kamu yanlısı politikalar mı geliştirmesini beklersiniz yoksa özelleştirme yanlısı politikaları mı?
Akademik gelişmenin bilimsel üretime endekslemesini mi yoksa özel sektörün strateji ve hedef planlamaları doğrultusunda yapılandırılmasını mı?
Üniversite öğrencilerinin içinde yaşadıkları topluma ve emekçilere karşı sorumluluklarını şekillendiren bir akademik eğitim mi bekliyor sizce Melih Bulu rektörlüğündeki Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini, yoksa her koyun kendi bacağından asılır felsefesinin yaygınlaşacağı ve piyasaya eleman yetiştiren bir süreç mi?
Boğaziçi Üniversitesi’ni dünyada ilk 100 üniversite içerisine sokacağını iddia eden Melih Bulu’nun kerameti nedir ki böyle iddialı konuşuyor?
Kerameti kendinden menkul olan Melih Bulu üniversiteyi adım adım sermayenin ve siyasi iktidarın talanına açacağı için ortaya attığı hamasi söylemlerin de gelecekte bir hükmü kalmayacağını biliyor. Ki amacı da zaten üniversitenin kaçıncı sırada olacağı değil muhtemelen.
Kendi deyimiyle kendisinin misyonunu özel sektörün olanakları ile kamu kurumlarını buluşturmak olarak tarif eden bir rektör ile karşı karşıyayız.
Türkiye sermayesinin uluslararası düzeyde rekabet çalışmalarını yürüten Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu’nun başkanlığını yürüten Bulu’nun buradaki en yakın arkadaşının, bu derneği birlikte kurmakla övündüğü Türkiye burjuvazisinin prenslerinden Ali Koç olması ise hiç mi hiç şaşırtıcı olmasa gerek… Aynen AKP’de üstlendiği görevler ve AKP’nin bir prensi olarak bir üniversiteye rektör olarak atanması gibi.
Bu açıdan, 2005 yılında “Ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim” sözlerini sarf eden Tayyip Erdoğan’ın bugün bu atamanın altına imza atmış olması, AKP’nin ve sermayenin ülkemizi getirdiği noktayı göstemesi açısından önem taşımaktadır.
Piyasacılığın özü liberalizmdir. Melih Bulu piyasacıdır ve özünde de tam bir liberaldir. Amacı Boğaziçi Üniversitesi’ni sermayenin talanına açmak ve şirket haline getirmektir. İşte bu yüzden tipik bir piyasacı, tipik bir liberal ve tüm bunları AKP’li kimliği ile sentezlemiş bir kişiden bahsettiğimiz açık olmalı.
Bu çerçeveden bakıldığında ülkemizde akademinin yıllardır adım adım nerelere doğru sürüklendiğini bir kere görmüş oluruz.
Bunu gördükten sonra söylenmesi gereken ise bu çürümüş zihniyete ve piyasalaşma, özelleştirme saldırısına karşı ikirciksiz bir mücadele verilmesi gerektiğidir.
Bugün başta Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere tüm Türkiye’de “Gericiliği, işsizliği, geleceksizliği, atanmış rektörleri MÜHÜRLE!” diyerek mücadele eden üniversiteli gençlik tam da bunun gereğini yerine getirmektedir.
AKP’nin ve sermayenin kulu Melih Bulu istifa etmelidir!
Bu haber en son değiştirildi 11 Ocak 2021 14:30 14:30
Ülkenin her alanında ayrı bir yıkım yaratan rejim, suç ittifakına dönüşmüş durumda. MHP’li 3 vekilin…
ABD Başkanı Joe Biden, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail Başbakanı Netanyahu hakkındaki tutuklama emrinin "rezalet" olduğunu…
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetinin davasında abla Selma Ateş’e saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt,…
Ali Yerlikaya bakanlığının bütçe görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Muhalefet milletvekilleri kadın cinayetleri ve KADES uygulamasına…
AKP’li İzmir Menemen Belediyesi’nin 2023’te bir ay içinde 40’a yakın konser ve etkinlik yaptığı ortaya…
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…