AKP aldatmacası I: Hangi faiz düşüyor?
İhtiyaç, tüketici, ticari, konut ve taşıt kredilerine uygulanan faizin pandemi döneminin öncesinden bile daha yüksek olduğu ve bankalarca verilen kredilerin faiz oranlarının arttığı görülüyor.
Serbest piyasa ekonomisi içerisinde faiz, kur ve enflasyon dengesi oluşturulması bir ülke için çok önemlidir. Bugün sürekli gündemde olan ve AKP tarafından “Yeni Ekonomi Modeli” adı altında ortaya konulan politikalar sonucunda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası politika faizini düşürerek uzun süredir izlenen fiyat istikrarının oluşturulması ve faiz oranını yükselterek yabancı sermayenin ülkeye çekilmesini teşvik eden modeli bir anda değiştirdi.
Peki TCMB’nin politika faizini düşürmesi ne anlama geliyor? Hangi faiz düşüyor?
AKP gündem değiştirme veya üzerini örtme hamlelerine bir yenisini ekliyor. “Nas ortada” diyerek faiz tartışmalarına farklı bir boyut kazandırmaya girişiyor. TMCB merkez bankasının politika faizini düşürmesiyle döviz kurunun yukarı doğru hareket etmesi ve bunun sonucunda yıllardır dışarı bağımlı bir üretim, istihdam modeli izleyen ekonomi modelinde döviz kuru etkisi sonucunda enflasyonist ortam ve hayat pahalılığı artıyor.
Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı sonrası döviz kuru tarihi seviyeleri (17,50) görmüştü. Politika faizinin sabit olduğu dönemler ile döviz kurundaki hareketlenmelerinde olağan olduğunu yukarıdaki grafikten görebiliyoruz. Erdoğan’ın “nas” olarak ortaya koyduğu faiz indirimi politika faizindeki azalma olarak ortaya konuldu. Faiz indirimi ile birlikte kur artışının etkisi ile birlikte enflasyon arttı. Hayat pahalılığı, sürekli gelen zamlar ve belirsizliklerin estiği havanın yaratılmasında politika faizinin etkisinin altının çizilmesi gerekiyor.
Halka “nas” olarak yutturulmaya çalışılan faiz, halkın değil bankaların kullandığı faizdir.
Bankalarca verilen kredilere uygulanan faiz oranlarına bakıldığında ise;
İhtiyaç, tüketici, ticari, konut ve taşıt kredilerine uygulanan faizin pandemi döneminin öncesinden bile daha yüksek olduğu ve bankalarca verilen kredilerin faiz oranlarının arttığı görülüyor.
Sadece kredi faizleri değil bankaların mevduatlara verdiği faiz oranları da aynı şekilde artmış durumda:
Artan mevduat faizlerine ek olarak 20 Aralık 2021 akşamı Erdoğan’ın yaptığı konuşma ile birlikte TL mevduatındaki hesaplarda hızla artan kur sebebiyle oluşan kayıplarının telafi edilmesini ortaya koyan reçetede aslında faiz oranlarını arttırmaktan başka bir şey değildir.
Enflasyonun ve buna yönelik beklentilerin arttığı bir durumda piyasa faizlerinin yüksek olması doğal bir durum iken, bu durumun üzerine kurdan kaynaklı kayıpların telafisinin tekrardan devlet tarafından karşılanması yine halkın kaynaklarıyla döviz kurunun artması sebebiyle 1 ve 3 ay vadeli hesaplarda büyük kayıplar yaşayan kimseleri kurtarmak ekleniyor. Bu durum ise Erdoğan’ın büyük dehası olarak pazarlanıyor.
Emekçilerin mevduat hesaplarında kaybedecek veya kazanacak çok büyük meblağlar yok. Fakat bu yaşanan gelişmeler ile birlikte kimilerinin çok zenginleştiğinin altının çizilmesi gerekiyor.
Faizi indirerek döviz kurunu yükseltmeyi bir politika olarak karşımıza sunuyorlar. Emeğin değerinin düşük olmasıyla övünüyorlar. Bu durum ihracatı da arttıracak diyorlar. Ama gizli gizli nasıl bu kuru düşürürüz diye düşünüyorlar…
Çok değil daha geçtiğimiz yıl yine döviz kurundaki artış sebebiyle günü kurtarmak adına rezervleri satan dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ekonomik deha olarak pazarlanırken birkaç ay sonra tekrar döviz kurunun artması sonucu kayıplara karışmıştı.
Faizi düşürdük, nas ortada söylemi AKP’nin kandırmacası olarak karşımızda duruyor.
*Bu yazı Sosyalist Cumhuriyet gazetesinin 222. sayısından alınmıştır