Karadeniz doğalgazına ne oldu?

Ancak şunu bir kere daha vurgulamak gerekmektedir ki, AKP’nin bu keşifi emekçi halkın dışa bağımlılıktan dolayı sırtında olan yükün azaltılması yada ulusal bağımsızlık gibi derdi olmadığı, bunu “milli kalkınma” sorunu olarak görmeyip iktidarda kalma imkanı olarak gördüğüdür.

Karadeniz doğalgazına ne oldu?

Hasan Demir

21 Ağustos 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması ile gündeme gelen Batı Karadeniz’de doğalgaz keşfi ülkede haylice bir heyecan yaratmıştı. İktidar medyasının gerçeklikten kopuk fantezi dolu anlatımları ve dönemin Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cari açığı bile kapatacağımıza dönük açıklamalarıyla günlerce konuşulmuştu. 17 Ekim tarihinde Cumhurbaşkanı’nın yaptığı ziyaret ve açıklaması ile rezerv miktarında güncelleme yapılıp yeniden artmıştı. Şubat 2021 tarihinde ise Türkali-2 kuyusunda ilerleme kaydedilmiş bulunduğuna dair açıklamalar gerçekleştirilmişti. Bununla beraber Kanuni sondaj gemisi Nisan ayında tekrar Karadeniz’e açılacak ve tespit amaçlı derin sondaj yapacağı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez tarafından ifade edilmişti.

Karadeniz’de gaz keşfine dönük büyük heyecan yaratan gelişmeler ne aşamada ve gerçekten son güncellemeler ile 405 milyar metreküp gazımız var mı gibi soruların cevaplarına bakmak için yukarıda kısaca özetlenen gelişmelere rakamlarla bakmamız gerek.

21 Ağustos 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından yapılan açıklamada, 29 Mayıs tarihinde hareket eden Fatih sondaj gemimiz Temmuz ayında çalışmalarını tamamlamış ve yaptığı sondaj ile 320 milyar metreküp doğalgaz keşfettiği belirtilmişti. 17 Ekim 2020 tarihinde ise aynı bölgede 85 milyar metre küp ek bir rezerv daha bulunduğu açıklanmış ve güncellenen rezerv miktarı 405 milyar metreküpe çıkmıştı. Sondaj Batı Karadeniz havzasında Sakarya Gaz sahası içerisinde ve Zonguldak’ın yaklaşık 150 km açıklarında yer alan Tuna-1 lokasyonunda gerçekleştirilmiştir (Şekil 1).

Şekil 1. Tuna-1 kuyusunun konumu ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırları.

Kuyuya Tuna ismi verilmesi tesadüf değildir. Sondaj Tuna nehrinin Karadeniz’e döküldüğü ve alüvyonlarını taşıyarak oluşturduğu deltada gerçekleştirilmiştir. Gazın keşfedildiği formasyon ise Batı Karadeniz havzasında Maykop Formasyonu olarak tanımlanmaktadır. Romanya yine bu formasyon ve bölgede Neptün Bloku lisans alanında Domino sondaj kuyusu açmış ve 60 milyar metreküp civarında bir doğalgaz rezervi tespit ettiğini belirtmiştir (Şekil 2).

Şekil 2. Romanya’nın MEB’i içinde bulunan Neptün Blok’u ve Tuna-1 kuyusunun konumu.

TPAO (Türkiye Petroller Anonim Ortaklığı) uzmanları yıllardır Karadeniz’in içinde ve kara bölgesinde petrol ve doğalgaz aramacılığı gerçekleştirmektedirler. Bunun yanında Trakya’nın kuzeyinde yerli ve yabancı şirketler aramacılık yapmaktadırlar. 90 yılların başından itibaren Batı Karadeniz’den Gürcistan sınırına kadar yabancı petrol şirketleri (BP, Total) jeolojik olarak petrol oluşumu açısından potansiyel oluşturabilecek jeolojik formasyonları belirleyebilmek için uzmanlarını bu bölgeye göndermiş ve araştırmıştır. Ulusal şirketimiz TPAO yabancı petrol şirketleri ile beraber Karadeniz’de ortak çalışmalar içine de girmiştir.  Doğal olarak 21 Ağustos 2020 tarihinde ilan edilen keşif Cumhuriyet döneminde 18 yılda oluştrulmuş bir çalışmanın sonucu değildir. Uzun yıllara yayılan ve TPAO’lu jeoloji ve petrol mühendisi uzmanların bildiği, çalıştığı ve dikkat çektiği bir bölgede gerçekleşmiştir. Ancak bu gelişme AKP dönemine denk gelmiştir. Teknik olanakların artması bu tür keşiflerin hızlanması ve olasılığını da arttırmaktadır. Fatih ve Kanuni sondaj gemilerinin, MTA’ya ait Oruç Reis ve TPAO’ya ait Barbaros Hayrettin sismik araştırma gemilerinin devreye girmesi çok önemli gelişmelerdir ve teknik araştırma kabileyetini arttırmaktadır.

Yukarıda belirtilenlerden hareketle bu keşifle beraber kimi sorular ve belirsizliklerede değinmek gerekmektedir. Öncelikle, özellikle rezervuar mühendislerinin belirttiği bir husus önemlidir, tek bir sondaj ile rezerv miktarı verilmesi. Yapılan arama faaliyetlerinde petrol ve doğalgazın kapanlandığı yapıları bulmak önemlidir, ancak her kapan yapısı petrol ve doğalgaz ihtiva edeceği anlamına gelmemektedir. Kuzey Denizi’nde yapılan onlarca sondaja rağmen petrol bulunamamış ancak kimi farklı jeolojik yorumlarladan sonra yapılan sondaj ile petrol varlığı ortaya konmuştur. Bununla beraber Batı karadeniz’de doğalgaz varlığının ortaya konması olumlu ancak rezervuarın ne kadar gaz ihtiva ettiğini saptamak açısından yeterli değildir. Ancak iyimser senaryolar üzerinden, petrolün içinde bulunduğu kumtaşlarının porozitesinin iyi, % 80-85 üzerinde alınabilirliği veri alınarak yada kalınlık açısından tüm rezervuarın homojen olabileceği açısından yaklaşılarak bu rakam verilmiştir. Tek bir sondaj ile bunların verilmesi ise teknik açıdan oldukça risklidir. Açılacak diğer kuyularda gaz alınan bölgenin kalınlığının düşmesi rezervinde düşmesi de anlamı içereceği gibi kalınlığın artması artışa da işaret edecektir. Ancak bilinmesi gereken, tek bir kuyu ile rezerv miktarı ifadesi oldukça iddialıdır. Şu an yapılmakta olan ve ileride yapılacak olan sondaj ve sismik çalışmalar ile rezerv miktarı daha gerçekçi bir noktaya gelebilecektir. Bu konu Türkiye’nin uluslararası alanda haklı olduğu kimi tezleride baltalamaktadır. GKRY’nin (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) İsrail ile beraber Doğu Akdeniz’de yaptığı doğalgaz arama çalışmalarında tek bir sondaj  ile yapılan rezerv önerisine Türkiye karşı çıkmış, daha sonra yapılan sondajlar ve hesaplar ile ilk açıklanan rakamların çok altında bir rezerv ortaya çıkmıştır. Bu konu İsrail ile GKRY arasında sorun da olmuştur. Daha önce uluslararası arenada savunulan bir tezin bugün AKP tarafından tersinin yapılması Türkiye kamuoyunun alışkın olduğu bir durum olmakla beraber, siyasi iktadarın bekaası için yine her zamanki gibi yanlış yapılmaktadır.

Diğer bir nokta 405 milyar metreküp doğalgazın önemli katkı yapacağı hatta cari açığı kapatacağı yönündeki açıklamalardır. Türkiye enerji alanında dışa bağımlı bir ülkedir. Petrolde %94,3, doğalgazda %99,6, ithal kömürde eklendiğinde Türkiye her yıl yaklaşık olarak 42 milyar dolar enerji hammaddesi ithalatına para ödemektedir. Türkiye’nin  doğalgal ihtiyacı ise yıllık 42 ile 50 milyar metreküp arasında olmakta olup, keşfedildiği iddia edilen 405 milyar metreküp doğalgaz ise Türkiye’nin 7-8 yıllık ihtiyacını karşılamaktadır. Bu açıdan sonsuz bir kaynak mevcut değildir. Bu kaynağın öncelikle bir dizi prosesten geçmesi gerekmektedir. Yani evimizde, sanayii de şu dakika kullanılan doğalgaz yer altında bu halde bulunmamaktadır. İçindeki kükürtün, suyun, istenmeyen bileşenlerin ayrıştırılması gerekmektedir. Uzman kaynaklara göre bunların iyi olduğu ifade edilmektedir ancak test sonuçları ilan edilmemiştir. Bunun yanında akış testlerinin yani çeşitli zamanlarda ve sürekli gazın kendi basıncı ile sürekli gelip gelmediği test edilmelidir, bunlar içinde olumlu denilmektedir. Ancak test sonuçları ilan edilmemiştir. Ayrıca deniz içinde, açıkta olan bu kaynak karaya borular vasıtasıyla ulaştırılmalıdır. Bu önermeler ile kuyu maliyetleri, karaya ulaştırma, dopalama ve sevk işlemleri oldukça maliyetlidir. İddia edilen 2023 yılında işletmenin devreye alınacağı yönündedir. Ancak rezervin daha ne kadar olduğu tam ortaya konmadığı ve sonlanmadığı ortamda TPAO’nun ÇED raporunda ilk etepta  günlük 10 milyon metreküp, 2023’ten sonra devreye girecek ikinci etapta günlük 40 milyon metreküp gaz taşınması hedeflenmektedir. 2023’te günlük 10 milyon metreküp çıkarılmasıyla bir yılda 3.6 milyar metreküp doğalgazın taşınması amaçlanmaktadır. Yıllık 3.6 milyar metreküp doğalgaz Türkiye’nin yaklaşık yüzde 7’lik doğalgaz ihtiyacını karşılayabilmektedir. 2023 için yapılacak yatırım, Türkiye’nin bir aylık doğalgaz ihtiyacını dahi karşılamamamktadır. Birinci aşamada sahanın dörtte birini kapsayan bir yatırım planlanmakta olup sahanın tümüne yönelik bir yatırım olmadığı için metreküp başına maliyet artmaktadır. Cumhurbaşkanlığı yatırım programında 2021 için Sakarya Gaz Sahası’na ise 9 milyar TL ayrıldığı belirtilmiştir. Sahanın gerçek potansiyeli belli olmadan yatırım yapılması ve günlük 10 milyon metreküp planlanma yapılması maliyeti yükseltmektedir. Uluslararası projelerde rezerv ortaya çıkarılır ve toplam üzerinden fizibilete çalışmaları gerçekleştirilir ve sonrasında ise toplam rezerve olası artışlarda dahil edilerek yatırım faaliyetlerine geçilir, ancak gene burada maliyet yükseltici siyasi çıkar amaçlı bir yaklaşım yapıldığı görülmektedir.

En başa döndüğümüzde 30-40 sondaj ile rezervuarın ne kadar gaz ihtiva ettiği ortaya konmadan, net rakamlara göre fizibilite çalışmaları yapılmadan siyasi şov ve yandaşa peşkeş (Filyos limanı ve doğalgazın oradan karaya verilmesi işinin Tosyalı Holdinge verilmesi) için yapılan işin maliyetlelerinin emekçi halkın sırtına bir kambur olarak kalacağı da göz önünde bulundurulmalıdır.

Peki Ağustos ayında fetih gibi gösterilen doğalgaz keşfinden bugün niye ses çıkmamaktadır ? Sorunun cevabı Türkali-2 kuyusu ve sonrasında açılacak kuyularda saklıdır. Veriler yayınlandıkça yada ikincil kaynaklardan elde edildikçe Batı Karadeniz havzasındaki gaz rezervinin ne olduğunu daha net göreceğiz. Ancak şunu bir kere daha vurgulamak gerekmektedir ki, AKP’nin bu keşifi emekçi halkın dışa bağımlılıktan dolayı sırtında olan yükün azaltılması yada ulusal bağımsızlık gibi derdi olmadığı, bunu “milli kalkınma” sorunu olarak görmeyip iktidarda kalma imkanı olarak gördüğüdür.