Hıristiyanlık ve Katolik mezhebi için kutsal sayılan bazı yerleşim yerlerini içeren Irak’a dönük Papa’nın ziyaretinde dinsel sembollerin, söylemlerin ya da görüşmelerin ön plana çıkmasının doğal bir tarafı bulunuyor. Ancak bununla birlikte, Hıristiyanlık da dahil olmak üzere dinlerin toplumsal ve siyasal etkisi düşünüldüğünde ve dinsel mekanizmaların siyasal sürecin enstrümanı olduğu hesaba katıldığında, Papa’nın Irak gezisinin emperyalist kapitalist sistemin ve sahiplerinin onayı ya da isteği doğrultusunda hayata geçtiğini söylemek mümkündür.
Ziyaretin Biden sonrası olması tesadüf değil
Kendisi de Katolik olan Joe Biden’ın Papa’nın Irak ziyareti sonrasında verdiği olumlu mesajlar, Papa’nın tüm dünya için umut olacağının vurgusu ve “kardeşin kardeşi öldürdüğü” yer olarak nitelediği Irak üzerinden barış elçisi olduğunu söylemesi ise bu ziyaretin özetini bizlere gösteriyor.
2003 yılında ABD tarafında işgal edilen Irak’tan geriye, emperyalistler tarafından yazılan bir Anayasa, parçalanmış bir ülke ve emperyalizmin bölgesel çıkarları için sürekli müdahale ettiği bir toplumsal siyasal yapı kaldı. Bu çerçeve bakıldığında, Irak’ın özellikle emperyalizmin çıkarları için sürekli hedef tahtasında olması, burası üzerinden de tüm bölgeye mesaj verilmesi o açıdan şaşırtıcı değil. ABD açısından Ortadoğu’da petrol ve doğalgaz kaynakları ile bunların transferi üzerindeki hegemonyanın devamı, İran’ın geriletilmesi ve İsrail’in güvenliği gibi başlıkların daha tarihsel; Suriye üzerinden Rusya’nın bölgede artan egemenliğinin kırılması ya da dengelenmesi, Amerikan ittifaklar zincirinin elden ve gözden geçirilmesi, bununla bağlantılı olarak Türkiye’den başlayan ve Basra Körfezi ülkelerinde sona eren ittifakların konsolidasyonu ve örneğin Irak’a çekidüzen verilmesi gibi başlıkların daha konjonktürel olarak ele alındığını söyleyebiliriz.
Bu çerçevede bakıldığında, dini ya da insani anlamda hangi mesaj verilmiş olursa olsun, Papa ziyaretinin Biden yönetiminin yukarıda sahip olduğu siyasi amaçların temsilcisi ya da sözcüsü olduğunu ifade etmek önem taşımaktadır. Ziyaretin, Biden yönetiminin iktidara gelmesiyle birlikte Ortadoğu açılımlarına hız vereceğinin sinyallerinin arttığı bir döneme denk gelmesi bunun temel belirteci olarak görülmelidir. Ancak, emperyalistlerin bu konuda acelesinin ve aynı zamanda bir o kadar kararlı oldukları da bu ziyaret ile birlikte görünür olmuştur. Nedeni ise çok açık. Koronavirüs salgınının zirve yaptığı bir dönemde bu şekilde bir ziyaretin organize edilmesi ve bunun merkezinde duran kişinin Katoliklerin 84 yaşındaki ruhani lideri olması önem taşıyor. Aynı zamanda, Papa ziyaretinin öncesinde Irak’ta yapılan füzeli saldırıların artması ve buna rağmen ziyaretin gerçekleşmesi bu acelenin ve kararlılığın göstergesi olarak ele alınabilir.
Bilindiği üzere geçmişte de Papalık görevini yürütenler Irak ziyareti yapmak istemişler ancak o dönem bunu hayata geçirememişlerdi. Bu açıdan Irak’a Papalık makamı tarafından yapılan ilk ziyaretin bu dönem denk gelmesi tesadüf olarak görülmemeli.
Din mi, siyaset mi, yoksa her ikisi birden mi?
Bugün konu Papalık, Ortadoğu ve İslamiyet olunca tek başına dinler alanına ya da din savaşlarına indirgenmesi mümkün olmayan bir tartışma yapılacağı açık olmalı. Dolayısıyla bu noktada da emperyalist kapitalist sistemin içerisinde bu işlerin döndüğünü unutmamak gerekmektedir.
Papa’nın Irak ziyaretinde öne çıkanları ise birkaç başlık çerçevesinde toparlamak mümkün görünüyor. Bunları elbette yukarıda çizdiğimiz çerçeve içerisinde ele almak önem taşıyor.
1-) Irak üzerindeki İran etkisinin kırılması. Bunun için iki yol da zorlanmış gibi görünüyor. Irak Başbakanı Kazımi’nin Papa’yı karşılaması ve kabul etmesi, devamında ise Irak’taki Şiilerin dini lideri Ayetullah el Sistani’ye yapılan ziyaret bunun en önemli göstergesi. Papa ile Sistani buluşmasının tek başına “din kardeşliği” kapsamına sokulamayacağı açık olmakla birlikte “dinler arası diyalog” denilen şeyinde büyük bir siyasi proje olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu açıdan Sistani ziyaretinin, İran’daki dini otorite olan Hamaney’e karşı Irak’taki Şii otorite ile emperyalizmin ittifak arayışını temsil ettiği açıktır.
2-) İran’la ilişkilerin yeniden yapılandırılması. Bu noktada ABD yönetiminin tek başına İran’daki mevcut yönetime karşıtlık ilişkisi üzerinden süreci tarif ettiği ise tartışmalı görünmektedir. Trump döneminde kesilen nükleer anlaşma ve İran’la yürüyen müzakere süreci Biden tarafından yeniden yapılandırılmak istenmektedir. Dolayısıyla ipler bir taraftan gerilirken diğer taraftan ABD’nin İran’la masa başında bazı pazarlıkları yapmak isteyeceği ya da İran’daki reformist siyasi çizgilere oynayacağı açıktır. Sistani ziyareti bu açıdan önem taşımaktadır.
3-) Irak siyasetine ve bölgeye müdahale. Papa’nın Irak’ta katıldığı dinsel törenler ve ziyaret ettiği kentler özellikle başta Irak olmak üzere Ortadoğu’daki Hıristiyanlar için önem taşımaktadır. Burada, IŞİD saldırıları nedeniyle Hıristiyanların Irak’tan kaçışının durdurulması ve bölge siyasetinde Hıristiyanların yerel bir siyasi güç olarak konsolide edilmesi de Papa’nın bu ziyaretinin amaçları arasında görülebilir. Yaşına, koronavirüs salgınına ve tepede uçuşan füzelere bakmadan Papa’nın bölgedeki Hıristiyanlara yüksek bir dinsel motivasyon sağlama arayışında olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta, barış kardeşlik adı altında aslında Irak’taki Şii Araplar ile Hıristiyanlar arasında bir ittifağın ortaya çıkması, buna İsrail’in eklenmesi ve bölgesel ittifaklar zincirinin yeniden şekillendirilmesi bu süreçte mümkün olabilecektir.
4-) Devamında ise Papa’nın Irak Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından ağırlanması, emperyalizmin Irak’ın ve bölgenin bütününe dönük planlarının devam edeceğinin göstergelerinden biri olarak ele alınabilir. Sistani ile Papa görüşmesinden, Ortadoğu’da Sünnilerin dışlanacağı ve Şiiler ile Hıristiyanların büyük bir işbirliğine gideceğine dair bazı tezler ise Barzani ziyareti ile yanlışlanmış görünüyor. Çünkü ABD’nin bölgedeki ittifaklar zinciri tek başına dinsel temelde gerçekleşmiyor.
Kısa sonuç
Papa’nın barış havariliği yapmak adına bu ziyaretinde ölümü göze alıp almadığını bilmiyoruz ancak bu ziyaretten “barış ve umut” çıkmayacağından emin olmak gerekiyor. Ortadoğu’daki savaşların ve yıkımların birinci elden sorumlusu olan emperyalizmin arkasında durduğu, sırtını sıvazladığı ve insanların dinsel inançları üzerinden aslında siyaset yapan figürlerin emekçi halkların çıkarları ise uzaktan yakında bir ilgisi bulunmuyor.
*Bu yazı ilk olarak haftalık Sosyalist Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır.
ABD Başkanı Joe Biden, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail Başbakanı Netanyahu hakkındaki tutuklama emrinin "rezalet" olduğunu…
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetinin davasında abla Selma Ateş’e saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt,…
Ali Yerlikaya bakanlığının bütçe görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Muhalefet milletvekilleri kadın cinayetleri ve KADES uygulamasına…
AKP’li İzmir Menemen Belediyesi’nin 2023’te bir ay içinde 40’a yakın konser ve etkinlik yaptığı ortaya…
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…