İleri karakol olmaktan vaz mı geçildi?
14-03-2021 10:00NATO ile ilişkileri Sovyetler Birliği’nin çözülüşüne kadar sorunsuz giden Türkiye, bu tarihten sonra kendi ana eksenini belirleyemediği, zayıf halka konumundan çıkamadığı süreçte ileri karakol olma özelliğinden daha çok sorunlu ortak konumunda kaldı.
Vedat Altan
Türkiye’nin NATO’ya giriş hikayesi hepimizin bildiği gibi başlıyor. II. Dünya Savaşı’nda tarafsız gibi gözüken Türkiye Almanları resmi olmayan yöntemler le desteklemekteydi. Yeni palazlanan Türkiye burjuvazisi ise artık net kararlar vermek istiyor, sermaye birikim modelindeki çıkmazları aşmak için batı ile entegrasyon istiyordu Bu durum, 1945 yılında yenilenmesi gereken 1925 Türk-Sovyet Saldırmazlık paktının SSCB tarafından tek taraflı feshine neden oldu.
1939 sonrası iyicene hızlanan batı ile entegrasyon tercihleri Sovyetlerin de tercihlerinde tutuk ve açık kapı bırakması buna neden oldu. İlk olarak CHP iktidarı zamanında, askeri üs yapımını da içeren ilk gizli ikili anlaşmaların ardından, 11 Mayıs 1950’de, ABD tarafından reddedilen ilk resmi NATO başvurusunu yaptı. Reddedilme Türkiye’nin hevesini kırmadı. 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti’nin seçim kampanyasının odak noktasını NATO üyeliği teşkil etmekteydi. 26 Haziran 1950’de patlak veren Kore Savaşı Menderes iktidarı ve burjuvazi için iyi bir fırsat oldu. Savaşın başlamasından iki gün sonra, henüz Amerikan tümenleri Kore’ye varmadan, Demokrat Parti’nin Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü United Press’e ‘Türkiye, BM çerçevesi içinde kendi hissesine düşen bütün yükümlülükleri yerine getirmekle sorumludur’ açıklamasını yaptı. Türkiye, ABD’den sonra Kore’ye kara kuvveti göndereceğini bildiren ilk ülkeydi. 25 Temmuz 1950’de hükümet Kore’ye asker gönderme kararını aldı. Kore savaşında en ağır kaybı Türk birlikleri verdi. Ama NATO ya giriş için önemli bir adım atılmıştı. Bedel 23 centlik askerlerin kanı ile ödenmişti
Ağustos 1950’de NATO’ya girme talebi yenilendi. 1951 Eylülünde Türkiye NATO’ya kabul edildi. 18 Şubat 1952’de, 5886 sayılı yasa ile TBMM, NATO anlaşmasını onayladı ve Türkiye resmen NATO üyesi oldu. DP kodamanlarından Samet Ağaoğlu’nun ifadesiyle Kore’de “bir avuç kan” vermiştik ama “büyük devletler” arasına da katılmıştık. 196’dan başlayarak TBMM’ye giren TİP hariç tüm hükümet programlarında ve parti programlarında ve askeri darbelerin açıklamaları ve uygulamalarında ‘NATO’ya ve CENTO’ya bağlılık’ hiç eksik olmamıştır.
Füze krizi
NATO’nun düşman temelli stratejiyle amacı, SSCB önderliğindeki Doğu Blok’undan gelebilecek olası bir konvansiyonel ya da nükleer saldırıya nükleer silahlarla karşılık verebilmekti. NATO üyelerinin büyük bir bölümü ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın başının altından çıkan bu öneriyi kabul etmişlerse de, ülkelerine nükleer füze yerleştirilmesine izin verme niyetinde değillerdi. Böylesi bir tehdit unsurunu topraklarına taşıyıp kendisini Sovyetler Birliği’nin açık hedefi haline getirmeyi kabul eden 3 ülke oldu: İngiltere, İtalya ve Türkiye!
Türkiye, hükümette bulunan Adnan Menderes hükümetinin 25 Ekim 1959’da Paris’te imzaladığı gizli bir anlaşmayla nükleer başlıklı 15 Jüpiter füzesinin topraklarına yerleştirilmesine izin verdi. “Teknik işbirliği” adı altında anılan anlaşma uyarınca, söz konusu füzeler TBMM’nin onayına dahi ihtiyaç duyulmadan, kamuoyunun haberi bile olmadan 1960 yılı sonuna kadar Türkiye’ye getirilip yerleştirilmişti. Bu bilgi kriz ile ortaya çıkmıştı.
Sovyetler Birliği ile Türkiye arasındaki gerilim 1960 yılı mayıs ayında farklı bir boyuta evirildi. Sovyetler Birliği’ndeki askeri hedeflerin haritalarını çıkarmak üzere bu ülke semalarında keşif yapan bir Amerikan U-2 casus uçağı Sverdlovsk yakınlarında düşürüldü. Ancak Türkiye’nin füze hazırlıkları gizli kapaklı bir şekilde devam etti. 1962 yılı temmuz ayına geldiğimizde, Amerikan Jüpiter füzeleri kullanılabilir hale gelmiş, bunları kullanacak Türk askeri personeli de eğitilmişti.
Kriz tırmandıkça nükleer savaş tehlikesi artıyor taraflar geri adım atmama görüntüsü veriyordu 13 gün süren kriz iki tarafından nükleer füzelerini sökmesi ile son bulmuş Türkiye tarihinde ileri karakol olmasının ilk diyetini ödemişti
Krizin merkezine yerleşen ülke Türkiye
2oo3 krizinde ise bu sefer krizin merkezinde kendisini buldu Türkiye. O dönem Türk askerlerin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına ilişkin tezkere, gönderildiği TBMM’den geçmedi.
Donemin Washington büyükelçisi Loğoğlu’na göre, ABD bu dönemde çok istediği tezkerenin TBMM’den geçeceği beklentisindeydi. Tezkere kapsamında İskenderun’a konuşlandırılacak askerler, araçlar ve gemilerin ıslah çalışmaları için o dönem yaklaşık 200 milyon dolar ayrılmıştı.
Bu dönemde ortaya çıkan NATO içindeki kriz Fransa Belçika ile zirveye tırmanmış ABD’nin savaş durumunda Türkiye’nin korunmasına dair NATO garantisi istemesi taraflarda kabul görmemişti Savaşa dair birinci elden çıkarımda bulunan ABD müttefiklerini NATO şemsiyesi altında birleştirememiş savasın merkezinde yer alan ileri karakol ülke şemsiye korumasının dışında kalmıştı.
NATO’ya yeni düşman İran
Son dönemde ABD ana planı içinde yer alan kriz gündemi İran ile devam ediyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, İranlı komutan Kasım Süleymani’nin ABD’nin hava bombardımanı sonrası öldürülmesinin ardından Orta Doğu’da tansiyonun yükselmesi ve İran’ın nükleer anlaşmaya uymayacağını açıklaması üzerine, NATO büyükelçilerini olağanüstü toplantıya çağırmıştı bir yıl önce. Bölgedeki sınırlar ve emperyalist planları için daha fazla meşruluk zemini arayan ABD bu desteği NATO üzerinden sağlamakta kararlı olsa da NATO bileşenleri bu işte gönüllü davranmıyorlar. Çatı ülkelerden olan Türkiye ise olanlar içerisinde bir kez daha uygulama sahası ve halkların birbirlerine düşmanlığında merkeze kendini koymaktan geri duramıyor. NATO’nun ileri karakol ülkesi ABD’nin ileri karakol ülkesi oluyor
NATO’nun daha fazla varlık sebebinin ve gelecek stratejisini tartışmaya açıldığı bu günlerde Türkiye’de pozisyonunu düşünmek zorunda kalacaktır. Halkların en büyük düşmanlarından biri olan terör örgütü NATO derhal dağıtılmalıdır.