Manifesto'nun hikayesi
22-02-2021 13:53Komünist Manifesto'nun retorik gücü ve radikal bir coşkusu olduğunu bilmek gerekir. Buna rağmen 1848 Ocak'ına yetiştirilmesi için çalışmalarına başlanan kitap, beklenen etkiyi uyandırmadı.
Melike Güneşer
Avrupa’da dolaşan hayaletin manifestosu yazılalı 173 yıl oldu. Komünist Parti Manifestosu Türkiye’de “komünist” sözcüğünün kullanımının yasak olduğu dönemlerde pembe kapaklı baskısı dolayısıyla pembe kitap olarak anılan komünizmin ilk bildirgesidir ve ilk Türkçe çevirisi 1923’te Doktor Şefik Hüsnü tarafından yapılmıştır. Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından kaleme alınan bu bildirge 21 Şubat 1848’de ilk kez yayımlanmış ve bugüne kadar önemini hiç kaybetmemiştir. Almanca olarak yazılan Komünist Manifesto, İncil ve Kuran’dan sonra en çok baskısı yapılan kitap olarak ele alınır. Komünist manifestonun önemini Lenin’in “Bu küçük kitapçığın ağırlığı pek çok cilde denktir. Bugüne dek uygar dünyada örgütlü ve mücadeleci proletaryanın tümüne hayat ve hareket veren onun ruhudur.” Sözleriyle aktarabiliriz. Bilimsel sosyalizmin en önemli bildirgesi olan Komünist Manifesto’nun yazılış hedefi, neyi anlattığı ya da yazıldığı dönemde ki siyasi tarihsel yapısı bir dosya içerisinde diğer yazılarda anlatılacaktır. Bu yazıda ise Komünist Parti Manifestosu’nun yazılış hikâyesine değineceğiz.
Komünist Birlik hakkında
Komünist Parti Manifestosu, Komünist Birliği tarafından Karl Marx ve Friedrich Engels’in görevlendirilmesi üzerine kaleme alınmıştır. Komünist Birlik, ilk uluslararası Marksist örgütlenme ve tarihte komünist ismini ilk kez taşıyan devrimci örgütlenme özelliklerine sahiptir. 1900’lü yıllarda Marksist Birlik olarak anılacaktır ve diğer adı ise Komünist Ligidir. Komünist Birliği’nin (Communist League) temellerine kısaca değinmek gerekirse, 1834 yılına, alman sürgünleri tarafından Paris’te faaliyetleri yasaklı işçi, öğrenci ve aydınların kurmuş olduğu Haklılar Birliğine dayanır. Kuruluş yıllarında ütopik sosyalizm etkisinde Haklılar Birliğinden proleter temelli bir grup ayrılarak Adiller Birliğini oluşturur. Adiller Birliği içerisinde Robert Owen, Charles Fourier ve Joseph-Pierre Proudhon gibi farklı düşüncelere sahip düşünürler bulunuyordu. Bu yüzdendir ki ortak bir program oluşturmakta zorlanıyorlardı. Marx’ın birliğe girişinin temeli, kendisi gibi alman sürgünleri tanımak ve gözlemlemek olsa da bundan ibaret kalmamıştır. Londra’da birlik önderlerinden Moll ve Bauer ile tanışmıştır. Gerek Birlik içerisinde ki tartışmalar, gerekse ütopik görüşler etrafında fikir ayrılıkları Marx’ın Birliğe üye olmasının önüne geçmiştir. 1847’de Moll’un Marx’a Birliğe katılma çağrısı üzerine, Marx Birliğe katılmak için şart koşmuştur. Bu şart Komünist Birliğin komünist parti programı etrafında biçimlenmesi olmuştur. Nitekim Friedrich Engels öncülüğünde kurulan ilk kongrede Marx ve Engels’in önerisi ile “Adiller Birliği”, “Komünist Birlik” olarak değiştirilmiş, “Tüm insanlar kardeştir!” sloganı yerine “Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!” sloganı gelmiştir.
Komünist Manifesto hakkında
Komünist Parti Manifestosu, çizdiğimiz bu çerçeveden her ne kadar Komünist Birlik Programı oluşturma kaygısı taşıyormuş gibi görünse de asıl ele alınması gereken ve altının kalınca çizilmesi gereken bir husus vardır. Manifestonun siyasi önemi. Komünist Manifesto Avrupa’da dolaşan bir hayalete, komünizm hayaletine, karşı oluşan korkuya ve karşıt mücadelesine verilmiş en önemli somut cevaptır. Hatta bunun yanı sıra yazılışındaki en önemli kaygının işçilerin devrimler çağında komünizm hedefi ile birleşmesidir. Basitçe dönemi ele almak gerekirse, 1789’da Fransız devrimi sonrası kapitalizmin önünde bir feodalizm engeli olmadığı bilinci oluşmuştur. Dönemin burjuvazileri ile feodalizm arasında çıkar çatışması yaşanması burjuva devrimlere sebep olmuştur. Burjuva devrimler ise halkı üretim ilişkilerinin değişmesi gibi büyük toplumsal değişikliklere götürmüştür. Bu devrimler ile sınıfsal çelişkilerin ortadan kalkmaması ve çelişkiler olduğu sürece halkın siyasi, toplumsal, ekonomik ihtiyaçları halkı sınıfsız bir devrime götürecekti. Bu devrimi proletarya yapmalıydı ki nitekim bu kaygılarla yazılan komünist parti manifestosu işçilere bu bilinci taşımak ve devrime önderlik etmeleri için birleşmelerini sağlamak gayesi taşıyordu. Bu anlamıyla Birliğin ikinci kongresinde kararlaştırılan amaç şu şekilde tanımlanıyor. “Burjuvazinin iktidarının devrilmesi, proletarya egemenliğinin kurulması, sınıf çelişkilerine dayanarak burjuva toplumun ortadan kaldırılması ve özel mülkiyetin olmadığı sınıfsız bir toplumun yaratılması.”
Büyük bir yankı oluşturan ve çağrısı halen güncelliğini koruyan Komünist Parti Manifestosu ütopik sosyalizme karşı bilimsel sosyalizm, 1848 Devrimleri sırasında kapitalizme karşı komünizm yanıtını vermiştir.
Komünist Manifestonun retorik gücü ve radikal bir coşkusu olduğunu bilmek gerekir. Buna rağmen 1848 Ocağına yetiştirilmesi için çalışmalarına başlanan kitap, beklenen etkiyi uyandırmadı. Çünkü hazırlandığı yıllarda henüz yeni kaleme alınmışken bile dünyanın dört yanında devrimler oluyordu. Dünya herkesin gözü önünde değişiyordu. Marx ve Engels tablonun kendisinde halkın gücünü ve bu güçle neler yapacağını gözlemleyebiliyorlardı. Aynı zamanda sistem analizi de yapıyorlardı. Marx ve Engels açısından temeldeki en büyük sorun insanlık tarihi boyunca bazılarının varlık, bazılarınınsa yokluk içinde olması ve yokluk içerisinde olanların, üretim araçlarının sahiplerinin karşısında ezilmiş olmasıdır. Bu anlamıyla Marx sorunun kapitalizm elinde daha da büyüdüğünü görmüştür. Kapitalizm özellikle mülk sahibi burjuva kapitalist sınıfla, iş gücünü satan proletarya arasında düşmanlığa, kavgaya sebep olacaktır. Çünkü Marx sömürünün kapitalizmin tabiatında olduğunu söyler. Yasalar, dinler, dönemin siyaseti, kültür ve sanat bile yönetici sınıfın iktidarda kalması gayesi ile kullanılmaktadır. Son tahlilde alt yapı ile açıklanan üretim ilişkileri üst yapıyı belirlemiştir.
Karl Marx bir çok tartışmaya dahil olduktan sonra dönemin filozoflarına dair “Bugüne dek filozoflar dünyayı sadece yorumlamışlardır.” eleştirisi getirir. Marx’a göre “aslolan dünyayı değiştirmektir.” İşte tam da bu noktada kapitalist sistem analizleri, dönem içerisindeki devrimlerin gözlemleri ile yetinmemek gerektiğini söylerler. Tüm zamanların en ünlü, en etkili siyasi propaganda aracı Komünist Manifesto ile tarihi değiştirme adımları atma hedefindeydiler.