'Rejimin' anayasası
Evet, yıkılan 1923 Cumhuriyeti’nin yerine kurulan gerici rejimi “sivil anayasa” kılıfıyla onaylatma girişimi! Evet, bugün “yeni anayasa” ve “yeni Türkiye” kavramlarıyla ifade ettikleri kurulan gerici tek adam rejiminin anayasasını onaylatma siyaseti.
Erdoğan tarafından dillendirilen ve yancısı Bahçeli tarafından desteklenen “yeni anayasa”, AKP eliyle kurulan ve kapitalist devletin yeni biçiminin onaylanmasının adımıdır. Halktan istenen onay, aslında tek adam yönetimi olarak kodlanan ve sermaye devletinin merkezileşmesi anlamına gelen yeni rejimin-başkanlık rejiminin tasdik edilme ihtiyacıdır.
İhtiyaç kısmına geliriz. Ancak, öncelikle neden böyle bir dönemde anayasa tartışması açıldığına dair yürütülen “taktik analizlere” değinip geçmek gerekir. Usulün esasın yerini tuttuğu siyasi analizler kabaca şöyle sıralanabilir:
Ekonomik krizin üzerini örtme girişimi, gündem belirleme önceliğini muhalefetin elinden almak, “Güçlendirilmiş parlamenter rejim” talebiyle muhalefetin anayasa teklifi çalışmalarının önünü kesmek, batıya karşı şirin gözükmek, Erdoğan’ın 3. defa cumhurbaşkanı olması için gerekli anayasa değişikliği ihtiyacı, demokrasi kılıfıyla bir kez daha göz boyama, olası erken seçim öncesi taktik ya da erken seçimi öteleme girişimi…
Uzatılabilir, ancak Erdoğan tarafından gündeme getirilen yeni anayasa teklifinin arkasında ne var sorusu, bir yerden sonra içeriğin üzerini örten bir işlev görüyor. Önemsiz değil, ancak bütün bunlarla birlikte bugün yeni anayasa gündemine dair siyasi bir konumlanış başa yazılmak zorunda.
AKP cenahından, yeni anayasaya dönük olarak sunulan argümanlar öz itibariyle iki başlık altında toplanabilir: İlki, darbe anayasasına karşı sivil anayasa yapma; ikincisi ise, 2023 vizyonu bağlamında kurucu bir anayasa. Aslında bu argümanların politik ‘güncelliğinden’ öte ideolojik yanı ağır basıyor. O açıdan, anayasa tartışmaları aynı zamanda burjuvazinin gerici kanadının ideolojik salgısına karşı ideolojik bir duruşla da ele alınmak zorunda! AKP tarafından propaganda edilenler ile AKP’nin anayasa ile yapmak istediği gerçeklik arasındaki çelişkileri ortaya koymak kadar, AKP’nin ideolojik söyleminin de net bir biçimde görülmesi gerekir.
Evet, demokrasi kılıfı altında tek adam yönetimini onaylatma ihtiyacı! Evet, yıkılan 1923 Cumhuriyeti’nin yerine kurulan gerici rejimi “sivil anayasa” kılıfıyla onaylatma girişimi! Evet, bugün “yeni anayasa” ve “yeni Türkiye” kavramlarıyla ifade ettikleri kurulan gerici tek adam rejiminin anayasasını onaylatma siyaseti. Cunta anayasası- sivil anayasa çelişkisi, AKP’nin paket yapıp sunduğu ambalaj dışında hiçbir anlam ifade etmiyor.
Liberallerin yıllardır sakız gibi ağızlarında çiğnedikleri İkinci Cumhuriyet, AKP eliyle kurulmuş ve doğaldır ki 1923 Cumhuriyeti’ne karşıtlık üzerinden kendisini tanımlamıştır. Emperyalizm-liberalizm-gericilik arasındaki ilişki ya da paralellik, “Yetmez ama evet “söylemi ile bir siyasal bileşke oluşturmuştu.
Bugün gerek bu sürece gerekse yeni anayasa tartışmasına dönük bir konumlanışın, tarih ve süreç okuması kadar bir başka belirleyici parametresi de gelecek tasavvurudur. Sosyalist hareket, bir gelecek projeksiyona sahip olmadan bugünün sorunlarına inandırıcı bir yanıt veremez. Bu açıdan, yeni anayasa tartışmaları ne eski anayasayı sahiplenmek ne de bu tartışmaya meşruiyet katacak alternatif bir anayasa önerisiyle ele alınabilir.
Bugün mesele somut olarak şudur: Düzenin hangi modelle gideceğine yönelik bir taraflaşmanın parçası mıyız yoksa düzeni değiştirecek bir projeksiyona mı sahibiz? AKP, yeni anayasa ile verili rejimi onaylatmak isterken düzen muhalefetinin önündeki tek perspektifin düzenin tadilatından başka bir şey olmadığı açık değil mi?
Bırakın ıslahatı ya da reformu, doğrudan düzenin tadilatını ya da restorasyonunu önüne koymuş bir siyasal perspektifin, ülkenin kurtuluşunu sağlayacağına ve 18 yıldır yaşanan gerici dönüşümü tersine çevirebileceğine inanan var mı? Anayasa tartışmalarını bu açıdan cumhurbaşkanlığı yetkilerine sıkıştıracak bir yaklaşımla ele almak mümkün değildir.
AKP, “sivil anayasa-cunta anayasası” ikilemi yaratarak başkanlık rejimini onaylatmak, muhalefet ise başından beri “güçlendirilmiş parlamenter rejim” diyerek aslında meseleyi buraya sıkıştırmış bulunuyor.
Yeni anayasa tartışmalarına, bu ülkenin komünistlerin yanıtı kısa ve nettir: Memlekete yeni bir cumhuriyet gerek!