Ali İsmail'in düşlerini gerçek kılmak için: Gençliğin rotası
Ali İsmail’in düşlerini gerçek kılacak olanlar özgür bir dünya ve ülke için mücadele verenler olacaktır; Ali İsmail’in sokakta büyüttüğü umudu seçim sandıklarına hapsederek biriken tepkiyi soğurmaya çalışanlar değil! Öyleyse dün AKP ile müzakereye oturanların, AKP’lileşenlerin, umut tüccarlığı yapanların değil; “Yeni Bir Ülke” şiarını yükseltenlerle solun ve aydınlanmanın değerlerine sahip çıkanların yolu Ali İsmail’in düşlerine çıkar!
Gülin Kara
Gezi Direnişi, 2013 Haziran günlerinde bu ülkenin en büyük halk ayaklanması olarak tarihe adını yazdırmıştır. Gezi, bu ülkenin ilerici birikiminin karanlığa karşı en büyük cevabıydı. Umudumuzu, gençliğimizi, özgür yarınlarımıza olan inancımızı tazeleyen Gezi, cüretimizin sembolüdür ve o günden bu yana AKP’nin en büyük korkusu olmuştur!
Büyük bir geriye gidişe karşı memlekete sahip çıkmanın adıdır Gezi; işte bu yüzden AKP ve yandaşları korkmakta haklıdırlar. Aynı zamanda Gezi, bir avuç yobaza, para babasına, yandaşa karşı “milyonların” adıdır çünkü!
Gezi’ye ve özgür yarınlarımız için Haziran günlerinde yitirdiklerimize dair pek çok söz söylenmiştir bugüne kadar. Pek çok kez anılmış; isimleri yaşatılmaya çalışılmıştır onların. Peki ya düşlerini gerçekleştirmek nasıl mümkün olacaktır? İşte bu soru o görkemli günleri ve Gezi’nin “güneşe gömülenlerini” yad etmenin ötesine taşıyıp onları bir “hatıra” olmaktan çıkarmak bizlere tamamlanması gereken “ödevlerimizi” gösterecektir.
Bugün 10 Temmuz, Ali İsmail’in katledilmesinin üzerinden tam 8 yıl geçti. Gezi’de her daim tanık olduğumuz orantısız güç ve polis şiddeti AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından “Emri ben verdim.” denilerek “meşrulaştırılmıştır”. Emri alanlarsa korunmuş ve kollanmıştır! 19 yaşında, memleketine ve ülkenin aydınlık yarınlarına inanan bir üniversite öğrencisi, Ali İsmail Korkmaz’ın adı ve düşleri bize emanet kalırken; AKP’nin siciline tüm yaşananlar tek tek işlenmiştir.
Ali İsmail’in ardından geçen 8 yılda da AKP’nin sicili hayli kabarmıştır. Ali İsmail’in uğrunda kavga verdiği “özgür yarınlar” için milyonların ülkenin dört yanında AKP’nin karşısına dikilmesi, gericiliğe, yolsuzluğa, türlü çürümüşlüğe ve baskılara karşı yeni bir ülkenin mümkün, umudunsa var olduğunu göstermesi önemlidir. Fakat sonunda AKP bu döneme dair hedeflerini hayata geçirmiş; Gezi’de savunduğumuz değerlerin tasfiyesini gerçekleştirmeyi başarmıştır. “Sonunda hep kötüler kazanır.” klişesindense dikkat çekmek istediğimiz nokta; değerlerimiz ile, Ali İsmail’in düşleri ile bugün karşımızda duran tablonun tezatlığıdır.
Ali İsmail’i anmak kadar onun düşlerindeki ülkeyi ve dünyayı inşa etmek de boynumuzun borcudur artık. Ali İsmail’in sokakta büyüttüğü umudu, düşlerini, cüretini göğüslemek bugün çok daha ciddi bir iştir. İşte bu yüzden gençliğin rotasının bir kez daha ifade edilmesi gerekmektedir.
Gezi’nin, “iyinin ve güzelin” kavgasını verenlerin tarihi olduğu açık bir gerçek. Dün Gezi’den kaçanlar da ona kara çalanlar da her yıl olduğu gibi bugün Ali İsmail’e dair bir dizi söz söylenecek, hatta ona “sözler” verilecek. Ancak Ali İsmail’i anabilmek için önce onun düşlerini anlamak ve hatta onun düşlerini paylaşmak gerekir. Ali İsmail’in kavgasını verdiği değerleri ve düşlerindeki ülkeyi anlamak içinse Gezi’ye bakmak yeterli olacaktır.
Gezi’nin AKP’nin inşa etmek istediği karanlığa karşı büyük bir direnç noktası olduğu herkesin malumuyken bugün AKP’nin memleket getirdiği noktada “sandalye kapmaca” oynayanlar Ali İsmail’i nasıl anabilecekler? Aynı zamanda dün Gezi’ye “kara çalanlar” ile Gezi’den “kaçanların” kendileri olması da cabası…
Gezi yolların tek tek tükenmeye başladığı anda kendi yolunu açanların hikayesiydi. Gezi’de tarihe not düşülen bu ülkenin ilerici birikiminin öyle kolayca alt edilemeyeceği, kimsenin elini kolunu sallayarak bu memleketi karanlığın dibine gönderemeyeceğiydi. Bugün 2013 Türkiye’sinden daha da geri bir noktada dururken yol açma iradesindense başkalarının “ayak izlerini” takip ederek yürümek solun düştüğü büyük bir hata haline gelmiştir.
Gezi’de “yurttaş” olarak hak aramanın ve memlekete sahip çıkmanın sorumluluğunu taşıyanların bilincini, bugün “kul” hakkı söylemiyle cumhuriyetin tasfiyesine uyum sağlayarak yeni rejimde kendine yer tutmaya çalışıp AKP ile AKP’lilikte yarışanların Ali İsmail’in düşlerine sahip çıkabilmesi mümkün müdür?
Gezi’de milyonların savunduğu cumhuriyetçilik, laiklik, ilericilik gibi değerlerin adını ağzına alamayanların, AKP ile “bayramlaşmaya” ve hatta “uzlaşmaya” hazır olanların Gezi’ye ve Gezi’de yitirdiklerimizin anısına sahip çıkabilmesi, Ali İsmail’in düşlerini gerçek kılabilmesi mümkün müdür?
Yanıtımız nettir. Ali İsmail’in düşlerini gerçek kılacak olanlar özgür bir dünya ve ülke için mücadele verenler olacaktır; Ali İsmail’in sokakta büyüttüğü umudu seçim sandıklarına hapsederek biriken tepkiyi soğurmaya çalışanlar değil! Öyleyse dün AKP ile müzakereye oturanların, AKP’lileşenlerin, umut tüccarlığı yapanların değil; “Yeni Bir Ülke” şiarını yükseltenlerle solun ve aydınlanmanın değerlerine sahip çıkanların yolu Ali İsmail’in düşlerine çıkar!