Eşitsizlik kapitalizmin kendisidir!
İşsizlik yok iş beğenmiyorlar naralarının bizler açısından gerçeklikle bir bağının olmadığını tekrar belirtmek faydalı olacaktır. Çünkü işsizlik içerisinde bulunduğumuz sistemin bir ihtiyacı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu düzen değişmedikçe sömürü var oldukça işsizlik ve geleceksizlik giderek daha yakıcı bir hal almaya devam edecektir.
Ayça Delal İlter
“Nasıl yani doktor ile çöpçü aynı maaşı mı alacak?” Bu soru insanca bir yaşam talebinde bulunan, emeğin, eşitliğin adlı adınca sosyalizmin mücadelesini veren biz sosyalistlere en çok yöneltilen sorulardan biridir. Bir konuşma esnasında kulaktan dolma bilgilerle esas noktayı, insan emeğini göz ardı ederek yaklaşan bu perspektifin sosyalizmi karalama amacıyla ortaya atıldığını belirtmek faydalı olacaktır. Bu soruya yanıt vermeden önce bahsettiğimiz perspektifle yaklaşıp toplumu, emeği göz ardı ederek kendini ve temsil ettiği sermaye sınıfını kurtarmaya çalışan iktidar cephesinin emeğe yönelik saldırılarının pandemi döneminde iyice arttığını hatırlatmak isteriz. Belediyelerde toplu iş sözleşmeleri konusunda halkın umudu(!) sosyal demokrasi bin türlü rezillik ve kara propaganda yaparken Dersim’de komünist anlayışın belediye çalışanına yüksek maaş ve sosyal hak tanıması “Çöpçü ile doktor maaşı aynı maaşı mı alacak?” sorusunu tekrar gündeme getirdi.
“Çöpçü ile doktor aynı maaşı mı alacak?”
Açılan dokuz kişilik temizlik görevlisi kadrosu için binlerce insanın başvuruda bulunması işsizliğin gün geçtikçe daha yakıcı hale geldiğini somutlamıştır. Dolayısıyla soruya bir cevap vermeden önce fark etmemiz gereken şey; var olan nesnellik sorulan bu sorunun çok gerisinde ve üniversite mezunlarının temizlik görevlisi maaşını geçip işsizlikten dolayı maaş alamadığı durumda.
Soruyu Stalin şu şekilde cevaplamaktadır; “Eşitlik derken, kişisel gereksinimlerin ve yaşam koşullarının eşitleştirilmesini değil, sınıfların ortadan kaldırılmasını, yani kapitalistlerin devrilmesinden ve mülksüzleştirilmesinden sonra her işçinin eşit haklara sahip olmasını kastediyoruz. Yeteneğine göre çalışmak herkesin görevi, yaptığı işe göre ücret almak herkesin hakkıdır. Marksizm insanların gereksinim ve zevklerinin hiçbir zaman aynı olamayacağı gerek niceliksel gerek niteliksel bakımlardan eşit olamayacağı gerçeğinden hareket eder.”
Eşitlik, özgürlük ve adaletin var olacağı sınıfsız, sömürüsüz düzenin adıdır sosyalizm. Üretimin toplumsal ama mülkiyetin bireysel olduğu kapitalist sistemin aksine sosyalizmde bu çelişki ortadan kaldırılarak emekçiler yaptıkları işin niteliğine, işe ayırdıkları zamana ve deneyimlerine göre maaş alacaklardır. Soruya verilecek cevabın alt yapısını oluşturan nokta ise şudur; sosyalizmde her yurttaş temizlik işçisi olabileceği gibi doktor olma şansına sahip olacaktır! Sosyalizmde insanlar geçim kaygısına düşmeden, işten atılma korkusuyla değil toplumu ileriye taşıma bilinciyle çalışacak ve emeklerinin karşılığını alacaklarıdır. Bunu sağlayacak şey ise iktidarda bulunan sınıfın “yiyor ama çalışıyor” denilen sermayedarlar değil, emekçi sınıf olmasıdır.
Kapitalizm işsizliğin kendisidir!
Sistem kendi çıkarları doğrultusunda bir gelecek yaratmaktadır. Elbette bu geleceği her sınıfa eşit bir şekilde sunmadığını, doğası gereği hareket ederek zenginlerin daha fazla zenginleştiği yoksulların ise daha fazla yoksullaştığı bir tabloyu var etmektedir. Memleketimizde her geçen gün artan yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik ve sömürüyle birlikte gençliğin payına düşen ise işsizlik ve geleceksizliktir. İşsizlik sorunu giderek daha yakıcı bir hal almaya devam ederken gençliğin ne AKP iktidarının ne de düzenin diğer piyonlarının bir çözüm olamayacağının bilincinde olması gerekmektedir.
Geçtiğimiz yılın Kasım ayında Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu’nun “Mesele işsizlik değil, iş beğenmemezliktir” sözlerine destek vererek AKP Konya Milletvekili Ahmet Sorgun ‘’…08:00-17:00 çalışacağım, cumartesi-pazar tatil olacak, önümde internet açık olacak anlayışı var. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok.” açıklamaları ile iktidar cephesinin bakış açısını son derece açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Peki ya bu ve türevleriyle karşılaştığımız söylemler var olan gerçekliğe ne kadar tekabül etmektedir?
İktidar istihdam yarattık, işsizliği en aza indirdik diyerek iş beğenmeme vurgusu ile işsizlik gerçeğini örtmek için çalışmaya dursun biz gerçeklere bakalım. Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı’nın Adıyaman’da açtığı 9 kişilik temizlik görevlisi kadrosu için, 5.217 kişi başvuruda bulunduğu başvuranlar arasında ise 156’sı lisans, 987’si ön lisans olmak üzere 1143 üniversite mezunun yer aldığı bildirildi.
İşsizlik yok iş beğenmiyorlar naralarının bizler açısından gerçeklikle bir bağının olmadığını tekrar belirtmek faydalı olacaktır. Çünkü işsizlik içerisinde bulunduğumuz sistemin bir ihtiyacı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu düzen değişmedikçe sömürü var oldukça işsizlik ve geleceksizlik giderek daha yakıcı bir hal almaya devam edecektir.
Bu düzenin biz gençlere bir gelecek vadetmediğini pandemi süreciyle birlikte bir kez daha anlamış olduk. Genç işsizliğin gün geçtikçe arttığı bir dönemde salgın dolayısıyla geçinmek için çalışan birçok genç, işsizlikle karşı karşıya kalmış, ücretsiz izine çıkartılmıştır. İşsizlik ve geleceksizlik kaygısının gün geçtikçe arttığı bir dönemde gençliğe hayatlarını idame ettirebilecekleri imkânlar sunmak bir yana AKP iktidarı işsizlik gerçeğini görmezden gelerek bizleri iş beğenmemekle suçluyor. Üstelik bununla kalmayarak insanca çalışma talebinde bulunan emekçilerden rahatsızlık duyarak, mücadele ederek kazanılmış olan işçi haklarını ütopik bir talepmiş gibi bizlere yansıtmaya çalışıyor.
Mücadele etmeden bir geleceğimizin olmadığını bilerek, devrimin bir hak olduğu düşüncesi ile insanca bir yaşamın mümkün olacağı sosyalizm mücadelesi bizler için ekmek su kadar elzemdir. Gençliği geleceksizliğe, işsizliğe mahkûm eden bu düzene karşı örgütlü mücadeleye! Gelecek ellerimizdedir…