Melih Bulu'nun dostları kimlerdir?
“Melih Bulu Beyi çok iyi tanıyan bir insanım bizim arkadaşımız, dostumuz. AK Parti’de beraber görev yaptık.”
Aykız Reçber
Düzenin eli düzenin cebinde.
Bakalım, kimler kimlerle dost?
Özlem Zengin, 19 Şubat 2021’de AKP Grup Başkanvekili sıfatıyla “Bir kadını çıplak arayacaksın, dakikasında bundan rahatsızlığını beyan eder, bir sene beklemez. Onurlu kadın, ahlaklı kadın bir sene beklemez” dedi. Yetti mi, yetmedi. Yine aynı Özlem Zengin, 12 Mart 2021’de katıldığı bir televizyon programında “Türkiye’de bu tür arama hiç yoktur demiyorum. Madem böyle bir mesele var bir zahmet bunun şikâyetini de yapın. Bu konuda haksızlığa uğradığımı düşünüyorum.” diye ekledi ve aynı programda AKP’nin Boğaziçi Üniversitesine rektör atadığı pek sevgili kulu Melih Bulu hakkında şu cümleleri dile getirdi:
“Melih Bulu Beyi çok iyi tanıyan bir insanım bizim arkadaşımız, dostumuz. AK Parti’de beraber görev yaptık.”
2 Ocak gecesinden bugüne Melih Bulu’nun usulsüz atanmasının karşısında duran ve bu usulsüzlüğü yalnızca ‘rektör seçimi’ ile bağdaştıranlar, karşı duruşunu çerçevelendirirken neyin karşısında durduğunu bildiği kadar, nerede durduğunu da bilmelidir. Mücadelenin politik zemininin temelini bataklığa atmak, yok olmaya, ezilmeye mahkûm olmaya bile isteye yürümenin resmidir.
Evhamlı gençliğin korkusu olan ‘örgütlülük’, başarısını bizlere en açıktan AKP’nin gerici, piyasacı örgütlenmelerinden yana gösteriyor. Kabul etmeli, oldukça başarılı bir gericilik örgütlenmesiyle halkı olabildiğince karanlığa, körlüğe sürüklemekte AKP.
Peki ya gençlik örgütlülüğe dair neden korkuyor?
Geleceğini tehlikeye atmaktan…
Peki ya hangi geleceğini?
Sermayenin Bulu’larla dost olduğu, örgütlülüğünü televizyon kanallarında gururla dile getirdiği bir ülkede gençlik; emek, laiklik, bağımsızlık mücadelesine omuz verirken yapayalnız olmaktan ya da mücadelesini yalnızca kimlik siyasetine sıkıştırmaktan, tek başınalığın faydasızlığını göre göre bireysel kurtuluşu için boşa kürek çekmekten korkmayıp da neden bir arada yürümekten korkar? Gericilikle kilitlenmiş kapıların anahtarla açılabileceğine nasıl inanır? Akademide baştan ayağa pedofilik akademisyenler kol gezerken, öğrenci olacak yaşta işçi olup da hakkını almaktan başkasını istemeyen gencecik biri patronunca dövülürken, “Bu ülkede AK Parti gelene kadar kadın kelimesinin adı yoktu Türkiye’de” demesinin üzerinden bir yıl geçmeden “Bir kadını çıplak arayacaksın, dakikasında bundan rahatsızlığını beyan eder, bir sene beklemez. Onurlu kadın, ahlaklı kadın bir sene beklemez” cümlesini kuranın da aynı kadın olduğunu bilirken, yalılarında kahvesini yudumlayan Sabancı, Koç kadınları ile geçimini apartman merdiveni silerek sağlayan 65 yaş üstü kadının aynı kadın olmadığı ortadayken, üniversitesindeki yemekhane zamlarının üzerine “Gidecek yerim yok yaşanmaya değer bir hayatım da.” diyerek intihar eden Sibel’in ölümünün faillerinin sermaye sınıfı olduğu gerçeği şüphesizken ve tüm bunlar burjuvanın örgütlülüğünün ürünüyken gençlik hangi gelecekten, hangi örgütlülükten korkar?
Melih Bulu’nun AKP’li olduğunu söylemeye bile çekinenler, akademinin geldiği halin yalnızca Melih Bulu gibilerinin akademik başarısızlıklarından kaynaklı olmadığı, hatta aksine müthiş bir piyasacı, sermayeci örgütlülük başarısından kaynaklı olduğunu bilmelidir. Üniversiteye gelişini Boğaziçi’ni pazara çevireceğini açıkça dile getirerek kutlayan, fikir pazarlamacılığı yaparak üniversiteli gençliğin emeğini piyasaya süreceğini paragraflarca yazan Melih Bulu AKP’nin icraatlarından yalnızca biridir.
Gençlik atanmış rektörlere karşı mücadele ederken bu mücadelenin memleket mücadelesi olduğunun bilinciyle, atanmış rektörlerin gitmesiyle değil yıkanmış beyinlerin arınmasıyla yeni bir geleceği kuracağının farkında olarak ve direnişini bugüne sıkıştırmayıp mücadeleyi örgütlü ve sürekli yürüterek başarıya ulaşacağının gözönündeliğiyle hareket etmeli; bireysel kurtuluşa yöneldiği ve gündelik mücadeleye sıkıştığı her anda şu sözü hatırlamalıdır:
‘İşçiler ve tüm emekçiler aç, çıplak, bitmiş ve tükenmiş bir durumda iken saf demokrasiden, genel olarak demokrasiden, eşitlikten ve özgürlükten söz etmek, emekçiler ve sömürülenler ile alay etmek demektir.’- Vladimir Ilyiç Lenin
Kimin kimle dost olduğu apaçık ortada, sömürüden, işsizlikten, gericilikten, işçi ve kadın düşmanlığından yana olanlar Bulu’nun yanındadır. Bu sebeple Melih Bulu ve dostları Boğaziçi’nin düşmanlarıdır.