"Sermaye sınıfı Arap emirlikleri gibi olmaya razı, hızla örgütlenmeli"
Tarihçi Dr. Barış Zeren, gericilerin hilafeti geriye getirme heveslerinin ciddiye alınması gerektiği uyarısında bulundu. Millet İttifakı'nın laikliği savunmakla bir ilgisinin olmadığını belirten Zeren, mücadele ve örgütlenmenin aciliyetine dikkat çekti.
Araştırmacı-tarihçi Dr. Barış Zeren, Alev Doğan’ın hazırlayıp sunduğu Manifesto’nun Gündemi programında laikliğe yönelik son dönemde artış kaydeden saldırıları değerlendirdi.
Ayasofya Baş İmamı Mehmet Boynukalın’ın “laiklik yeni anayasada olmamalı” ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “Çocuklarımızı İslam dışı ideolojileri kaptırmayalım” gibi çıkışları üzerine konuşan Zeren, bunların bir arka planının bulunduğunu ve güncel siyasete ilişkin bazı hesapların ürünü olduğunu ifade etti. “Türkiye siyasetini ve AKP’yi oluşturan ekibin düşünce dünyasını bilenler bunların artık doğrudan laikliği hedef alacak bir aşamaya geleceklerinin uyarısını 2000’li yıllardan itibaren yapıyordu” diyen Zeren, “Bu dönemde olmasının siyasi gündemle de ilişkisi var. Kabaca söylenecek olursa Erdoğan rejimi, AKP teşkılatı ve tabanı islamcı. Burada MHP’yi de kastediyorum. Örgütlü ve militan olan kesimi siyasetin iyice göbeğine yerleştiriyorlar. Türkiye siyasetindeki krizlere çözüm bulamayan AKP’nin dağılmasından korktuğu tabanının en geri özlemlerini siyasette hayata geçirmeye çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
“HİLAFET HEVESİ CİDDİYE ALINMALI”
Laikliği hedef alan söylemlere bakıldığında “gericilik” tanımının yerine oturduğunu belirten Zeren, “Cumhuriyet’i bıraktık Tanzimat’ı bile hedef alıyorlar. Aslında hukuk rejimine geçilmiş olan ilk tarihe kadar gidiyorlar ve onun da öncesine gidilmesini istiyorlar. Laikliğin basit anlamda ‘din ve devlet işlerinin ayrılması’ olarak tarif ediliyor. Ama bu tarif çok sığ. O yüzden de bu kişinin (Boynukalın) ‘laiklik yeni anayasada olmasa da olur’ demesini teknik bir konu olarak algılıyor insanlar. Yani laiklik bir tür lüks, hatta giderek yaşam tarzıyla ilişkili birşeymiş gibi. Laiklik hukuk rejiminin, bağımsızlığın temeli. O gittiğinde geriye olumlu hiçbir şey kalmaz.” diye konuştu.
Gericilerin hilafeti geriye getirme heveslerinin ciddiye alınması gerektiğinin altını çizen Zeren “Bunun ciddiye alınmaması çok ciddi bir sorun muhalefet açısından. Bunu ‘uçuk bir tartışma’ olarak görüyorlar. Erdoğan’ın yaptığı ‘alternatif yasama’ denen şey aslında ülkedeki hukuk bütünlüğünü bozma ve devlet içerisinde ayrı bir otorite olarak kendini kodlamaya başlaması anlamına geliyor. Mustafa Kemal hilafet makamını kaldırdığında ‘devletteki çok parçalılığı yok ettik’ demişti. İşin tarihsel referanslarını iyi bilmemiz gerekiyor.” uyarısı yaptı.
SERMAYE SINIFI MEMNUN
Laikliğin hukuk önünde eşitlik anlayışı getirdiğini ancak buna karşın son dönemde salgına karşı önlemlerde bile ayrıcalıklı davranıldığını belirten Zeren, “Çünkü laiklik ortadan kalktığında ayrıcalıklılar doğar, insanlar dini bir takım referanslara göre cemaatleşir, dini referanslara göre çıkar ilişkileri kurulur. Kendilerine göre hukuksal sistemi bükerler.” dedi.
Sermaye sınıfının laiklikle ilgili bir kaygısı olmadığını da hatırlatan Zeren, “Bugün İslamcı iktidar sayesinde kaymakam, Tuncay Özilhan’ı protesto eylemlerine karşı evinin önüne sokağa çıkma yasağı koyabiliyor. Çünkü islamcılar eşitlik bilmez ayrıcalık bilir, o yüzden bunu yapabiliyorlar. Türkiye sermayesi Arap emirliklerindeki gibi yaşamaya razı. Halkın çoğunluğu yoksullukla ezilirken oradaki gökdelenlerde kendi yaşam tarzlarını koruyup halkın yoksulluk ve dinselleşme altında olmasından memnunlar.” değerlendirmesinde bulundu.
“MİLLET İTTİFAKI ÇARE DEĞİL, HIZLA ÖRGÜTLENMELİ”
Laiklik için nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda da “Birincisi, Millet İttifakı’nın yaptığını yapmamalı. Bu ittifak önemli oranda sağ kadrolardan ve AKP ile duygu birliği içindeki insanlardan oluşuyor. Amiraller bildirisinde de bunu gördük. İttifaktaki partilerin liderlikleri AKP’nin önünü açacak şekilde davranıyor. Bunu bilinçli bir şekilde yapıyorlar.” diyen Zeren, sözlerini “Millet İttifakı denen muhalefetin bununla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını, bunun savunan hiçbir girişimleri olmadığını dolayısıyla çare olamayacaklarını söylemek gerekir. O yüzden hızla toparlanmak ve örgütlenmek gerekir.” diyerek tamamladı.