Sol seçenek Bakırköy'de tartışıldı
Türkiye Komünist Hareketi MK Üyesi Kurtuluş Kılçer, Akademisyen-Yazar Prof. Dr. İzzettin Önder, Bilim ve Gelecek dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ender Helvacıoğlu ve BirGün gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yaşar Aydın'ın katılımıyla gerçekleşen Yeni Bir Cumhuriyet Konferansı Bakırköy'de büyük bir ilgi ile karşılaştı
Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) “Yeni bir Cumhuriyet Konferansları” kapsamında düzenlediği ‘Karanlıktan Aydınlığa Türkiye’nin Sol Seçeneği Ne Olmalı’ başlıklı İstanbul-Bakırköy oturumu gerçekleşti.
Yasemin Yalçın Sahnesi’nde gerçekleşen oturumda, Türkiye Komünist Hareketi MK Üyesi Kurtuluş Kılçer, Akademisyen-Yazar Prof. Dr. İzzettin Önder, Bilim ve Gelecek dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ender Helvacıoğlu ve BirGün gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yaşar Aydın’ın konuşmalarıyla gerçekleşen Yeni Bir Cumhuriyet Konferansı, Bakırköy halkından büyük ilgi gördü.
İZZETTİN ÖNDER: TÜRKİYE BİR AÇMAZLA KARŞI KARŞIYA
Konferansın ilk konuşmacısı olarak söz alan Prof. İzzettin Önder, Türkiye’nin bir açmaz ile karşı karşıya kaldığına dikkat çekerek mevcut sistemin tartışılması gerektiğini ifade etti.
“Peki sorunların neden ortaya çıkmasını bekliyoruz ki. Çünkü bütün tarihsel kalkışmalara baktığımızda biz onlara burjuva devrimleri diyoruz. 1840lardan sonra baktığımızda, emekçi kendi üretimine hakim olmadan nasıl bir demokrasi tartışması yapılabilir ki. Bu emeğin kendine yabancılaşmasıdır” diyen Önder, konuşmasında şu hususların altını çizdi:
“Biz sistem tartışmıyoruz, biz emeği tartışmıyoruz; biz hangi parti gelecek hangi parti gidecek diye tartışıyoruz. Bu emeğin yabancılaşması, politikanın metalaşmasıdır. Misalen ÇEKO’yu düşünelim, böyle bir bilim dalı olabilir mi? ‘Biz sömürüyü nasıl kaldıracağız?’ diye değil de ‘nasıl devam ettirebiliriz?’ diye tartışıyoruz. Biz bunları kaldırmadan başka şeyleri tartışamayız. Bir merkez kaç kuvveti gibi biz kendi konuşacağımız alanlardan çıkıyoruz.
Krizi yaratan biz değiliz fakat yükleri bize biniyor. Peki bu nasıl oluyor. Gelir dağılımı şiddetle dağılıyor. Zenginler gittikçe zenginleşiyor, fakirler gittikçe fakirleşiyor. Bizim bunu anlamamız gerekir ki karşı çıkalım. 2000’de yapılan programı bir kurtarma programı değil Türkiye pazarını açmak için yapıldı.
Dünya sermayesini getirebilmek için Türkiye ekonomisi sağlamlaştırıldı. Peki gelen finans nereden geliyor üretimi hızlanmış dünyadan geliyor. Ve bu sermaye buraya finansal sektöre gelerek, faiz, altyapı üstyapı yatırımlarıyla karlarını alarak gidiyorlar.”
YAŞAR AYDIN: GELECEĞİN TÜRKİYESİ’NİN EMEKÇİLERİN TÜRKİYESİ OLMASI İÇİN İRADE OLUŞTURMALIYIZ
BirGün gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yaşar Aydın ise sosyalistlerin Türkiye ve dünya için verdiği mücadeleyi hatırlatarak bu mücadelenin boşa gitmemesi gerektiğine vurgu yaptı. Geleceğin Türkiyesinin ’emekçilerin Türkiye’si olması gerektiğini söyleyen Aydın, bunun için iradeli olunması gerektiğini vurgularken aksi takdirde gerici bir restorasyonla karşı karşıya kalınacağını belirtti.
Aydın’ın sözleri şöyle:
“Hatırlarsanız AKP’nin iktidarını tahsis ettiği günlerde, kendine solcu diyenler AKP’ye fikri ve örgütsel destek verdi. Öte yandan Kürt hareketi destek vermiş oldu. Bu ülkede İslamcı, emperyalizmin yandaşı iktidara karşı sol-sosyalist güçler iyi bir mücadele örneği vermiş oldu. Bugünse solcuların sözlerini sağcı partiler dahi söylemeye başladı.
Karşımızda yalnızca bir siyasi parti yok. AKP iktidarı gittikçe rejim haline gelmiş devlete ele geçirmiştir. Bunun yıkılması konusunda bu açından herkes hem fikir. Bugün verdiğimiz mücadelenin boşa gitmemesi için bir adım atmalıyız. Eğer bugün AKP’nin gitmesi sürecinde bir irade koyamazsak, gerici bir restorasyon süreciyle karşı karşıya kalmış olacağız.
Bugün istenen şey emperyalist kapitalist AKP dışında yeni bir rejimin inşa edilmek istemesi. Bugün sosyalistlerin kendi düşüncelerimiz ifade etmeliyiz. Bence önümüzdeki dönemde en işe yaramayacak şeylerden biri TBMM olacaktır. AKP yerine gelecek iktidardan sonra toplumsal muhalefetin mücadelesi olacaktır. AKP sonrasında ortaya çıkamayan yeni renkler ortaya çıkmaya başlayacaktır.
Bugün bizle Millet İttifakı arasında çok büyük bir fark vardır. Kendi sözümüzün olduğunu yeni bir dönem istiyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu ‘dindarların garantisi Temel Karamollaoğlu’dur’ gibi gibi şeyler söylüyor. Biz ise ilerici bir dönüşüm istiyoruz.
Laikliğin Türkiye’yi taşıyıcı kolonlarından biri olduğunu ifade etmeyen, kapitalist emperyalist bloğa karşı irade geliştirmeyen bir Türkiye bizim için iyi bir Türkiye olmayacaktır.
Türkiye öyle 3 4 kişinin yan yana gelip demokrasi oluşturabileceği bir yer değil. Bizim için demokrasi aşağıdan yukarıya kurulması gerekir.
AKP, Türkiye’ye çok zarar verdi. Bu anlamda Türkiye küçük tamiratla bu işleri çözemezsiniz. Ödediğimiz bedele değmeyecek bir Türkiye’ye fit olmamız isteniyor. Bunu da muhalefet cephesindeki arkadaşlarımız söylüyor.
Biz AKP’yi davulla zurnayla yollayacağız fakat ondan sonrası için bize sunulanla yetinmemizin şansı yok. Bu yeni Erdoğanların çıkacağı, kadınların öldürüldüğü, emeğin sömürüldüğü, gericiliğin hortladığı bir Türkiye olmaya devam eder. Bizim daha köklü daha radikal bir programla ortaya çıkmamız gerekir.
İlk kez toplumsal taleplerle solcuların taleplerinin bu kadar yakınlaştığını görüyorum. Sokaktaki kişilerin söylemleriyle bizim söylemlerimiz gayet uyuşuyor.
Milyonlarca genç Millet İttifakı’nın söylediği Türkiye’de yaşamak istemiyor. Biraz cüret göstermeliyiz, kekeme olmanın, yuvarlak cümlelerle konuşmanın zamanı değil.
Bizim kimseye borcumuz yok, biz yaptıklarımızla varız. Çok kritik bir süreçte bize verilenle yetinirsek, bir süreci kaçırmış oluruz.
Bizce sosyalistlerin dönemi geldi, biraz kekemeyiz eğer bunları atlatırsak ileriki günler emeğin günleri olacaktır.”
ENDER HELVACIOĞLU: TÜRKİYE’NİN FARKLI BİR SEÇENEĞE İHTİYACI VAR
Konferansta daha sonra sözü Bilim ve Gelecek dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ender Helvacıoğlu aldı. Türkiye’nin farklı bir seçeneğe ihtiyacı olduğunu söyleyen Helvacıoğlu, “Somut bir yanıt üretmek zorundayız. Tarikatları, tekkeleri tasfiye etmek lazım. Keskin bir sınıf mücadelesinden bahsediyoruz” dedi.
Helvacıoğlu şöyle devam etti:
“İki soru var böyle bir seçeneğe gerek var mı? Eğer gerek varsa nasıl yaratılabilir? Bu seçeneğe neden gerek var sorusuna iyi bir yanıt vermek zorundayız. AKP herhangi bir parti değildir, rejim değiştiren bir partidir. AKP zaten var olan keskin bir dönüşüme son noktayı koydu.
Öyle bir gelir dağılımı dengesizliği var ki. Bunu düzeltebilmek için var olan ekonomik düzene çok güçlü bir müdahale yapmak gerekir. Bunun için Türkiye’de emekçiler lehine bir müdahale yapmak gerekir.
Tarikatların, cemaatlerin doğrudan tasfiye edilmesi doğrudan yasaklanması lazım. Öyle bir tarikat ağı ördüler ki bu ağı yok etmeden bir şey yapmanın olanağı yoktur. Türkiye’de eğitim birliğini sağlamak gerekir. Bugün imam hatipler Türkiye’yi bir ağ gibi sağlanmalıdır. Türkiye’de demokratik-bilimsel bir eğitiminin var olması ciddi bir müdahale gerektiriyor.
Türkiye bağımsız bir ülke olacak mı? Bu tür sorular çoğaltılabilir. Bu müdahaleyi yapabilecek devrimci bir odağın varlığında ya da öncülüğünde yapısal sorunların çözümü yapılabilir.
Bu iktidarın sandıktan çıkmayarak her şeyi bırakacağı çok olası bir seçenek değil. Ben önümüzdeki dönemde çatışmalı bir süreç olabileceğini düşünüyorum. Biz bunu İstanbul seçimlerinde gördüğümüzü biliyoruz. İktidarı kaybettiklerinde ne yapabileceklerini biliyoruz. Bu dalgalı ortamda Türkiye emekçilerine önderlik edebilecek bir devrimci odağın var olması gerekir. Ben bu nedenlerden dolayı devrimci bir odağın var olması gerektiğini düşünüyorum.
Bu seçenek gerekli ama nasıl olacak? Türkiye sosyalistleri 40 yıldır siyaset sahnesinin dışında. Nasıl girilir bu siyaset sahnesine? Gezi’deki dalgayla biz siyaset sahnesine girebilirdik ama olmadı. Birleşik Haziran Hareketi gibi bir odak da bu konuda becerilemedi.
Önerilerden biri sosyalist bir blok kurmaktır. Bu benim olanak gördüğüm konulardan biri. Eğer bunu yaratamazsak bir kuşağı daha harcamış olacağız.”
KURTULUŞ KILÇER: TÜRKİYE SOSYALİST HAREKETİ TOPLUMUN ÖNÜNE KOYMALIDIR
Konferansta son olarak TKH Merkez Komite Üyesi Kurtuluş Kılçer konuştu. Konuşmasına kronolojik bir akışta başlayan Kılçer, şunları söyledi:
“1923 Cumhuriyet sol bir ortama doğdu. Cumhuriyet emperyalizme, saltanata, hilafete karşı kuruldu. Bugünse tam Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden 10 yıl sonra Cumhuriyet çözülmeye başladı. Her şeyden solcuların sosyalistlerin nasıl bir projeksiyona sahip olması gerektiği olduğudur. AKP rejimi değiştirdi, bu tahribatı kaldırmak için küçük bir sıva bir boyayla olmaz.
Türkiye’nin önemli bir dönemece girdiğini düşünüyorum. Türkiye hep sıçramalı bir gelişim izlemiştir. Islahat, Tanzimat gibi önemli çıkışları vardır. Bugün bu çukurdan çıkmak içinde önemli bir kopuşun olması gerektiğini düşünüyorum. Bu bir tasarım, eğer sizin bir tasarımınız yoksa nasıl ilerleyeceğiniz bilmezsiniz. O yüzden biz ‘nasıl bir cumhuriyet’ tartışmasını yürütmeliyiz. Türkiye’nin sol seçeneği meselesi salt bir seçim taktiği değildir.
Türkiye’nin yapısal sorunlarının çözümünü Millet İttifakı sağlayabilir mi? Bu soruyu açıklıkla cevaplamamız gerekir. Bugün burjuvazinin siyasetteki tıkanmalarının aşılabilmesi için bir restorasyon projesidir. Bugün Millet İttifakı yani reform programına dahi sahip değildir. Bugün AKP’nin içinden çıktığı Saadet Partisi ile AKP’den çıkan DEVA ve Gelecek, MHP’den çıkan İyi Parti ile yapılan bir ittifaktan bir şey çıkması mümkün değildir.
Bugün sokağa çıktığımızda emekçilerin taleplerini alt alta yazalım. İş, insanca bir ücret, gençlerin gelecek korkusu, laiklik, kadın hakları. Bu talepler bize gösteriyor ki halkın talepleri sol bir programdır. Eğer siz sermayeyi karşınıza almazsanız iş, aş olmaz. Eğer kamucu bir ekonomiye geçmezsiniz yoksulluk sorunu çözemezsiniz. Bu yüzden de bugün toplumsal olarak taleplerin sosyalistlerin talepleriyle bir çakışması olduğu görülmeli.
Biz 40 yıldır savunmada kaldık. 12 Eylül, AKP iktidarının saldırıları gibi. Biz gelen saldırılara karşı hep direnişte kaldık. Ben gelinen noktada artık bu çizginin en geride çizildiğini, Haziran’ın buna bir çizgi çektiğini düşünüyoruz. Artık deniz bitti düzenin ekonomik, ideolojik olarak vereceği bir şey kalmadı. Türkiye sosyalist hareketi toplumun önüne koymalıdır. Türkiye sosyalistlerinin tepkisel bir çizgiden çıkıp yeni bir ülke projesinin ortaya konması gerekir.
Yeni ittifakın, cephenin Türkiye’de yeni bir sinerji yaratacağını düşünüyorum. Sol bunu görmez de HDP, CHP’nin ittifakına girerse solun bir ağırlık noktası oluşturmasına imkan yoktur.
‘Eğer sosyalistler seçimlerde odak olursa Erdoğan’a yardımcı olacaklar’ gibi bir tablo ortaya konuyor. Tam tersine bu rejime karşı mücadeleyi güçlendiricidir. Erdoğan’ın nasıl Siirt milletvekili olduğunu, 2010 referandumunda Yetmez Ama Evetçileri hatırlıyoruz.
Eğer sosyalistler odak olursa başarısız olacakmış gibi bir tablo var. Eğer sol HDP’nin gölgesinde seçime girerse başarısız olur. 2010’da sosyalistler Hayır cephesiyle büyük bir başarı gösterdiler. Orada CHP ve HDP yoktu. Bir başka başarı Tunceli ittifakıydı. Bu ittifakta TKP, TKH, SMF, EÖC var. Bugün de bu ittifak hala devam ediyor. Özgünlük şurada: Tunceli’de HDP ve CHP var. Buna karşın sosyalistler seçimleri kazanabildiler. Bugün de Türkiye’de sol sosyalist bir ittifak arayışımız varsa, bizlere düşen görevin hakkını vermeye hazırız.”