TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Örgütlü gücün karşısında hangi iktidar durabilmiş?
TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek “Tek ihtiyacımız olan şey halkın laiklik, eşitlik, özgürlük, kamuculuk, sermaye karşıtlığı gibi değerler etrafında yan yana gelmesi. Böylesi bir örgütlü gücün karşısında hangi iktidar durabilmiş? Tarih bunu gösteriyor, duramamışlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Genel Başkanı Aysel Tekerek, Manifesto TV’de haftalık olarak yayınlanan, Alev Doğan’ın hazırlayıp sunduğu Manifesto’nun Gündemi’nin konuğu oldu. Tekerek, canlı yayında 2021’in önemli politik ve toplumsal gelişmelerini değerlendirirken izleyicilerden gelen soruları da yanıtladı.
“TARİKATLER VE CEMAATLER İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ KENDİ İSTEDİKLERİ TÜRKİYE’YE UYGUN BULMADILAR”
Tekerek Boğaziçi Üniversitesi Direnişi ve İstanbul Sözleşmesi’den Türkiye’nin çekilmesine ilişkin şunları söyledi:
“AKP’nin 20 yıllık iktidarında, her seneki bakiyesi bir sonraki seneye daha ağır bir şekilde yansıdı. Yani 2021, bu anlamıyla öğrenciler için de kadınlar için de emekçiler için de kolay bir yıl olmadığı gibi, yüklerinin arttığı ağırlaştığı bir yıl oldu. AKP iktidarının kendi meşrebince kurduğu düzenin sonuçları katlanarak arttı. 2021 yılına Boğaziçi Üniversitesi’ndeki direnişle başladık. Kayyum atanması değil elbette ama bu direniş yüzümüzü güldürdü. Öğrencilerin kayyum atanmasına sessiz kalmaması, ülkedeki üniversite gençliğini hala ayakta olduğunun, ses çıkarabilir olduğunun, hakkını aradığının göstergesi. AKP iktidarı İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’yi çıkartırken, tarikat ve cemaatlerin taleplerini, toplumsal hassasiyet olarak sundu. Birkaç maddenin hazmedilmediğini söyledi, yalanlar sıraladı. İstanbul Sözleşmesi kaldırıldığı için kadına dönük şiddetin önü açıldı. Tarikatler ve cemaatler İstanbul Sözleşmesi’ni kendi istedikleri Türkiye’ye uygun bulmadılar.”
“AKP’NİN TEK DOSTU AFGANİSTAN’DAKİ TALİBAN”
Taliban’ın Afganistan’daki iktidarını değerlendiren Tekerek şunları kaydetti:
“2021 yılının en önemli gelişmelerinden birisi, kuşkusuz gerici Taliban’ın Afganistan’da iktidarı ele geçirmesiydi. AKP’nin tek dostu Afganistan’daki Taliban. Taliban’ın en sadık dostu ne yazık ki ülkemizin siyasi iktidarı olan AKP. AKP ve Taliban arasındaki ilişkiyi ‘körler sağırlar birbirini ağırlar’ diyerek geçiştiremeyiz. Çünkü bu ilişki hem Afganistan halkı hem de ülkemiz halkı açısından önemli sonuçlar içeriyor. Halka dinci gericiliğin ne anlama geldiğini sorsak, Afganistan’ı gösterir. Taliban’a ilk elini uzatan, asker göndereyim diyen, buyur gel seni ağırlayalım diyen bir iktidar ile yönetiliyor maalesef ülkemiz. Ama Türkiye bu değil. Türkiye laiklik mücadelesinin, halklar arasındaki barışın önemsendiği, Suriye’de ne işimiz var diyenlerin sayısının giderek arttığı, ülkemizin askerinin Afganistan’da ne işi var, oradaki yobazları mı koruyacak? diyenlerin sayısının fazla olduğu bir ülke. Yani geniş bir halk ittifakı düşünsel olarak var. Tarikat ve cemaatlere sırtını yaslamak zorunda kalan ve oradaki desteği yitirmek istemeyen AKP, uluslararası alanda Taliban’ın bile desteğine ihtiyaç duyuyor. Halk AKP’den desteğini çektikçe, Ortaçağ fikirlerine ve güçlerine yaslanmak zorunda kalıyor”
“İNANDIRICILIĞINI YİTİRMİŞ BİR AKP VAR”
Tekerek, AKP’nin dış politikada attığı adımlara ilişkin ise şunları söyledi:
“Türkiye’nin askeri, üsleri, ABD her sıkıştığında tekrar sahaya sürülüyor. Suriye’de yapıyor, Afganistan’da yapıyor, başka mecralarda yapıyor. Artık AKP dış alandaki gündemleri, iç siyasete istediği gibi enjekte edemiyor. Bu anlamıyla sadece meşruiyetini yitirmiyor, bir başarısızlık da var. Eskiden milli mesele haline getirirdi, Türkiye iç siyasetinde AKP’nin kartlarından biriydi operasyonlar. Şimdi bunu bile yapamayan bir AKP var. İnandırıcılığını yitirmiş bir AKP var. Ancak dış destekleri, dış bağlantıları elbette kopartmak istemeyeceği için, bu desteğin kırıntılarına bile ihtiyaç duyduğu için, daha fazlasını yapmaya niyetlidir. Suriye gündemi, Afganistan gündemi bu anlamıyla kapanmış değil.”
“BAKANLIKLARIN, MEKANİZMALARIN BİLİNÇLİ OLARAK ÇÖKERTİLDİĞİNİ GÖRDÜK”
Orman yangınlarına da değinen Tekerek şu değerlendirmelerde bulundu
“AKP’nin ülkede kamusal tüm kaynakları yok ettiğini, başımıza bir şey gelirse halk olarak yapılması gereken mekanizmaları yem haline getirdiği, arka bahçesi haline getirdiğini görmüş olduk. Bakanlıkların, mekanizmaların bilinçli olarak çökertildiğini gördük. Devleti mekanizması bir kenara çekildi. Halk bu yangınlarla mücadele etti. Biz parti olarak da açıklama yaptık, evet afetler doğal sonuçların hiç doğal değil diye. Bir de sonuçların sonuçları var. Şu an biz bunu yaşıyoruz. Bakın Van depreminde de yaşadık. Sel felaketinde de yaşadık, en fazla da orman yangınları meselesini yaşadık. Her şey olup bitiyor, Devlet erkanı oraya gidiyor. Halk olarak kendi dayanışmamızı yaratmamız elbette çok değerli, mağdur halkımızın kendisini yalnız hissetmemesi çok önemli. Ama sonra el ayak çekilince ne oluyor? Orman yangını bitiremeyen Devlet bu sefer bir tacir olarak vatandaşın karşısına çıkıyor.”
“DERİN BİR YOKSULLUĞUN İÇERİNDE OLAN HALK KİTLELERİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Tekerek ekonomik krize ilişkin ise şunları kaydetti:
“Yarım ekmek yemesi, yarım simit yemesi, kuru soğan yemesi. Bugün emekçiler açısından kriz budur. AKP açısından bu krizin gerçek ekonomik veriler üzerinden değil, siyaseten yönetilmeye çalışıldığını görüyoruz ve bu yani 5 yaşındaki 6 yaşındaki çocuk seviyesinde yapıyorlar. Yani işte enflasyon neden olarak gösterilip dolar artırılıp sonra indirilerek bu bir başarı olarak gösteriliyor. Bu başarı öyküsüyle daha
Bu başarı öyküsüyle, çok fazla ilerleyemeyeceklerini, bu hamleleri zaman kazanmak adına, en azından seçime kadar bir dönemi örtmek adına yaptıklarını düşünebiliriz.İşin o kısmı emekçilerde zaten çok heyecan uyandırmıyor. Asgari ücretteki artış, emekçiler de bir heyecan uyandırmıyor. Emekçiler günde 15-16 saat çalışıyorlar. Aldıkları paranın nereye harcanacağını biliyorlar bu nedenle heyecan duymuyorlar bu artış karşısında. Derin bir yoksulluğun içerinde olan halk kitleleri ile karşı karşıyayız.
Kriz, kapitalizme özgü ve sıkıntı şu ki kapitalistler halkın örgütsüz olduğu her dönemde bu kadar derin krizlere çözüm bulabilmişler. Kafaları çok çalıştığı için ya da yetenekli oldukları için değil, mucize bir çözüm ürettikleri için değil.
Sonuçta tehlike arz eden bir halk gücü, halk örgütlülüğü olmadığı için çözmeseniz de bunu yaratan obje iktidardan indiğinde çözülmüş gibi görünür. Dolayısıyla kapitalizmin bütün bu krizlerine son noktayı koyacak bu topraklarda solculardır, sosyalistlerdir, komünistlerdir. Bizim zamanımız ne zaman gelecek, bizim zamanımız yarın da girebilir. Daha sonra da gelebilir. Tek ihtiyacımız olan şey halkın laiklik, eşitlik, özgürlük, kamuculuk, sermaye karşıtlığı gibi değerler etrafında yan yana gelmesi. Böylesi bir örgütlü gücün karşısında hangi iktidar durabilmiş? Tarih bunu gösteriyor, duramamışlar. Dolayısıyla bizim ihtiyacımız bu. Bu ne zaman olursa sosyalistlerin zamanı da o zaman gelir. Biz de bu zamanın daha erken gelmesi için örgütlü bir mücadele veriyoruz.”