TKH’den seçim ittifakları açıklaması: Emekçi halkın ittifakını kurmak gerek!
TKH tarafından yapılan açıklamada "Ülkemizde solun yurtseverlik, laiklik, eşitlik ve özgürlük kavgasının güçlenmesi, ancak seçim öncesinde başlayan ve sonrasına uzanan, bununla birlikte seçim platformunda da bir ağırlık noktası oluşturan birliktelikle sağlanacaktır." denildi.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) komünistlerin yaklaşan seçime ilişkin tutumuna ve sosyalist-komünist partilerin seçim ittifakına ilişkin bir açıklama yayımladı.
TKH Merkez Komite imzasıyla yayımlanan açıklamada, “düzenin tadil edilmesiyle, siyasi ve toplumsal sorunların çözümünün mümkün olmadığı” vurgulanırken, “İçinden AKP’yi çıkaranlarla, AKP’nin ve MHP’nin içinden çıkanlarla sol bir program ve sol bir cumhurbaşkanı adayının ortaya çıkmasını kimse beklememelidir.” denildi.
“Emekçi halkın ittifakını kurmak gerek!” başlığıyla yayımlanan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Ülkemizin karşı karşıya olduğu tablo bellidir: Emek düşmanı, işbirlikçi ve gerici 20 yıllık AKP iktidarı büyük bir tahribat yaratmıştır. Ekonomik krizin bedelini emekçiler öderken ülkenin toplumsal sorunları daha da ağırlaşmıştır.
Ülkemizin sorunları bellidir: Başkanlık rejimi adıyla kurulan istibdat rejimi; Anayasa’yı rafa kaldırmış, hukuku ayaklar altına almış, yargıyı parti teşkilatına dönüştürmüş; laikliğin tasfiyesiyle birlikte devleti tarikatlara teslim etmiş; halkı işsizliğe ve yoksulluğa, emekçileri açlık sınırının altında bir ücrete mahkum bırakmış; yağma ve rant siyasetiyle ülkeyi yerli ve yabancı sermayenin talanına açmıştır. Yolsuzluk düzenin adı olmuştur. Ülkemiz uyuşturucu trafiğinin merkezi haline gelmiş, başta yandaşlar olmak üzere, patronlar servetlerine servet katmaktadır. İktidar, emperyalizmin taşeronluğuna soyunarak ülkeyi savaşa sokmuş, Suriye’de ateşe benzin dökerek ülkeyi sığınmacılar sorunu ile baş başa bırakmış, mezhepçi dış politikasıyla cihatçı teröre destek olmuş, ülkeyi emperyalizme daha bağımlı kılmıştır. Türkiye patronlara, tarikatlara, çetelere ve emperyalizme teslim edilmiştir.
Emekçi halkımızın talepleri bellidir: Emekçiler için iş, ekmek, insanca yaşanacak ücret, gençler için gelecek, kadınlar için özgürlük ve eşitlik, herkes için eşit yurttaşlık, adalet ve laiklik en temel taleplerdir. Bu talepler ancak ve ancak sol bir programla yaşama geçebilir.
Ülkemizin sorunlarının çözümü de bellidir: Yoksulluğa, işsizliğe, geleceksizliğe karşı kamucu ve emekten yana bir ekonomi, işbirlikçiliğe ve emperyalizme karşı yurtsever ve bağımsızlıkçı bir dış siyaset, gericiliğe ve karanlığa karşı laiklik, hukuksuzluğa ve her türlü hak gaspına karşı adalet yazan bir programla çözüm mümkündür. Bu programın sahibi ise soldur.
Düzenin tadil edilmesiyle, siyasi ve toplumsal sorunların çözümü mümkün değildir. AKP iktidarının 20 yıllık karşı devrimci sürecini karşıya almadan, meseleyi tek başına başkanlık-güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışmasına sıkıştırarak ülkenin temel sorunları çözülmez. Gerici sömürü düzeninin “idare biçimini” değiştirmeyi sihirli değnek olarak sunanlar, kapitalist sömürünün, ABD ve AB emperyalizmine bağımlılığın, patron sınıfının çıkarlarının ve gericiliğin üzerini örtmektedirler. Onların derdi, sürdürülebilir kapitalizm ve sürdürülebilir patron düzendir. O yüzden “helalleşme” deyip uyum aramaktadırlar: Sermaye sınıfıyla uyum, uluslararası finans tekelleriyle uyum, emperyalizmle uyum, gericilikle uyum, özellikle son 20 yıllık karşı-devrim süreciyle uyum… Ekonomik krizin bedelini ödeyen emekçi halkın da, bu restorasyon siyasetine uyum sağlamasını istemektedirler.
Bugün emekçilerin talebi de, çözüm de bellidir. Sermayeyi, emperyalizmi ve gericiliği karşıya almadan ne halkın taleplerinin karşılanması ne de ülkenin temel sorunlarının çözümü mümkündür! 20 yıllık AKP iktidarının karşısına çıkan düzen muhalefeti çözüm olamaz. İçinden AKP’yi çıkaranlarla, AKP’nin ve MHP’nin içinden çıkanlarla sol bir program ve sol bir cumhurbaşkanı adayının ortaya çıkmasını kimse beklememelidir.
Bugün iktidarda faşist, dinci, muhafazakâr ve liberal karması bir siyaset vardır. Benzeri bir biçimde faşist, dinci, muhafazakâr ve liberal karması bir muhalefetin, iktidara alternatif olarak değerlendirilmesi tam bir kandırmacadır!
Komünistler, sosyalistler ve devrimciler, gerici faşist diktatörlüğe ve bu diktatörlüğün cisimleştiği başkanlık rejimine kökten karşıdır. Aynı şekilde, emekçiler için farklı bir anlama gelmeyen sermayeye de, emperyalizme de, gericiliğe de kökten karşıdır. Başkanlık rejimine karşı olmak, diğer ilkelerin unutulmasının gerekçesi olamaz. Komünistler patronlara karşı emekçilerin çıkarlarının, emperyalizme karşı ülkenin bağımsızlığının, gericiliğin karşısında laikliğin, sermaye diktatörlüğünün karşısında halkın örgütlü gücünün temsilcileridir. Bugün AKP-MHP iktidarının karşısında bir alternatif olarak gösterilen düzen muhalefetine soldan destek ve meşruiyet payandalığı arayışında biz komünistlerin yeri olmayacaktır. Kaldı ki faşizm kırması bir partinin başbakanlık, uluslararası finans kuruluşlarının onay verdiği isimlerin bakanlık tasarımlarına destek gibi bir niyetimiz de olamaz. Bugün AKP iktidarı karşısında ortaya çıkan düzen muhalefetiyle ittifakın niteliği bir yana “dolayımlı” kurulan örtük ittifak arayışlarının da ne anlama geldiği herkes için açık olmalıdır. Komünistler düzen partileriyle görüşerek icazet almayacak, koltuk peşinde koşmayacaktır!
Çok güncel bir başlık olarak karşımıza çıkan üçüncü ittifak tartışmalarına da bu çerçeveden bakılmalıdır. Düzen siyasetinde sağa karşı oluşan sağ cephenin alternatifi ancak ve ancak emek, laiklik, anti-emperyalizm ekseninde kurulacak sol, sosyalist ve devrimci bir odak olabilir. Merkezinde bu ilkelerin bulunmadığı hiçbir üçüncü ittifak arayışı, böylesi bir alternatifi ortaya çıkarmayacaktır. Düzen muhalefetiyle araya mesafe konmadan, gericilikle, patron örgütleriyle, bütün uzuvlarıyla emperyalizmle bağlar koparılmadan solun devrimci bir odağının yaratılması mümkün değildir. Bizlerin emekçi halkı örgütlemek ve Türkiye’nin kurtuluşu yolunda sol bir ağırlık oluşturmak gibi bir görevi bulunmaktadır.
Böylesi bir ortamda, Türkiye sosyalist hareketinin birlikte hareket etmesinin, sosyalist bir odak yaratılmasının önem ve zorunluluğunu bugüne kadar çokça ifade ettik. Ülkemizde solun yurtseverlik, laiklik, eşitlik ve özgürlük kavgasının güçlenmesi, ancak seçim öncesinde başlayan ve sonrasına uzanan, bununla birlikte seçim platformunda da bir ağırlık noktası oluşturan birliktelikle sağlanacaktır. Haziran Direnişi’nde ayağa kalkan emekçi halkın taleplerinin ve özlemlerinin karşılanmasını mümkün kılacak güç de bu ağırlık noktası aracılığıyla oluşturulabilir. Bu taleplerin temsiliyetinin üstlenilmesi de bugün Türkiye’de sol, sosyalist, devrimci güçlerin ayağa ve atağa kalkması ile sağlanabilecektir. Böylesi bir güç birliği tarihsel bir görev olarak Türkiye devrimcileri, komünistleri ve sosyalistlerinin önünde durmaktadır: Emekçi halkı sermayenin yeni rejimine ikna etme çabasından başka bir şey olmayan aktör değişikliğiyle yetinilmesine rıza göstermeyecek bir irade açığa çıkarılmalıdır.
Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, son günlerde başlayan sol-sosyalist odak tartışmalarına yukarıda ifade ettiğimiz ilkeler ve politik çerçeve üzerinden yaklaşmakta, son yıllarda bunun için hazır olduğunu ifade etmekte, bu çizginin güçlenmesi için çaba sarf etmekte ve çeşitli görüşmelerde bulunmaktadır. Türkiye’de emekçi halkın ittifakı için devrimci bir cephe ya da başka bir tabirle emekçilerin kavgasını verecek sosyalist bir odak kurulacaksa Partimiz burada yerini alacaktır.
Bu anlamıyla Partimiz, Emek Partisi, Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi ve Halkevleri ile görüşmelerine farklı düzlemlerde devam etmekte; emekçi halkın çıkarları için herkesin görev ve zorunluluk olarak gördüğü bağımsız bir işbirliğinin gerçek bir sol alternatif oluşturması için çalışmaktadır. Muhatabımız olan öznelerin de bunun için samimi bir şekilde solun, sosyalizmin çıkarları için uğraş verdiklerine dair bir tereddüdümüz yoktur.
Şimdi daha çok çalışma ve emek verme zamanıdır.
Karanlıktan aydınlığa çıkarken Türkiye’de sol ne yapmalı sorusunun yanıtı her geçen gün daha da belirginleşmektedir. Ülkemiz devrimcilerinin, komünistlerinin ve sol güçlerinin bu yanıtı hakkıyla vereceğine olan inancımız tamdır.
Emekçiler, gençler, kadınlar ve ülkenin ilerici aydınları seçeneksiz kalmayacaktır.”