TSK'den 'FETÖ' üyesi olmaktan ihraç edilen Akit yazarı: FETÖ'nün arkasında Atatürk var
"Selanik’te yaşayan 10 bin civarındaki Sabetay mensubu kâğıt üzerinde Müslüman göründüğü için ülkemize gelerek bürokraside önemli noktalara geldiler. Mason localarında çevirdikleri gizli ve sinsi entrikalar sayesinde zengin olmuşlardı."
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden “Fethullah Gülen grubu mensubu olması ve bunların yayınlarını takip etmesi” nedeniyle ihraç edilen Yeni Akit yazarı Vehbi Kara, “Sabetay Tarikatı ve FETÖ” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Kara, “Osmanlı devleti ve Türkiye Cumhuriyetini yaklaşık 200 sene müddetince Sabetay Tarikatı denilen Yahudi bir örgüt yönetmiştir. Mason locaları gibi bütün gizli örgütlerin içinde işte bu sinsi tarikat mensupları yer almaktadır” iddiasında bulundu. Kara yazısında, isim vermeden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü de Sabetaycı ilan etti.
“FETÖ ile Sabetay tarikatının” ilişkili olduğunu ileri süren Kara, Sabetaycıların Fethullah Gülen’i bulduğunu ve örgütü büyüttüğünü söyledi.
Kara yazısında bu bağı kurmak için 17. Yüzyılda İzmir’de yaşadığını söylediği Yahudi olan Sabetay Sevi’yi anlattı. Sevi’nin idam edilmemek için Müslümanlığı kabul ettiğini söyleyen Kara, kendisini ve tarikatını gizlemek için İzmir’de Kestanepazarı Camisi’ni yaptırdıklarını ileri sürdü.
“ÜLKEMİZİN ÇOK BÜYÜK BADİRELER ATLATMASINA NEDEN OLACAKTI”
Kara yazısında şu iddiaları dillendirdi:
“17. Yüzyılın sonlarında yaklaşık bin kişi olan bu tarikat mensupları, daha sonra binlerce kişilik bir büyüklüğe ulaşmışlardı. 1923 yılında Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi uyarınca; Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan Krallığı’nın kendi vatandaşları din esası üzerine zorunlu göçe tabi tutulunca; Selanik’te yaşayan 10 bin civarındaki Sabetay mensubu kâğıt üzerinde Müslüman göründüğü için ülkemize gelerek bürokraside önemli noktalara geldiler.
Mason localarında çevirdikleri gizli ve sinsi entrikalar sayesinde zengin olmuşlardı. Çocukları ülkenin en iyi okullarda okumaya başlamışlardı. 20. Yüzyılın ortalarında ise Fetullah Gülen adı verilen büyük bir zındığı keşfetmişlerdi. İşte İzmir’de başlayan bu Sabetay tarikatı ve FETÖ örgütlenmesi ülkemizin çok büyük badireler atlatmasına neden olacaktı.
Her iki yapının İzmir gibi Türkiye’nin üçüncü büyük şehrinde ortaya çıkması bir tesadüf değildir. Zira İzmir’de zaten hatırı sayılı bir Yahudi nüfus vardı. Selanik’ten gelenlerle birlikte sayıları ikiye katlanmıştı.
İzmir’de geçmişte otuz dört tane sinagog yer almasına rağmen günümüze kadar sadece dokuz tanesi ulaşmıştı. Çünkü Sabetay Tarikatı Yahudi toplumu üzerinde önemli bir konuma yükselmiş sahte Müslüman olduklarından dolayı kendilerini belli etmemek için sinagoglara gitmemeye başlamışlardı.
İşte İzmir Sabetay Tarikatı gibi Fetullah Gülen örgütünün de kuruluş merkezi durumundadır. Zira ilk olarak İzmir’de Kestanepazarı Camisi’nde kurulan FETÖ; İzmir’de büyümüştür. Günümüzde de İzmir ve civarı FETÖ’nün yoğunlaştığı bölgelerden bir tanesidir.
“FETÖ’NÜN TEŞKİLATLANMAYA BAŞLADIĞI KESTANEPAZARI’NDAKİ SOKAK AYNI ZAMANDA SABETAY SEVİ’NİN YAŞADIĞI SOKAKTI”
Fetullah Gülen’in ailesi Ahlat ilçesinden namus meselesi yüzünden Erzurum’un Pasinler ilçesine gelmiştir. Fakat bu zındık, Erzurum gibi dindar bir şehrimizde barınamadığı için İzmir gibi Sabetay Tarikatının yoğun olduğu bu yöreye yerleşerek kirli ağlarını örmeye başlamışlardır.
Ne tesadüftür ki; FETÖ’nün teşkilatlanmaya başladığı Kestanepazarı’ndaki sokak aynı zamanda Sabetay Sevi’nin yaşadığı sokaktı. Fetullah Gülen’in özel olarak atandığı Kestanepazarı Camisi, Sabatay Sevi’nin yaşadığı sokağın başında ve evine bakan bir mevkide bulunuyordu.
Harap haldeki bu cami, 1667-1668 yıllarında Ahmed Ağa tarafından yeniden inşa edilerek bugünkü Kestanepazarı Camisi olmuştu. Caminin yeniden yapılış tarihi ise Sabetay tarikatının başlangıç yılları ile çok yakından alakalıdır. Çünkü Sabatay Sevi 1666’da canını kurtarmak için Müslüman olmuş ve kendisini gizlemek adına bir sene sonra evinin sokağının başına bu caminin yapılması sağlanmıştır.
“TARİKAT TARAFINDAN KUTSAL KABUL EDİLİYOR”
Sabetay Tarikatı, Osmanlı zaptiyeleri tarafından sürekli takip edildiği ve halkı Müslüman olduklarına inandırmak için bu camiye gelip gitmeye başlamışlardı. Sevi’nin ölümünden sonra da taraftarları Kestanepazarı camisine gitmeye devam ettikleri için Kestanepazarı Camisi, Sabetay tarikatı tarafından kutsal kabul edilen bir mekân olarak bilinmektedir.
Cumhuriyet Döneminde de Sabetaycılar bu camiye gelip, ellerini yüzlerini duvarlarına sürerlerdi. Kestanepazarı Öğrenci Yetiştirme Derneği Başkanının şöyle dediği ifade edilmiştir: “İnanın oraya üniversiteli kızlar geliyorlar, tıpkı ağlama duvarında yaptıkları gibi taşları öpüp ellerini sürüyorlar”.
İşte Kestanepazarı Camisi, sadece Sabetaycılar için değil, FETÖ’cüler için de kutsaldır. Tapu kadastro memuru olan birisi; Sabetay Tarikatı tarafından kısa sürede fahri vaiz yapılıp ardından da jet hızıyla Sabetaycıların kutsalı olan Kestanepazarı Camisine atanmıştı.
Camide İslam dışı vaazlar verdiği için şikâyet edildiği için vaizlikten atılması beklenirken, aynı Osmanlı erkânı harp subayı gibi terfi ettirilmiş Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı yapılmıştı.
FETÖ örgütünün kurucularından olan bu kişi o sırada Fetullah Gülen’i yetiştirmekle görevlendirilmişti. Gülen, Diyanet teşkilatındaki bu kişiler tarafından ilkokul mezunu olduğu halde vaiz yapılmıştı. Ardından da Kestanepazarı Camisine atanarak fitne faaliyetlerine buradan başlamıştı.
“SABETAY TARİKATINDAN BESLENDİĞİ ÇOK AÇIKTIR”
Fetullah Gülen, Kestanepazarı Camisine atandığında caminin bahçesindeki bir barakada kalıyor ve Mesihlik iddiasında da Sabetay Sevi’yi takip ediyordu. Hatta kendisine “İsa” yakıştırması da yapılmış çok tepki görünce “Mehdi” olduğu şayiasını yaymıştır. Öyle ki; FETÖ mensuplarının çoğunluğu bu yalana hala inanmaktadır. Hapishanelerde kaldıkları ve suçları kameralarla teşhis edildiği halde hala Mehdinin kendisini kurtaracağına inanan çok sayıda FETÖ mensubu bulunmaktadır.
Örgüt mensuplarının iyice araştırılıp derinine inildiğinde aslında Sabetay tarikatının bir parçası olduğu ortaya çıkacaktır. Zira hem yurt içinde hem de yurt dışında maddi ve manevi olarak Sabetay Tarikatından beslendiği çok açıktır. ABD’nin Türkiye gibi önemli bir ülkeyi karşısına almasının hatta onca baskıya rağmen neden hala Gülen besleyip semirtmesinin sebebi; Sabetay Tarikatı ile ilişkisinden dolayıdır, vesselam…”