Yandaş provokasyon peşinde: Terör örgütü muamelesi yapılmalı
Gezi Direnişi'ni hedef alan açıklamalara her gün bir yenisi eklenirken, son olarak yandaş Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül bugünkü köşe yazısında Gezi Direnişi'ne saldırdı.
AKP iktidarının, Cumhuriyet tarihinin en büyük halk hareketlerinden biri olan Gezi Direnişi korkusu bitmiyor. Gezi Direnişi’ni hedef alan açıklamalara her gün bir yenisi eklenirken, son olarak yandaş Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül bugünkü köşe yazısında Gezi Direnişi’ne saldırdı. Karagül“Ajanslar, ‘karargâhlar’, sosyal medya örgütleri, fondaş gazeteci çeteleri Türkiye ile savaşıyor” başlığıyla yayımlanan yazısında Gezi Direnişi’ne sokak terörü yalanıyla saldırarak şu ifadeleri kullandı:
“27 Mayıs 2013’te Gezi olayları başlatılmıştı. Taksim/Gezi Parkı ve birkaç ağaç üzerinden planlanan kurgu ile sadece hükümet değil, rejim değişikliği senaryosu uygulamaya konulmuştu. Bir iç çatışma, iç savaş tezi yürütülüyordu.
Sokak terörünü, etnik ve mezhep eksenli çatışmaya ayarlı bir şekilde bütün ülkeye yayıyorlardı. İstanbul’da sokaklar ateşe veriliyor, Dolmabahçe’de Başbakanlık Ofisi hedef alınıyor, Altunizade’de maskeli kişiler yol kontrolü yapıyor, binlerce insan Kadıköy’den Köprü’ye yürütülüyor ve bu isyan Anadolu’da birçok şehirde örgütleniyordu.
Reklam ajansları “karargâh” oldu Sokak teröründen darbe üretti. ABD ve Avrupa istihbarat teşkilatları İstanbul sokaklarında “halk ayaklanması” yönetiyor, açık açık organizasyon yapıyor, her tarafa talimatlar yağdırıyordu. Bütün bunlar gözümüzün önünde oluyor, insanlar korkudan evlerinden çıkamıyordu.
Bazı sermaye çevreleri bunları finanse ediyor, popüler tipler üzerinden servisler yapılıyordu. Terör örgütleri, azgın ve imtiyazlı çevreler ile perakende marjinal muhalif çevreler üzerinden koca ülke açık saldırı altına alınıyordu.
İşte o günlerde “reklam ajansları” görünümündeki büyük çoğunluğu yabancı şirketlerin nasıl kullanıldığına tanık olduk. Nasıl kurgular yaptığına, söylem ürettiğine, slogan belirlediğine, semboller ve “kahramanlar” imal ettiğine, nasıl baskın bir kamuoyu oluşturduğuna şahit olduk.
Gizli karargâhlar, medya çeteleri, gizli ortaklıklar..
İşte onlar, Gezi adı altında uygulanan darbe girişiminin, iç savaş senaryosunun karargâhlarıydı. Dönemin medya yapılanmasının ağır saldırıları altında, bu karargâhlar, sosyal medya çeteleri, İstanbul’a taşınan Batılı istihbarat ekipleri, Türkiye’deki ortakları hep birlikte Türkiye’yi “Suriyeleştirme” projesi uyguluyordu.”
Sosyal medyanın terör örgütü ilan edilmesi gerektiğini söyleyen Karagül, yazısının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Medya, sosyal medya, ajans görünümlü “karargâh”ların, örgütlerin, çetelerin listesi çıkarılıp milletin önüne konulmalı. Bu “çeteler” deşifre edilmeli ve gereken bütün önlem alınmalı. Bütün bunlara terör örgütü muamelesi yapılmalı. Çünkü; bu yapıların tamamı Türkiye ile savaşıyor. Milletimizle, geçmişimiz ve geleceğimizle savaşıyor. Unutmayın; 21. yüzyılın sürprizi Türkiye’dir. Ve “Türkiye’yi durdurmak” küresel bir projedir. Mücadele bu kadar büyük.”