6/7 Eylül olayları: Yalanlar, gerçekler ve komünistler

"6/7 Eylül olaylarını komünistlerden başkasının yaptığı yolunda yazılar ve yorumlar yasaktır; kapatırım. NATO devletleri hakkında siyasi haber, makale neşretmeyeceksiniz. NATO devletlerinin kendi aralarındaki ilişkilerle ilgili haber yayınlanması da yasaktır; yazan olursa kapatırım."

6/7 Eylül olayları: Yalanlar, gerçekler ve komünistler

Cengiz Kılçer

6/7 Eylül 1955 olayları üzerine çok söylendi çok şey yazıldı.

Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, henüz olayların ertesi günü 7 Eylül’de yaptığı ilk açıklamasıyla “Dün gece İstanbul ve memleket esas itibarıyla bir komünist tertip ve tahrike ve ağır bir darbeye maruz kalmıştır.” 6/7 Eylül 1955 olaylarının sorumluluğunu ülkedeki solcu aydınlara komünistlere yüklüyordu.[1] Bu açıklamasının ardında 50 civarında solcu-komünist aydın tutuklanıyordu. Aziz Nesin şöyle anlatıyor o günü: “6/7 Eylül’de. Yalnız ben de değil üstelik 50- 60 kişi birden idam cezasına çarptırılmıştı yargılanmadan. Bizleri 6/7 Eylül olaylarının hemen ertesi günü gelip evlerimizden alıp tutuklamışlardı. Kimler yok, kimler. Kemal Tahir filan. Hepimizi topluca tıktılar hapse. İşte o tutukluluğumuz sırasında bir gün ya Vâlâ Nureddin, ya da karısı, bizi ziyarete gelmiş ve arkadaşlardan birine demiş ki; Haber aldık, sizin hepinizi asacaklarmış.”[2]

Başbakan Adnan Menderes ise Celal Bayar’dan bir adım öne çıkıyor 12 Eylül 1955 günü Meclis’te konuşmasında 6/7 Eylül olaylarının bir milli felâket olduğunu kesin olarak hazırlanmış büyük bir komünist darbesinin karşısında bulunulduğunu ve dünya komünistleri faaliyetlerini Türkiye üzerinde yoğunlaştırdığını duyuruyordu.

Güya Kıbrıs gibi hassas bir mesele komünistler tarafından istismar edilmişti. Olsa olsa, hareket nezahet (ahlaken temiz) hudutları içinde bir nümayiş vaziyetini geçemezdi. “Müsait olan zemini fevkalade üstadane istismar eden komünistler, birer milli felâket diyebileceğimiz ağır bir vaziyet meydana getirmişlerdir. Bir an dahi gaflete düşmeden memleketin karşısında bulunduğu büyük bir tehlikeyi önlemek, maddi manevi bütün zararları telafi etmek için bütün gayretimizi sarf edeceğiz. Bu karışık vaziyette dünya komünistleri faaliyetlerini Türkiye üzerinde temerküz ettirmişlerdir.”[3]

Yine aynı gün TBMM’de Başbakan Vekili Fuat Köprülü 6/7 Eylülde olası saldırılardan DP Hükümetini önceden bilgilendirildiğini ve buna göre tedbirler alındığını fakat olayların hangi gün ve saatte çıkacağı bilinmediklerini, tüm uğraşlara rağmen, olayların engellenemediğini söylüyor ve 6/7 Eylül olaylarını Japonya’nın Pearl Harbour baskınına benzetiyordu. Köprülü’ye göre Selanik’te patlayan bombanın da duyulmasıyla, komünistler, yağmacıların arasına karışıp gençlerin vatansever gösterisini kullanarak, yıkıp yağmalamışlardır: “Çünkü komünistler, ayaklanmaları önceden planlamış ve şimdi de komutayı ellerine almışlardır. Bu olaylar aylar öncesinden planlanmış olmasaydı, böylesi bir saldırı mümkün olmazdı. (…) Saldırıların şekli ve hedefleri doğru incelenirse, burada söz konusu olanın yalnızca komünist bir komplo olduğu görülecektir (…) Hâdise Rumlara karşı husumet kisvesi altında başlamışsa da, hakikati halde tamamen bir komünist hareketidir.”[4]

6/7 Eylül olayları davasının görüldüğü sırada Adnan Menderes’in avukatı olan Burhan Apaydın, ABD Dışişleri Bakanı (görev süresi 1953-59) John Foster Dulles’ın küçük kardeşi Amerika Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) başkanı (görev süresi 1953-1961) Allen Welsh Dulles’ın şahit olarak dinlenmesini istemesi sanırız başka bir odağa işaret ediyor.

Zira 6/7 Eylül günlerinde CIA Başkanı Allen Dulles İstanbul’da bulunmaktadır. Fuat Köprülü’nün duruşmalardaki şu ifadesi bizce çok önemlidir: “O hadisenin ertesi sabahı hey’eti vekile toplandığı zaman burada umumiyetle bu kadar geniş bir harekette komünistlerin rolü olduğu tahmin ediliyordu. Ben de buna iştirak ettim ve nitekim o zaman görüştüğüm Emniyet Müfettişleri başta bu hadisenin bu yönden ele alınmasını söylediler. Nitekim yine o zaman Emniyet teşkilatının başında bulunan General Behçet Türkmen, bana o sırada, İstanbul’da bulunan Amerikan istihbarat şefi, [CIA başkanı Allen Dulles’in]; gördüğü vaziyet, tahribat şekillerinin tamamıyla komünist tekniği ve usullerine uygun olduğunu ifade etmiştir.”

6/7 Eylül’ün tertiplenmesi DP hükümetinin ve Seferberlik Tetkik Kurulu işiydi. Yassıada Yüksek Adalet Divanı tutanakları 6/7 Eylül olayları davasına bakıldığında bu görülecektir.

Kimilerine göre 6/7 Eylül’ün tertiplenmesi Özel Harp Dairesinin işiydi. Biz bu kanıda değiliz. Yassıada Yüksek Adalet Divanı tutanakları 6/7 Eylül olayları davasına bakıldığında bu görülecektir. 6/7 Eylül 1955 Olaylarının sorumluları olarak başta Cumhurbaşkanı Celal Bayar olmak üzere Demokrat Parti Hükümetidir. Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakan Vekili Fatin Rüştü Zorlu, Devlet Bakanı Fuat Köprülü, Dâhiliye Vekili Namık Gedik, İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, Selanik Başkonsolosu Mehmet Ali Balin ve yardımcısı Mehmet Ali Tenikalp, Oktay Engin ve Selanik Konsoloshanesinde görevli Hasan Uçar’ın sorumlu oldukları apaçıktır.

**

6/7 Eylül Olayları Davası Yassıada Zabıtlarında, Demokrat Parti iktidarının nasıl, solcuların-komünistlerin üzerine yıkılmaya çalıştığını zabıtları tarayarak gözler önüne seriyoruz.

**

6/7 Eylül Olayları Davası Yassıada Zabıtları

 BAŞKAN- Sonra yine 6/7 Eylül hadiselerini müseccel (sicilli) komünistlere ve Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti mensuplarına izafe ediniz diye telkine bulunmuşsunuz. Zaten takibatın derhal yapılmaya başlanmasına imkân yok ve böyle bir takibat da yapılmamış. Nasıl oluyor da, masum kimselere bu hadise üzerinde hiç bir tetkikat ve takibat yapılmadan ‘bunları onlara yükleyin diye söylüyorsunuz?

SANIK CELAL BAYAR- Komünistlere yükleyin diye ne suretle benim yanımda ifade edildiğini hatırlamıyorum. Ne şekilde, konuşmak şeklinde mi, beyan şeklinde mi, bir vesika imzalamak şeklinde mi bilmiyorum.

BAŞKAN- Reisi cumhura şöyle şöyle yap diye bir vesika imzalatılır mı? Hiç takipsiz, tahlilsiz, araştırma yapılmadan falanlara yükleyin diye size bir vesika imzalatılabilir mi? Siz imza eder misiniz?

SANIK CELL BAYAR- Böyle bir şey hatırlamıyorum. Müsaade ederseniz buna ilaveten bir şey arz edeyim. İdari Örfiye ilan edildi ve İdari Örfiye Kumandanı işe başlamak üzereyken Vilayet makamında kendisine şu sözleri söylemişimdir ve bunun tahkikini de ayrıca rica ederim. Mutlaka failleri bulacaksınız ve efkârı umumiyeye arz edeceksiniz. Bu bir zarurettir, şeklinde kendisi ile konuşmuşumdur. Kendisine sorulduğu vakit de eminim ki hatırlayacaklardır ve heyeti muhteremenizi bu noktada tenvir edeceklerdir (aydınlatacaklardır). Failleri ben de aradım.

BAŞKAN- Elbette aranacaktır. Faillerin aranması kanun icabıdır, elbette. Komünistler hakkında takibat yapılmış. Bir kısmı hakkında takipsizlik kararı verilmiş, bir kısmı mahkemeye sevk edilmiş. Suçsuzlukları sabit olmuş, beraatlerine karar verilmiş. Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti mensupları sivil adliye mahkemelere sevk edilmiş, iddia makamının talebine uygun olarak beraatlerine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Buna ne diyorsunuz?

SANIK CELAL BAYAR- Mahkemelerin verdiği kararlar neticesinde faillerin bulunup bulunmamasından mesul değilim. Kat’i olarak şunu söyleyebilirim ki, bunun bir tertip eseri olduğundan malumatım yoktur.[5]

**

**

BAŞKAN- Devam buyurun efendim.

SANIK ADNAN MENDERES- Bidayeti emirde zannederim Hükûmetin neşrettiği bir beyannamede bu hadise niçin Kıbrıs Türk’tür Cemiyetiyle komünistlere atfedilmektedir, diye bir muahaza (sorgulamaya) ve bir tecrime (suçlamaya) maruz bırakılmış bulunuyoruz. Buna arzı cevap edeyim. İstanbul’da İzmit’ten otomobil ile geldim. Vilayet konağına gelinceye kadar bir takım vasıtalarla karşılaştım. Hatta bizim otomobili durdurdular ve Kıbrıs Türk’tür rozetini koymağa çalıştılar. Bir taraftan Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti var, onun yanında Kıbrıs Türktür diye nümayiş yapılıyor. Bu sebeple Kıbrıs Türk’tür Cemiyetinin bu hususta bir dahli olduğu kanaat bizde uyandı. Komünistlerin ifade edilmiş olması ise; bu gibi hadiselerden daima istifade edecekleri melhuz (akla geldiğinden) bulunduğundan ve bunlardan bazılarının da hadise mahallerinde bulundukları tespit edildiğinden dolayıdır, sanıyorum. İntişarından (yayınlandığı) bahsedilen gazete yahut komünistlerin ve Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti mensuplarının tahriklerinin neticesi olması melhuz olmak (akla gelmesi)  lazım gelir. Beyanatın sebebi bu ilk müşahedenin ifadesi olarak kabul edilmek lazım gelir. Bunlar uzun boylu tetkik ve tahlil edildikten sonra ifade edilmiş şeyler değildir. Tutulan altı bin kişi liste üzerine tutulmuş değildir.[6]

**

BAŞKAN- Başka bir nokta. Emniyet teşkilatının raporlarına göre 6/7 Eylül hadiselerini, komünistlerin yaptığı kanaatinde değildir. Şu halde komünistlerin yapmış olması nereden gelmiş olabilir? Emniyet Teşkilatı sizlerle, görüşüyor, kendileri komünistlerin yaptığı kanaatinde değil, bu kanaati kim vermiş olabilir?

SANIK ADNAN MENDERES (devamla)- Bu gibi hâdiselerde, teşkilat olarak mevcut olduklarından dolayı, mevcut cereyan ve imkânlardan istifade yolunu bilenler, komünistler olduklarından dolayı buna hükmetmek, arz ettiğim gibi, hadiseler daha esaslı surette tahkik edilmeden peşin söylemek lazım gelir. Peşin söylemek için ilk akla geleni ortaya attık. Ondan sonra tahkik neticesinde bu ortadan kalktı, yani kaziye-i muhkeme (kesinleşmiş hüküm) ne gösterdi ise o hâsıl oldu. Elbette 7 Eylül sabahında malumat başka, 15 Eylül günü malumat başka ve ondan sonraki zamanlarda malumat başka.

BAŞKAN- Bunu Emniyet teşkilâtı yapsa bir dereceye kadar makul olur. Çünkü komünistler böyle şeyler yaparlar, hadisede bir fail bulmak mevkiindedirler. Bu onlara yakışır, fakat onlar o kanaatte olmadığına göre telkinin sizden, Hükümetten geldiği anlaşılıyor.[7]

BAŞKAN- Başka bir nokta, Yunanistan’da, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evde bomba patlamadan evvel Türkiye’de amme efkârı (kamuoyu) müteheyyiç (heyecanlı) bir vaziyette mi idi?

SANIK ADNAN MENDERES- Evet.

BAŞKAN- O takdirde bombayı Yunanlıların atmaması icap eder. Çünkü zaten galeyan var. İlle bombayı atıp büsbütün coşturmak onun aleyhine olmak icap eder.

SANIK ADNAN MENDERES- Müsaade buyurursanız bombayı atan Yunanistan’ın bir bütün olarak tasavvur edilmesi imkânı yoktur. Yunanistan’da yüzde 30-35 komünist mevcuttur. Bunlardan her hangi birinin böyle bir şey yapması daima varittir (olasıdır). Yunanistan’ı bir bütün olarak mütalaa etmek vaziyeti oluyor, öyle değil. Türklerle bir münasebeti mevcut mu, mevcut nasıl? Sabah, akşam Türklerle uğraşırlar. Sabah akşam Türklerin aleyhinde neşriyat yaparlar. Böyle bir vaziyette onların içinden de millî hislerle harekete gelip Türklerin en mukaddes saydığı şu Ata’nın evine bir bomba atayım diyecek insanların çıkması hatıra gelmez mi?

BAŞKAN- Yalnız oradaki komünistlerin böyle bir şey yapmaması icap eder.

SANIK ADNAN MENDERES- Bendeniz komünistleri misal olarak söyledim. Kıbrıs’ın ilhakını isteyen Cemiyet de yapabilir.[8]

**

BAŞKAN- Emniyet teşkilâtı, biz bu hadisede komünist parmağı olmadığını söyledik. Ona rağmen Reisicumhur (Celal Bayar) ve Başvekil (Adnan Menderes) “Komünistler yapmıştır” diyorlar.

SANIK ADNAN MENDERES – Müsaade buyurur musunuz Reis beyefendi hazretleri, bu 7 Eylül’de oluyor değil mi?

BAŞKAN- 7 ‘Eylül’de.

SANIK ADNAN MENDERES- Henüz hâdiseden haberi yoktur. Biz kendisine istikamet göstermek istiyoruz. Komünistlere de bakın, Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti ne de bakın. Şuraya da bakın, buraya da bakın diye kendisine istikamet gösteriyoruz. Malumat edinmek iste-dik, fakat mümkün olmadı.

BAŞKAN- Onlar, tahkikatın usulünü daha iyi bilirler. Böyle hadiselerde ilk yakasına yapışılacaklar komünistlerdir.

SANIK ADNAN MENDERES- Eylülün 7’sinde bu kadar büyük bir hadisenin cereyanından haberdar olmayan insanlar karşısında bulunduğumuzu kayıt ve tespit etmek isterim.

BAŞKAN- Emniyet teşkilatının, bu hadisede komünistlerin parmağı olmadığı yolundaki ilk teşhisinin kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla doğruluğu tespit edilmiştir.

SANIK ADNAN MENDERES (devamla) – Ancak mahkeme kararlarına layık olduktan sonra çıkar. 7 Eylül’de değil Reis Bey.[9]

**

BAŞKAN- İstanbul’a döndükten sonra Emniyet mensupları ile Celâl Bayar’ın, Adnan Menderes’in, Valinin konuşmalarını bu işi komünistler yapmıştır, şeklindeki telkinleri işittiniz mi?

SANIK FUAT KÖPRÜLÜ- Bendeniz bunları işitmedim ve memlekette böyle bir teşkilata, kuvvetli bir teşkil ihtiyaç gösteren böyle bir hareket dolayısıyla komünistlerin alakadar oldukları fikri doğrudan doğruya hatırıma geldi. Herkeste buna iştirak ettiler. Noktai nazarımız bu idi ve nitekim Mecliste de ayni tarzda şey ettik, hatta muhalefet ayni tarzda söyledi, hatta muhalefet hatipler de ayni nokta-i nazarda bulundular. Yani böyle bir harekette komünistlerin alakası olduğu nokta-i nazarı.

BAŞKAN- Fuat Köprülü Bu hâdise hakkında evvelce tanık olarak bu ifadeyi vermişsiniz, şimdi okundu. Bu ifade de 6/7 Eylül hadiselerini, Fatin Rüştü Zorlu’nun telkini ile ilhamı ile Hükûmet tarafından yapıldığını söylemişsiniz, kanaatim böyle demişsiniz.

**

BAŞKAN-  Buradaki ifadenizde başka muharrikler (tahrik eden, kışkırtan) vardır dediniz.

SANIK FAHRETTİN KERİM GÖKAY (İstanbul Valisi)- (devamla) Başka muharrikler olabilir. Çünkü Türk ve Yunan dostluğunu bozmak isteyenler vardır ve diğer taraftan İstanbul’da Türkler ve azınlıklar arasındaki iyi yaşama şartlarını bozmak isteyenler vardır, binaenaleyh bu daha ziyade dış memleketlerden gelen komünist tahrikler olabilir.

BAŞKAN- Komünist tahrikleri olmadığı Polis tahkikatında tespit edilmiştir.

SANIK FAHRETTİN KERİM GÖKAY- (devamla)- Çok istirham edeceğim. Yüksek Soruşturma Kurulu “Polisin verdiği fezlekede komünist tahrikâtı yoktur” deniyor. Ben bir buçuk ay evvel okumuştum. Polislerin bulunduğu komünist fezlekesi mevcuttu.

BAŞKAN- Mahkemedeki tahkikat bütün tahkikatları içine, alan gayet geniş bir tahkikattır. Onun ötesinde varılan karar için bir şey söylenemez. Bunda komünistlerin rolü olmadığı sureti kat’i-yede tebeyyün(kesin bir şekilde ortaya çıkmıştır)  etmiştir. Bir kısmı hakkında takipsizlik kararı verilmiş ve bir kısmı hakkında da beraat kararı vermiş ve kesinleşmiştir.

SANIK FAHRETTİN KERİM GÖKAY- Muhterem Reis beyefendi. Komünistlerin bulunmadığı anlaşılmış. Fakat hâdisede komünistlerin rolü olmuştur.[10]

**

BAŞKAN- Fuat Köprülü: Bu hadise hakkında evvelce tanık olarak bu ifadeyi vermişsiniz, şimdi okundu. Bu ifade de 6/7 Eylül hadiselerini Fatin Rüştü Zorlu’nun telkini ile ilhamı ile Hükümet tarafından yapıldığını söylemişsiniz, kanaatim böyle demişsiniz.

SANIK FUAT KÖPRÜLÜ-  Efendim, ifadede zululler(?) var. Zannediyorum ki yazılırken bazı cihetlerde yanlışlıklar olmuş. Sonra heyeti mecmuasına da dikkat etmemişim. Bir takım hadiseler ve bazı şeyler var ki, ben söylediğimi hiç hatırlamıyorum. Mesela niçin geç kalıyoruz? Ben kimseye de sormadım. Ne olduğunu bilmiyorum; Yalnız orada söylenenlerden istasyonda Başvekille Avrupa’da bulunan o zamanki Hariciye Vekili arasında bir görüşme olduğunu biliyorum. Benim mantığım şu idi: Bu manzara ve hadise hakikaten dehşet verici idi. Muayyen yerlerin kısmi azamı Rumlara ait olmak üzere, mamafih diğer unsurların ve bu arada Türklerde tahribata uğradığını sonra öğrendim. Bütün bunlar; bu işin her halde bir teşkilat tarafından yapıldığını gösteriyor. Böyle bir hadiseyi ya Hükumet yapabilir yahut gizli bir kuvvet açık bir kuvvet bunu yapamaz. Onun için bunun muhtelif sebeplerle Komünistler tarafından yapıldığını söyledim.[11]

**

BAŞKAN- Okunan ifadenizde böyle bir tezat var diyorsunuz?

SANIK FAHRETTİN KERIM GÖKAY- Bu hâdiseyi Dâhiliye Vekili ilk dakikadan itibaren millî galeyan olarak vasıflandırdı Başvekili; Reisicumhuru iş’hat (şahit gösterme) ederim. İlk beyanlarda bu mesele Büyük Millet Meclisinde bir komünist hareketi olarak ifade edilmişti. Bunun bir milli galeyan olarak ifade edilmesini bir tezat olarak kabul ediyorum.[12]

**

BAŞSAVCI: Fuat Köprülü hakkında bazı suallerimiz var. Köprülü’nün şahit sıfatıyla alınan ifadesinde; “hadiselerin akabinde tahkikata geçilmezden evvel peşin verdiği bir hükümle 6/7 Eylül hadiselerinin komünist tertibi olduğunu hükmü verip Milli Emniyet Şefi ve Emniyet Müdürünü yanına davetle fişe merbut (bağlı) komünistlerin derhal tevkifi emrini verdikten sonra kesinleşmiş mahkeme ilamlarıyla tertibin komünistler tarafından yapılmadığı anlaşıldığını beyan etmiş ve hadise böyle olmadığına göre bunun Menderes’in tertibi olduğunu bildirmiştir. Buna göre Başvekil Yardımcısı olarak işi tahkik ve tamik (derinlemesine soruşturma) etmeden peşin verdiği hükümle binlerce vatandaşın hürriyetini tandide (sınırlamaya) müncer olan (sürüklenmesine) emir vermesi ve Meclisteki “Hükümetin haberi vardı…” şeklindeki beyanını da Vali ile İstanbul Emniyet Müdürü arasında ihale mevzuu olan hükumet bu şekilde mesuliyet mevkiini işgal etmesine rağmen Mecliste konuşması, Hükümet işlerini hafife aldığının bir delilidir. Bugün dahi bilemediğini söylediği bu hadiselerin müdafaasını üzerine alması, sebebinin açıklanmasını rica ederim.

SANIK FUAT KÖPRÜLÜ- Şimdiye kadar olan müteaddit beyanlarım ve evvelce Soruşturma Kuruluna verdiğim ifadelerim, bütün bu suallere cevap teşkil eder. Fakat tekrar arz edeyim. İptida komünistlerin tevkif edilmesi hakkında Emniyetin salahiyetli zatlarını çağırıp emir verdiğim hakkındaki ifade hiç bir delile dayanmaz. Böyle bir şey vaki değildir. Nitekim dün okunan emniyet raporunda da Emniyet Başmüfettişinin benim ve eski Başvekilin yahut Reisicumhurun bulunduğu; hatırımda kaldığına göre bir toplantıda benim kendisinden bu işle komünistlerin alakası var mı, yok mu diye sorduğumu ifade etmektedir. Ben, sırf tenevvür (aydınlanması) için bu işlerden dolayısıyla alakadar olan ve bilmesi icap eden bu zata sırf malumat edinmek için bunu sordum. Bu, bir. İkincisi; Mecliste âni olarak Başbakanın konuşamayacak bir vaziyette bulunması dolayısıyla, konuşamayacağımı hatırımdan geçirmediğim halde, çünkü meseleyi tamamen dışından biliyordum.

BAŞKAN-Onları söylediniz.

SANIK FUAT KÖPRÜLÜ- Savcı beyefendi bunlar söylenmemiş gibi bir sual tevcih ettiler (yöneltti) de onun için tekrar ediyorum. Mecliste bu mecburiyet tahtında Başvekil Yardımcısı sıfatıyla mecbur oldum ve izahat verdim. İzahat, hiçbir netice vermemiş olan tahkikat neticelerine her hangi bir malumata, müspet bir bilgiye istinat etmiyor. O hadisenin ertesi sabahı heyeti vekile toplandığı zaman burada umumiyetle bu kadar geniş bir harekette komünistlerin rolü olduğu tahmin ediliyordu. Ben de buna iştirak ettim ve nitekim o zaman görüştüğüm Emniyet Müfettişleri başta bu hadisenin bu yönden ele alınmasını söylediler. Nitekim gene o zaman Emniyet teşkilatının başında bulunan General Behçet Türkmen, bana o sırada, İstanbul’da bulunan Amerikan istihbarat şefi, eski Hariciye Nazırının kardeşinin gördüğü vaziyet, tahribat şekillerinin tamamıyla komünist tekniği ve usullerine uygun olduğunu ifade etmiştir. Ben bu işlerin mütehassısı değilim, işittiklerimi ifade ediyorum. Ondan sonra Mecliste, müzakere esnasında muhalefet partisine mensup arkadaşların da bu işte komünistlerin iştirakinin mümkün olduğunu; faraziye olarak onlar da ileri sürdüler.[13]

**

BAŞKAN- Bunları bırakınız. 6/7 Eylül hâdiselerinin mürettep (tertip) olduğu ve tertipçilerin kimler olduğu merkezindeki bilgileriniz nedir?

TANIK NURETTİN AKNOZ- (6/7 Eylülde İstanbul sıkıyönetim komutanı)- İlk vaziyeti gördüğüm vakit ve yapılan tertiplerin neler olduğunu işittiğim vakit hatırıma ilk gelen; herkesin hatırına geldiği gibi, bu işin bir komünist işi olup olmadığıdır. Ben buna ihtimal veriyordum. Bu bakımdan emniyet tertibatını ikinci bir defa memlekette böyle bir asayişin ihlaline sebebiyet vermeyecek bir tarzda gayet kuvvetli bir şekilde alınması kanaatinde idim. Fakat mahkemeler kuruldu. Yapılan tahkikattan peyderpey bana verilen haberlere göre bu işlerin komünistler tarafından yapılmadığı, Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti, azalarının ve onların kışkırttığı bazı gençler tarafından yapıldığı kanaati hâsıl olmaya başladı ki; bunun neticesini Örfi İdare kaldırılmadan evvel alamadım. Alamamamızın sebebi de İzmir’de ilan edilen Örfi idarenin evrakının bize devredilmesi ve bu evrakın asıl Kıbrıs Türk’tür Cemiyetini muhakeme edecek mahkemeye tevdii edilmesi gecikti.[14]

**

BAŞSAVCI-  Küçük bir sual. Kendisi İdareyi Örfiye Kumandanlığına tayin edildikten sonra İdareyi örfiye Hâkimlerini her 15 günde bir yanına celp edip kendilerinden sual sormayı itiyat etmiştir (alışkanlık haline getirmiştir) ve burada salonda Emniyet Müdürünü, salonda Millî Emniyet şefini almak suret ile “bu hadiseler Komünistler tarafından yapılmıştır. Bunları mahkûm edeceksiniz, sehpaları kurduracağız ve onları mahkûm edeceğiz.” diye Hâkimlere talimat vermiştir. Kendisinden bu hususun sorulmasını rica ediyoruz.

ŞAHİT NURETTİN AKNOZ-  Arz edeyim efendim. İlk evvela arz ederken bendeki kanaat, işin yapılış şekline göre bunun komünist işi olduğu merkezinde idi ve hâkimleri ilk topladığım vakitler bu noktayı nazar bende mevcut idi. Çünkü “Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti” hakkında tetkik yapan heyet de buna ait daha bir şey ilan etmemişti. Bilakis aldığım malumat bu tutuklular içeresinde 17-18 kadar komünist zanlısının bulunduğu idi. Bu noktaya nazarda ben ilk önce kendim, ondan sonra o vakit İstanbul Emniyet Müdürü olan daha evvel hadise esnasında Beyoğlu Kaymakamı bulunan zatın kendi görüşlerini anlatmasını ve arkadaşlarımdan birisinin yeni vazifeye başlaması dolayısıyla tenvir etmesi (aydınlatması) bakımından çağırmıştım.

BAŞKAN-Her 15 günde bir çağırıyormuşsunuz, ısrar ediyormuşsunuz. İlk temasınız bu noktadan olabilir. Ama her 15 günde bir çağırmanız manalıdır.

ŞAHİT NURETTİN AKNOZ— Bunların her birisinin ayrı sebebi vardır. İlk çağırdığım zaman bu noktayı nazardandır. Fakat müteakip çağırdığım zamanlar yapılan tahkikatın biraz üstünkörü yapıldığını bizim elimize kâfi deliller vermediğini gördüğümüzden dolayı yine mahkeme azası arkadaşlarımın nazara dikkatini çektim. Fakat Komünist meselesi ortadan kalktıktan sonra bir daha toplamış değilim. Bunu ilk zamanlar yaptım.[15]

İstanbul Örfi İdare (Sıkıyönetim) komutanı Orgeneral Nurettin Aknoz, düzenlediği basın toplantısında akıl sınırlarını zorlayan yasaklar arasında “6/7 Eylül olaylarını komünistlerden başkasının yaptığı yolunda yazılar ve yorumlar yasaktır vurgusu dikkat çekicidir:  “Gergin günler yaşadık. Şimdi artık sinirlerin yatıştırılması lazım çok dikkatli olacaksınız. Sizden şunları istiyorum. Büyük Millet Meclisi’ndeki müzakereler halkı heyecanlandıracak nitelikte ise yazmayacaksınız. Yokluk ve kıtlık haberlerinin hepsi yasaktır. Örneğin fırınların önünde ekmek almak için sıra bekleyenlerin resimleri yayınlanamaz. Bu tür haberler ülkede panik yaratır. Hükümeti tenkit etmek yasaktır. Böyle bir şey yaparsanız gazetenizi kapatırım. Sıkıyönetim konularıyla ilgili haber yayınlayamazsınız. NATO devletleri hakkında siyasi haber, makale neşretmeyeceksiniz. NATO devletlerinin kendi aralarındaki ilişkilerle ilgili haber yayınlanması da yasaktır; yazan olursa kapatırım. 6/7 Eylül olaylarını komünistlerden başkasının yaptığı yolunda yazılar ve yorumlar yasaktır; kapatırım. 6/7 Eylül olaylarında zarar görenlerin istekleri gibi yazılar yazamazsınız. Heyecana uyandıracak haber yayını yasaktır. Hükümetin icraatını etkileyecek türde yazı yazılması yasaktır. Türklüğe hakaret, bayrak yırtma gibi haberler gazetelere giremez; kapatırım. İkinci, üçüncü baskı yapamazsınız; toplatırım. Çıplak kadın resmi basmak yasaktır. Bundan maksat genel ahlakı bozmak ve ülkeyi çökertmektir; kapatırım. Hükümetin alacağı kararlarla ilgili hayal ürünü yazı yazmak yasaktır. Mesela falanca vali değişecekmiş gibi haberler yazamazsınız; kapatırım. Basına sansür koymayacağım. Yayıncılığı sizin inisiyatifinize bırakıyorum. Doğru kullanamazsanız bana verilen yetkileri kullanırım. Sizin kötü bir alışkanlığınız var, aklınıza geleni yazıyorsunuz, yazamazsınız. Anadolu Ajansı’nın ve Radyonun yayınladığı her şeyi alabilirsiniz. Ona izin veriyorum. Bu başıma gelenler doğrudan doğruya komünistlerin hazırladığı bir hadisedir. Yazılarınızda bunu gözden uzak tutmayın. Ona göre aklınızı başınıza toplayın. İşimizi güçleştirmeyin.”[16]

**

BAŞKAN- 6/7 Eylül hâdiseleri iddiaya göre müretteptir. Adnan Menderes ve Fatin Rüştü’nün bunları tertip ettiği hakkında bir bilginiz ve sezmeniz mi?

ŞAHİT KEMAL AYGÜN- Efendim 6/7 Eylül hadiselerinin oluşundan sonra kendilerini ilk gördüğüm dakikadan itibaren bu hadiseden büyük bir elem duyduklarını müteaddit defa müşahede ettim. Her ikisi de bunun memleketimiz için bir yüzkarası olduğunu büyük bir teessür ve ıstırapla söylüyorlardı. Bunun müsebbiplerin mutlaka bulunması için kat’i emirler veriyorlardı. O zaman hadisenin bir komünist hareketi mi veya başka bir hareket mi olduğu devamlı olarak münakaşa ediliyor ve muhtelif fikirler ileri sürülüyordu. Müteaddit defa gerek bendenizi, gerek Millî Emniyet Reisini Reisicumhur bizzat köşke çağırıp bu mevzuda mütalaalarımızı sordu. Filvaki hadisenin bilhassa taktik tarafı bir komünist hareketi olarak müşahede edilmekte idi. Amma bütün tahkikat neticesinde bendeniz bu hadisenin bir komünist hareketi olduğunu müspet bir delil elde edemediğimiz için bu husustakiler nihayet faraziye ve tahminden ibaret kalıyordu (…)Yalnız hadise olduktan sonra iş tahrip tarafına dönünce, Halkın o andaki psikolojisinden istifade eden yine komünistlerin bir hareketi olduğuna o zamanda ve halen de kaniyim efendim.[17]

**

BAŞSAVCI- Dün Aknoz paşaya sorduğumuz suali Aknoz paşa Örfi İdare Kumandanı tayin edildikten sonra hâkimleri celp ederek bunlara “Bunları Reisicumhur ve Başvekil komünistler tarafından yapıldığını söylüyor.”

BAŞKAN- İdarei Örfiye Kumandanı zaman zaman çağırırdı, şunları yapın, bunları yapın diye şahadette bulundu. Böyle bir şey var mıdır, tahkikatın istikametini o şekilde çevirin diye bir şey oldu mu?

ŞAHIT CELAL ALTUNDAĞ- 15 günde bir İstanbul’da Örfi İdare Kumandanlığında toplantı yapılır ve hasbihallerde bulunulurdu. Hasbihallerden birisinde Hayrettin Nakiboğlu ve Cemal Sancak da bulunmuşlardı. Bu toplantıda Hâkimlere, hâdisenin komünistler tarafından mürettep olduğunu söylüyor ve icap ederse en ağır cezaların, idam cezalarının verilmesini açıkça söylüyordu. Hâkimler de mürettep olduğuna, komünistler tarafından yapıldığına dair bir delil yoktur, delil olmayınca tecrimine de (suç isnat etmeye) imkân yoktur. Nasıl böyle bir hükmü verebiliriz, diye itirazda bulundular ve emniyetçe böyle bir delil varsa kendilerine verilmesini istediler. O zaman Örfi İdare Kumandanı da gerek emniyet, gerekse Millî Emniyet Müfettişine; bu hususta komünistlerin yaptığına dair deliller verebilir misiniz dedi. Onlar da “Efendim bu hususta müspet bir delil veremeyeceğiz” diye itirazda bulundular.[18]

**

BAŞKAN-Yalnız Örfi İdare Kumandanı (Nurettin Aknoz) zaman zaman Askeri. Hâkimleri, tahkikata istikamet vermek için toplarmış. Onun hakkında.

ŞAHIT FAHRİ ÇOKER— Evet efendim. 24 Eylül 1955 tarihinde ilk toplantıya gittim. Bu toplantıya mevcut 26 Hâkim ve 3 Adlı Amir davet edilmişlerdi. Milli Emniyet Şefleri de orada bulunuyor-ardı. Bize, Orgeneral Nurettin Aknoz, bu hadiselerin tamamen komünistlerin tertibi ve eseri olduğu hakkında uzun boylu nutuklar verdi ve “meydanlarda salkım salkım insanların asılı olduğunu görmek istediği” hakkında sözler söyledi. Bu toplantılar her hafta Perşembe günleri tekerrür ederdi. Bilhassa arkadaşların aksi sualleri nahoş durumlar hâsıl ettiği için, aralık ayından itibaren bu toplantılar sadece Adlı Amirlere ve güya tertipçilerin tahkikatına memur edilmiş olan bendenize inhisar etmişti.[19]

**

BAŞKAN- Öğrenmek istediğimiz noktayı mürettip olup olmadığını tenvir ediniz (aydınlatınız).

ŞAHİT CEMAL SANCAK (İstanbul Milli Emniyet Şeflerinden) Mürettep olup olmadığı hususunda bilgilerim bunlardan ibarettir. Mürettep olduğu hakkında elimizde bir vesika yoktur. Bu hareketi tertip edenlerin bize yazılı bir emir vermeyeceklerini tahmin buyurursunuz.

BAŞKAN- Celal Bayar hadiseyi müteakip gelmiş, bunu komünistler yapmıştır şeklinde telkinde bulunmuş.

ŞAHİT CEMAL SANCAK- Efendim, hadisenin ertesi günü Vilayete çağrıldığımı bildirdiler. Vali odasının kapısında Alaettin Eriş, Başsavcı Hicabi bey bulunuyordu. Menderes her üçümüzü çağırdı; Fuat Köprülü bey sizinle görüşecek, dedi. Fuat Köprülü bizi alıp küçük bir odaya götürdü; Hadisenin mahiyeti nedir, dedi. Biz kendisine Alaettin Eriş, Başsavcı Hicabi bey vakayı anlattık. O bir milli galeyandır, dedik. Hayır, bu bir komünist tertibidir. Başvekil ve benim kanaatim budur, dedi. Ben de, böyle bir komünist tertibi olsaydı vazifemiz icabı evvelden haber almamız lazım geldiğini, bu hususta hiç bir haber almadığımızı söyledim. Fakat kendisinin emri bu idi, buna nazaran, müseccel komünistlerin sicillerini hazırlattırıp tevkif ettireceklerini söyledi.

BAŞKAN- Komünistlerin listesini her halde bilirsiniz.

ŞAHİT CEMAL SANCAK- Evet efendim; esasen teşkilatın vazifesi budur; Nitekim bütün arkadaşları topladık, Hükûmetten böyle emir aldık, şimdiye kadar bu hususta bir haber almış değiliz. Pek zayıf bir ihtimal ile atlamış olabiliriz. Bu sebeple bütün mesaimizi bu işlere teksif (yoğunlaştırdık) ettik. Yapmış olduğumuz bütün araştırmalar neticesinde komünistlerin bu işte rol oynamadıkları neticesine vardık.

BAŞKAN- Başka bildiğiniz? Yok. Sanıkların bir diyecekleri var mı?

SANIK ADNAN MENDERES— Reis beyefendi. Şahit, (Cemal Sancak) Fuat Köprülü bu hadiseyi komünistler yapmıştır, telkininden sonra o zamanki Örfi İdare Kumandanı bulunan Aknoz Paşanın yaptığı toplantıda buna komünistlerin methaldar (bir işte parmağı olan, bir işe karışmış) olduğu ifadesinde bulundu. Öğleden evvel dinlenen şahitler ifade ettiler. Bu tezadı nasıl izah eder? Bu nokta bir.

BAŞKAN- İlk olarak bunu soralım: Burayı söyleyin.

ŞAHİT CEMAL SANCAK- Efendim Örfi İdare Kumandanına sarih olarak komünistlerin bu hareketi yapmış oldukları katiyen söylemiş değilim. Ancak, Örfi İdare Kumandanı komünistlerin bu işte başlıca rolü oynadığına o kadar kani idi ki, milli emniyet tarihinde ilk defa olarak vazife halinde iken; Kıbrıs Türk’tür Cemiyetinin evrakını ele geçirmek için bölgenin Örfi İdare Kumandanlığına başvuran bir arkadaşı komünisttir diye tevkif ettiler.

BAŞKAN- Zaten raporda da böyle geçiyor.

ŞAHİT CEMAL SANCAK-  Evet efendim.[20]

**

SANIK FUAT KÖPRÜLÜ- Efendim, aradan çok zaman geçtiği için kendileriyle konuştuğumu pek iyi hatırlamıyorum. 0 zamanlar ben bu meselenin tahkikatı ile meşgul değildim. Yalnız, kabineye dâhil olmam sebebiyle, o sıralarda Başbakanın işinin olması-dolayısıyla belki kendisiyle ben konuşmuş olabilirim. Fakat esas şayanı dikkat olan taraf şudur ki, ben kendileriyle 7 Eylül sabahı konuşuyorum, bu hadisede komünistlerin alakası var mı, yok mu diye bir sual soruyorum, bunu sormam ise bu hadiseyi komünistler tarafından yapıldığı kanaati bende hâkim olduğundandır. Fakat tabiat ile böyle bir hüküm vermek için bunu bir medar (bahis konusu) addetmezdim, kendisine soruyorum? İşin garibi kendisi hadiseye yeni muttali (haberi, bilgisi) olmuş, lazım gelen tahkikat yapılmamış, yer altı teşkilatından aldığım malumat şöyledir, diye tahkik etmeden böyle bir hüküm veriyorlar.

BAŞKAN- Söylediler, komünistlerin hareketleri gizli olduğu için daima takip ve kontrol altındadırlar. O zaman hükmet hiç tahkik etmeden hadiselere başka bir seyir vermek için şahide göre bunu komünistlere yüklemişlerdir, eğer böyle bir harekete başvurmuş olsalardı, daima kontrol altında oldukları için biz sezerdik, bunu hükümet yapmıştır, dediler. Bir komünist tahriki olamaz çünkü daima el altında bulunduruluyorlar.

SANIK SANIK FUAT KÖPRÜLÜ- Tahkikatı yapmak mecburiyetinde idi. Tahkikatı da alakalı merciler teşkilatları vasıtası ile yapar. Yoksa kendisine soruyoruz, ani olarak kendisi yoktur demiş. Tahkikat edebilirlerdi. Ve ondan sonra da bir alakaları yoktur şeklinde bir malumat verirlerdi, Örfi İdare Kumandanlığına başka türlü söylemezlerdi.

BAŞKAN-Şahidin ifadesine göre siz hadiseye başka bir istikamet vermek için komünistler yaptı diye telkin edici bir konuşma yapmışsınız.

SANIK FUAT KÖPRÜLÜ- Katiyen 6/7 Eylül hadiselerine başka bir istikamet vermek maksadım yoktu. Daha evvelki beyanlarında ve Meclisteki konuşmamda ifade ettiğim gibi ben bir zan olarak, bir tahmin olarak bunun komünistler tarafından yapılmış olmasını ileri sürdüm. Yoksa başka bir istikamet vermek asla bahis mevzuu değildir. Başka istikamet verip vermemekle benim hiç bir alakam ve menfaatim yoktur.

BAŞKAN-Daha açık söyleyeyim, şahit hadiseleri komünistlerin yapıp yapmadığını daha evvelden bilecek durumdadır. Çünkü zaten kendisi komünistlerin hareketlerini takiple vazifelidir. Ama siz ve hükümet bilemez. Komünistlerin yapıp yapmadığı hususunda hiç bir tahkikat yapmadan komünistler yapmıştır diye bir telkinde bulunulmuştur.[21]

**

BAŞKAN- Aknoz Paşa zaman zaman 15 günde bir Hâkimleri topluyor mu idi? Bunu komünistler yapmıştır diye telkin yapıyor mu idi?

ŞAHİT CEMAL SANCAK- Toplantıların birinde ben de bulundum. Beni ve o zamanki Emniyet Müdürü olan Hayrettin Nakipoğlu’nu çağırdılar, Hâkimlerle bu mevzu üzerinde konuşmaya davet ettiler. Bilhassa bizim zaviyemizden komünistlerin nasıl gizli faaliyette bulunabileceklerini ve bu gibi hareketleri nasıl hazırlayacakları hakkında malumat vermemizi istediler. Bendeniz o zaman bu işlere memur Tuğgeneral Şevki Mutlugil’i beraber aldım götürdüm. İhtisasına binaen sözü kendisine bıraktım. Fakat bu daha ziyade nazar bir görüşme oldu. Yani komünistlerin faaliyetleri ve bunları nasıl tatbik edecekleri hakkında nazari bilgi vermekten ibaret kaldı.

BAŞKAN- Efendim, gayet kısa ana hatları ile bir ‘iki cümle halinde Milli Emniyetle zabıtanın vazifelerini bir birinden ayıran hususları söyleyin.

ŞAHİT CEMAL SANCAK Efendim, Milli Emniyetin vazifesi isminden de anlaşılacağı üzere dış düşmanlarla mücadele etmektir. Memleketin bünyesine müteveccih (yönelik) casusluk ve sabotaj faaliyetleri ile aynı zamanda hem iç ve hem de dış tehlike olabilecek komünistlerle mücadeledir. Zabıtanın da biliyorsunuz.

BAŞKAN-Sanık Adnan Menderes müdafi Burhan Apaydın.

SANIK ADNAN MENDERES MÜDAFİ BURHAN APAYDIN-  Reis Bey efendi, bu tertibin Komünistlerden başka bir teşekkül etrafından daha gizli bir şekilde yapılabilmesi Mümkün değil mi?

ŞAHİT CEMAL SANCAK- Böyle bir teşekkülün memleketimizde faaliyette bulunduğunu ne biliyorum ne de ihtimal veriyorum.

SANIK SANIK ADNAN MENDERES MÜDAFİ BURHAN APAYDIN- Şu hale göre komünistlerin yapacakları bütün tertiplerden haberdar olacaklar. Bir emniyet Şefi, bunun haricinde, ondan daha zayıf bir teşkilatın yapabileceği faaliyetlerden ne suretle haberdar olabilir?

BAŞKAN-Komünizm bizde mazisi olan, 25-30 sene kadar geriye giden bir faaliyettir ve hükümet bunu kontrol altına almıştır.

SANIK ADNAN MENDERES MÜDAFİ BURHAN APAYDIN- Bu tertibi komünistler yapsa idi haber alabilecekler mi idi?

ŞAHİT CEMAL SANCAK- Alabilirdik.

SANIK ADNAN MENDERES MÜDAFİ BURHAN APAYDIN- Nâzım Hikmet’in Türkiye’den bir teşkilat tarafında kaçırılması hadisesini ne suretle haber almamışlardır efendim?[22]

**

BAŞKAN- 6/7 Eylül hadiselerinin mürettep olduğu, mürettepse mürettiplerinin kimler olduğu hakkındaki bilginiz nedir?

ŞAHİT NABİ UP (Valilik özel kalem müdürü)-  6/7 Eylül hadiselerinin mürettep olup olmadığı hakkında bir şey söyleyemem. Yalnız ben Vilayette bulunduğum sırada saat 5-6 sıralarında Nişantaşı’nın tahrip ve yağmasına başlanıldığını, ondan sonra Beyoğlu’na bu hadisenin sirayet ettiğini, Akşam 8’den sonra en son raddeye varmıştı. Bu sırada Dâhiliye Vekili 0 zamanki Vilayete geldiler saat 8.5 tan sonra ve Fahrettin Kerim Gökay’ın odasına girdiler. Fahrettin Kerim bu hadiselerin bir komünist ve anarşist hadise olduğunu söyledi. Bunun üzerine Dâhiliye Vekili bunun bir Komünist ve anarşist hareket olmadığını milli bir galeyan olduğunu sert bir ifade ile bildirdiler. Biraz sonra şehre tanklar geldi. Ancak ondan sonra, hadiseler duruldu.

BAŞKAN- Sanıkların Şahide bir diyeceği var mi? yok. Yalnız bu Şahide göre İçişleri Bakanı bunun bir milli galeyan olduğunu söylemiş diğer sanıklar ise bunun bir komünist tahriki hareket olması lazım geldiğini söylemişlerdir. Burada bir tutmamazlık var. Hükûmetin Başkanı siz olduğunuz için sizden soralım. Bu şahadete göre Dâhiliye Vekili bunun bir milli galeyan olduğunu söylemiş hatta İstanbul Valisine de çıkışmış. Neden komünistlerin hareketi olsun demiş. Hâlbuki sanıkların diğer ifadelerine göre bidayette (başlangıçta)hiç bir tahkik ve araştırma yapılmaksızın bu bir komünist hareketidir, bunu ancak komünistler yapar denmiştir.[23]

**

SANIK FUAT KÖPRÜLÜ MÜDAFİ HİKMET TUNCAY- Hadisenin olmasını müteakip muhalefet safları arasında bu işlerde komünistlerin parmağı olabileceği hakkında kanaatte bulunan arkadaşları mevcut mu idi?

ŞAHİT NÜVİT YETKİN- Hadisenin başlangıcı, yani nümayiş olarak tertibi bir komünist tertibi veya parmağı olacağı kimsenin aklına gelmiyor. Sadece nümayiş olarak başladıktan sonra tahrip ve yağma safhası komünistlerin bir tertibi olacağı hususu ise biraz umumidir. 12 Eylülde Örfi idarenin tasdiki için mecliste yapılan müzakerelerde ve hükümetin 12 Eylül 1955 de yaptığı konuşmalarda ise hükümetin bu işten malumattar olduğu, hadisenin tarzı cereyanı bu işin bir tertip eseri olduğunu ifade ettiler. Ayrıca bunun bir komünist tertibi şeklinde tavsif (nitelediler) ettiler.

SANIK FUAT KÖPRÜLÜ MÜDAFİ HİKMET TUNCAY- Kendileri bidayette müdafaayı kabul etmiş olmalarına rağmen sonradan kabul etmemeleri, bizi efkârı umumiye karşısında müşkül durumda bıraktı, Bir şey daha var müvekkilinin kendilerini evvelce Vekil tayin etmiş olmalarını kabul etmemesi bizi efkârı umumiye karşısında müşkül durumda bıraktı. 1960 Nisan ayından itibaren kendileri müvekkilimle beraber 15 gün seyahat etmişler bu arada, memleketin umumi dertlerini olduğu gibi 6/7 Eylül hadiselerini de kendileriyle görüşmüşlerdir. Bu sırada kendilerinin Köprülü ile yaptıkları konuşmalar var mı?

ŞAHİT NÜVİT YETKİN- 1960 Senesinin Nisan ayında Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu, Fuat Köprülü ve ben Güney’e bir gezi yapmıştık. Bu gezide bir araya geldiğimiz zaman hasbıhal ederdik. Biz ve bazı gazeteciler 6/7 Eylül hadiseleri hakkında fikirlerini sordular. Kendileri bunda, bir hükümet mensubunun tertipçi olduğuna imkân olmadığı fakat Sapanca’da Validen yaptığı istihbar sonunda yine bunun Vali tarafından daha evvelce ikaz edilmiş ve hükümet veya müntehir (intihar eden) Namık Gedik’ in haber verilişi hususuna muttali olunca hükümetin haberi olduğunu Büyük Millet Meclisinde bu sebeple ifade etmişti. Ondan sonra bunun bir komünist tertibi olduğu kanaatinde samimi olduğunu fakat sonradan hadisenin mesullerini meydana çıkarmamak hususunda adeta kasti olarak o zamanki Başvekilin meclise getirmemek hususunda ısrar edişinden kanaatlerini değiştirerek bunun kendileri. Tarafından tertip edildiği kanaatinin uyandığını kendi ağzından dinlemiştim.[24]

**

BAŞKAN- 6/7 Eylül 1955 de İstanbul, Ankara ve İzmir’de vukua gelen hadiselerin mürettep olduğu, mürettepse tertipçilerinin kimler bulunduğu hakkındaki bilgilerinizi söyleyin.

ŞAHİT ETHEM MENDERES- Efendim, benim bu mesele üzerindeki kanaatim, bir hazırlık, bir tertip yapılmış. Fakat bunun komünistler tarafından yani bu zihniyette olanlar tarafından hazırlanmış olduğu kanaatindeyim. Bunda bir tertip mevcut olduğunu fakat bunun Kıbrıs meselesinden istifade ederek sol zihniyetli bir zümre tarafından tertip edildiği kanaatindeyim bidayetten (başından) beri.

BAŞKAN- O kanaatin varit (olası) olamayacağı, gerek adli tahkikatla, gerek komünist faaliyetinin 30-31 seneden beri hükumetin kontrolü altında bulunmuş olması ile anlaşılıyor. Komünistliğin bizde 30-31 senelik bir mazisi vardır. İlk gizli hareket başlayınca bunlar müeyyide ve kontrol altına alınmıştır. O tarihten beri bir ekip nezarette iken diğer ekibin faaliyette bulunacağı nazarı itibara alınarak milli emniyetçe daima kontrol altındadır. Öyle olsaydı, 6/7 Eylül hadiselerini komünistler yapsaydı millî emniyet daha evvel bunların hareketlerini sezenler ve kendilerini yakalardı. Kaldı ki, komünistlerin yapmadığı bir kısmı hakkında âdemi takip kararı verilmiş olması ve bir kısmı hakkında da beraat kararı verilmiş olmasıyla mertebe-i sübuttadır (kanıtlanmıştır). Binaenaleyh o kanaatınız sarsılmıştır artık, yoktur öyle bir şey… Şimdi daha ziyade bunu kimler yapmıştır? Gerek komünistler yapsın, gerek Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti yapsın, Gerekse Demokrat Parti yapsın… Kimlerin yaptırmış olması icap eder? Kimler yaptırmış? Sanıklar yaptırmışlar mıdır, bu noktayı söyleyin?[25]

**

BAŞKAN-Sanıklar getirildiler bağlı olmayarak yerlerine alındılar. Müdafiler hazır, açık olarak duruşmaya devam olundu (Heyette değişiklik olduğundan eski zabıtlar okundu (Başsavcıya hitaben) Mütalaanız?

BAŞSAVCI- Tevsii tahkikat (kovuşturmanın genişletilmesi)hakkındaki mütalaamızı arz ediyorum: 1- Burhan Apaydın’ın tevsii tahkikat zımnında vermiş olduğu dilekçenin ikinci maddesinde eski (ABD)Büyük Elçi Flatcher Varren ile Müteveffa Foster Dulles’in kardeşi Alen Dullas’ın şahit olarak dinlenmesi hakkındaki isteği yersizdir. Zira müdafinin iddiasına göre bu iki şahit hadisenin bir komünist tahriki olduğu kanaatindedirler. Bu kanaatin hilafı muhkem kaziye (kesin hüküm) teşkil eden mahkeme ilamlarıyla sabittir.[26]

**

BAŞKAN- Oktay Engin müdafi Hasan Nevzat Karagil.

SANIK OKTAY ENGİN’İN MÜDAFİİ HASAN NEVZAT KARAGİL- Muhterem başkan Selanik’te Atatürk’ün evinde patlatılan bombanın, İngilizler tarafından Yunan Komünistler eliyle patlatıldığını halen hayatta bulunan, Atina’da Roosevelt sokağında oturmakta olan Yorgi tarafından bir Türk’e söylenmiş olduğu haberini almış bulunuyorum.

BAŞKAN- Ne vakit haber aldınız?

SANIK OKTAY ENGİN MÜDAFİİ NEVZAT KARAGİL- Bir hafta önce, Mustafa Zeki Demirel adında bir zatın ifadesine göre Yorgi bundan 3-5 ay evvel İstanbul’a gelmiş ve bunun bütün teferruatını kendisine anlatmış ve hatta Yorgi’nin akrabalarından bazıları da, halen Yunan Kraliyet Sarayında Kraliçenin nedimeleri arasında bulunmakta imiş. Ve bu Bomba hadisesini Selanik ve Atina Zabıtası ört bas etmek ve doğrudan doğruya müvekkilim üzerine teşmil etmek teşebbüsüne girişini ve hadisede o şekilde cereyan etme şeklini almış bulunuyor. Nihayet müvekkilim ve ayni zamanda Hasan Uçar’ın ikrar etmesi ve vaki bir tazyik altında bunu söylemesi için Yunan Emniyet ve Zabıtası tarafından teşebbüslere girişildiği de bazı şahitler tarafından bilinmektedir. Bu şahitlerden birisi halen Gazeteci arkadaşlardan olan Şahap Balcıoğlu’dur. Şahap Balcıoğlu o sırada Selanik’te Batı Trakya’da bulunuyordu.[27] S.440-441

**

BAŞSAVCI- Yunanistan’da bombanın Komünistler tarafından ve İngilizler tarafından atılması hikâyesini anlatan Ayni Yorgi sabık (önceki) iktidar Hükümetinden para sızdırmak için müracaatlarda bulunmuştu ve bu müracaatlar tetkik edildikten sonra reddedilmişti. Eğer sabık iktidar zamanında bombanın komünistler veya İngilizler tarafından atılmış olduğunun bir deliline rastlanmış olsaydı, her şeyden önce Adnan Menderes, Meclis tahkikatı taleplerinin reddi için mütemadiyen mücadele edeceğine, bu vesikayı ele geçirir ve Meclis “İşte vesikayı bulduk, hadisenin müteşebbisleri ve Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atanlar Komünistlerdir.” der ve kendisini temize çıkarırdı. Bu itibarla biz yeni bir tertip kargısındayız gibi geliyor. Yüksek Adalet Divanının mahiyeti açıkça meydanda olan bu talebi reddetmesini rica ediyoruz. S.450

**

KOMÜNİSTLERİN BU TERTİBİN FAİLİ OLMADIĞI DOSYA MUNDERACATI İLE SABİTTİR

 

  • Komünistlerin hareketini adım adım ve gün be gün takip eden milli emniyet raporları ve bu teşkilatın en salahiyetli şahıslarının vermiş olduğu kesin ifadeler her türlü şüpheden uzak bir surette ortaya koymaktadır ki komünistler bu tertibin faili değillerdir,

b- Esasen haklarında yapılan tahkikat neticesinde, mahkeme kararı ile sabit olmuştur ki, komünistlerin bu tertipte bir dahli yoktur. Bir kısmı hakkında âdemi takip kararı verilmiş tevkif edilenler de sonunda mahkeme kararı ile beraat eylemiş bulunmaktadırlar.

  • Bir an için tasavvur edelim ki millî emniyet atlamıştır. Başlangıçtan olduğu gibi sonradan yaptığı tahkikatta dahi her nedense tam bir gaflet eseri olarak bu kere komünistlerin rolünü tespit edememiştir. Ve yine tasavvur edelim ki zabıta ve adliyenin yapmış olduğu tahkikat dahi muvaffakiyetsizdir. Ve Komünistler bu tertibin faili oldukları halde yakayı kurtarmışlardır. Nasıl tasavvur edilebilir ki bir kişinin iki kişinin değil binlerce şahsın icrasına kapıldığı bir tertip ameliyesinin 6000 küsur şahıs da tevkif edilebildiği halde aksayan tek kimse bulunmansın. Tek ipucu elde edilmesin ki, bu ipucundan komünistlerin uzaktan bir ilgisi olacağı neticesine bile varılamamış olsun. Bu kadar çok şahsın karıştığı bir fiilde, bu güne kadar komünistlerle mücadelede diğer bütün memleketlere örnek olacak kadar muvaffakiyet göstermiş olan milli emniyet ve zabıtamızın en küçük bir ipucu elde edememiş olması % 1 ihtimal olarak dahi kabul edilemez. Böyle küçük bir şemme (en küçük miktar) en hafif bir gölge dahi mevcut olsun büyük ve en ağır ithamlar altında olan D.P. idarecileri nasıl olur da kendilerini kurtarmak için komünistler hakkındaki tahkikatı bizzat ele alarak onları şu veya bu surette mahkûm etmenin yolunu bulmaz. Hele daha başlangıçta komünistlerin itham edildikleri göz önünde tutulursa bu ithamın gerçek olduğunu ispat mecburiyetinde olan tertipçilerin böyle bir fırsatı asla kaçırmayacağını düşünmek en tabii bir muhakemeye tevafuk eder. Tahkikat neticesinde komünistler tamamen beraat ettiği halde tertipçilerin her ne kadar beraatı cihetine gidilmiş ise de, bunlar delil fıkdanından (yokluğundan) ileri gelmektedir. Veya buna benzer bir bahane ile yine de hakiki faillerin komünistler olduğu kanaatinde ısrar etmemesi dahi komünistlerin fail olmadığının kat’i ve nihai bir delilidir. Bu suretle komünistlerin fiili olmadığı hükümet mertebesinde bulunan sanıklar tarafından kabul ve itiraf edilmiş demektir.[28]

Kaynakça

[1] Ayın Tarihi, Eylül 1955, S. 262, s. 17

[2] Demirtaş, C. (1994). Asılacak Adam Aziz Nesin. İstanbul: AD Yayıncılık. s.19

[3] Agun, Hüseyin. (1997). Demokrat Parti İktidarının Kıbrıs Politikası 1950-1960. Ankara: Demokratlar Kulübü. s.29

[4] TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 10, İçtima 1, 12 Eylül 1955, s. 684-685

[5] TBMM Kütüphanesi. 6/7 Eylül Hadiseleri. basım yeri bilinmiyor : Yassıada Yüksek Adalet Divanı tutanakları : 6-7 Eylül olayları davası (esas no:1960/3)., 1960-1961. S.6-7

[6] Adı geçen yayın s. 14

[7]  A.g.y., s.22

[8]  A.g.y., s.23

[9]  A.g.y., s.25-26

[10] A.g.y., s.39

[11] A.g.y., s.67

[12] A.g.y., s.69

[13] A.g.y., s.80-81

[14] A.g.y., s.86

[15] A.g.y., s.88

[16] Ayın Tarihi, Sayı:262, s.12

[17] A.g.y., s. 91

[18] A.g.y., s. 109

[19] A.g.y., s. 120-121

[20] A.g.y., s. 143-144

[21] A.g.y., s. 145-146

[22] A.g.y., s. 147

[23] A.g.y., s. 158

[24] A.g.y., s. 163

[25] A.g.y., s. 177

[26] A.g.y., s. 443

[27] A.g.y., s. 440-441

[28] A.g.y., s. 464-465