Abdülhamit’ten geriye kalan: Baskı ve sansür

Abdülhamit’ten geriye kalan: Baskı ve sansür

10-12-2022 09:47

Saltanatının ilk yıllarında yaşadığı travmalar sebebiyle iyice paranoyak hale gelen Abdülhamit, saltanatını korumak pahasına İngiliz Zırhlılarını İstanbul’a getirtmiştir. Bu durumdan sonra yaşanan olaylar sonucunda Kıbrıs adası adeta Sultanın elleriyle İngilizlere teslim edilmiştir.

Aren Karaelmas

Abdülhamit, bugün geldiğimiz noktada AKP tarafından gerici Osmanlı imparatorluğu için kurtarıcı olarak adlandırılmaktadır. Özellikle güttüğü İslamcı siyaset nedeniyle pek çok alanda AKP’liler tarafından örnek alınan Abdülhamit için pek çok gerici vakıf ve dernek anma programı düzenlemekte, onun yaptıklarını örnek alarak faaliyet yürütmektedir.

Özellikle AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2. Abdülhamit’i örnek aldığı ifade etmekten hiç çekinmemektedir. Her türlü hamasete referans olarak Abdülhamit’i gösteren Erdoğan bugün geldiğimiz nokta da bu duruşunu devam ettirmektedir. Son zamanlarda sansür yasası konusunda da Abdülhamit’i örnek aldığını bir kez daha kanıtlayan Erdoğan ve AKP adeta 19.yy’dan kalma alışkanlıklarla siyaset yapmaktadır.

Osmanlı’nın son döneminde her türlü baskı ve sansür ile ilerici aydınları baskılamaya çalışan Abdülhamit, kurduğu istibdat rejimi ile dağılmaya yüz tutmuş Osmanlı İmparatorluğunu kurtaracağını düşünmüştür ancak tarihin tekerlekleri onun tutamayacağı kadar hızlı dönmektedir.

Abdülhamit, diğer gerici hanedanlar gibi baskı ve sansürün kendileri için ‘tehlikeli akımları’ susturacağına inanmıştır. Kendisinin bizzat finanse ettiği jurnalciler ile saltanata tehlike oluşturacak bütün tehditleri yok etmeye çalışmıştır. Ancak Abdülhamit’in bilmediği ve hesaba katmadığı halkın gücü onu ve bütün jurnalcilerini alt etmeyi başarmıştır.

Sultan’ın kendi istibdat rejimini kurarken iki önemli alana yoğunlaşmıştır. İlki basın sansürüdür. Gazetelerden başlayarak bütün yazılı ve görsel basını kontrol altında tutma çabası olarak bilinen bu sansür politikası yıllarca süren baskının en önemli uygulamalarındandır. Rejimin bir diğer ayağı ise hafiyeler eliyle yürütülen jurnallerdir. Her kesimden insanın peşine takılan hafiyeler eliyle elde edilen bilgiler Yıldız Sarayı’nda toplanmıştır.

GAZETE KAĞITLARINDAN GELEN KORKU ‘BASIN SANSÜRÜ’

Abdülhamit döneminde Osmanlı coğrafyasında yeni gelişen basın üzerinde büyük sansür politikaları izlendi. Dahiliye ve Hariciye olmak üzere iki farklı alanda kurulan sansür kurulları hem iç hem de dış basını sıkı denetime tabi tutmaya çalıştı. Bunun yanında basılacak olan kitaplara da ayrı bir sansür kurulunca inceleme yapılarak baskı yapması izne tabi tutuldu. Sansür kurulundan izin alınmadan baskı yapan kitaplar da toplatılarak yakılmaktaydı.

Bu dönemdeki sansür politikaları sadece kurullardan ibaret değildi. Abdülhamit’in bizzat kendi korkusundan dolayı yasakladığı yüzlerce kelime vardı. Sultan kendi burnunun büyüklüğünden dahi çekiniyordu ki ‘Sarayburnu’ kelimesinin dahi gazetelerde yer edinmesini yasaklamıştı. Bu kelimenin yanında hürriyet (özgürlük), müsavat (eşitlik), uhuvvet (kardeşlik) gibi kavramlarda bizzat Abdülhamit tarafından yasaklanmıştır.

SARAYIN PARALI İSPİYONCULARI ‘HAFİYELER’

Kendi gölgesinden bile korkan Abdülhamit, bu korkusunu bizzat kendi kurdurduğu hafiye teşkilatı ile gidermeye çalışmıştır. Kendisi için tehlike arz eden herkesin jurnallerini takip eden Abdülhamit, dönemin önde gelen pek çok kişinin peşinden hafiyelerini yollamıştır.

Saltanatının ilk yıllarında yaşadığı travmalar sebebiyle iyice paranoyak hale gelen Abdülhamit, saltanatını korumak pahasına İngiliz Zırhlılarını İstanbul’a getirtmiştir. Bu durumdan sonra yaşanan olaylar sonucunda Kıbrıs adası adeta Sultanın elleriyle İngilizlere teslim edilmiştir.

Abdülhamit’in jurnal ağı öyle geniş bir çevreye ulaşır ki imparatorluk topraklarından telgrafla direkt Yıldız Sarayı’na jurnaller gönderilir. Bu jurnaller kısa notlar halinde Sultan’a iletildikten sonra sandıklar içerisinde muhafaza edildiği bilinmektedir. Abdülhamit tahttan indirildikten sonra bu jurnaller konusunda tartışmalar devam etmiştir. Özellikle içerisinde özel bilgilerin yer alması bu belgelere ne yapılacağı konusunda belirsizlik hüküm sürmüştür. Önce jurnalleri tasnif etmeye çalışılmış ancak hepsinin tasnifi mümkün olmamıştır.

SONUÇ

19.yy’ın başlarında giderek etkisini yitiren imparatorluklar, 20. yy’ın başlarında tamamen yok olmaya yüz tutmuştur. Özellikle gericiliğin Çarlık Rusya ile merkezi hale gelen Osmanlı, uyguladığı bütün baskı ve yıldırma politikalarına rağmen dağılmaktan kurtulamamıştır.

2. Abdülhamit’in en büyük korkusu, gerçekleşmiş ama ironik bir şekilde buna sebebiyet veren olayların bazıları onun döneminde yaşanmıştır. İmparatorluk toprakları birer birer elden giderken Yıldız Sarayı’nda korku içinde yaşayan Abdülhamit ve Osmanlı, tarihin tekerlekleri altında ezilmiştir. Bugün AKP ile kurulmak istenen istibdat rejiminin de sonu çok iyi bilinmektedir ki Osmanlı gibi yıkılmaya mahkûm olacaktır.