BAŞYAZI | Düzen muhalefeti adayını ararken

Herkes cumhurbaşkanı tanımı yapıyor. Nasıl bir cumhurbaşkanı sorusuna verilen yanıtlar, düzen siyaseti açısından, suya sabuna dokunmayan tariflerden ibaret.

Başyazı

Seçim yasası değişti. Barajın yüzde 7’e düşürülmesi ve seçime katılacak partilerin kendi aldıkları oy üzerinden milletvekili çıkarılması hükmü, ittifaklar siyasetine belirleyici bir etkide bulunmasa bile önemli pozisyon değişikliklerine yol açacaktır. İttifak sayesinde baraj sorunu çözülüyordu ve ittifakın toplam oyu ittifak içinde bulunan oy oranı düşük partilere avantaj sağlıyordu. Artık milletvekili çıkarmak için yeni bir hesap yapılması gerekiyor. Seçim matematiği bir kez daha ittifak zemininde oynamalara yol açacak.

Seçimlere girecek partilerin tek başlarına mı yoksa ortak liste ile mi gireceğini göreceğiz. Cumhur İttifakı’nın kendine yonttuğu yeni seçim yasası, özellikle Millet İttifakı’nın bileşenlerini etkileyecek. Bununla birlikte HDP’nin çatısı altında seçimlere katılacak partiler açısından da benzer bir durum bulunuyor. Yeni seçim yasasındaki bir başka farklı durum ise, HDP’nin üzerindeki yüzde 10 baraj baskısının kalkmış olmasıdır. Geçmiş seçimlerde HDP’nin yüzde 10 baraj sınırında bulunması seçmen tercihinde bir parametre iken bugün bu başlığın önümüzdeki seçimlerde önemli bir ağırlık taşımayacağı söylenebilir.

Seçimler yaklaşırken tartışılan bir başka olgu ise cumhurbaşkanı adaylığı konusu. Erdoğan’ın yeniden aday olması güçlü olasılık ancak aday olmayabileceğine yönelik yorumlar da yok değil. Bunun karşısına Millet İttifakı’nın tek adayla mı çıkacağı yoksa çok adayla çıkıp yarışı ikinci tura mı bırakacağı yine düzen siyasetinin gündemi olmaya devam ediyor. Görünen; ilk turda tek bir adayla çıkılacağı yönünde. Kimin aday olacağı konusu düzen muhalefetinin hararetli tartışması. Her güç odağı kendi adayını göstermek için kolları sıvamış durumda.

Haşim Kılıç, Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu gibi isimler telaffuz ediliyor ve yönlendirici haberlerin yanı sıra doğrudan isim telaffuz edilerek niyetler ortaya konuyor. Hatta hapiste bulunan eski HDP  Eş Genel Başkanı Demirtaş’a bile doğrudan sorularak, Kürt siyasetinin nabzı ölçülüyor. Açıkçası Demirtaş’tan gelen sinyaller, Millet İttifakı’nın olası aday seçeneklerine karşı toptan bir karşı duruşu içermiyor. Aday isimlerinin havada uçuştuğu bu ortam, özünde Millet İttifakı’nın parçalı ve zayıf ittifakının da göstergesi.

Benzer bir zayıflık Cumhur İttifakı’nda da bulunuyor. MHP, AKP destekçiliğinde mutlak sadakat nedeniyle kendi milletvekillerini ihraç etmekten çekinmezken AKP içindeki güç dengelerinin fay hatları giderek daha kırılgan hale geliyor. Berat Albayrak kitap yayımlıyor, Binali Yıldırım daha fazla öne çıkmaya çalışıyor, Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu ise başka kanatları oluşturuyor. AKP açısından bu fay hatlarının kırılması, seçim sonuçlarına bağlı. Ancak özellikle bakanların ve bakanlık kadrolarının görevden alınması AKP içindeki fay hatlarının yüzeyde değil daha derinde olduğunu fazlasıyla gösteriyor.

Bugün düzen siyasetine bakılırken potansiyel siyasi kriz başlıklarına daha fazla odaklanmak gerek. Düzen siyasetinin her iki kanadı ve özelde bütün partiler, seçim sonrası önemli krizlere gebe. Her şeyden önce mevcut rejiminin kurucu partisi AKP’nin iktidarı kaybetmesi ya da tersinden parlamenter rejimi yeniden tanımlayacak anayasa değişikliği düzen siyasetini bekleyen siyasi kriz başlığı olacaktır. Ekonomik krizle birlikte politik bir kriz düzen siyasetinin önünde dururken, düzenin sağı ve solunda kartların yeniden karılacağını dile getirmek kehanet sayılmamalı.

Eklenmesi gereken bir başka olgu ise şudur: Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimi, bugünkü Türkiye’nin idari, siyasi ve ekonomik sorunlarını aşacak bir zemin sunmayacak. AKP’nin yeniden iktidarı krizin daha da derinleşmesine, Millet İttifakı’nın iktidarı ise bir geçiş süreci anlamına gelmek üzere fetret devrine tekabül edecektir. Herkes önümüzdeki seçimlere büyük anlam yüklerken, asıl seçim sonrasının seçimleri gölgeleyecek bir öneme haiz olduğunu şimdiden belirtmek gerek.

Böylesi bir tabloda, tartışılan ise düzen muhalefetinin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı üzerine yoğunlaşmış durumda. Ülkenin temel sorunları ve çözümü yerine cumhurbaşkanı adayının kim olacağı gündemi, emekçi sınıflar açısından bir kez daha aldatıcı bir yan taşımaktadır. Ekonomik kriz, tarikatlar sorunu, eğitim sorunu, yoksulluk, işsizlik, geleceksizlik, Kürt sorunu gibi temel bütün başlıkların havada kaldığı bir seçim sürecinde kimin aday olacağını tartışmak aslında temel sorunların üzerini örtmenin de aracı gibi duruyor.

Ülkenin temel sorunlarının çözümü ve emekçilerin hakları için ortaya konulacak ekonomik ve siyasi program daha fazla gündeme alınmalıdır. Kim neyi savunuyor, kim neyi vaat ediyor, kim neyi temsil ediyor? Bugün bu sorular sorulmadan siyaseten yürütülecek tartışma, düzen siyasetinin güç çekişmesine meze olmak dışında bir anlama gelmeyecektir.

AKP-MHP iktidarının karşısında CHP’nin başını çektiği düzen siyasetinin bir diğer kanadının, 20 yıllık karşı-devrim sürecine kökten bir karşı duruşta olduğunu söylemek mümkün değildir. AB ve NATO konusunda en az AKP kadar tarafını belli eden düzen muhalefetinin, laiklik başlığında da AKP’den çok farklı bir yan taşıdığını söylemek  mümkün değil. AKP’nin piyasacı ekonomi siyasetinin yaşadığı tıkanıklık, bir kez daha yine piyasa kuralları çerçevesinde Millet İttifakı bileşenleri tarafından açılacaktır.

Herkes cumhurbaşkanı tanımı yapıyor. Nasıl bir cumhurbaşkanı sorusuna verilen yanıtlar, düzen siyaseti açısından, suya sabuna dokunmayan tariflerden ibaret. Tarafsız olması, partisiz olması, parlamenter sisteme saygılı olması, kuvvetler ayrılığına inanması, yemininin arkasında durması, derleyici, toplayıcı olması, seçilebilirliği, AKP ile yan yana gelmemesi vs. gibi başlıklar cumhurbaşkanı adayının kriterleri olarak sıralanıyor.

Peki tarikatlar konusundaki tutumu, laikliği savunması, sermaye sınıfının yağmasına karşı duruşu, NATO’ya hayır diyebilmesi, yoksulluğa ve işsizliğe karşı emeğin haklarını savunması, yağma ve rant ekonomisine karşı planlı ve kamucu ekonomiyi savunması… Uzatmayalım. Ancak dikkat edilirse, adaylık kriterlerinde bunlar bulunmuyor.

Düzen muhalefetinin adaylık kriterleri misyonunu da gösteriyor.