BAŞYAZI | İş, ekmek, laiklik
Bugün 20 yıllık AKP iktidarının yükseldiği kolonlar, sermayenin çıplak diktatörlüğü olarak, Türk-İslam ideolojisinin çağrıştırdığı gibi gericilik ve çete/mafya oluşumlarıdır
Başyazı
AKP, 20 yıldır iktidarda. Bugün kendisine yeni bir slogan üretmiş. Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılını “yüzyılı 20 yıla sığdırdık” adıyla bir kampanyayla karşılamaya çalışıyor. Ortaya atılan kampanya sloganı aslında AKP’nin kimliğini ve misyonunu göstermeye yeter de artar bile. Slogandan çıkan anlam ise kısaca şudur: 80 yıldır bir şey yapılmadı, her şeyi 20 yılda biz yaptık. İtiraf ise açıktır: 80 yıllık cumhuriyetin reddiyesi!
Sloganın ve AKP’nin sakladığı gerçek 1923 yılında kurulmuş Cumhuriyet’in tasfiyesidir. AKP’nin 20 yılı, ülke siyasi tarihinin gerici bir dönüşüme tabi tutulmasıdır. 1923 Cumhuriyeti’nin işgal ve saltanat yıllarında kurulması, Cumhuriyet’in kuruluş paradigmalarını da belirlemişti. Saltanata, hilafete ve emperyalist işgale karşı kurulmuş 1923 Cumhuriyeti ile bugün AKP’nin “20 yıla sığdırdığı” gerici dönüşüm arasında hiçbir benzerlik ve doğrultu olarak hiçbir paralellik bulunmamaktadır. Saltanat, tek adam rejimiyle, hilafet laikliğin tasfiyesiyle geri gelmiştir. Emperyalizme bağımlılık ise AKP iktidarı döneminde katmerlenerek artmıştır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanlığı üzerinden ABD emperyalizminin taşeronluğunu üstlenmek başlı başına yeni bir olgu iken, asıl önemli olanın ise ülkenin tamamen emperyalist tekellerin yağmasına açılması ve ülkenin ekonomik bütün değerlerinin yabancı tekellere teslim edilmesidir.
Bu sürecin motor partisi AKP olmuştur. Ancak AKP’nin, uzaydan geldiğini düşünmek çok yanıltıcıdır. AKP, kapitalist Türkiye’nin yaşadığı sürecin doğal evrimdir. Kapitalizmin ihtiyaçları, emperyalist dünya sisteminin yönelimi ve bu doğrultuda sermaye devletinin ve sınıfının tercihleri, kapitalizmin ve sermaye sınıfının ihtiyaçları, bir bütün olarak AKP’yi iktidara taşıyan ana yol olmuştur. Özcesi, AKP 12 Eylül cuntasının döşediği zemin üzerinden yükselmiştir. AKP, bu zeminin yüklediği misyonu 20 yıllık iktidarı boyunca yerine getirmiş, ülkenin yağmalanması ve değerlerinin sermayeye peşkeş çekilmesinin siyasi partisi olarak görev yapmıştır. AKP, istibdat rejimiyle bu misyonu yerine getirirken, rejimin ana kolonlarından birisi ise gericilik olmuştur.
Bugünkü tablo üç aşağı beş yukarı şöyledir: Yargı, AKP’nin siyasi aparatına, Meclis tasdik kurumuna dönüşmüş, anayasa rafa kaldırılmış, laiklik tasfiye edilmiş, ekonomi emperyalizme teslim edilmiş, ülke sermayenin yağmasına sonuna kadar açılmış, yoksulluk ve işsizlik daha da artmıştır. 12 Eylül sonrası üretilen Türk-İslam sentezi ideolojisi AKP-MHP tarafından temsil edilen istibdat rejimiyle vücut bulurken, bu ideolojiyle kurulan rejim ise sermayenin çıplak diktatörlüğü olmuştur. Türk-İslam ideolojisi, emek düşmanlığının, sömürünün, yağmanın, rantın, yolsuzluğun, yoksulluğun, işsizliğin ve dışa bağımlığın ideolojisi olarak işlev görmüş, görmektedir.
Bugün 20 yıllık AKP iktidarının yükseldiği kolonlar, sermayenin çıplak diktatörlüğü olarak, Türk-İslam ideolojisinin çağrıştırdığı gibi gericilik ve çete/mafya oluşumlarıdır. Biri pıtrak gibi büyüyen gladyonun artığı çeteler ve mafya örgütlenmesi diğeri de devleti ele geçiren ve bizzat devlet katında artık makbul sayılan tarikat ve Diyanet örgütlenmesidir. AKP döneminde paramiliter ve faşist çetelerin örgütlenmelerin önü açılmış, mafya ve uyuşturucu baronlarının at oynattığı bir düzen kurulmuş ve aynı zamanda gerici örgütlenmelerin yükselişi ise hız kazanmıştır. Bugün AKP eliyle kurulan rejim, zamanında liberallerin destek verdiği İkinci Cumhuriyet rejimi, bugün çetelerin ve gericilerin üzerinde yükseldiği yolsuzluk, yağma ve rant ekonomisiyle beslenen haramiler düzeninden başka bir şey değildir.
İsmailağa cemaatinin liderinin ölümü sonrası yapılan cenaze törenine bizzat devlet kademesinin tam kadro katılması, ülkemizdeki rejimin resmidir.
Tartışmalı bir odak olan İsmailağa cemaatinin liderinin cenazesine katılım ve cenaze başında yapılan konuşma, AKP’nin yolsuzluk, yağma ve rant düzeni için tarikatlara nasıl ihtiyaç duyduğunun resminden başka bir şey değildir. Söz konusu cemaat, kadınların okutulmasına ve teknolojinin kullanılmasına karşıdır ve içinde yaşanan cinayetlerle bilinmektedir.
Laik bir devlette, tarikatların meşru ve makbul görülmesi kabul edilemez. Yolsuzluk, yağma ve rant düzeni ise yoğun emek sömürüsünden beslenir. Sömürünün ideolojik egemenlik aracı ise gericiliktir.
Bugün ekonomik krizin bedeli emekçiler tarafından ödeniyor, yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı emekçilerin belini büküyor. Bu tablonun sorumlusu, mafya-tarikat-müteahhit rejiminin kurucusu AKP’dir.
İş, aş, ekmek, insanca yaşanacak ücret ile laiklik bugün emekçilerin kurtuluş mücadelesinin talepleridir!