Düzenin aritmetiği ve solun ilkeleri
07-09-2022 22:21Sosyalist Güç Birliği; işçilerin, öğrencilerin, kadınların ve kendisini bu düzenden kurtarmak isteyen tüm emekçilerin başlarını kaldırdığında görecekleri tek gerçek seçeneğidir. Düzenle hesaplaşmak isteyenler, yeni bir cumhuriyet mücadelesi verenler ve sandık pazarlıklarının yerine ilkeleri koyanlar artık seçeneksiz değildir
Gökmen Kılıç
Öyle günlerden geçiyoruz ki, artık her akıl dışı olay bizlere düzen tarafından normalmiş gibi sunulmaya çalışılıyor. Düzenin üstümüze boca ettiği akla hayale sığmaz olaylara her gün bir yenisi eklenirken, Türkiye halkı market-pazar ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma getirildi. Bunca karmaşanın içinde gerçek bilginin ve doğrunun izini sürmek her geçen gün güçleşiyor.
Düzen aktörlerinin rahatlığı ise tam da buradan geliyor. Tüm temel doğruların; eşitliğin, özgürlüğün ve adalet duygusunun kötürüm bırakıldığı ve mücadele azminin tüketilmek istendiği ülkemizde, halkın bu düzenin vazgeçilmez olduğuna inanması isteniyor.
Türkiye seçimlere giderken siyasettin durumu da aynı akıl dışılıkla devam ediyor. Düzen siyaseti halkın örgütsüzlüğünü veri alarak sandık aritmetiğini bir kurtuluş reçetesi olarak bizlere dayatmaktan geri durmuyor. Halkın sahibi olmadığı bir politizasyon sürecinin olabilecek en kısa sürede yaşanıp bitirilmesi hedefleniyor.
Maalesef sol siyaset açısından da benzer bir durum söz konusu. Burjuva siyaset, ilkelerin değil, düzen içi sandık hesaplarının yapılmasını siyasetin olmazsa olmazı gibi halka sunarken Türkiye solu da bundan nasibini alıyor. Solun belli bir bölmesi gün geçtikçe sağcılaşan siyasi iklime kendini kaptırmış görünüyor.
ARİTMETİK KÜSÜR MÜ? DÜZENLE HESAPLAŞMA MI?
Tüm bu tablo içinde siyasete sirayet eden seçim aritmetiğinden solun kurtulması bir zorluluk haline gelmiş durumda. Sol, her şeyden önce, seçim sandıklarının aritmetik küsürü olmayı reddederek işe başlamalıdır.
Geçtiğimiz günlerde ilan edilen Sosyalist Güç Birliği bunun için kurulmuştur ve Türkiye’de solun bağımsız, devrimci hattını temsil etmektedir. Önümüzdeki seçimlerde koltuk hesaplarının ve milletvekili pazarlıkların dışına çıkılmak isteniyorsa bunun tek adresi Sosyalist Güç Birliği olacaktır.
Sosyalistler, oluşturdukları karşıtlığı koltuk pazarlıklarına göre değil ilkeler üzerine inşa ederler. Bu ilkelere geçmeden önce Sosyalist Güç Birliği’ni kendilerini sol olarak tanımlayan diğer muhalif odaklardan ayıran bazı noktalarına değinelim.
Bunlardan ilki, Sosyalist Güç Birliği’nin düzen karşıtlığı pozisyonu gereği gerçek bir muhalefet odağı olmasıdır. Ancak sosyalistler diğer öznelerden farklı olarak düzenin muhalefet kanadı olarak kendilerine kalıcı bir pozisyon tanımlamazlar. Sosyalistleri burada diğerlerinden ayıran asıl farlılık muhalif olması değil, aynı zamanda kendisini iktidar alternatifi olarak görmesidir. Sosyalist Güç Birliği’ni diğer “muhaliflerden” ayıran önemli farklardan biri işte budur.
İkinci bir diğer nokta, toplumda da oldukça kuvvetli olduğunu bildiğimiz AKP ve Erdoğan karşıtlığıyla ilgilidir. Yaklaşık 21 yıllık AKP iktidarına karşı en tutarlı ve başı dik olanlar kuşkusuz sosyalistler olmuştur. Sosyalistler mevcut muhalefetten farklı olarak AKP’yle koalisyon kurmaya çalışmamış, tarihin hiçbir döneminde “aldatılmamış” ve “Havet” demek zorunda kalmamıştır. Bu anlamıyla AKP ve Erdoğan karşıtlığının gerçek sahibi sosyalistlerdir. Durum böyle ancak, sosyalistlerin yalnızca “Erdoğan gitsinci” bir tutum almaları siyaseten indirgemeci bir yaklaşım olduğu kadar düzenin diğer aktörlerine meşruluk katması nedeniyle de yanlıştır. Sosyalistler bunun ötesini istemektedir ve kendilerini yalnızca “Erdoğan gitsincilik” üzerinden var edemezler.
Üçüncü nokta, Sosyalist Güç Birliği şu ya da bu odağa sırf karşıtlık olsun diye yan yana gelmiş değildir. Sosyalistlerin varlık nedeni düzenin topyekûn karşında yer alarak yeni bir düzeni örgütlemektir. Düzenin çarkına çomak sokmayı hedeflemeyen bir solun varlığı da sorgulanmalıdır. Bu varlık nedenleri ilkelerimizi belirleyen temel motivasyonumuzdur.
Son olarak, Sosyalistler ilkeleriyle vardır ve bu ilkeler dogmatik değil, güncel görev ve tarihsel hedeflere dayanmaktadır. Bu nedenle temel meseleniz, seçimlerde koltuk kapma yarışını reddederek Türkiye’de tarihsel bir hesaplaşmanın öncülüğünü yapmaktır.
ADAYLARI DEĞİL, İLKELERİ KONUŞMA VAKTİ
Birazdan söyleyeceklerimiz siyaseti aday tartışmalarına ve milletvekili pazarlıklarına indirgeyenler tarafından güçlükle anlaşılabilir. Bizim neden başka ittifakların parçası olmadığımızı soranlar mutlaka olacaktır. Oysa soru tersinden sorulmalıdır: Kendisini sol ve sosyalist olarak tanımlayan kişi ya da öznelerin neden Sosyalist Güç Birliği’nin parçası ol(a)madığı sorgulanmalıdır.
Sosyalist Güç Birliği’nin çağrısı çok sarih ilkelere göre belirlenmiş ve kamuoyuyla paylaşılmıştır. O zaman açıklamada öne çıkan bazı maddelere tekrar bakarak sorularımızı yeniden soralım.
• “Madde 2- İnsanın insanı sömürdüğü, eşitsizlik ve adaletsizliğin her gün daha da derinleştiği bu toplumsal ve siyasi düzeni reddediyoruz. Sermaye ve patronların zenginleştiği, emekçilerin her geçen gün yoksullaştığı kriz koşulları hızlı bir çöküşü de işaret etmektedir. Bu gidişi tersine çevirmek, sömürünün ve işsizliğin ortadan kaldırılacağı, insanca bir yaşamın kurulacağı bir cumhuriyet için harekete geçiyoruz. Özelleştirmelere son verilmeli, peşkeş çekilmiş bütün kamu varlıkları ve sektörler kamulaştırılmalıdır. Eğitim, sağlık ve bakım hizmetleri başta olmak üzere tüm insani ihtiyaçlar kamu hizmeti olmalı, eşit ve ücretsiz sunulmalıdır. Emperyalist tekellerin topraklarımız üzerindeki yağmasına son verilmeli, ekonomi planlama ilkesine göre yeniden tasarlanmalıdır.”
Sermaye düzeni meşru ve değişmez mi kabul edilecek yoksa düzenle hesaplaşmaya mı girilecek? Sermayenin yerlisine ve yabancısına karşı gerçek bir mücadele yürütmeden sol siyasetten bahsedilebilir mi? Sömürünün olmadığı, sermayeye peşkeş çekilen tüm kamu varlıklarına halk adına el koyulduğu yeni bir cumhuriyetin istenmesi kadar meşru bir sol talep olabilir mi?
• “Madde 3- Bağımsız ve egemen bir Türkiye için emperyalizme karşı mücadelede kararlıyız. Emperyalizmin yeni savaş cepheleri açarak coğrafyamızı yıkıma sürüklediği, savaş örgütü NATO’nun yayılmacı politikalarını en tehlikeli savaş senaryolarıyla hızlandırdığı bir dönemde yıllardır dile getirdiğimiz hedef daha da acildir: Türkiye NATO’dan çıkmalıdır. Ülkemizdeki yabancı üsler kapatılmalıdır.”
Emperyalizmle mücadele solun olmazsa olmazları arasındadır. Emperyalizmle müzakere masaları mı eskitilecek yoksa emperyalizmle mücadele mi edilecek? Bu soruya birden fazla şık koymak bile solun tahine ayıp kaçmaktadır. Sol, emperyalist sömürü ve savaş makinesine karşı tarihte olduğu gibi bundan sonra da ikirciksiz bir mücadele içindedir.
• “Madde 4- Devletin tüm kademelerine ve toplumsal yaşama egemen olan tarikatlara, bilimsel düşünceyi ve tüm özgürlük alanlarını yok ederek başta kadınlar, gençler ve çocuklar olmak üzere tüm toplumu dinselleşmeyle baskı altına almaya çalışan gericiliğe karşı, laiklik için bir araya geliyoruz. Tarikat ve cemaat kadrolaşmaları tasfiye edilmelidir. Eğitim birliği sağlanmalı, tarikat ve cemaat okulları ile yurtları kapatılmalıdır.”
Özellikle AKP döneminde sulandırılan laiklik ilkesi kadınların eşitlik mücadelesi başta olmak üzere tüm toplumsal alanın temel belirleyenidir. Laikliğin salt inanç ve ibadet özgürlüğüne indirgenerek sulandırılmasına, gericiliğin toplumsal alanda hegemonya kurmasına karşı durulmalıdır.
• “Madde 5- Yurttaşlığın tesis edilerek etnik, dinsel, mezhepsel ve toplumsal cinsiyetten kaynaklı farklılıklar nedeniyle ayrımcılığın ve karşıtlıkların ortadan kaldırıldığı, herkesin eşit ve kardeşçe yaşayacağı özgür bir cumhuriyet hepimizin özlemidir. Bunu gerçekleştirmek isteyen herkesi ortak mücadeleye davet ediyoruz.”
Kürt meselesi düzen içinde mi çözülecek düzen dışında mı? Kürt halkının eşit yurttaşlık mücadelesi ne bu düzen ne de emperyalist odaklar tarafından pazarlık konusu edilemez.
Kürt halkı gibi Alevi yurttaşların da eşit yurttaşlık mücadelesi cem evlerinin ibadethane olarak kabul edilmesiyle sınırlandırılamaz. Toplumdaki tüm eşitsizlikler solun konusudur ve bu eşitsizlik en kısa sürede son bulmalıdır.
Sosyalist Güç Birliği’nin yapmış olduğu ilk çağrıda; sermaye karşıtlığı, emperyalizme karşı mücadele ve bağımsızlık, laiklik; etnik , inançsal ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan yeni bir ülke çağrısı yer alıyor. Bu ilkeler etrafında yan yana gelebilecek tüm sol öznelere Sosyalist Güç Birliği tarafından açık çağrı yapılmış durumda.
Bu ilkeleri benimsemeyen, kendisini yalnızca yapılacak seçimlerdeki sandık aritmetiğine adapte etmek isteyenler için şunu söylemek isteriz: Önümüzdeki seçimlerde ister Cumhur, ister Millet, ister düzenin başka bir kanadının ittifakı sandıktan mutlu ayrılsın, emekçiler ve sol adına daha büyük bir mücadele dönemi açılmış olacak.
Yapılan bu çağrı, yeni bir cumhuriyetin; emekçilerin laik, bağımsız, sosyalist cumhuriyetinin çağrısıdır. Bu ülke kendisini düzen ile sınırlandıran, AKP gibi sağ partilere benzeyerek iktidar olmaya çalışan sözde muhalefetten de kurtulmak zorundadır. Bu kurtuluşun anahtarı çağrıda belirtilen ilkelerden geçmektedir.
Sosyalist Güç Birliği; işçilerin, öğrencilerin, kadınların ve kendisini bu düzenden kurtarmak isteyen tüm emekçilerin başlarını kaldırdığında görecekleri tek gerçek seçeneğidir. Düzenle hesaplaşmak isteyenler, yeni bir cumhuriyet mücadelesi verenler ve sandık pazarlıklarının yerine ilkeleri koyanlar artık seçeneksiz değildir.