EMEP’in kendi kaderini tayin hakkı

Bu durumda bize düşen şunu söylemek olur: Öyle ulusların kendi kaderini tayin hakkı demekle olmuyor. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı diyecekseniz önce anti-emperyalizmi savunacaksınız. Bir ulusun kendi kaderini ABD silahlarıyla değil, ABD’ye karşı tayin edebileceğini gür sesle o kürsüden ifade edeceksiniz.

EMEP’in kendi kaderini tayin hakkı

Behiç Oktay

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, dördüncü ittifakın (Emek ve Özgürlük İttifakı) kuruluş etkinliğinde yaptığı konuşmada Sosyalist Güç Birliği’ni hedef aldı.

İttifakı oluşturan 6 partiden Sosyalist Güç Birliği’ni hedef alan tek parti olan EMEP’in böyle bir yaklaşım tercih etmesinin bizim açımızdan biraz şaşırtıcı olduğunu söyleyelim. Bu çıkışın EMEP’in Sosyalist Güç Birliği bileşenleri ile birlikte olduğu masayı terk edip, HDP’nin masasına oturmasından kaynaklanan bir vicdan muhasebesi olduğunu tahmin ediyoruz.

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, konuşmasında partisinin ve ittifakın görüşlerini, Sosyalist Güç Birliği’nin ilkelerini küçümseyici bir tavır takınarak “Öyle emperyalizm demekle olmuyor. Emperyalizm diyecekseniz ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunacaksınız” şeklinde ifade etti.

Ercüment Akdeniz’in 2022 yılındaki dünya gerçekliğinde emperyalizm ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı arasında kurduğu ilişki oldukça ilginç. ABD ve AB emperyalizminin son yıllarda uyguladığı yöntemleri görmezden gelen bir anlayış söz konusu.

Ulusalcıların yıllar boyunca emperyalizmi ve ABD’nin Orta Doğu üzerindeki planlarını birer uhrevi illuminati komplosu şeklinde anlatması ile liberalizmin bu anlatıyı küçümseyerek emperyalizmi yok sayması arasına sıkışan bir sol var. Maalesef Türkiye solunun önemli bir kısmı bu iki anlatı arasında mekik dokuyor. Bu da emperyalizmin ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkelerinin sanki birbiriyle çelişen iki kavram gibi algılanmasına neden oluyor. Sonuç olarak elimizde kalan, kapitalist üretim ilişkilerinden kopartılmış bir emperyalizm ve Leninci değil Wilsoncu bir ulusların kendi kaderini tayin oluyor.

Bu durumda bize düşen şunu söylemek olur: Öyle ulusların kendi kaderini tayin hakkı demekle olmuyor. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı diyecekseniz önce anti-emperyalizmi savunacaksınız. Bir ulusun kendi kaderini ABD silahlarıyla değil, ABD’ye karşı tayin edebileceğini gür sesle o kürsüden ifade edeceksiniz.

Sosyalist Güç Birliği’ne yönelik en çok gelen eleştirilerden biri Kürtleri görmezden geldiği iddiası. Bu iddia başlı başına büyük bir yalandır ve en kibar ifadeyle kötü niyetlidir. Ercüment Akdeniz dünkü konuşmasında buna da değindi:

“Öyle kenarından kıyısından Kürt halkını görmeden demokrasi gelmez, özgürlük gelmez, sosyalizm hiç gelmez. Buyurun gelin birlikte yürüyelim.”

Emperyalizm yalnızca Türklerin sorunu mudur? Bağımsızlık sadece Türkler için mi olmazsa olmaz? Yoksullukla, sömürüyle pençeleşen yalnızca Türkler mi?

Açıklamalarında, bildirilerinde her bir kimliği birbirinden yapay şekillerde ayırıp, her birinin ayrı ayrı sorunlarını ifade etmek Türkiye soluna yapışan kötü bir alışkanlık oldu. Onların sorununa şu çözüm, bunların sorununa bu çözüm derken iş burjuva partilerinin vaat yarışlarına döndü.

Elbette her toplum kesiminin farklı sorunları vardır. Kadına şiddet, gençlerin barınma sorunu, LGBTİ+’ların suçluymuş gibi gösterilmesi, Alevilere dönük saldırılar, HDP’li belediyelere atanan kayyumlar, kapatma davası, tutuklamalar…

Sosyalist Güç Birliği, toplumun tüm emekçi kesimlerini etkileyen temel meselelerde bir çatı üzerinden ilkelerini tarif etti. Emperyalizm, gericilik ve yoksulluk bugün Türkiye’deki tüm emekçi kesimleri derinden etkileyen üç ana sorundur. Sosyalist Güç Birliği işte bu sorunlara ortak çözüm arayışında bir araya gelmiştir. Sosyalist Güç Birliği’nin ilan ettiği deklarasyon tüm emekçi kesimleri ilgilendiren ana sorunları kapsıyor.

İşçi sınıfının temsilcisiyim diyen partilerin emekçilerin sorunlarını, emekçilerin kimliklerine indirgeyerek çözme iddiası 90’lardan bu yana bir kısım sol tarafından önemsenen ancak bir türlü solun önünü açamayan bir siyaset biçimi olmuştur. Bugün bu bir kez daha tekrarlanmak isteniyor.

EMEP’e HDP’nin masasında başarılar diliyoruz. Umarız ki siz de masadaki diğer partiler gibi o hakkettiğiniz mevkilere, yerlere gelebilirsiniz. Cumartesi günkü konuşmanızla bunun yolunu başarılı bir biçimde döşediniz.

Kürt halkına layık görülen Wilsoncu biçimde değil, Leninist biçimde kendi kaderini tayin hakkını kullanabilme ve sosyalizmin bağımsız hattını ortaya koyabilme iradesini gösterebilmek dileğiyle, buyurun gelin birlikte yürüyelim…