EYT'liler Kadıköy'den seslendi: Bir hakkın maliyet hesabı yapılabilir mi?
EYT Federasyonu Genel Başkanı Gönül Boran Özüpak burada yaptığı açıklamada, "Kimseden ne bir lütuf ne de bir sadaka istedik" dedi.
EYT’liler, EYT sorununun 23. yıldönümünde İstanbul Kadıköy İskele Meydanı’nda bir araya geldi. eylemde EYT Genel Başkanı Gönül Boran Özüpak basın açıklaması okudu. Eylem alanına kurulan kara tahta ve temsili formül masasında Çalışma ve Ekonomi Bakanı Vedat Bilgin’in açıkladığı “EYT Formülü” eleştirildi. Eylemde, “Bizimkisi bir hak mücadelesi” pankartı açıldı.
“Edirne’den Kars’a, Jüpiter’den Mars’a, çıksın artık bu yasa” şeklinde sloganları atıldı.
EYT Genel Başkanı Gönül Boran Özüpak’ın okuduğu basın açıklaması şöyle:
“ Bugüne kadar bu zorlu mücadelede karşımıza birçok engel çıkartıldı. Federasyon ve bağlı derneklerimiz olarak yılmadan, pes etmeden, aynı zamanda da kırmadan dökmeden, mağduriyetimizi her alanda yasaların bize verdiği izinler çerçevesinde anlatmaya devam ettik, halen de devam ediyoruz. Bugüne baktığımızda, nihayet EYT probleminin bir an önce çözülmesi gereken bir toplumsal problem olduğu iktidarından muhalefetine tüm siyasi partiler tarafından kabul edilmiş durumdadır.
Elbette bu mücadele bu cümlelerde olduğu kadar hızlı gelişmedi. En başından beri birçok olumsuzluklarla karşılaştık. EYT hakkında detaylı bilgiye sahip olmayanlar, yanlış ya da eksik bilgilerle donanmış kişiler tarafından türlü sıfatlarla yaftalandık. Genç yaşta emekli olmak isteyenler olduğumuz öne sürüldü. Kamuoyuna erken emeklilik talebinde bulunanlar olarak gösterildik. Oysaki kimseden ne bir lütuf ne de bir sadaka istedik. Tamamen Anayasa’mızın 60. maddesinde ‘Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir’ olarak belirtildiği gibi Anayasal hakkımız olan emeklilik hakkımız için mücadele ettik.
Bizler yasanın talep ettiği çalışma sürelerini ve sigorta prim ödeme günlerini fazlasıyla doldurmuş hatta iki kat hatta üç kat daha fazlasını doldurmaya yaklaşmış emekçileriz. Bizler çalışma hayatına başlarken devletimizin bizden talep ettiği şartları yerine getiren ama söz verildiği gibi emeklilik haklarına kavuşamayan bir kitleyiz. Bizler emeklilik hayalleri ötelenen ve ilerlemiş yaşlarımıza rağmen emekli olamayan ya da emekli olup da 3500 liralarla 70-80 yaşlarındaki anne, babalarının ellerine bakan, onlara muhtaç bırakılan bir kuşağız. Oysa olması gereken tam tersi değil midir? Cumhuriyet tarihinde en uzun süre çalışma hayatında kalmaya zorlanarak; hem maaşlarımızdan peşinen kesilen sigorta primlerimiz hem de ödediğimiz gelir vergilerimizle aslında devletine en uzun süre katma değer sağlayan, destek olan bir kuşağız.
Buna rağmen hainlikle bile suçlandığımız zamanlar oldu. EYT meselesi gündeme geldiğinde erken emeklilik istiyorlar, boş işler, köpük, bütçeye yük, çift dikiş söylemleri ile karşı karşıya kaldığımız zamanlar oldu. Bu asılsız suçlamalarla yaftalandığımız günlerde, bizlerin hayalini bile kuramayacağı bol sıfırlı maaşlarla 5-10 dikiş atarak maaş alan bürokratların varlığı ortaya çıktığında canımızın ne kadar yandığını tarif bile edemeyiz. Birlik olup; sesimizi gür bir şekilde çıkarmaya başladığımızda ise kafalar karıştı. İlk defa bu işi çözmeye kalksak ne yaşarız acaba, başımıza neler gelir diye düşünenler; bedelini her ay tıkır tıkır ödediğimiz haklarımızın iadesi için önce çeşitli kombinasyonlar, seçenekler, hesaplamalar yaptılar. Şimdi burada herkesin gözü önünde bir kez daha soruyoruz. Bedeli fazlasıyla ödendiği halde ötelenen bir hakkın maliyet hesabı yapılabilir mi? Hangi maliyet hesabıyla kurulmaya çalışılan hangi kombinasyonlar sonucunda hakkın hak sahibine iade edilmesini sürdürülemez buldunuz?”