Faşizme karşı direnişten ABD’nin ileri karakolluğuna Ukrayna

İkinci Paylaşım Savaşı’nda Alman faşizminin işgaline uğrayan ancak sonrasında faşizme karşı direnişin önemli mücadelelerinin verildiği Ukrayna toprakları, bugün ABD emperyalizminin ileri karakolu yapılmaya çalışılıyor. Bugünkü Ukrayna yönetiminin pozisyonu da bu durumu sonuna kadar doğrular nitelikte.

Faşizme karşı direnişten ABD’nin ileri karakolluğuna Ukrayna

Neşe Deniz Babacan

ABD emperyalizmi açısından Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya gibi önem taşıyan coğrafyalardan birinde, Doğu Avrupa ile Rusya’nın kesişim noktasında yer alan Ukrayna’nın Sovyetler Birliği’nin çözülüşü sonrasında emperyalizmin iştahını kabarttığı bilinen bir gerçektir. Ukrayna’nın Karadeniz’e kıyısı olması; Odessa gibi önemli liman kentlerine, Kırım gibi tarihsel önemi de olan bölgelere ve arpa ve buğday üretimine uygun geniş tarım arazilerine sahip olması da bu müdahalenin önemli unsurları arasında yer almaktadır.

Ukrayna ile ilgili bir dizi jeo-stratejik, askeri ve siyasi gerekçe de ortaya konulabilir. Ancak yaklaşık otuz yıldır Ukrayna üzerinden devam eden siyasi gündemler, son yaşanan süreç ile birlikte doruğuna ulaşarak ABD’nin Ukrayna’yı uydusu haline getirmeye çalışmasının alenileşmesi olarak görülmelidir.

Hatırlanacağı üzere Rusya’nın geçtiğimiz Şubat ayında Ukrayna’ya dönük başlattığı askeri harekâtın temel nedenlerinden bir tanesi Ukrayna’nın NATO’ya üyeliği konusundaki ısrar ve bu konudaki dayatmalardır. Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra NATO’nun varlığının sorgulanması gereken bir dönemde, iş tam tersi yönde ilerleyerek genişleme halkalar halinde ilerlemiş ve Rusya’nın burnunun dibine kadar gelinmiştir. Bu noktada meseleyi tek başına diplomasi yolunun tıkanmış ve artık savaş durumuna geçilmiş olması ile açıklamak pek de mümkün görünmemektedir. O açıdan son yaşanan sürecin pratik iki sonucuna işaret etmek ABD’nin emellerini göstermek için yeterlidir. Bunlardan birincisi, her ne kadar NATO yönetim kademelerinden Ukrayna’nın NATO üyeliğinin olmayacağına dair sinyaller veriliyor olsa da, bunun göstermelik olduğu aşikârdır. ABD ve diğer emperyalist ülkelerin Ukrayna’ya dönük askeri yardımları herhangi bir NATO üyesinin sahip olabileceğinin çok ötesindedir. (Bununla ilgili detaylara yazının ileri kısımlarında değineceğiz.) Bununla birlikte, Ukrayna ordusunun şu anda NATO generalleri tarafından kumanda edildiği ve stratejik desteğin de burada ihmal edilmediği görünür olmaya başlamıştır.

ABD’nin bu konudaki niyetini gösteren ikinci önemli olgu ise İsveç ve Finlandiya’nın apar topar NATO’ya alınması olmuştur. Durumu “Ukrayna olmadı bari bu ülkeleri alalım” ya da “Rusya’ya bu ülkeleri alarak bir ders verelim” basitliğiyle ele almak da çok mümkün görünmüyor. ABD emperyalizminin askeri genişlemesi ve Rusya’yı kuşatma stratejisi çok yönlü ve boyutludur. 20. yüzyıl dünya konjonktüründe yerleri ve savaş-barış pozisyonları belirlenmiş olan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınması emperyalizm açısından kalıcı mevziler kazanmanın bir yolu olarak devreye sokulmuştur. Ukrayna gündemi bu açıdan emperyalizmin gerçek yüzünü göstermesi bağlamında ele alınmalıdır. Her halükârda Ukrayna’nın NATO üyeliğinin devreye alınması da gündeme getirilecektir.

Tüm bunlarla birlikte emperyalizmin enerji koridorları üzerindeki egemenlik arayışı, Montrö gündemini de içerecek şekilde Karadeniz’e dönük bitip tükenmeyen emperyalist hegemonya kavgası, Sovyetler Birliği ile birlikte çözülen ulusal meselelerin günümüzde etnik milliyetçiliklerin tetiklenerek emperyalizm lehine kullanılabilme potansiyeli gibi bir dizi başlık da bu müdahalelerin arka planındaki önemli unsurlar olarak sayılabilir.

2014’TEN GÜNÜMÜZE UKRAYNA’DA AMERİKANCI YÜKSELİŞ

2014 yılı itibariyle Ukrayna’da nelerin yaşandığı kabaca biliniyor olsa gerektir. Bu açıdan o dönemin detaylarına fazla girmeyeceğiz. 2014 yılında Rusya’ya yakın olduğu bilinen Ukrayna yönetimi emperyalizmin desteği ve Ukraynalı faşist neo-Nazi örgütlenmelerinin marifetiyle devrildi. Bunun devamında ise Ukrayna’nın çok hızlı bir şekilde ABD’nin ve NATO’nun bölgedeki uç jandarma karakolu olarak şekillendirilmesi için bir dizi adım atıldı.

İkinci Paylaşım Savaşı sonrasında ve Soğuk Savaş döneminde şekillenen ya da geçmişten beri varlığını sürdüren neo-Nazi örgütlenmeleri ile NATO ve CIA’nın organik ilişkisi olduğu, hatta farklı coğrafyalarda bunların doğrudan emperyalizm eliyle örgütlendiği biliniyor. Kökleri Ukrayna’da 1920’lere kadar uzanan faşizan yapılanmaların tüm bu dönemler boyunca Sovyetler Birliği’ne ve sosyalizme karşı kullanıldığı hatırlanacaktır.

Bu açıdan, 2014 yılında Ukrayna’ya dönük hayata geçirilen emperyalist müdahalenin koçbaşı olarak bu örgütlerin görev alması şaşırtıcı olmamış ve hatta devamında bunlar Ukrayna siyasetinde ve devlet düzeyinde yerler kazanmışlardır.

ABD’nin Ukrayna’ya dönük müdahalesinde özellikle işin askeri boyutunun da göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Çok yakın zamanda ABD’nin Ukrayna’ya 600 milyon dolarlık askeri yardım yapacağını açıklaması işin en güncel örneklerinden bir tanesini oluşturuyor. Bundan önceki yardımlar ile ilgili ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in konu ile ilgili yaptığı şu açıklama durumu özetler nitelikte: “Başkan Biden tarafından bir yetki uyarınca, Eylül 2021’den bu yana Ukrayna için ABD silah ve teçhizatından yirmi birinci destek paketine izin veriyorum. Bu 600 milyon dolarlık paket ABD Savunma Bakanlığı envanterlerinden ek silah, mühimmat ve teçhizatları içeriyor.” Blinken aynı açıklamasında, bu paketle birlikte Biden yönetiminin göreve geldiğinden beri Ukrayna’ya ABD askeri envanterinden yapılan yardımı 15,8 milyar dolara çıkardığını ifade ediyor.

Burada aslında ABD’nin 2021 yılı Eylül ayından itibaren yüksek düzeyde silahlanmaya ağırlık verdiğini ve bunun toplamının 15 milyar doları aştığını görmek işi özetliyor. Rusya’nın Ukrayna’ya dönük müdahalesinin 2022 yılı Şubat ayında başladığı ve öncelikli olarak Ukrayna’ya dışarıdan yapılan askeri yardımların bulunduğu üsleri hedef aldığı düşünüldüğünde kimin ABD’nin çıkarları için pozisyon aldığı daha da netleşmektedir. Şimdi güncel olarak ABD’nin Ukrayna’ya karadan havaya füzeler verdiğini açıklaması ve Ukrayna’nın işbirlikçi yönetiminin bunun ardından ABD’den tanklar geleceğini gündeme getirmesi savaşı kimin derinleştirmek istediğinin temel göstergelerinden birisi olarak görülmelidir. ABD’nin ve beraberinde AB ülkelerinin maddi ve askeri yardımları kesmemesi, hatta tersine arttırması; Ukrayna’nın kara savaşını isteyen bir pozisyonu daha güçlü ifade etmesi, gelecek dönem işbirlikçi faşist Ukrayna yönetiminin ABD’nin güdümünden asla çıkmayacağının en önemli kanıtıdır.

Tüm bunların bileşkesinde ise NATO üyesi olmayan ancak NATO’nun doğrudan desteklediği Ukrayna’nın “bağımsızlık mücadelesi” adı altında sonuna kadar emperyalizme bağımlı bir kukla devlete doğru dönüşmesi bulunuyor. Nereden nereye? Faşizme karşı direnen ve kazanan halkların tarihi açısında ne büyük bir ihanet örneği… İnsanlığın eşitlikçi yaşamının kurulduğu topraklar, faşist taburların sermaye ve emperyalizmin çıkarları için kol gezdiği topraklara dönüşüyor. O yüzden emperyalizmin yenilmesi emekçi halkların kurtuluşu açısından büyük önem taşıyor. |