Gençlerin sosyal medya kullanımı üzerine düşünceler
Davranışları üzerinde ihtiyaçları değil, istekleri belirleyici oluyor. Kendini gösterme ihtiyacı ağır basıyor. Ergen sevilmek, onaylanmak ister, diye biliriz; hele de günümüzün ergeni. Gözünü açar açmaz internetle tanışan bir kuşaktan söz ediyoruz.
Tülin Tankut
Çocuklarımızın sosyal kimliklerini geliştirmek için facebook, instegram, twitter gibi sosyal medya platformları, olumlu bir rol üstlenebilecekken süreç içerisinde tam tersi olmaya başladı. Ne umduk ne bulduk… Dijital bağımlılık almış başını gidiyor; üstelik çeşit çeşit ve hepsi birbirini destekler nitelikte. Alış veriş, chat siteleri, özel gruplar, oyunlar, sosyal medya ve günden güne artan yeni mecralar…Postmodern filozof J. Baudrillard, “Medya, hipergerçeklik, yarattı” diyor; yani “ gerçek olmayan ama aklımıza girmiş ve inanmaya başladığımız şey” … Medyadan hep yakınırız ya, demek ki temel sorun gerçeklikten uzaklaşmak… Sözgelimi alışveriş bağımlılığı: Medyadaki reklamlar, marka aracılığıyla prestij kazanılacağı yanılması yayar. Rekabetçi yarış havası, her alanda egemen kılınmaya çalışılırken herkesten buna uygun davranması beklenir; marka giymeyen dışlanır, yalnız giyim kuşam değil; ev, araba, kahve, kedi, köpek ve bunların mamalarının bile marka olması beklenir.
Uzmanlara bakılırsa, beyindeki frontal bölge yeterince gelişmediği için çocuğun (18 yaş altı birey) her istediğini yapmasına izin verilmemesi gerekir. İnternetteki çocuk oyunları, çizgi filmler, bu kıyasıya rekabetçi atmosferi meşrulaştıracak düzeyde sergilenirken ebeveynler bunu nasıl becerecekler o da ayrı bir sorun kuşkusuz.
“Üzüm üzüme baka baka kararır “misali, öykünmecilik orta ve düşük gelirli kesime sirayet edince, ünlü markaların çakmaları ucuzcu dükkanlarına, semt pazarlarına taşındı. Tüketim toplumunun bir parçası haline getirilen, tüm hayatı bu olan gençler türedi. Yine uzmanlara göre çocuk/ergen kendisini , başkalarıyla kıyaslama olanağını sağlayan kamusal alanı – mahalle, sokak, komşu, okul v.b.- kaybetti ; internet sayesinde dünyayla iletişim halinde olduğu için de huyu suyu değişti: Artık gelir dağılımındaki eşitsizliği görüyor; yoksunluklarıyla yüzleşiyor; dünyadaki akranlarıyla kıyaslıyor kendini ve zenginlik hayalleri kuruyor.
Davranışları üzerinde ihtiyaçları değil, istekleri belirleyici oluyor. Kendini gösterme ihtiyacı ağır basıyor. Ergen sevilmek, onaylanmak ister, diye biliriz; hele de günümüzün ergeni. Gözünü açar açmaz internetle tanışan bir kuşaktan söz ediyoruz. Eğitim, spor, müzik v.b. alanlarda kendini göstermekte sıkıntı çeken birinin , amacına ulaşmak için sosyal medyada var olmak kolayına geliyor. Kendi değerini takipçi sayısıyla ölçüyor. Ama giderek sosyal yaşamdan kopuyor.
Edindiği sanal kimlikse, beğenilme arzusuyla oluşturulmuştur, gerçek bir varoluştan yoksundur; dolayısıyla kendini sınırsızca başkalarıyla kıyaslayabilir, ama bu, onu yakın çevresinden uzaklaştırıp yalnızlaştırabilir. Sanal olanla gerçek kimlik arasındaki sınırın bulanıklaşması, bir başka tehlikeye daha işaret eder; suya yansıyan görüntüsüne âşık olan mitolojik figür Narsis’e benzemeye yatkınlık… Kendisiyle ilgilenmekten başka şeyleri görmez. Olmak istediği kişi olduğuna inanma yanılsaması ona sahte mutluluklar yaşatır. (Yapay gerçeklik) Simülasyon dünyasında gerçekliğini yitirmiş bir kavramdır artık gerçeklik; “mış gibi yapmak”olmuştur. İsteklerine kavuşamamak; kendine, başkasına zarar verme v.b. eğilimlere girebilme olasılığını artırabilir; aşırı alkol ve yasaklı madde kullanımıysa, doğal olarak kontrolden çıkmayı kolaylaştırır. 2016 yılında ülkemize giren, şu sıralar ergen, yetişkin, dahası ileri yaştakilerin bile kapıldıkları TikTok platformunun kullanıcı sayısıysa küresel çapta 1 milyon, Türkiye sıralamada ikinci; 60saniyelik videoları kullanım yaşı: 13 ( Ocak 2022)
TikTok’ta çok çeşitli videolar çekiliyor. Makyaj videoları revaçta. Çağımızda bir güzellik ve sağlık “hastalığı” peyda oldu. Kozmetiğe, estetik kliniklerine tonla para harcanıyor. Yemek yapma, evcil hayvanlarla , müzik , dans, eğlence gösterileri v.b. de rağbet görüyor. Ancak dikkat çekmek, takipçi sayısını artırmak için çocuksu haller, türlü gariplikler, tehlikeli sulara dalışlar deneniyor. ( TikTok’da “meydan okuma” videosu çekerken bir gencimiz yaşamını yitirdi. 20.5.2022 )
TİKTOK kullanıcısının sanal dünyada kendine dönük neoliberal benlik söyleminin etkisi altında kalması da zor olmasa gerek. Nitekim, sosyal medyada, toplum kurallarına göre oluşmuş “normatif” benlikte yaşanan çözülmelerin kaygı verici örnekleri görülüyor: Gelişigüzel ilişkiler, cinselliğe marazi bir ilgi, mahremiyet ihlalleri, aşırı alkol ve yasaklı madde kullanımıyla adeta paraşütsüz atlama türü çılgınlıklar…Erken evlendirilmiş , evliliğin ne olduğunu bile kavrayamamış çocuklu çiftler bile yükümlülüklerinden sıyrılıp amaçsız, ânı yaşayan birileri olup çıkıyor. Cinselliğin denetimi, resmi evlilik, iyi bir eş ve anneliğe yönlendirme v.b. girişimler, dahası mahalle baskısı işe yaramıyor, tam tersi üstüne gidiyor kişi. Nitekim TikTok kullanımının çok yaygın olduğu Çin’de, 16 yaş altındaki internet kullanıcılarına canlı yayın yasaklanmış; 16-18 yaş aralığındakilere canlı yayın yapabilmeleri için ebeveyn izni getirilmiş. (11. 5.2022)
Ancak internet çağımızın bir gerçeği; dolayısıyla internetin kullanımı elbette ki etik olmalı. “Ekran zorbalığı”, okullarda giderek artan “ akran zorbalığı”, “ezik” yaftalaması, bu tür olumsuzluklar son yılların keşifleri…Dahası hakaret, nefret söylemi, sinkaflı küfürler, sözde şaka adı altında uygunsuz yazı ve fotoğraflar… Hele de on-line yayınlardaki “rezaletler” … Halen yayındaki olan talk- show ve stand-up ‘lara bakınca, bir İngiliz komedyenin sıradan bir şeyden söz edermiş gibi kayıtsızca söylediği şu sözler karşısında , insanlık onuru adına dehşete düşmemek elde değil : “ Artık hiçbir şey delilik sayılmıyor: Sendrom, bağımlılık, tercih…” Erkek erkeğe toplanıp korkuttukları garibanların dehşet içindeki halleriyle sadistçe eğlenmek; ırkçılık, ayrımcılık, militarizm, müstehcenlik gibi unsurları kullanarak insanı küçük düşüren, insanlık onurunu yok eden işkence sahneleriyle ; gönüllü köle seçtikleri siyahi adama ölüm korkusu yaşatarak kafa bulmak ve daha niceleri… Eşek şakası tabiri çok hafif kalıyor.
Sömürü kavramından uzak durulduğu sürece, kapitalist sistem tüm aşırılıkları kucaklar. Evrensel kabul görmüş insani değerler anlamını yitiriyormuş ne gam… Kaz gelen yerden tavuk esirgenir mi? Sosyal medya bir yandan da kazanç kapısı oldu. Fırsatçılık telkin ediliyor insanlara. Yolsuzluklar… Halen soruşturması sürmekte olan Twich dolandırıcılığı örneğin. (17.5.2022) Kullanıcılar, bilişim hukuku derneği üyelerince , Twitch’te nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda uyarılıyor.
Suçu kişilere yüklemek kolay tabii! Kapitalist sistem ektiğini biçiyor. Dünyaya yaydığı olumsuzluklardan biz de nasibimizi alıyoruz.
Eğitim sistemimiz, “Başarı pazarı”na döndü. Ama artık üniversite mezunu olmak da para kazandırmıyor. Diyelim gencin KYK (Kredi Yurtlar Kurumu) kredisine yetmiş iki bin üç yüz TL. ödemesi gerekiyor. İş bulmadan bunu nasıl ödeyebilir? İş ararken aldığı eğitimin karşılığını da bulamıyor. Daha vahimi ; ahlâki gelişimi aile içinde, yakın çevresinde ve eğitim ortamında gerçekleşmiş olan genç, toplumda kabul görmek için kendisine öğretilen doğruluk, çalışkanlık, erdemlilik gibi değerlerin iş dünyasının gerçekleri karşısında işe yaramadığını kavradığında yılgınlığa kapılabiliyor. (1) Çare olarak da geleceğini yurt dışında arıyor.
İş bulmak için gereken eğitim ve beceriden yoksun bırakılmış gençlerse, düzenli bir iş ve gelirden yoksun. Ucuz iş gücü çalışanı olmak istemiyor, çünkü verilen ücretle geçinemiyor. Yaşamın maliyeti çok arttı. Herkes doğal gaz, elektirik , su, telefon v.b. faturaları ödeyememe korkusu içinde. Sağlıklı ve yeterli gıdaya neden ulaşamasın bu gençler? TV kanallarında görüyoruz: Gıdasından kesiyor bazıları. Barınma sıkıntısı yüzünden aile yaşamına alternatif, “ev arkadaşlığı” türü yaşam biçimlerini deniyorlar.
Saymakla bitmeyecek çeşitli sorunlar karşısına dikilmişken, genç insanda çalışma isteği, hevesi kalır mı?
Köylü, işçi, emekçi, memur, küçük esnaf hızla yoksullaşırken onların evlatları, geleceksizlik tehdidi altında çıkış yolları aramayıp da ne yapacaklar? Uzaya gidecek adaylar arasında acaba kendilerini hayal edebiliyorlar mıdır? “Metaverse ekonomisi”ne ilgi neden artıyor? Sosyal medyada kendini dağıtanlar bu toplumun gençleri değil mi? Bütün bunlar ülkenin gençlik politikalarıyla bağlantılıdır. Peki, geleceğin gençlik tasarımında onların adı geçiyor mu? Dünyanın hâli böyle, n’apalım, diye geçiştirilecek bir konu mu bu?
Küreselleşmenin baş mimarı ABD’nin hesabı tutmadı. Ne refahı? Ne özgürlüğü? Çığ gibi büyüyen sorunlar dünya gençliği açısından kritik önemdedir. İçinde bulunduğumuz bu durumun doğal sonucu olarak, sosyal medya üzerinden dolandırıcılık yapılmasına da şaşmamalı. Tehlike, geliyorum demez. Toplumsal bağların yerini rekabete dayalı neoliberal bireyselleşmenin alması bugün tüm ülkelerde sorun haline geldi. Örneğin bizde kuşak çatışması keskinleşti; yeni kuşağı anlamakta güçlük çeken ailelerle çocuklarının arası çabucak bozuluyor. Bunda maddi sıkıntıların ve ebeveyn baskısının yanı sıra sıkıcı aile ortamı, zorunlu eş dost aile ziyaretleri, miadını doldurmuş ritüelleri sürdürmede ısrar v.b. nedenler de rol oynuyor. Okulu terk edenler, her şeyi göze alarak evden kaçanlar…Siyaset dünyasındaysa gençlerin hâl- i pür melâli nedir, diye ilgilenen yok. Oysa her şey ortada. Gençlerin yüzde 73’ü yurtdışında yaşamak istiyor. Beş yüz bin genç, KYK borçlusu. Genç işsizliği yüzde 41,4. 15- 24 yaş arası 20 milyon vasıfsız genç. (Mayıs 2022)
Yetkililer için varsa yoksa milli ve manevi değerlerimizin korunması; buz dağının görünen bölümünü bile görmemekte ısrar ediyorlar. Oysa 2023’ün seçim anketlerinde, 1997-2012 yılları arasında doğan (medyada Z kuşağı deniyor) seçmen sayısının 10 milyonun üzerine çıkacağı bildiriliyor (Siyasilerin aklına gençler ancak o zaman gelir; adetleridir.) Oyuncu – televizyon programı sunucusu Hakan Ural, “Z kuşağı önümüzdeki seçimlerde oy kullanmamalı” diyor. (27.5.2022, kanal D, canlı yayın) Ural farkında değil anlaşılan; uzun lafa gerek yok, zamane gencini tanımlarken “toydur” yakıştırması günümüzde “out” oldu. Boş hayallerle oyalanma, bahanelere, tutulamayacak sözlere kanma gibi toylukları gençler çoktan bitirdi. Yaşamsal ihtiyaçlarının bile karşılanmaması yüzünden öfkeliler…
80 askeri darbesi, gençlerin aktif siyaset içinde ağırlığını duyurmasına da darbe vurmuştu; ancak gençlik hareketleri eski dinamizmini yakalayamasa bile siyasetten kopmadı. Günümüzdeyse siyaset yapma ortamı sosyal medya oldu. Gençler, yerel ve küresel düzeydeki tüm eleştirilerini buradan yapıyorlar. Kendilerini politik olarak ifade edebilecekleri ve eleştirel bilincin gelişmesi için gereken olanaklara ulaşmaları engellense de yeni arayışlara yöneliyorlar.
Aynı şekilde küreselleşme ve postmodern anlayış, zamanın ruhuyla uyum içinde, “toplumsal sınıf” kavramını dışlamıştı. Hedeflenen, evrensel nitelikteki sınıfsal farklılıklar ve sınıf mücadelesinin tü kaka edilip kimlik siyaseti ve onun mücadelesinin ön plana çıkarılmasıydı. Başarılı oldu mu? Yalnızca yaşam koşullarının giderek kötüleşmesi bile dünya gençlerini kendiliğinden kapitalizm karşıtı bir tavır almaya zorluyor. Solun güçlenmesi, dünyanın her yerinde güç odaklarını neden kaygılandırıyor acaba? Çıkış soldan olacak diye düşünenlerin sayısı artıyor. Özgürlük, eşitlik için örgütlülük, dayanışma kavramları çok sık telaffuz ediliyor. Hükümet değişikliğinin de ötesinde, sistem değişikliğinin kaçınılmaz olduğu düşüncesi yaygınlaşıyor. Solun tüm çabası etki alanını genişletmek, eldeki olanaklarla bunda da başarılı oluyor. Sosyal medya da yasaklamalarla değil, ancak bu sayede toparlanabilecektir.
DİPNOT :
(1)Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK- AR) araştırması : Tıp fakültesi mezunları dışında, diğer üniversite mezunlarının büyük bir bölümü asgari ücret civarında ücret alıyor. En iyi ücretle işe başlayanlarsa İslami bilimlerden mezun gençler. (19.5.2022) Öte yandan ne eğitim ne istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 24.7.