Gençliğe ve eğitime değil, düzene ve iktidara hizmet
21-11-2022 11:46Vergiden muaf olan bu yapılanmalara aynı zamanda birçok AKP’li belediyenin imzaladığı protokollerle hizmet adı altında paralar aktarılıyor ve bu ağ üzerinden iktidar çevresi zenginleşiyor. Emekçi halkın parasının iktidar ve çevresine akıtılması anlamına gelen bu uygulamada vakıflar sadece bir paravan işlevi görüyor.
Evrim Saldıran
AKP iktidarıyla birlikte Türkiye’de yaşanan dönüşüm bir dizi alanda etkisini gösterdi ve gösteriyor. Bu noktalardan birini de şüphesiz gençlik oluşturuyor. AKP iktidarı rejimsel dönüşüm gereği kendi gençliği olarak tabir ettiği “dindar ve kindar” nesil yaratmaya girişirken bir taraftan da sermaye düzeninin bekçiliğini yaparak işsizliği, geleceksizliği, umutsuzluğu ve kaçış arayışını güçlendiriyor.
İkinci Cumhuriyet ve gençlik doğrudan bu yazının konusu değil. AKP’nin gençliğine ve gençlik vakıflarının işlevlerine ışık tutmaya çalışacağız. Bunların başında ise 1996 yılında Recep Tayyip Erdoğan tarafından kurulan İstanbul Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’nın (İSEGEV) devamı olan Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) geliyor. Henüz belediye başkanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan bu adım AKP’nin misyonu ve Türkiye’de kurmak istediği rejimi ifade ediyordu. Bugün de TÜRGEV, TÜGVA, ENSAR Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti vb gerici örgütlenmelere bakarken başat noktanın AKP’nin ihtiyaçları olduğunun altının çizilmesi gerekiyor. AKP’nin siyasal hattını benimsemiş ve geleceğinde rol alacak bir gençlik kuşağının yaratılmasından, emekçi ailelerin gözünü boyamaya, devlet bütçesinden ödenekler akıtılarak zenginleşmeye hizmet etmekten, paramiliter sokak gücü oluşturmaya kadar birçok işlevi olan bu örgütlenmelerin özünde AKP’nin inşa ettiği rejimin güçlendirilmesi olduğunu ifade etmek gerekiyor.
YOKSULLAŞMA VE EKONOMİK KRİZ EMEKÇİLERİ ÇARESİZ BIRAKIYOR
TÜRGEV, TÜGVA, ENSAR, İlim Yayma Cemiyeti gibi gerici tarikat ve vakıfların beslendiği en büyük kaynak ise emekçi kesimlerin mahkûmiyeti olarak karşımıza çıkıyor. Eğitime ulaşmanın zorlaştığı ve emekçiler için eğitim masraflarının ciddi bir maliyet haline geldiği günümüz Türkiye’sinde bu örgütlenmeler burs ve yurt imkânlarıyla gençliği kıskaca almanın araçları haline gelmiş durumda. AKP belediyeleri tarafından binalar tesis edildiği ve birçok yardımın da yapıldığı bu örgütlenmeler devlet bütçesine sırtını yaslayarak etkisini büyütüyor ve emekçilerin, yoksulların gözü boyanmaya çalışılıyor.
“TÜRGEV, gençlerin sadece eğitim ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp ilmî ve fikrî alanlarda da etkin rol alabilmeleri ve kendilerini yetiştirebilmeleri için münbit bir zemin olma iddiasını taşıyor. Ülkesinin ve dünyanın geleceğinde söz sahibi gençlerin yetişmesi hedefiyle atölyeler, seminerler ve akademik dersler organize eden TÜRGEV, özellikle genç kızları toplumun ve kültürün yapı taşı olarak görüyor, hayatın her alanında değer üreten insanlar olmaları için emek veriyor. TÜRGEV, gençlerin özgüven sahibi, önyargısız, açık fikirli, sorumluluk alabilen, duyarlı, hayata, insana ve hukuka saygılı bireyler olarak yetişmeleri için tecrübe alanları açıyor.” diyerek kendini tanımlayan TÜRGEV’in asıl işlevinin AKP’nin gençliğinin yaratılması olduğu ise gizlenemiyor.
Gerici vakıflara olan yönelmenin altında ekonomik kriz olduğu kadar eğitimin tüm boyutlarıyla piyasaya açılması ve sektör haline gelmesi de önemli bir etken olarak karşımızda duruyor. Özellikle barınma ihtiyacının gençlik açısından büyük bir kriz haline geldiği günümüzde birçok gerici vakfın bu durumdan beslendiği ise ortada. TÜRGEV de farklı illerde bulunan 21 kız öğrenci yurduyla “gençliğe ve eğitime destek” adı altında gençliğe ulaşmayı ve AKP’nin gençliğinin yaratılmasını amaçlıyor.
AKP’NİN VAKIFLARI YOLSUZLUKTA YARIŞIYOR
AKP tarafından kurulan ya da desteklenen vakıflarda yaşanan yolsuzluklar ülke gündeminde bir hayli yer kaplıyor. Geçtiğimiz yıl gündeme gelen ve yaşanan yolsuzlukların kamuoyunu sarstığı TÜGVA belgeleri bunun en büyük örneklerinden biri. Bilal Erdoğan’ın da kurucularından olan TÜGVA’nın devletin birçok kademesine insan yerleştirmesi, bu örgütlenmelerin işlevini açığa çıkarıyor. TÜRGEV, TÜGVA gibi birçok AKP’linin kurucusu olduğu ve yönetim kurulunda yer aldığı vakıflar devlet kademelerine yandaşların yerleştirilmesine ve milyonlarca gencin geleceğinin çalınmasına hizmet ediyor.
Vergiden muaf olan bu yapılanmalara aynı zamanda birçok AKP’li belediyenin imzaladığı protokollerle hizmet adı altında paralar aktarılıyor ve bu ağ üzerinden iktidar çevresi zenginleşiyor. Emekçi halkın parasının iktidar ve çevresine akıtılması anlamına gelen bu uygulamada vakıflar sadece bir paravan işlevi görüyor.
TÜRGEV’in Yönetim Kurulu Başkanı Fatmanur Altun’un ise THY’den maaş aldığı ortaya çıkmış ve bunun üzerine ““Evet, bir ücret var. Aylık 20 bin TL. Ve ben kamu namına o ücretten gönül rızamla feragat ettim. Böyle bir ücretten feragat etmiş olabileceğim aklınıza hiç yatmıyor değil mi. İBB’de bile tek kurum, 3 maaş” düzeni varken, aklınızın almaması normal” diyerek savunmuştu.
AKP’NİN GENÇLİĞİ TUTTU MU?
Bir dizi vakıfla ve devlet desteğiyle yaratılmaya çalışılan “kindar ve dindar” gençlik hamlesinin ise tuttuğunu söylemek büyük bir hata olacaktır. AKP’nin TÜGVA’sı, TÜRGEV’i bir dizi yolsuzlukla gündeme gelirken arabasında uyuşturucu içerken yakalanan AKP’lilerin “pudra şekeri” savunusu ise toplumun zihninden silinmiş durumda değil. AKP’nin gençliğe saldırıları ise vakıf, tarikat ve cemaatlerle sınırlı değil. Eğitimin piyasaya açılmasını tam boy sürdürmek, ekonomik krizin faturasını gençliğe kesmek, gençliği büyük bir işsizlik ve geleceksizlik batağına sürüklemek bu saldırıların birkaç boyutunu oluşturuyor.
Dolasıyla bugün bir dizi olanak ve imkânla gençliğe seslenen ve onları kapsamaya çalışan vakıfların işlevi daha çok AKP’lilerin zenginleşmesine ve devlet kademelerine yerleşmelerine hizmet ediyor.
Sağ siyasetin ikiyüzlülüğü ve devleti yağmalaması ise vakıflar örneğiyle tekrardan karşımıza çıkıyor. Gençliğe ve eğitime destek kılıfına sığınarak açılan bu yol, yolsuzluk, peşkeş, gericilik, devlette kadrolaşma ile devam ediyor.
Bugün AKP iktidarına karşı mücadele yürütürken aynı zamanda holdingleşen cemaatlere, vakıf adı altında gençliği kapsamaya çalışan gerici tarikatlara, bütün bunları besleyen ve aynı masaya oturan sermaye düzenine ve düzen partilerine karşı da mücadeleyi yükseltmek gerekiyor. Aynı zamanda en temel insani ihtiyaçları dahi ulaşılamaz hale getirerek emekçileri tarikat ve cemaatlerin eline iten bu düzene karşı kamucu, laik, bağımsız, sosyalist bir ülke kavgasını yükseltmek önümüzdeki en büyük görev olarak duruyor.