Hacıyatmaz iktidar ya da şizofrenik siyaset
Kendileri dışında herkesin düşman ilan edildiği bir politik iklim yaratarak hamasetle bezenmiş bir propaganda dili karşımızda. İktidarda olup da muhalefet partisi gibi davranabilme yeteneğine sahip bir parti ile karşı karşıyayız!
Ne olursa olsun, kendisini sürekli haklı gören bir parti ile karşı karşıyayız. Hata, kusur, yanlış, suç onlara asla bulaşmıyor. Her yerde, her koşulda, her zaman ve her durumda hep haklılar. Hacıyatmaz gibi yeniden doğrulup “yola devam” diyorlar.
Bu durumun kişilik tahlili psikolojik olarak yapılabilir. Politik olarak ise AKP’nin temsil ettiği siyasal çizginin şizofrenik durumu ayrıca tahlil edilmek zorunda.
AKP, 20 yılda ‘asırlık kazanımlar’ elde ettiğini düşünüyor. Bu kazanımların ne olduğunu ise bilen yok! Ancak 20 yılda “yeni Türkiye” diye pazarladıkları gerçekle AKP’nin okuduğu maval arasında büyük açı var.
AKP’nin neyle övündüğü bilinmiyor. Neyle övünüyorlar, neyi başarı olarak görüyorlar sorusunun net yanıtı hiçbir yerde verilmiş değil. Kendileri dışında herkesin düşman ilan edildiği bir politik iklim yaratarak hamasetle bezenmiş bir propaganda dili karşımızda. İktidarda olup da muhalefet partisi gibi davranabilme yeteneğine sahip bir parti ile karşı karşıyayız! Siyaseten şizofreni bugün AKP’nin politik-psikolojik tahlilinde kullanılabilecek bir kavram seti.
AKP’nin 20 yıllık iktidarına baktığımızda gördüğümüz gerçekleri yerli yerine oturtmak lazım. Köprü, yol, şehir hastanesi, TOKİ, Taksim’e cami, Ayasofya’yı camiye dönüştürme, Abdülhamit ismini devlet kurumlarına verme fanatizmi…
AKP’nin 20 yıllık iktidarında “asırlık kazanım” olarak sunulan bu propagandanın altını kazıdığımızda ise hizmet kılıfı altında sunulan rant, yolsuzluk, rüşvet gerçeğidir! Ya da cami ve Abdülhamit hamasetinin arkasına sığınılan soygun ve haramiler düzeni!
Köprü, yol, şehir hastaneleri ve TOKİ propagandası bir göz boyama olarak halkın borçlandırılarak inşaat şirketlerini ve yandaşları zengin etme siyaseti, bugün asırlık kazanım olarak sunulabiliyor. Görünen ile gerçeklik arasındaki çelişki, AKP’nin şizofrenik kimliğini ortaya koyuyor. Bu şizofrenik durum neredeyse AKP’nin bütün politik kimliğine sirayet etmiş durumda.
Yerel seçimler öncesi AKP-MHP blokunun dilinden düşürmediği “milli beka” söylemi bugün yerini “milli ve gayri-milli güçler” edebiyatına bırakırken, bugünkü politik, ekonomik ve toplumsal tablo bambaşka gerçekleri göstermektedir. Türkiye’nin 20 yıllık öyküsü, AKP’nin eseri olarak karşımızda durmaktadır:
İnşaat odaklı, dış borca dayalı ve sıcak paraya bağımlı ekonomi politikası, bedelini emekçi halkın ödediği derin bir krizle sonuçlanmıştır. Ekonomiyi şaha kaldırdık propagandası artık yapılamıyor; ancak ekonomik krizin göstergesi olan yoksulluk, işsizlik ve enflasyon gerçeği karşısında dahi AKP kendini övmeyi bırakamıyor.
Türkiye’nin son 20 yılına damga vuran belli başlı olgular, AKP propagandasının nasıl bir manipülasyon ve algı operasyonuna denk geldiğini göstermeye yeter de artar bile. 20 yıllık tarih, AKP’nin eseri olarak ülkenin yaşadığı büyük sıkıntıların, sorunların, tahribatın, çürümenin ve yıkımın tarihidir.
15 Temmuz kanlı Amerikancı İslamcı darbe girişiminin faili olan FETÖ’nün büyümesi ve devlete yerleşmesinin yolunu yapan bizzat AKP iktidarıdır. FETÖ ile ortaklık kuran ve alan açan AKP iktidarı özünde darbeye yol vererek, kanlı darbe girişiminin yolunu döşemiştir. Bugün FETÖ’nün siyasi ayağına dokundurtmayan AKP, başka bir açıdan, FETÖ’nün tasfiyesine engel olan bir parti olarak ayrıca değerlendirilmek durumundadır.
İslamcı bir tarikat olarak FETÖ gibi başka tarikat ve cemaatlere bugün devleti teslim eden yine AKP’den başkası değildir. Dış bağlantıları üzerinde büyük şüphe bulunan Süleymancı olarak bilinen tarikata dokunulmadığı gibi Menzil, Hak-Yol gibi onlarca İslamcı tarikat ve cemaat bugün bizzat AKP tarafından korunup kollanmaktadır. Laiklik düşmanı bu güçlere alan açan yine ve hala AKP’dir.
Daha düne kadar olmayan başka bir sorun bugün AKP tarafından Türkiye’nin başına bela edilmiştir. Sığınmacılar sorunu olarak ifade edeceğimiz siyasal ve toplumsal bu sorun bizzat AKP’nin bilinçli dış politika tercihi olarak bugün Türkiye’nin gündemindeki ana sorunlardan birisidir. Özellikle Amerikancı ve mezhepçi dış politikanın sonucu olarak Türkiye’nin en büyük toplumsal sorunlarının başında sığınmacılar sorunu gelmektedir. ABD ve AB emperyalizminin çıkarları için Türkiye sığınmacılar ülkesi haline AKP tarafından getirilmiştir. Bu pazarlık utanç duyulacak şekilde para karşılığında hayata geçirilmiştir.
AKP eliyle ülkemiz terörün hedefi haline getirilmiştir. AKP dönemi ülke tarihi, 12 Eylül öncesinden daha kanlı bir tarihtir. Bombalı katliamların bilançosu nasıl bir dönemden geçtiğimizi yeterince göstermektedir. İngiliz konsolosluğu, HSBC bankası ve Sinagog saldırılarıyla başlayan Ankara ve İstanbul’da patlayan bombalarla devam eden onlarca bombalı katliam, AKP döneminde yaşanmıştır. Türkiye’nin terörün hedef ülkesi haline gelmesi AKP iktidarında yaşanan kanlı ve acı bir tarih olarak kayıtlara geçmiştir.
AKP’nin dış politikası ise Türkiye açısından büyük bedellere neden olmuştur. Ülke çıkarlarıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, ABD ve İsrail’in güvenliği ve çıkarları için AKP eliyle uygulanan işbirlikçi ve mezhepçi dış politikanın her alanda bedelini Türkiye uzun süredir ödemektedir. Bugün Suriye sorunu varsa, bu sorun AKP eliyle yaratılmıştır.
Suriye sorunun en önemli noktalarından birisi ise Türkiye’nin yanı başında bizzat AKP tarafından cihatçı terör gruplarına kurdurtulan şeriat emirliğidir. Laik bir anayasaya sahip olan Türkiye’nin, hemen sınırında bir şeriat devletçiği ile karşı karşıya kalması AKP’nin eseridir.
Ülke tarihinde en fazla özelleştirme AKP döneminde yapılmıştır. Cumhuriyet kurmuş, AKP ise satmıştır. Ülkenin bütün ekonomik değerleri patronlara ve emperyalist şirketlere peşkeş çekilmiş, Türkiye emperyalizmin tam boy pazarı haline dönüştürülmüştür. Asırlık kazanım diye yutturulan şey ülkenin satılmasıdır.
Türkiye, son 20 yılda mafyaya ve uyuşturucu baronlarına teslim edilmiştir. Ülke limanları özelleştirilmiş, limanlar uyuşturucu ticaretinin üslerine haline gelmiş, mafya ve uyuşturucu baronları bürokrasiden yargıya kadar devletin her kademesinde “iş görür” hale gelmiştir. Sokaklarda mafya cinayetleri eksik olmazken, dünyanın bütün mafya babaları için Türkiye mesken olmuştur. Bu ayıptan övünç duymak ise AKP’ye düşmektedir.
İhaleler, rant ve yolsuzluk… Yazmaya gerek duyulmayacak kadar herkesin bildiği açık gerçekler.
20 yıllık AKP iktidarının tarihi budur ve bu tablo AKP’nin eseri olarak karşımızdadır. AKP’nin 20 yıllık iktidarından nasıl bir övünç duyduğu ise politik tahlilin ötesinde artık psikolojinin bir konusu haline gelmektedir. ‘Boyumuza kadar pisliğe battık, başımız dik yürüyoruz’ sözü tam da burada AKP için söylenmelidir. AKP, hacıyatmaz şeklinde sürekli ‘dik durmaktadır’, böylesi bir ruh halinin sonucu ise şizofrenik siyaset dışında bir seçenek bırakmıyor.